Hasan Basri Yalçın'dan hükümetle aynı çizgide olanlara yapılan hakaretlere ilişkin dikkat çeken sözler
Sabah gazetesi yazarı Hasan Basri Yalçın, AK Parti'nin icraatlarını doğru bulduğunu söyleyenlere yönelik yapılan hakaretlere ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. "Hükümetle aynı çizgide olmak, onun yaptıklarını doğru bulmak ve bu doğruları savunmak suç olarak ilan edildi. Hatta kim hükümete yakın bir tutum takınırsa bunun ancak bir çıkar çevresinde olabileceği söylendi. Sanki bir insan gerçekten AK Parti'yi ve icraatlarını samimiyetle savunamazmış gibi bir hava estirildi." diyen Yalçın, "28 Şubat döneminde camiye giden milleti terörist ilan edenler, devletin sırlarını yabancı servislere ifşa edenler, AK Parti hükümetine zarar vermek için Türkiye'yi yurtdışına şikâyet edenler, terör bildirilerine imza atanlar, tarafsızmış, AK Parti'ye yakın duranlar menfaatçi ve yalaka." ifadelerini kullandı.
Hasan Basri Yalçın'ın Sabah gazetesinde yayınlanan 'Taraf olmak' başlıklı yazısı şöyle:
İçinden geçtiğimiz gergin süreç hepimizin yüksek düzeyde siyasallaşmasına neden oluyor. Taraflar netleşiyor. Söylemler sertleşiyor.
Böylece bir şehir efsanesi gözlerimizin önünde çöküyor.
Tarafsızlık yalanlarını böylesi ortamlarda sürdürmek mümkün değil.
Yıllar içinde bir saçma dil yaratıldı.
Hükümetle aynı çizgide olmak, onun yaptıklarını doğru bulmak ve bu doğruları savunmak suç olarak ilan edildi.
Yalaka, yalama, yandaş ve daha burada yazamayacağım tonlarca hakaret ve küfür bu insanlara ve kurumlara yakıştırıldı.
Hatta kim hükümete yakın bir tutum takınırsa bunun ancak bir çıkar çevresinde olabileceği söylendi. Sanki bir insan gerçekten AK Parti'yi ve icraatlarını samimiyetle savunamazmış gibi bir hava estirildi.
İlla savunmak için bir menfaat olması gerekiyormuş. Kimse aklıyla ve duygusuyla AK Parti'ye yakın duramazmış.
Ama CHPli olmak ve parti kongrelerinde masaların üstüne çıkıp göbekler atmak serbest.
28 Şubat döneminde camiye giden milleti terörist ilan edenler, devletin sırlarını yabancı servislere ifşa edenler, AK Parti hükümetine zarar vermek için Türkiye'yi yurtdışına şikâyet edenler, terör bildirilerine imza atanlar, tarafsızmış, AK Parti'ye yakın duranlar menfaatçi ve yalaka.
Hele hele akademisyense hiçbir söz söylemeye hakkı yokmuş. Akademisyen tarafsız olurmuş. Böylesine saçma bir lafı ancak bizim ülkede kendini aydın zanneden kara cahiller söyler. Hayatlarında iki tane bilim felsefesi, hadi onu da geçtim, iki tane bilim tarihi okumamış oldukları için bu kaba saba bilim tarifleriyle hüküm veriyorlar. Adam asıyorlar.
Bu cahillere gazete köşesinden ders verecek değilim.
Ama bazı şeyleri de söylemesek olmaz. Akademisyen demek tarafsız olmak değildir. Aksine akademisyen taraftır. Neye mi? Kendi inançlarına.
Bunlara da akademik jargonda varsayımlar denir.
Hiçbirimiz gömülü varsayımlarımızdan azade olmadığımız için farkında olalım veya olmayalım inançlarımız gerçekliği nasıl gördüğümüz belirler.
Bu nedenle sağlam akademisyenler inançlarını keşfeder ve bunları her çalışmasının başında zikreder.
Sonra bu varsayımların birbiriyle kurulan ilişkilerden test edilmemiş iddialar üretilir.
Sonra da bu iddialar teste tabi tutulur. Yanlış çıkmazsa doğruymuş gibi kabul edilir. Ama aklı başında hiçbir akademisyen bunu mutlak hakikat olarak görmez. Sadece faydalı bilgi gözüyle bakar.
Ancak bilimle ilgili bilgisi lise ders kitapları seviyesinde olanlar hepimize ders vermeye kalkıyor.
Onlara bu dersi tersten okuturdum ama şimdilik şunu söylemekle yetinelim. Herkes taraftır.
Asıl sahtekâr tarafını tarafsızlık iddiasıyla gizlemeye çalışandır. Asıl menfaatçi ise tarafını bilemeyendir.
Gerçek aydın taraftır. Hangi tarafta olduğunu bilir. Durduğu taraftan utanmaz. Muhalif olmak zorunda değildir.
Hatta bilin ki, tarihin en aydın kafaları iktidar çevrelerinden çıkar. Kurucu veya açıklayıcı bir rol oynar. Siyasete yol göstermeye çalışır. O gösterdiği yol da mutlak değildir. Mutlak doğru olmak zorunda da değildir.
Sadece insani bir çabadır.
İktidarlar bu yolu tercih de edebilir görmezden de gelebilir. Bu da iktidarın sorumluluğudur.
İçinden geçtiğimiz gergin süreç hepimizin yüksek düzeyde siyasallaşmasına neden oluyor. Taraflar netleşiyor. Söylemler sertleşiyor.
Böylece bir şehir efsanesi gözlerimizin önünde çöküyor.
Tarafsızlık yalanlarını böylesi ortamlarda sürdürmek mümkün değil.
Yıllar içinde bir saçma dil yaratıldı.
Hükümetle aynı çizgide olmak, onun yaptıklarını doğru bulmak ve bu doğruları savunmak suç olarak ilan edildi.
Yalaka, yalama, yandaş ve daha burada yazamayacağım tonlarca hakaret ve küfür bu insanlara ve kurumlara yakıştırıldı.
Hatta kim hükümete yakın bir tutum takınırsa bunun ancak bir çıkar çevresinde olabileceği söylendi. Sanki bir insan gerçekten AK Parti'yi ve icraatlarını samimiyetle savunamazmış gibi bir hava estirildi.
İlla savunmak için bir menfaat olması gerekiyormuş. Kimse aklıyla ve duygusuyla AK Parti'ye yakın duramazmış.
Ama CHPli olmak ve parti kongrelerinde masaların üstüne çıkıp göbekler atmak serbest.
28 Şubat döneminde camiye giden milleti terörist ilan edenler, devletin sırlarını yabancı servislere ifşa edenler, AK Parti hükümetine zarar vermek için Türkiye'yi yurtdışına şikâyet edenler, terör bildirilerine imza atanlar, tarafsızmış, AK Parti'ye yakın duranlar menfaatçi ve yalaka.
Hele hele akademisyense hiçbir söz söylemeye hakkı yokmuş. Akademisyen tarafsız olurmuş. Böylesine saçma bir lafı ancak bizim ülkede kendini aydın zanneden kara cahiller söyler. Hayatlarında iki tane bilim felsefesi, hadi onu da geçtim, iki tane bilim tarihi okumamış oldukları için bu kaba saba bilim tarifleriyle hüküm veriyorlar. Adam asıyorlar.
Bu cahillere gazete köşesinden ders verecek değilim.
Ama bazı şeyleri de söylemesek olmaz. Akademisyen demek tarafsız olmak değildir. Aksine akademisyen taraftır. Neye mi? Kendi inançlarına.
Bunlara da akademik jargonda varsayımlar denir.
Hiçbirimiz gömülü varsayımlarımızdan azade olmadığımız için farkında olalım veya olmayalım inançlarımız gerçekliği nasıl gördüğümüz belirler.
Bu nedenle sağlam akademisyenler inançlarını keşfeder ve bunları her çalışmasının başında zikreder.
Sonra bu varsayımların birbiriyle kurulan ilişkilerden test edilmemiş iddialar üretilir.
Sonra da bu iddialar teste tabi tutulur. Yanlış çıkmazsa doğruymuş gibi kabul edilir. Ama aklı başında hiçbir akademisyen bunu mutlak hakikat olarak görmez. Sadece faydalı bilgi gözüyle bakar.
Ancak bilimle ilgili bilgisi lise ders kitapları seviyesinde olanlar hepimize ders vermeye kalkıyor.
Onlara bu dersi tersten okuturdum ama şimdilik şunu söylemekle yetinelim. Herkes taraftır.
Asıl sahtekâr tarafını tarafsızlık iddiasıyla gizlemeye çalışandır. Asıl menfaatçi ise tarafını bilemeyendir.
Gerçek aydın taraftır. Hangi tarafta olduğunu bilir. Durduğu taraftan utanmaz. Muhalif olmak zorunda değildir.
Hatta bilin ki, tarihin en aydın kafaları iktidar çevrelerinden çıkar. Kurucu veya açıklayıcı bir rol oynar. Siyasete yol göstermeye çalışır. O gösterdiği yol da mutlak değildir. Mutlak doğru olmak zorunda da değildir.
Sadece insani bir çabadır.
İktidarlar bu yolu tercih de edebilir görmezden de gelebilir. Bu da iktidarın sorumluluğudur.