Mahmut Övür yazdı: Siyasetin paçozlaşma dalgasının öncüleri...
Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, bugün köşesinde kaleme aldığı yazıda siyasetin postmodern yozlaşma üzerinden "paçozlaşması"nı kaleme aldı. Övür yazısında, bu durumun ile ilgili olarak "2010 sonrası CHP'yi yöneten aklın büyük katkısı var ve halen de devam ediyor." dedi.
Mahmut Övür bugünkü yazısında Alev Alatlı'nın tanımladığı postmodern yozlaşma tanımı üzerinden siyasetin "Paçozlaşması" ve bunun baş rolleri olmaya aday isimleri okurlarıyla paylaştı.
Mahmut Övür'ün 'Paçozlaşma ve Özgür Özel' başlıklı yazısı şöyle:
Alev Alatlı, 80 sonrası postmodern dünyada siyasetten toplumsal yaşama hayatın her alanında yaşanan bozulmayı "paçozlaşma" kavramıyla açıklıyor.
Bunun da yeni olmadığını, geçmişte de benzer kavramların kullanıldığını örnekleriyle anlatarak şöyle bir tanım yapıyor:
"Entelektüel hayatta 'philistinizm- filistinizm' diye bir kavram vardır, Schopenhauer bunu kullananların önde gelenidir. Buna çok yakın bir kavramı da Ruslar kullanır, puşlost (poshlost). Bu kavram Gogol'dan itibaren kullanılır, 1800'lerin ortasına denk gelir, Dostoyevski de kullanır. (...) Bu kavramın en yakın tercümelerinden bir tanesi 'bayağılaşma'dır. Ben 'paçozlaşma'yı tercih ettim. Paçoz, bayağılaşmadan daha kolay anlaşılır diye düşündüm. İyi bir kavram ve hızlı anlaşılsın istiyorum. Tabi paçoz ayrı, paçozlaşma ayrı bir şeydir. (...) Benim paçoz dediğim tipoloji, gündelik sıradanlığın ötesinde bir düşünce hayatı olmayan, sarih bir kültürden mahrum, ilgileri sıradan ve maddî olandır. 'Twitter entelektüalizmi'dir. Habbeyi kubbe yapan sığlıktır."
Alatlı, bu sığlığın nasıl bir tablo ortaya çıkardığını şöyle özetliyor: "Astronomisiz kozmoloji, matematiksiz teknoloji, biyolojisiz çevrecilik, notasız müzik ve tarihsiz siyaset"
Siyasette tarihten kopmayla başlayan bozulma, dili kirletiyor, gündemi çarpıtıyor ve büyük yalanların içine bazı gerçeklerin yerleştirilmesiyle paçozlaşıyor.
Paçozlaşma son dönemde çok daha hissedilir oldu. Siyaset, bir yanıyla vesayetten kurtulurken, bir yanıyla da ucuz polemiklerin "büyük siyaset" diye yutturulduğu bir arenaya döndü. Bunda 2010 sonrası CHP'yi yöneten aklın büyük katkısı var ve halen de devam ediyor.
CHP'yi yöneten o aklın, tipik aktörü ise son dönemde saldırgan çıkışlarıyla dikkat çeken Özgür Özel. Birkaç benzeri daha var, onlar adeta siyaseti paçozlaştıran dalganın sözcüleri. Olur, olmaz her konuya dalıyor, küfür düzeyinde bir dille siyaseti kirletiyor bu aktörler.
Onların ölçüsüz, izansız saldırılarının hedefinde kimi zaman Hulusi Akar, kimi zaman Berat Albayrak kimi zaman da Süleyman Soylu vardı. Siyaseten hiçbir şey söylemiyor ama ucuz polemiklerle sürekli gündem oluyorlardı.
Son birkaç gündür de İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun ve eşine saldırıyor. Söyledikleri fındık kabuğunu doldurmasa da gündem oluyor. Onun mantığıyla sadece İş Bankası-CHP ilişkisine bakılsa aylarca tartışılır. Mesela şunu neden hiç sorgulamıyor? "İş Bankası yönetiminde görev alan CHP'liler yılda ne kadar maaş alıyor, dünyada banka hissedarı olan başka bir parti var mı?"
Sorun aslında maaş falan değil. Özel'in derdi başka. Onun saldırısının arka planında küresel medya gerçeği var. Küresel medyada 2011'den bu yana Türkiye ve Başkan Erdoğan, aleyhine yapılan haberlerin haddi hesabı yok. Türkiye'yi itibarsızlaştırmak için yıllardır inanılmaz bir kampanya sürüyor.
Özel veya arkadaşları bir tek gün bile bu küresel kuşatmaya karşı çıkmadı. Hatta CHP tam aksine küresel medyanın daha fazla saldırması için malzeme verdi.
Şimdi bu alanda önemli bir değişim yaşanıyor. Türkiye bu saldırılara medya diliyle anında cevap veriyor ve yalanları deşifre ediyor. Bunu en çarpıcı biçimde gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetindeki duruşu ve bir de kimi yabancı medya kuruluşlarının Türkiye'deki gazetecilik dışı faaliyetlerinin engellenmesiyle ilgili kararlı atağıyla gördük. Dokunulmazlara dokunduğu için feryatlar yükseldi.
İşte bu değişim, büyük oranda Fahrettin Altun'un İletişim Başkanı olmasıyla gerçekleşti. Özel, aslında bu değişime saldırıyor ve bunu yaparken de siyaseti paçozlaştırıyor.