Mehmet Görmez: FETÖ milletimizi 'Allah'la aldattı
Diyanet İşleri Başkan Mehmet Görmez, Olağanüstü Din Şurası'nda yaptığı konuşmada Fetullahçı Terör Örgütü'nün dini katlettiğini söyledi. Görmez, 15 Temmuz darbe girişimi için, ihanet kapısı açılamadan kapanmıştır" değerlendirmesini de yaptı. Mehmet Görmez, "Bu emre amade robotlar şebekesi, milletimizi Allah ile peygamberi ve onun sahabesi ile aldatmıştır" dedi.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 03.08.2016 | 00:00
- Güncelleme Tarihi: 03.08.2016 | 14:20
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Uzun yıllardır varlığı bilinen ve her türlü yolu kendi emelleri için mübah gören, dini ve dini duyguları istismar eden, bu duygularla milletimizin zekatını, sadakasını, infakını ve evlatlarını çalan, dinimizin temel değerlerini ve kavramlarını gasbeden, her türlü gayri İslami ve gayri ahlaki tutum ve davranışlarla fitne, fesat, yalan ve desiselerle kendine insan ve imkan devşiren, devletin tüm yapılarına sirayet ederek milletin geleceğini ipotek altına almaya çalışan ve son darbe girişimiyle millet tarafından suçüstü yakalanan FETÖ terör örgütünü dini bir yapı olarak görmek mümkün değildir. Bu örgütün elebaşını da din alimi ve dini rehber olarak kabul etmek mümkün değildir." dedi.
Din Şurası, Fetullahçı Terör Örgütü'nce (FETÖ) 15 Temmuz'da gerçekleştirilen kanlı darbe girişiminin ardından "15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi" gündemiyle Bilkent Otel'de tarihinde ilk kez olağanüstü toplandı.
Şuranın açılışına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un yanı sıra, eski Diyanet İşleri başkanları, eski Din İşleri Yüksek Kurulu başkanları ile üyeleri, ilahiyat fakültelerinden dekanlar ve öğretim üyeleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü başta olmak üzere çeşitli kamu kurum ve kuruluşlardan 300'ün üzerinde üye ile temsilci katıldı.
Açılış öncesi şehitler için saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşı okundu.
Kur'an-ı Kerim tilavetinin ardından açılış konuşması yapan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, 15 Temmuz'da şehit olanlara rahmet diledi.
Görmez, "Hain ve kanlı darbe girişimi karşısındaki vakur, cesur ve alicenap tutumuyla tüm dünyaya örnek olan, vatanına, milletine, milli iradeye ve hukuk düzenine sahip çıkan asil bir milletin fertleri olmaktan dolayı bahtiyarlığımızı ifade ediyorum. Milletimizin 15 Temmuz gecesindeki onurlu duruşu, şüphesiz nesiller boyu şükran ve minnetle anılacaktır." diye konuştu.
Görmez, milletin, tarihte olduğu gibi 15 Temmuz gecesinde de imanını, vatanını, istikbal ve istiklalini en muazzez varlığı bildiğini, kutsal değerlerine namahrem ellerin değmesine izin vermediğini, toprağını, haysiyetini, izzet ve şerefini çiğnetmediğini, iradesini, aklını, ruhunu başkalarına teslim etmediğini vurguladı.
Darbe girişimi gecesinde dehşet saatlerinin ilk anlarından itibaren cuntacılara ve ihanet şebekelerine karşı milletin maneviyatını canlı tutan, müftüsünden imamına, müezzininden Kur'an kursu öğreticisine kadar bütün din gönüllüsü kardeşlerini kutladığını bildiren Görmez, "Ezanların susturulduğu darbelerden, darbeleri susturan selaları bize lütfettiği için Allah'a hamdediyorum." dedi.
Başkanlık olarak tarihte ilk defa tek bir gündem maddesiyle Din Şurası düzenlendiğini belirten Görmez, şunları söyledi:
"Zira 40 yıldır bu topraklarda din görüntüsü altında fitne-fesat tohumu ekenler, kanlı darbe girişimiyle, sadece ülkemize ve milletimize değil, en büyük zararı Din-i Mübin-i İslam'a vermiştir. Bu ihanet şebekesi, sadece milletin bütün varlığına suikast düzenlemekle kalmayıp inancımızı, güvenimizi, şefkat, merhamet, himmet ve izzetimizi, din ve medeniyetimizin bütün şeair ve kıymetlerini, ümmetin ilim, irfan, marifet ve hikmet mirasını, feragat, yardım ve dayanışmanın ulviyetini, dinimizi ve dindarlığımızı millet evladı nezdinde olduğu kadar insanlık nezdinde de bir düşman akçesine harcayacak bir öfkeye tahvil etmiştir.
Daha kahredici olanı ise bu örgütün küresel siyaset borsalarının muktedir müşterilerine kendi meşrebini yıllarca 'ılımlı İslam, protestan Müslümanlık, dinler arası diyalog, hoşgörü, uzlaşmacı Müslüman' ve benzeri ambalajlarla sunarken, 5 Temmuz gecesi giriştiği ihanet ile Meclisimizi, şehirlerimizi, caddelerimizi bombalayıp aziz vatanımıza, mübarek Türkiyemize ve milletimize karşı bir suikaste kalkışarak görünür meşrebini Irak ve Suriye'yi kana bulayan DAEŞ vahşetine tercüme etmekten çekinmemiş, ar etmemiş ve utanmamıştır. Bu menfur cinnet ve vahşet milletin silah ve teknolojisini milletin şehirlerine bomba kusarak sadece maddi varlığımızı tahrip etmekle kalmayıp dinimizin en temel değer ve şiarlarına, milletimizin dayanışma ve güven duygusuna da darbe indirmiştir."
Görmez, konuşmasında, "Yüce kitabımızda Allah'ın bizi, 'Dikkat edin, o aldatanlar sizi Allah ile aldatmasın' diye ikaz etmesinin hikmetini ağır bir imtihanla, hem ülke ve millet olarak hem de diyanet ve ilahiyat camiası olarak oldukça geç idrak etmenin derin teessürü içindeyiz." sözlerine yer verdi.
Hakka, hakikate, millete hizmet görüntüsü altında masum çehreler ardına gizlenmiş bir ihtirasın, kendini 15 Temmuz gecesinde devlete, millete, şehirlere ve medeniyet namına saldırı olarak gösterdiğini belirten Görmez, bu ihtirasın, zincirinden boşanmış bir vahşet ile milleti katletmeye gittiğini, sahte tevazu, yumuşak söz, gözyaşı, nasihat, umut ve özlemleri alet ederek milletten devşirdiklerini gizli maksat, mutlak itaat ve sinsi bir sızma becerisiyle donattığını dile getirdi.
Başkan Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu yumuşak huylu görünen emre amade robotlar şebekesi milletimizi Allah ile peygamberi ve onun sahabesi ile aldatmıştır. Allah'ın ayetlerini, Resul-i Ekrem'in hadislerini, ulemanın hikmet ve irfan erlerinin bilgi mirasını, bu toprakların Mevlana, Yunus Emre başta olmak üzere bütün değerlerini kendi gizli emel ve gayeleri için araç olarak kullanmıştır. Gözlerimizin önünde dini cemaat taklidi yapan bir Truva atı, dini, cemaatleşmeyi, hayır faaliyetlerini istismar ederek sadece kendi menhus akıbetini hazırlamakla kalmamış, milletimizi aldattığı kadar ümmeti Muhammed'in garip coğrafyalarını ve bütün insanlığı da hayra hizmet ve insanlara yardım görüntüsü ile aldatıp şer güçlere hizmet için büyük imkanlar ve servetler yığmıştır.
Bu aldatma tahrifat ve tahribat sadece ülkemiz ile sınırlı kalmamış Asya'da zalim hegemonyadan kurtulan Maveraünnehir medeniyetini, merkezlerinde yeniden yeşerecek İslam aklını da yanlış yerlere kanalize etmiştir. Mazlum Afrika kıtasında sömürge sonrası dönemlerde ortaya çıkacak Müslüman zihinleri de teslim almıştır. Bu terör örgütü mensupları, 15 Temmuz gecesinde giriştikleri cinnet ve vahşet ile göstermiş oldular ki akletmeyenlerin dindarlığı, aklını başkasına kiralayanların dindarlığı sadece kendilerini değil koca bir milleti felakete sürükleyebilir. Ve yine göstermiş oldular ki din şemsiyesi altında toplandıkları halde siyaset hileleriyle ilerlemeye kalkanlar din ve ahlaklarını da bir hile haline getirmekten kaçınamazlar."
"İSLAM HZ. PEYGAMBER'DEN BAŞKA OTORİTE KABUL ETMEZ"
Görmez, İslam'ın Allah'tan başka rabler edinmeden, dini yalnız Allah'a has kılarak ibadet etmeyi ve onun rızasına uygun olarak insanlığa hizmet etmeyi esas aldığını anımsatarak, İslam'ın Hz. Peygamber'den başka masum ve tartışılmaz bir otorite, yapı ile rehber kabul etmeyeceğini vurguladı.
"Hiçbir kimse ve hiçbir yapı kendisini dinin temsilcisi olarak göremez ve insanları kendisine mutlak itaat ve bağlılığa çağıramaz. Dini rehberlik, sadece bilgi ve ahlak açısından eğitim sürecinin bir parçasıdır, başkaca herhangi bir imtiyazı içinde barındırmaz." diyen Görmez, İslam dininde mutlak bağlılık çerçevesinin Kur'an ve sünnet tarafından belirlenen ilkeler olduğunu söyledi.
Görmez, "Ahlak dinimizin en temel değeri iken, sevgili Peygamberimiz, 'Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim' buyurmuş iken bu örgüt, kendini gizleme, olduğundan farklı görünme, ikiyüzlü davranma, çift dilli konuşma, taktik gereği haram işleme, kod adı kullanma, bulunduğu ortamda inandığından farklı yaşama, yalan söyleme, tecessüs faaliyetinde bulunma, mahremiyeti ihlal etme, şantaj yapma, ayak kaydırma gibi gayr-i ahlaki yöntemlere başvurmuştur. Oysa bu tür davranışların İslam'la hiçbir ilgisi yoktur. Bu tür davranışların, İslam'ın temel ahlaki prensibi olan 'mümin başkasının kendisinden emin olduğu kimsedir' ilkesiyle izahı da mümkün değildir." diye konuştu.
Bütün bunların sevgi, hoşgörü ve muhabbet temelli bir eğitim gönüllüleri hareketi adı altında yapılmasının büyük bir aldatmaca olduğunun ortaya çıktığını dile getiren Görmez, bu örgütün, kendi mecrasına dahil ettiği milletin evlatlarını en başta aile bağlarını yok ederek devşirmeye tevessül ettiğini, ardından da onların dini ve milli kimliklerine müdahale ettiğini ifade etti.
"İslam hiçbir zemin ve şartta ikiyüzlü, iki dilli, çift karakterli, kendine yabancılaşan, şahsiyetsiz, kimliksiz bir insan tipinin yetiştirilmesine cevaz vermez. İslam fıtrat dinidir. İnsanın doğasını değiştirerek mekanik, robotik, duygusuz, şuursuz, ahlaksız bir insan tipi İslam'ın tasvip edeceği bir mümin karakteri değildir." değerlendirmesinde bulunan Görmez, şöyle konuştu:
"İradesi elinden alınarak liderine, şeyhine, hocasına, imamına mutlak teslim olmuş, adeta büyülenmiş, efsunlanmış ve onlardan aldığı emir ve talimatları her şeyin üstünde görecek bir eğitim sisteminin ne din ile ne de İslam'la bir ilgisi ve alakası vardır. Bu yapının en az bunlar kadar vahim başka bir günahı da Batı'da İslamofobi dalgası yükselirken buna karşı çıkıp Müslümanların haysiyetini yükselterek, İslam'ın izzeti davası güdeceklerine İslamofobi ile karikatürize edilen ve şeytanlaştırılan Müslüman imajını kullanarak hoşgörü, dinler arası diyalog gibi kılıklar altında, 'Bizde sizin seveceğiniz İslam var' diyerek şirin görünmeye çalışmaları ve kendi izzetlerini onların nezdinde aramalarıdır. Başka dinlerle İslam'ın ilişkisinin genel ilkeleri Kur'an ve sünnet çerçevesinde belirlenmiş ve tarih boyunca örnek uygulamalarla bugünlere taşınmıştır. Ehl-i Kitap olarak kabul edilen din mensuplarıyla dini özgürlükleri zedelemeden barış içinde yaşamak esastır. Ayrıca insanlığın faydasına olacak her işte ortak zeminde yardımlaşma ve dayanışma mümkündür. Ancak diyalog adına ortak bir dini teoloji veya dini kültür birliği oluşturma çabası kabul edilemez. Açlık, sefalet ve felaket gibi tüm insanlığı ilgilendiren hadiselerde din müntesipleri arasında insani ilişkiler kurulabilir. Mazlum ve mağdur olanların dini yapısına bakılmaksızın mazlumiyet ve mağduriyetlerin giderilmesi için çaba gösterilebilir. Ancak dinler arası belli bir siyaset mühendisliği adına birlikte olunamaz. Hele bunun için kelime-i tevhid parçalanarak, Hz. Muhammed'in risaleti görmezden gelinerek bir ilişki geliştirilemez. Böyle bir tutuma dini açıdan onay vermek mümkün değildir."
Kur'an ve sünneti öğretmenin, temel ilkelerini, ahlakını müminler ile insanlara anlatmanın İslam'ın tebliğ ve irşat faaliyetlerinden olduğunu aktaran Görmez, ancak bu faaliyeti bir güç ve çıkar ağına dönüştürmenin, buradan dünyevi, siyasi ve ticari bir yapı oluşturmanın, her türlü kirli ilişkiye açık hale getirmenin, İslam'ın evrensel ilkeleri ile bağdaşmayacağına işaret etti.
"KULLARI KULLUĞA ÇAĞIRMAK EN BÜYÜK ZULÜMDÜR"
Görmez, din adına çıkar elde etmenin ve nüfuz oluşturmanın tasvip edilecek herhangi bir dini temeli bulunmadığı gibi bu tür yapılara karşı duruş sergilemenin hem ahlaki hem de İslami bir sorumluluk olduğunu söyledi.
Görmez, "İslam'da tebliğ ve irşat faaliyetinde davet Allah'a ve Hz. Peygamberin yolunadır. Allah adına kişilere davet edilmez. Allah ile insanları aldatarak kulları kulluğa çağırmak en büyük zulümdür. Hiç kimse aklını, iradesini ve kişiliğini başka birine teslim edemez. Halika isyan konusunda mahluka itaat olmaz. Din adına, Allah adına insanların manevi duygularını istismar ederek kurulan yapılar İslam'a taban tabana zıttır." sözlerine yer verdi.
İslam ümmetini dini açıdan parçalamayı esas alan hiçbir düşünce ve hareketin masum kabul edilemeyeceğini vurgulayan Görmez, hakikati kendi tekeline alarak bunun haricindeki herkesi dışlayan bir yapının İslamiliğinden de bahsedilemeyeceğini ifade etti. Görmez, şunları söyledi:
"Uzun yıllardır varlığı bilinen ve her türlü yolu kendi emelleri için mübah gören, dini ve dini duyguları istismar eden, bu duygularla milletimizin zekatını, sadakasını, infakını ve evlatlarını çalan, dinimizin temel değerlerini ve kavramlarını gasbeden, her türlü gayri İslami ve gayri ahlaki tutum ve davranışlarla fitne, fesat, yalan ve desiselerle kendine insan ve imkan devşiren, devletin tüm yapılarına sirayet ederek milletin geleceğini ipotek altına almaya çalışan ve son darbe girişimiyle millet tarafından suçüstü yakalanan FETÖ terör örgütünü dini bir yapı olarak görmek mümkün değildir. Bu örgütün elebaşını da din alimi ve dini rehber olarak kabul etmek mümkün değildir. Örgüt elebaşlarını imam, kendisini de kainat imamı olarak isimlendiren bu kişi, 'Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüştür' hükmünce muamele görmelidir. Bir gecede topyekun millete bomba yağdıran, masum insanları katleden bir örgütün ne İslam'la ne de insanlıkla bir ilişkisi olamaz."
Türkiye'yi bütün boyutlarıyla kavrama ve ele geçirme iddiasındaki örgüt karşısında dini ve akademik suskunluğun bir açıklaması bulunmadığını belirten Görmez, bu konuda gerek Diyanet camiasının gerekse ilahiyat fakültelerindeki akademik faaliyetlerin gözden geçirilmesinin aciliyet gerektirdiğini bildirdi.
Görmez, serinkanlılıkla düşünme zamanı olduğunu dile getirerek, "Önümüzdeki sürecin içinden çıkılamayacak bir fitneye dönüşmemesi için sağduyu ve aklı selime muhtaç olduğumuz izahtan varestedir. Milletimizin bu soylu direnişi yüksek bir adalet ile taçlandırıldığı takdirde tarihteki yerini alacaktır." diye konuştu.
İntikamla değil adaletle sürecin üstesinden gelinebileceğini ifade eden Görmez, yarınların bugünlerden daha güzel olacağına dair inancı bulunduğunu dile getirdi.
Görmez, karanlığa açılan bir ihanet kapısının tamamen kapandığını belirterek, "Dini duygu ve dini düşünceyi istismar eden FETÖ ve başka örgütlerin çaldığı bütün ıstılahlarımızı, değerlerimizi, evlatlarımızı geri alacağız. Terör örgütlerine verilecek tek bir Müslüman evladı yoktur, olamaz. İslam'ın değişmez yolundan istikamet üzere yürüyeceğiz." dedi.
5 yılda bir toplanan ve sonuncusu 2014'te yapılan Din Şurası, ilk kez olağanüstü toplandı. Şura, yarın sonuç bildirgesinin hazırlanmasının ardından bitecek.