Son dakika! MHP lideri Bahçeli: Kılıçdaroğlu'nun PKK'ya borcu varsa söylesin, kurtaralım
Son dakika haberi... Amasya'da konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "CHP Genel Başkanı'na soruyorum. Terörle mücadele hakkında ne düşünüyorsunuz, hangi hazırlık ve önerilere sahipsiniz? PKK-FETÖ derin ihanetinin açtığı dipsiz kuyuları nasıl kapatacağız? Bunu da mı soğan istismarı ile telafi edeceksiniz? Bu Kılıçdaroğlu nereye koşmaktadır. Kılıçdaroğlu'nun PKK'ya borcu varsa söylesin, kurtaralım." dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Suriye'nin kuzeyinde acilen derinliği 30 km'yi bulan bir güvenli bölge kurulmalıdır. Bu bölge terörden tamamen arındırılmalı, denetim ve kontrolü Türkiye'de olmalıdır" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, tebrik ve teşekkür ziyaretinde bulunduğu Amasya Belediyesinde halka hitap etti.
Gündeme dair açıklamalarda bulunan Devlet Bahçeli, "Zalimler, hainler, işbirlikçiler dün olduğu gibi yine boş durmuyorlar. Muhasım odaklar egemenlik haklarımıza ve bağımsızlığımıza leke sürmek için kuyruğa giriyorlar. Güney sınırlarımız boyunca fitne ekip zehir biçmek için çalışıyorlar. ABD'nin tutarsız, çelişkili ve güvenilmez tavrı nedeniyle PKK/YPG terör örgütü sınırlarımızın dibinde yuvalanmış, sözde hâkimiyet alanı oluşturup fiili durum oluşturmuştur. CHP Genel Başkanı'nın 'Bize mi saldıracaklar' diyerek aklamaya çalıştığı YPG, 22 Temmuz 2019 gecesi sınır ilçemiz Ceylanpınar'a bir kez daha roket atmış, ikisi çocuk olmak üzere altı kişinin yaralanmasına yol açmıştır. CHP tehlikenin hala farkında değildir. CHP, HDP, İP aynı anda zillete düşmüşler, zihnen, fikren, siyaseten iflas etmişlerdir. Özellikle CHP Genel Başkanı'nın Afyonkarahisar'ın Sandıklı ilçesinde dün yapılan 'CHP'li Belediye Başkanları Çalıştayı'nda yapmış olduğu konuşma amaçsız siyasetin çarpık bir numunesidir. Konuşmasının tek bir yerinde Türkiye'nin terör sorunundan bahsetmemiş, tek bir satırında karşı karşıya olduğumuz ağır tehditlerle ilgili görüş paylaşmamıştır. Bu durum CHP adına ayıptır, utanç vericidir. CHP'ye oy veren kardeşlerime büyük bir haksızlıktır. CHP Genel Başkanı'na Amasya'dan açık açık soruyorum: Terörle mücadele hakkında ne düşünüyorsunuz? Hangi plan, hazırlık ve önerilere sahipsiniz? 22 Temmuz 2015'ten bu tarafa kaç şehit verdiğimizden haberiniz var mı? Sarımsağın yüzde 89, salçanın yüzde 90, çocuk bezinin yüzde 40 zamlandığını söylüyorsanız da, terörle mücadelenin artan maliyetlerini, bombaya, mermiye, askeri operasyonlara harcanan paraları hiç duydunuz, hiç hesap ettiniz mi? Sayın Kılıçdaroğlu, kuldan utanmıyorsanız, bari Allah'tan korkun. Türkiye ateşten gömlek giymişken, siz hangi yüzle konuşuyorsunuz? Mutfakta ateş varsa söner, söndürülür, bugün az yediysek yarın çok yeriz, bugün kaybettiysek kısa sürede tekrar kazanırız, peki ağlayan analara ne diyeceksiniz? Omuzlarda taşınan şehit naaşlarına nasıl bakacaksınız? Bekamız tahrip edildikten, vatan ve millet elden gittikten sonra neyin ekonomisinden, neyin gelir azalmasından bahsedeceksiniz? PKK-FETÖ ihanetinin açtığı derin yaraları, kazdığı dipsiz kuyuları nasıl kapatacağız? Bunu da soğan, patates, patlıcan istismarıyla mı tamir ve telafi edeceğiz? CHP'ye oy veren vatandaşlarım ellerini vicdanlarına koyup muhasebe yapsınlar. CHP Genel Başkanı'nın konuşmasının nesi doğru, neresi düzgündür? Türkiye yalnızca Suriyeli sığınmacılara 35 milyar dolar harcamışken, terörle mücadelenin faturası günbegün ağırlaşırken, küresel tefeciler, ekonomik tetikçiler saldırdıkça saldırırken Türkiye'nin aleyhine konuşmak, ekonomide tezviratlar üretmek adamlık mıdır? Ahlaki midir? Millilik midir? Haysiyetli bir tavır mıdır?
Milli bekamızın soğan kadar da mı değeri yoktur? Bu Kılıçdaroğlu nereye koşmakta, kimlere hizmet etmektedir? PKK'ya diyet borcu varsa söylesin, kurtaralım, kendisine omuz verelim. FETÖ'nün boyunduruğu altındaysa imdat desin, yardım edelim, elinden tutalım, düştüğü çukurdan çekip çıkaralım. Fakat Türkiye'nin tek adam rejimine geçtiğini söylemeye devam ettiği takdirde milli vicdanda mahkûm olacağını, Türkiye düşmanlarına taşeronluktan insan içine çıkamayacağı günlerin yaklaştığını da CHP Genel Başkanı'na ikazen hatırlatmak isterim. Teröristler kanlı eylem nöbetindedir, fakat CHP'den çıt yoktur. Sınır ötesinde oyun içinde oyun vardır, ama CHP'den ses yoktur. Bu CHP hangi ülkenin partisidir? Bu CHP kimlere tekmil ve selam vermektedir? Korkuları, sakladıkları hangi açıkları vardır da bu kadar aczin ve teslimiyetin pençesine düşmüşlerdir? İP, CHP, HDP arasında görüşülen, konuşulan, uzlaşılan hangi karanlık ilişkiler vardır? CHP Genel Başkanı son bir yılda milli gelirdeki düşüşün 135 milyar dolar olduğunu söylerken, karamsarlık aşılayıp kara kampanya tetikçiliği yaparken kimlerin gözüne girmek, hangi mihrakların dikkatini çekmek için çabaladığını artık herkes biliyor, herkes anlıyor. Bu çürük zihniyetler Milli Mücadele yıllarında ihanetiyle malum olan Ali Kemal'in izinden yürüyen, onun Birleşik Krallığa başbakan olan torunuyla fikri hısım olan gafillerdir. Bunların nüfus kütüğü Türkiye'de, ruh kökü yabancı memleketlerdedir. CHP Genel Başkanı ne yaparsa yapsın, hangi fitne ve nifaktan nemalanırsa nemalansın bu aziz millet, bu büyük devlet varoluş mücadelesini kahramanca sürdürecektir. CHP tarihin yanlış tarafındadır, müflistir, geçmişinden kategorik olarak kopmuştur. Ve ne üzücüdür ki, CHP tanınmaz haldedir, aziz Atatürk'ün kemiklerini de sızlatmaktadır. Kılıçdaroğlu ne kadar üç maymunu oynasa da sınır ötesinden kaynaklanan terör tehdidi Türkiye'yi bir karar arifesine kadar taşımıştır. Kaldı ki taşımak da zorundadır" diye konuştu.
"PKK/YPG'Lİ CANİLER SİLAHLARINI DERHAL TESLİM ETMELİDİR"
"Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklüğünün sinir uçlarına basan, sabrını zorlayan, tahammül sınırını test eden vahim gelişmeler karşısında da varoluş-yok oluş mücadelesinin eşiğinde olduğumuz açıktır" diyen Bahçeli şöyle devam etti:
"Teröristler Suriye'nin kuzeyindedir. Karanlık hesaplar Irak ve Suriye'nin kuzey tarafındadır. İnsanlık düşmanları bilhassa Fırat'ın doğusunda cirit atmakta, tahriklerini ve provokasyonlarını sürdürmektedir. Buna dur demenin, engel olmanın zamanı gelmiş, hatta geçmektedir. Suriye'nin kuzeyinde acilen derinliği 30 km'yi bulan bir güvenli bölge kurulmalıdır. Bu bölge terörden tamamen arındırılmalı, denetim ve kontrolü Türkiye'de olmalıdır. PKK/YPG'li caniler silahlarını derhal teslim etmelidir. Terörden arındırılan ve güvenliği sağlanan alanlara ülkemizde misafir olarak bulunan Suriyeli sığınmacılar peyderpey gönderilmeli ve yerleştirilmelidir. Başka bir seçenek yoktur, artık kalmamıştır. Biz güvenli bölgeyle ilgili düşüncelerimizi 2012'den beri seslendirdik. Konuyla ilgili teklif ve değerlendirmelerimizi devamlı surette dile getirdik. Amacımız Türkiye'nin güvenliğidir. Amacımız devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü teminat altına almaktır. Bugüne kadar Fırat'ın doğusuna yapılacak operasyonlar iki defa ertelenmiştir. Her seferinde yeni bir oyalama sürecine maruz kaldığımız açıktır. Geldiğimiz bu aşamada oyalanmaya, aldatılmaya, yalanlarla avutulmaya tahammülümüz kesinlikle yoktur. Türkiye'nin meşru, hukuki ve beka hassasiyetine uygun güvenli bölge hedefi ya karşılanmalı, ya da Fırat'ın doğusu ateşe verilmeli, Türk milletinin kudreti hainlerin tepesine inmelidir. Bıçak kemiğe çoktan dayanmıştır. Ne var ki ABD samimi değildir, dürüst değildir, yapıcı ve dostane bir tavır içinde görülmemektedir. 22 Temmuz 2019 Pazartesi günü ülkemize gelen ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi'nin önerileri elbette makul ve güvenlik ihtiyaçlarımızı karşılamaktan uzaktır. Özel Temsilci Türkiye'de görüşmeler yaparken, ABD'nin Orta Doğu'dan sorumlu Merkez Komutanı'nın Suriye'nin kuzeyinde aranan teröristlerle samimi görüntüler vermesi tam bir izansızlık, pervasızlık ve tutarsızlıktır. ABD Türkiye ile terör örgütünü eşzamanlı idare etmektedir. Bu pişkinliğin ve ahlaki düşüklüğün kabulü mümkün değildir. Üstelik ABD'li askerler karadan ve havadan YPG'li teröristlerin katılımıyla Fırat'ın doğusundaki sınır boyunca devriyeye çıkmışlardır. Ankara'da güvenli bölge müzakereleri sürerken ABD'li askerlerin teröristlerle birlikte hareketi ülkemize yönelik gözdağıdır. Müttefiklikle bağdaşmayan ne varsa bölgede tezahür etmektedir.
Münbiç mutabakatına uymayan, Suriye'nin kuzeyinden asker çekmeyen ABD ileri düzeyde güvenilmez bir durumdadır. S-400 Füze ve Hava Savunma Sistemi alımından sonra artan yaptırım tehditleri, ABD Başkanı'nın gönülsüz gibi yaklaşıp Kongre'nin bastırması tam bir orta oyununa, tam bir tiyatroya dönüşmüştür. ABD, Türkiye ile terör örgütü PKK/YPG arasında denge arayışındadır. Kanlı teröristler ABD'nin direkt muhatabı, hain terör örgütü de doğrudan müttefiki haline gelmiş durumdadır. Milli güvenliğimizin savunulması, milli tezlerimizin kabulü için siyaset ve diplomasi kanalları muhakkak kullanılmalıdır. Ancak bu kanallar açık olmasına rağmen oyalama devam edecekse bizzat devreye girip cesaretle harekete geçmek, Fırat'ın doğusunda hainlere öldürücü darbeyi indirmek Türkiye için bir beka ve onur meselesidir. Gecikirsek kaybederiz. Taviz verirsek zayıf düşeriz. Türkiye kendi söküğünü dikmeye, kendi kaderine yön vermeye muktedirdir. Yüz yıl önce, Amasya Genelgesi'nde ifade edilen, 'Milletin istiklali yine milletin azim ve kararıyla kurtarılacaktır' duruş ve iradesi milli vicdanda hala mahfuzdur. Bugünkü durumda gerekli olan duruş bu duruştur, bu iradedir. Fırat'ın doğusundaki, Irak'ın kuzeyindeki hain ve haşarat yuvaları dağıtılmalıdır. Irak'ın kuzeyinde icra edilen Pençe operasyonu Türkiye'nin kararlılığının ispatıdır. 17 Temmuz 2019'da, diplomatımız Osman Köse'yi Erbil'de şehit eden alçakların suikastı planlayan ve azmettirenlerle birlikte cezalandırılması dökülen kanların son damlasına kadar hesabının sorulacağının çok açık bir göstergesidir. Katillere yönelik 18 Temmuz'da Duhok kırsalında, bundan altı gün sonra da Irak'ın kuzeyindeki Batifa kırsalında gerçekleştirilen operasyonların kararlılık ve kahramanlık beratı olduğu ortadadır. Yapılan kanlı saldırılar hiçbir hainin yanına bırakılmayacaktır. Rüzgâr eken fırtına biçecektir. Nefretle doğrulan cesaretle biçilecektir. Hiç kimse hesap hatası yapmasın. Hiç kimse yalan ve yanlış heveslerin peşine düşmesin. Hiç kimse sağduyumuzu zaaf ve zayıflık sanmasın. Türk milleti vatanını muhafaza edecektir. Türkiye meşru ve hukuki haklarına korkusuzca sahip çıkacaktır. S-400 alıyorsak ülkemizin güvenliği içindir. Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölgenin tesisini istiyorsak varlığımız ve egemenlik haklarımızın güvenceye kavuşturulması amacıyladır. Fırat'ın doğusuna F-16 olup uçacaksak, obüs olup patlayacaksak, bomba olup yağacaksak, ateş olup yakacaksak bunun icazetini de hiçbir yerden almayız, hiç kimseye de sormayız, sormayacağız. Irak'ın kuzeyine pençemizi geçirdik.
Hakurk'tan Kandil'e varıncaya kadar ne kadar hain varsa önümüze kattık, kaçtıkları yere kadar kovalamaya başladık, hepsini birden namlumuzun önüne dizdik. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla Suriye'nin kuzeyinde kurulmak istenen terör koridorunu kestik, bağlantılarını kopardık. Bilinsin ki, Türkiye'nin varoluşuna dinamit koyamayacaklar. Türkiye'nin toprak bütünlüğüne kast edemeyecekler, milli haklarımıza çomak sokamayacaklar. Türk milletine boyun eğdiremeyecekler, Türk devletine diz çöktüremeyecekler. Doğudan batıya, kuzeyden güneye biriz, beraberiz, büyük bir aileyiz. Türk milleti zalimlere karşı kenetlenmiştir. Yürekler birdir, nefesler birdir, nitekim Türk milleti adını, anısını ve gelecek ülkülerini zedeletmeyecektir. Dünya ABD'den ibaret değildir. F-35'ten mahrum olmak her şeyin sonu değildir. Küresel pakt, oluşum ve kuruluşlar kader değildir. Geçmişte kendi yolumuzu kendimiz çizmeyi başardık. Yine yaparız, yine başarırız, yine her zorluğun üstesinden geliriz. Çünkü biz Türk milletiyiz."
"FAİZ İNDİRİMİ SEVİNDİRİCİ"
Merkez Bankasının faiz indirimi konusuna değinen Bahçeli, "25 Temmuz 2019 tarihinde Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun politika faiz oranını yüzde 24'ten yüzde 19,75 çekmesi sevindirici bir gelişmedir. Üreten, yatırım yapan, istihdam oluşturan, Türkiye'nin büyümesine destek olan girişimcilerimizi, firmalarımızı, şirketlerimizi, iş alemini faiz tasallutundan kurtarmak lazımdır. Vatandaşlarımızı faiz ve kur baskısından korumak muhakkak sağlanmalıdır. Nitekim faiz çilesine son verilmelidir. Üretim teşvik edilmeli, çarklar dönmeli, fabrika bacaları tütmelidir. Ekonomik saldırı düzenleyenlere bütün imkanlarımızla direnmek mecburidir. Çiftçilerimizin sorunları vardır, halledilmelidir. Esnafımızın şikâyetleri vardır, giderilmelidir. Emeklilerimizin, işçilerimizin, memurlarımızın, dar ve orta gelirli insanlarımızın talepleri imkanlar nispetinde karşılanmalıdır. Buğday üreticilerimizin, pancar üreticilerimizin, sebze ve meyve üreticilerimizin, emeğinin, alın terinin karşılığını almak isteyen kardeşlerimizin problemleri zaman içinde çözülmelidir. Ekonomik iyileşme, demokratik normalleşme, siyasi istikrar, kalkınma, gelişme ve zenginleşme hamlelerini daha da güçlendirecektir. 2018 yılının Ekim ayında yüzde 25,2 olan enflasyonun geçen ay yüzde 15,72'ye inmesi ve cari açıktaki gerileme umut vericidir. Mali disiplin ve tasarruf tedbirleriyle bütçe açığındaki artışların frenlenmesi mümkündür. Bizim arayışımız daha huzurlu bir Türkiye'dir" şeklinde konuştu.