Çavuşoğlu ve Mass ortak açıklama yaptı
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alman mevkidaşı Mass ile birlikte ortak basın toplantısı düzenledi.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 05.09.2018 | 00:00
- Güncelleme Tarihi: 05.09.2018 | 22:24
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ile birlikte ortak basın toplantısı düzenleyen Mevlüt Çavuşoğlu, İdlib'e yapılan saldırılar, Türkiye'nin konuyla ilgili tutumu ve ortaya çıkabilecek mülteci sorunuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Çavuşoğlu, saldırılar sürerse 2 milyon mültecinin İdlib'ten farklı yönlere doğru hareket edeceğini, ve bu insanların hangi ülkelere gideceğinin belli olmayacağı konusunda uyarıda bulundu.
Çavuşoğlu şöyle konuştu:
"RUSYA VE İRAN'LA İDLİB'İ KONUŞUYORUZ"
Rejimin İdlib'i ele geçirmek istediği açık. Tabi rejimin garantörleri var: Rusya ve İran.
Rusya ve İran'la İdlib konusunda temaslarımızı sürdürüyoruz. Askerlerimiz ve istihbaratlarımız arasında da toplantılar oldu. İran Dışişleri Bakanı geçtiğimiz hafta Ankara'daydı. Ağırlıklı olarak İdlib'i konuştuk.
"CİDDİ BİR RİSK TAŞIYOR, SONUCU FELAKET OLUR"
Malesef dün saldırılar oldu. Bu saldırıların amacı İdlib'i ele geçirmektir. Bu, ciddi bir risk taşıyor. Bunun sonucu güvenlik ve insani bakımdan bir felaket olur.
"PLAN, BAŞINDAN BERİ BELLİYDİ! BU GRUPLARI NİYE İDLİB'E GETİRDİNİZ?"
Radikal gruplar, terörist gruplar, Türkiye tarafından bölgeye getirilmedi. Bu gruplara karşıysanız, o zaman Halep'ten, Humus'tan, Doğu Guta'dan, hatta güneyden bu terörist grupları niye İdlib'e getirdiniz? Hatta koridor açarak, onların silahlarıyla beraber niye buraya kadar gelmesine izin verdiniz.
Başından beri plan belliydi. Bu gruplar İdlib'e gelecek, sonra bunların burada bulunmasını bahane ederek, burayı ele geçirmek için saldırılacak.
SALDIRI SONRASI RUSYA İLE TEMASLARIMIZ OLDU
İdlib'e saldırıdan sonra Rusya ile, ilgili kurumlarımız arasında temaslar oldu. Bunların yanlış olduğunu söyledik
"TÜRKİYE-RUSYA-İRAN GÖRÜŞMELERİNİ PROVOKE ETMEK İSTEYEN ÜLKELER VAR"
Diğer taraftan yine, bu üçlü formattaki çabalarımızı baltalamak isteyen, burada varılacak mutabakatı engellemek isteyen bazı grupların da, hatta bazı ülkelerin de provokasyon içerisinde olduğunu görüyoruz.
Biz Almanya'yla Suriye konusunda hep aynı yerde durduk. Ve Almanya'nın şu süreçte gösterdiği samimi tavır takdire şayandır, verdiği destek önemlidir.
Astana'da, İdlib'le ilgili bir kararın çıkması için çabalarımızı devam ettireceğiz.
"ÇÖZÜM, İDLİB'İN HER TARAFINI BOMBALAMAK DEĞİLDİR, TERÖRİST GRUPLAR AYIRT EDİLMELİ"
Öncelikle saldırıların engellenmesi gerekiyor. Buna odaklanmamız gerekiyor. İdlib çatışmasızlık bölgesinin korunması gerekiyor. Burada 3,5 milyon insan var. Eğer mesele radikal terörist gruplar ise, o zaman bu gruplara yönelik ortak strateji belirlememiz lazım. Ilımlı insanlarla bu grupları, varsa karıştığı yerler, bunları ayırt etmek lazım. Yani bunun çözümü, hiç ayırt etmeksizin İdlib'in her tarafını bombalamak değildir.
"SALDIRILARIN TAHRAN ZİRVESİNDEN ÖNCE YAPILMASINI DA DOĞRU BULMUYORUZ"
Özellikle saldırıların, Astana formatında, Tahran zirvesinden önce yapılmasını da hiç doğru bulmuyoruz. Eğer bu saldırılarla bir baskı oluşturulmak isteniyorsa, bu da yanlış.
2 MİLYON MÜLTECİNİN NEREYE GİDECEĞİ BELLİ OLMAZ
3,5 milyon insan var. Kaç milyonu Türkiye'ye gelebilir? Siz dediniz 2 milyon. Belki daha fazla. Peki teröristler nereye gidecek?
Bunlar Türkiye'ye de gelebilir, geldikleri ülkelere de dönebilirler, yabancı teröristler. Başka transit ülkelere gidebilirler. Avrupa'ya gidebilir, ötesine de gidebilir. Yani her bakımdan ciddi problem olur.
İnsani olarak bizim hassasiyetimiz ortada. Bugüne kadar çok destek almasak da, Türkiye'ye gelen Suriyeli ve Iraklı mültecilere ev sahipliği yaptık.
Biz şimdi, güvenli bölge dediğimiz bazı alanlara gönüllü olarak Suriyelilerin dönmesini sağlamak için çalışırken ilave 2 milyon mültecinin nereye gideceği belli olmaz.
Dolayısıyla bu konuda da, BM başta olmak üzere, Mülteciler Yüksek Komiserliği olsun, Uluslararası Göç Örgütü olsun, AB olsun, bu konulara önem veren örgütlerle ve ülkelerle de işbirliği yapmak durumundayız. Tabi arzumuz bu saldırıların önlenmesidir.