Erdoğan'dan çarpıcı beddua yanıtı
Başbakan ve cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen'in yeniden beddua ettiği son konuşmasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu... Erdoğan, "Gülen'in İsrail'e beddua ettiğini duydunuz mu?" diye sordu.... Başbakan ayrıca, paralel yapının darbe girişiminin önlendiğine de işaret etti...
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçilmesi durumunda nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını açıkladığını belirterek, "Şimdi diğer arkadaşların da ne yapacaklarını söylemeleri lazım. 'Biz gelirsek veya ben gelirsem şunu şunu yapacağım' demeleri lazım. Ama kalkıp da bir aday, 'ben yolla filan uğraşmam' derse, 'onu zaten hükümet yapıyor' derse, bu tabii şöyle bir şeyi ortaya koyar, demek ki siz hizmete talip değilsiniz, efendiliğe talipsiniz" dedi.
Erdoğan, Kanal 24'te katıldığı "Cumhurbaşkanı Seçimi Özel" adlı canlı yayın programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Çok önemli seçim başarılarınız, tecrübeleriniz oldu ama bu farklı. Hem siyasi kariyeriniz açısından çok farklı hem de uzun süredir Türk siyasal sistemine yönelik eleştirileriniz ve önerileriniz açısından da önemli bir tecrübe. Ne hissediyorsunuz" yönündeki soru üzerine Erdoğan, "Tabii bu seçim sistemlerindeki gelişmelere de baktığımız zaman, bildiğiniz gibi ilçe belediye başkanlığı seçim adaylığından tutun il belediye başkanlığı seçim adaylığına ve oradan tabii milletvekili adaylığı ve en sonunda şimdi cumhurbaşkanlığı seçim adaylığına girmiş bulunuyoruz. Hepsini bu vesileyle sizin de ifade ettiğiniz gibi aşağıdan yukarıya gelmiş bulunuyoruz" diye konuştu.
"Siyasetin içerisinde de şöyle yaklaşık 40 yıllık geçmiş var" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hep bu siyasetin içerisinde geçti. Siyasette çıraklığı da yaşadık, kalfalığı da yaşadık, ustalığı da yaşadık, yaşıyoruz. Çünkü siyaseti bir insan yönetme sanatı olarak ele aldığınız zaman bu seçimin nedenli önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bugüne kadar tabii halkın bizzat kendi iradesiyle seçilen cumhurbaşkanları ülkemizi yönetmedi. Daha çok geçmişte ihtilaller sonrası iş başına getirilen cumhurbaşkanları vardı. Ama Allah rahmet etsin, Turgut Bey ile bir süreç başladı. Onu da vekiller seçti, yani Parlamento içinde. Daha sonra Süleyman Bey'in seçimi var, ardından Abdullah Bey'in seçimi var ki Abdullah Bey'i engellemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Malum 367 garabetini çıkardılar karşımıza. Fakat millet tabii adayına sahip çıktı ve Parlamentodan daha sonra Abdullah Bey'i seçtirmek suretiyle cumhurbaşkanı hamdolsun yaptık. Şimdi ise iş çok daha farklı. O seçimlerde biliyorsunuz yüzde 47 ile bizim erken seçim yaparak tekrar seçimi kazanmamız vardı ama arkasından da hemen biz bir referanduma gittik. O referandumdan da yüzde 69 gibi bir yüksek oyla halkın cumhurbaşkanını seçmesi kararını çıkardık."
Milli irade şimdi çok daha güçlü bir şekilde tecelli ediyor
Erdoğan, kısa süre sonra yapılacak cumhurbaşkanı seçiminin çok daha farklı olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"Şimdi tabii burada öyle bir güzellik var ki bir taraftan cumhurbaşkanını halk seçecek, başbakanı halk seçecek, parlamentosunu halk oluşturacak, dolayısıyla halkın kendi seçtikleri, halkı yönetecek. İşte burası çok anlamlı. Onun için bunun ilk cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin olması sebebiyle bu pazar hakikaten çok çok büyük önem ifade ediyor. Milli irade şimdi çok daha güçlü bir şekilde tecelli ediyor."
İstanbul hakikaten benim aşkım, sevdam, her şeyim
"İstanbul mitinginden bir mesaj aldınız, onu özellikle konuşmak istiyorum. Hem bir kere Yenikapı'dan sonra daha riskli meydandı, yani daha önce denemediğiniz meydandı, Maltepe, hem de bir seçim yorgunu olduğu düşünülüyor bütün ülkenin ama çok güçlü bir mesaj çıktı. Siz orada biraz duygusal mesajlar verdiniz, vasiyetten bahsettiniz. O nasıl bir atmosferdi. İstanbul'un bir uğurlaması gibi yorumlandı" yönündeki soruya karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:
"Doğup büyüdüğüm vilayet İstanbul. Tabii 'sevgililer sevgilisi'ne' mazhar olmuş bir şehir, İstanbul. İstanbul, bir başka ama maalesef İstanbul'da yaşayanlar, İstanbul'un kıymetini, kadrini tam bilemediler. İstanbul'un hakkını tam bilemediler. Biliyorsunuz insanların şehirler üzerinde hakkı olduğu gibi şehirlerin de insan üzerinde hakkı vardır. İstanbul hakikaten benim aşkım, sevdam, her şeyim. Çünkü 45 yıl İstanbul'da belediye başkanlığı yaptım. Bu belediye başkanlığım esnasında İstanbul'da gerçekten ilçe belediye başkanı arkadaşlarımla beraber kimsenin girmediği yerlere alt yapısıyla üst yapısıyla biz girdik. İstanbul'u o zaman ciddi manada değiştirmeye başladık. Sene 94. Bunun şöyle 2-3 sene öncesine gittiğiniz zaman bazı ilçelerde bunu daha önce başlattık."
Erdoğan, İstanbul'daki yeni miting meydanlarıyla ilgili olarak da "Tabii Belediye Başkanıma onu söyledim, dedim ki 'Avrupa, Anadolu yakasında iki tane meydan yapalım ve bu meydanlarda artık kim mitingini yapacaksa gelsin, bu meydanlarda yapsın. Söyleyecek sözü olan gelsin, orada söylesin. İlla Taksim de Taksim, Kadıköy de Kadıköy, illa Tandoğan da Tandoğan olmaz.' Yani bu meydanları yaparsanız huzur içinde gel burada istediğini söyle, nasıl bağıracaksan yine orada bağır ama bundan kimse de zarar görmesin. Valilik size hangisini tavsiye etti, git orada yap ama düşünün yürüyüş yapacaklar halkın alışveriş yaptığı merkezlerde yürüyüş yapıyorlar, böyle bir şey olabilir mi? Yani siz özgürlüğü her yeri istediğim gibi kullanırım tanımıyla, tanımlayamazsınız" ifadesini kullandı.
"Şimdi İstiklal Caddesi'nde yürüyüş yapayım, dediğiniz zaman siz o İstiklal Caddesi'nde alışveriş yapan tüm İstanbul halkına ihanet ediyorsunuz, saygısızlık yapıyorsunuz" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Vandalizme dönüşüyor zaten. Eninde sonunda oradaki esnafların cam çerçeve her şey indiriliyor. O insanlar ondan sonra hakikaten ciddi zararlar yapıyorlar, alışverişlerini yapamıyorlar. Şimdi bunlar hakikaten özgürlük adına yapılamaz. İşte özgürlük adına gel bakalım nerede yapacaksın, Anadolu yakasında mı, buyurun sana Maltepe, gel burada yap. Şimdi bunun örneğini verdik. Nerede yapacaksın Avrupa yakasında mı buyurun sana Yenikapı. Şimdi buna alışmamız lazım, alıştırmamız lazım. Bunların bir de ufaklarını ben belediye başkanı arkadaşlarıma söyledim, 'bunların daha ufaklarını yine ilçelerin uygun yerlerinde yaparsak daha ufak çapta olanlar da gitsin orada yapsınlar ama bunlar vandalizme dönüşmesin, bunları başaralım' dedik. Sağolsun arkadaşlarım bunu yapacaklar. Aynı şekilde diğer vilayetlerde de başta büyükşehirler olmak üzere bunlar yapılacak."
Cumhurbaşkanı olarak da halkla meydanlarda bir araya gelinebilir
Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda İstanbul'daki mitingin de Başbakan olarak halkla son görüşmesi olacağını belirterek, "Bu demek değildir ki cumhurbaşkanı olarak siz halkınızla yine böyle meydanlarda bir araya gelemezsiniz, böyle bir şey yok. Cumhurbaşkanı olarak da yine halkımızla meydanlarda bir araya gelinebilir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, "Son mitinglerde bilhassa görüyorum, eşiniz hanımefendi hep yanınızda. Çocuklarınız, hatta torunlarınız da mitingdeydi. Nasıl oluyor evde bir miting motivasyonu, miting konuşması oluyor mu, yoksa zaten herkes kendini bir motive halde mi orada buluyor? Yani sizin için de sürpriz oluyor mu? Siz mi onları motive ediyorsunuz onlar mı sizi motive ediyor" yönündeki soruya şu yanıtı verdi:
"Zaman oluyor onlar bizi motive ediyor. Zaman oluyor ben onları motive ediyorum. Şimdi tabii onların bu havaları teneffüs etmesi lazım ki yarınları bu noktada iyi görsünler. 'Dedemle beraber böyle böyle şu meydandaydık, orada İstanbul halkıyla şöyle bütünleştik.' İşte bunlardır zaten büyüdükleri zaman anlatacakları hatıraları. Bunlar çok önemli. Bu tür hatıraları onların bizim sermaye hanesine yazdırmamız lazım."
Erdoğan'ın rol aldığı son reklam filmi
Erdoğan, "Bu akşam reklam filmlerinizden bir tanesi daha yayınlanmaya başladı. Ne zaman vakit bulup da bu çekimlere katılabildiniz? Çekimlerde de rolünüz vardı" yönündeki soruya karşılık soruya karşılık da "Durmak yok, yola devam diyoruz ya, gece gündüz demeden çalışacağız. Sağolsun arkadaşlar da hazırlıklarını yaptılar. Bayramda araya sıkıştırdık ve hemen zor da olsa gittik ama yani yapımcı arkadaşlar çok memnunlar. Bu kadar seri bu işi yapmak, çıkarmak kolay olmuyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, Anadolu'nun farklı bölgelerinden ve tarihteki 16 Türk devletini temsil eden altın yıldızların bir Cumhurbaşkanlığı forsunda toplanmasını anlatan reklam filmini kendisinin henüz izlemediğini belirterek, filmde şiirini seslendirdiği Sezai Karakoç'a teşekkür etti.
Farklı bir çalışma esası da getirebiliriz
"Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sistem üzerindeki eleştirilerinizi, önerilerinizi de net bir şekilde ortaya koyarak yürüttüğünüz bir kampanya. Daha ilk günden nasıl bir cumhurbaşkanı olacağınızı, nasıl bir cumhurbaşkanı olmayı düşündüğünüzü anlattınız. Şöyle anlıyorum, sadece cumhurbaşkanlığı seçimine girmiyoruz halka seçmeninize, 'ben seçilirsem böyle bir cumhurbaşkanı olacağım ve beni böyle seçin' mesajını vermiş oluyorsunuz. Yanılıyor muyum?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Meydanlara niye çıkılır veya basın toplantıları niye yapılır, televizyon programları niye yapılır? Şimdi diğer arkadaşların da ne yapacaklarını söylemeleri lazım. 'Biz gelirsek veya ben gelirsem şunu şunu yapacağım' demeleri lazım. Ama kalkıp da bir aday, 'ben yolla filan uğraşmam' derse, 'onu zaten hükümet yapıyor' derse, bu tabii şöyle bir şeyi ortaya koyar, demek ki siz hizmete talip değilsiniz efendiliğe talipsiniz. Yani ben çıkacağım oraya beyefendi, oradan talimatı vereceğim, hükümet de çalışacak. Hükümet, işte yol kanalizasyon, su bu işleri yapacak, yerel yönetimlerle beraber, ben de Çankaya'da oturacağım, Çankaya'dan, oradan gerekenleri söyleyeceğim. Bu, değil. Yani cumhurbaşkanı halkın oylarıyla oraya geliyor. Dolayısıyla aynı zamanda devletin başı olması hasebiyle Bakanlar Kurulu'na gerekli hallerde istediği zaman başkanlık yapabileceğine göre, bu ne demektir? Bir defa orayla sürekli kontakta olacaksın. Sürekli irtibatta olacaksın, yatırımlar devam ediyor mu, etmiyor mu, yeni neler yapılabilir, bunların hepsini işte şimdi ben Sayın Başbakan ile diyelim ki haftada bir normal rutin görüşmem olmasıyla yetinmeyebilirim, belki daha farklı burada bir çalışma esası da getirebiliriz. Ne yapıyoruz, ne diyoruz, neler yapacağız, şu ana kadar biz 12 senede bir şeyler yaptık ama bunlar bizim için yeterli değil. Bundan sonra neler yapacağız. Bunların da takipçisi olmaya mecburuz."
İsrail ortada, Pensilvanya o da ortada
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail ortada, Pensilvanya o da ortada, Pensilvanya'dan İsrail'in bu kıyımına karşı, bakın bu kadar insan orada şehit edildi, neredeyse bin 900'e yaklaştı ölenlerin sayısı, 9 bine yaklaştı yaralı sayısı, Pensilvanya'dan ciddi bir açıklama duydunuz mu? Onlara beddua eden, onları lanetleyen bir şey duydunuz mu?" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Siz bütün dış politikadan iç politikaya, ekonomiden yatırımlara, altyapıya, sosyal politikalara, bütün sorumlulukları, Kürt sorununun çözümü, "paralel yapı" ile mücadele... Bütün bu sorumlulukları üstlenerek gidiyorsunuz" ifadesi üzerine, "Anayasa 104, cumhurbaşkanı devletin başıdır, bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı, Boşnağı, Romanı, Pomağı, Arnavutu, bu ülkede kim yaşıyorsa bunların tamamının birliğini temsil eder, bunu göreceğiz ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını da gözetir. Bakın öyle basit bir görev değil orada yan gelip yat, böyle bir şey olmaz. Yani makamlar mesela diyelim şu anda tek başına bir iktidar var. Bu iktidarın kendi içinde uyumu zaten vardır ama bir de kurumlar arasında aksamalar var mı, yok mu bunu da takip edecek" dedi.
Şu ana kadar yaptıklarımız bizim referansımızdır
Cumhurbaşkanıyla olağanüstü bir durum olmadığı takdirde haftalık rutin görüşme gerçekleştirdiklerini hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Burada da bu olacak. Ama belki bunun dışında ayrıca Bakanlar Kurulu'na katılmak suretiyle o havayı daha farklı hale getirmek gibi olabilir. Bu tabi kabine diyelim ki, haftada bir, 15'te bir toplanır da siz de ayda bir böyle bir toplantıya katılırsınız. Şimdi mesela Milli Güvenlik Kurulu ne oluyor, 2 ayda bir cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanıyor. Burada ülkenin sorunlarını, meselelerini çok daha farklı bir şekilde görüşme imkanımız oluyor. Yani cumhurbaşkanı, devletin başı o kadar rahat olamaz. Zaten eğer o ülkenin sorunlarını kendinde hissedemiyorsa onu çözmenin heyecanın kendinde hissedemiyorsa o zaman bu yapılan seçimin bana göre hiçbir anlamı yok. Ben ona inandığımı için bunları anlatıyorum ve 'Şu ana kadar yaptıklarımız bizim referansımızdır' diyorum ve bundan sonraki süreçte inşallah Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak seçilmiş bir hükümetle el ele vereceğiz, çok daha farklı yatırımları 2023 hedefimizi, 53 hedefimizi, 71 hedefimizi inşallah altyapısını da bu şekilde hazırlayacağız."
"Bir anlamda yeni cumhurbaşkanı anlayışının teamülünü de pazar günü oylatmış oluyorsunuz" denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, "Halkımıza sunuyoruz. Halkımızın oylama sürecinde inşallah böyle bir süreci başlatmış olacağız" dedi.
"Başkanlık ve yarı başkanlık tartışmaları da gündemden kalkmış olmayacak" yönündeki görüşlerin hatırlatılması üzerine de Erdoğan, başkanlık, yarı başkanlık benzer yanlarının olmasına rağmen bundan farklı olduğunu belirtti. Birçok ülkede başkanlık sistemi olduğunu ancak birbirinden farklılıklar gösterdiğini dile getiren Erdoğan, "Ama bir şey var, gelişmiş ülkelerin genelinde başkanlık sisteminin olması anlamlıdır, yarı başkanlık sisteminin olması anlamlıdır. Şimdi bizim artık burada bir sıçrama yapmamız lazım, yani bir sistem değişikliğine gitmemizde fayda var" diye konuştu.
Biz dillendirince birileri rahatsız olmaya başladı
Turgut Özal'ın da Süleyman Demirel'in de bu konuyu dillendirdiklerini söyleyen Erdoğan, "Nedense biz dillendirince birileri rahatsız olmaya başladı. Ama ben şimdi görüyorum ki milletim başkanlık sistemini bu seçimle beraber benimseyecek ve konuşmaya başlayacak. Çünkü 'Ben cumhurbaşkanını seçiyorum. Madem cumhurbaşkanını seçiyorum niye başkan seçmeyim' diyecek, ondan sonra başkanı seçecek. Yani bunu farklı yerlere çekenlere de gereken cevabı verecek. Ve tabi başkanlık sisteminin ne içerdiği çok daha açık net bu tartışmalarla beraber ortaya çıkacak" dedi.
Randevu olayı her şeyi altüst etti
Yurtdışında oy kullanan vatandaşlarda katılımın düşük kalmasının kendisinde hayal kırıklığı oluşturup oluşturmadığına yönelik soru üzerine Erdoğan, "Aslında seçmenden kaynaklanmıyor. Maalesef bu Yüksek Seçim Kurulu'ndan kanaklanıyor, kusura bakmasınlar. Randevu diye bir olay çıkardılar, bu randevu olayı her şeyi altüst etti. Vatandaş, randevu almak, vesaire bu işlerle uğraşır mı?" yorumunda bulundu.
Türkiye'de vatandaşın sabah 8'den akşam 17'ye kadar oy kullandığını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Burada da icabında 8 saat değil, 12 saat veya iki ekip, üç ekip orada çalışır, vatandaş uzak yerlerden geliyor. Gelir orada oyunu kullanır. Bu onun için şu anda bambaşka bir hava, bambaşka bir heyecan, bir aidiyet duygusu var. O mensubiyet duygusunun cevabını Yüksek Seçim Kurulumuzun farklı vermesi lazımdı. Ama randevu olayı ortaya çıkınca, vatandaş randevu alacak, bu randevuya göre oraya gelecek, bunlarla uğraşmaz. Biz kolaylaştırıcı olmamız lazımdı. Çünkü benim yaptığım Avrupa'daki kapalı salon toplantılarındaki heyecanı ben görmenizi isterdim, böyle bir heyecan var ama şu anda gördüğümüz o ki yüzde 10'u bile belki zor aşacak, öyle gözüküyor."
Pazar günü gerçekleştirilecek seçimde katılım düşüklüğü bekleyip beklemediği yönündeki soru üzerine ise Erdoğan, "Şu anda Türkiye'deki kamuoyu araştırmalarında katılım yüksek gözüküyor. Yani eğer kamuoyu araştırmalarındaki rakam bir yanılma payı olmazsa orada ciddi manada yüzde 90'ın altında gözükmüyor" dedi.
Pensilvanya şu anda bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir unsurdur
Kendisinin, Çözüm Süreci ve "paralel yapı" ile mücadele konusunda net bir taahhüt ortaya koyduğu belirtilerek, "Sayın İhsanoğlu, rakiplerinizden biri, onunla ilgili tanımlamalarınız var ve 'Pensilvanya adaylığı' kavramını da bu hafta içinde siz kullanmaya başladınız. Bugün de Pensilvanya'dan o adaylığı destekleyen birtakım cümleler geldi, dinleme imkanınız oldu mu? Sayın İhsanoğlu'yla ilgili olarak birtakım tanımlama, bir dua zinciri oldu. Zaten tavır belliydi ama ilan edilmiş oldu bugün. Ne diyorsunuz, 30 Mart öncesinde de size karşı bir rekabet vardı" değerlendirmesi üzerine ise Erdoğan, şunları söyledi:
"Şimdi bunu anlamamak için siyasetin içinde bulunmamak gerekirdi. Yani biz yıllardır siyaseti yapıyoruz ve bu işin nerede tezgahlandığı zaten belli. Bunu biz söyledik, şimdi de ne kadar gerçek olduğu, ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı. Pensilvanya şu anda bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir unsurdur. Onun da şu anda yani buradaki hareket noktasındaki mekanizmaları var. Şu anda CHP bunlardan bir tanesi, MHP bunlardan bir tanesi, tabi bu monşer aday da onların bir tanesi oldu. E tabii bir de Türkiye'deki bunların, biliyorsunuz, medyası, malum medya onlarla beraber hareket ediyorlar ve müşterek olarak bu çalışmayı sürdürürken, burada şunu da çok açık net söylemem lazım, faiz lobisi de tabi yine aynı şekilde bunların yanında yerini almış vaziyette."
"Bunlar 30 Mart'ta bunu yine yaptılar" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bakın çok enteresandır, bize karşı CHP'nin güçlü olduğu yerde CHP'yi, MHP'nin güçlü olduğu yerde MHP'yi desteklediler, BDP'nin güçlü olduğu yerde BDP'yi desteklediler. Bunlarda böyle bir çizgi söz konusu değil. Yalpalıyorlar, her şey olabilir. Fakat biz çizgimiz neyse bu çizgimizde sonuna kadar, hiçbir sapma yapmadan yolumuza devam ettik. Bakın burada bu kadar, yani dualar, vesaire şunları bunları söylüyorsunuz, ben burada tabi önemli olan bir şeyi söylemem lazım, şimdi İsrail ortada, Pensilvanya o da ortada, Pensilvanya'dan İsrail'in bu kıyımına karşı, bakın bu kadar insan orada şehit edildi, neredeyse bin 900'e yaklaştı ölenlerin sayısı, 9 bine yaklaştı yaralı sayısı, Pensilvanya'dan ciddi bir açıklama duydunuz mu? Onlara beddua eden, onları lanetleyen bir şey duydunuz mu?"
Tuzluklar, muzluklar hepsi Çağlayan'a aktı
Fethullah Gülen'in sözlerinin okunması ve sonrasında, "Burada özellikle sizin son dönemde Pensilvanya'ya karşı yaptığınız tanımlama, verdiğiniz mücadeleye karşın kendince bir çıkış arayışı gibi görülüyor" ifadesinin ardından Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Tabi kendileri bunda ne kadar kendileri için çıkış yolu arasalar da ortada artık hani 'İnlerine girilecektir' tespitimizden sonra bazı gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Şu anda işte biliyorsunuz paralel emniyetteki yapı ortaya çıkmaya başladı ve bunlar ortaya çıkınca şovmenler de ortaya çıkmaya başladı, tuzluklar, muzluklar hepsi Çağlayan'a aktı. Şimdi burada sormak lazım, bir defa oraya gelenler hepsi suç işledi onu da söyleyim. Öyle zannediyorum ki savcılar bunlarla ilgili de gerekli olan davayı açacaktır. Senin milletvekili olman nezarethaneye girmenin hakkını sana vermez. Orada gelip onlarla beraber şov yapma hakkını sana vermez. Orada sadece nezarethanede olanlarla görüşme hakkı avukatlarındır. Senin öyle bir hakkın yok, ama bunlar geldiler oralarda şovlar yaptılar."
"Şimdi bunun tabi peşi bırakılamaz, bunun da takibi olacak" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlar bunun bedelini ödemek durumundalar. Ve daha önce farklı farklı ifadeler verirken, hatta bir tanesinde de 'Üstlerimiz bunu biliyordu, başbakana da gerekli bilgiyi verdiler' diye içlerinden bir tanesinin açıklaması var. Ben de meydanlarda söyledim 'Kimse, açıkla bunu' dedim. Eğer zerre kadar sizde haysiyet varsa, namus varsa açıkla. Bana böyle gelmiş bir bilgi yok. Yani kendilerini kurtarabilmek için bunlarda takiye var, yalan var, iftira var. Dürüst ol, doğru ol, kimmiş o, bize bilgi veren kim? İşte bütün bu adımlarla beraber inşallah, tabi burada o paralel vesayet süreci de inşallah bu da sona erecek ama işin daha henüz başında olduğumuzu da söylemem lazım. Sağolsun burada geçmişte olanlar ortadaydı şimdi de yargı gereğini yapmaya başladı."
"Gezi olayları, arkasından 17 Aralık ve 25 Aralık'ın tamamıyla bu ülkede bir darbe girişimi" olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ve bu darbe girişimi akamete uğramıştır. Eğer bunlar başarılı olabilseydi Pensilvanya'daki buraya başka havayla gelecekti. Ama şimdi herhalde bu gidiş ertelendi, öyle zannediyorum. Ve şahsımla ilgili biliyorsunuz kayıtlara giren şey 'dönemin başbakanı'. Belgelerin içinde bunlar yakalandı, çıktı bunlar meydana. Dönemin başbakanı, bakanlar, daha ilerisini söylüyorum, benim uluslararası yaptığım telefon görüşmelerini adamlar dinliyor. Yanımdaki danışmanım, aynı zamanda tercümanım, o diyelim ki Ortadoğu'yla yaptığımız görüşmeler, bunları dinliyorlar. Şimdi bunların içinde Mahmud Abbas'la yaptığımız görüşmeler var, Halid Meşal'le yaptığımız görüşmeler var, yani birçoğuyla yaptığımız görüşmeler var, adamlar bunu dinliyor. Kim bilir bunu ondan sonra nereye servis ettiler. Örneğin diyelim, Dışişleri Bakanlığı'nda Ahmet Bey'in, Milli İstihbarat, aynı şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri temsilcisi ve Dışişleri Müsteşarı dörtlü yaptıkları toplantıyı aynı şekilde dinliyorlar. Bunların şirazesi kaçmış, böyle bir şey olabilir mi? Aynı şekilde mesela eski Adalet Bakanı'yla, Enerji Bakanımızın arasında geçen, benimle Enerji Bakanımın, Adalet Bakanımın arasında geçen görüşmeler, bunlar dinleniyor."
Bu can bu tende oldukça
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Milletim, Tayyip Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı görevini verirse şunu bilmelerini isterim ki, bu can bu tende oldukça ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu paralel yapı ve benzer unsurlarla mücadele etmeye kesinlikle sonuna kadar devam edeceğim" dedi.
"Paralel yapıyla mücadelede zaten açık bir pozisyonunuz var. Gittikçe görüyorsunuz, gittikçe şaşırıyor musunuz, yoksa şifrelerini çözdünüz mü artık" sorusuna karşılık Erdoğan, şifreleri tamamen çözdüklerini söyleyemeyeceklerini, çözmeye başladıklarını ve bundan sonrasının daha da kolaylaşacağını söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Peki onlar rahat duracaklar mı? Tabi durmuyorlar. Onlar şu anda inanıyorum ki inşallah son çırpınışlarını yapıyor. Milletim, Tayyip Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı görevini verirse şunu bilmelerini isterim ki, bu can bu tende oldukça ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu paralel yapı ve benzer unsurlarla mücadele etmeye kesinlikle sonuna kadar devam edeceğim. Çünkü şu son iki, üç senede olanları gördükten sonra benim milletim buna layık değil. Milletimin bu bedeli de asla ödememesi gerekir.
Mesela bunlardan çok önemli bir tanesi, iki de bir Bahçeli konuşuyor ya, Türkmeneli, Türkmenler falan. İşte biz Türkmenlere insani yardım götürürken Adana'da o Milli İstihbarat Teşkilatı'nın tırlarını çevirenler kimdi? Paralel yargı ve maalesef paralel güvenlik. Yere yatırıp dövdükleri kimdi, Milli İstihbarat Teşkilatı'nda olan asker."
Savcının da tırın üstüne çıkıp ne var ne yok onu kontrol ettiğini anlatan Erdoğan, "Milli İstihbarat Teşkilatı'nın aracını arayamazsın, öyle bir yetkin yok" dedi.
Erdoğan, "Ne zaman sizin için kırılma oldu? Bu yapının karşınıza bir vesayet gücü olarak çıktığını, 7 Şubat'ta hissettiniz ama" değerlendirmesi üzerine, "Orada hissettik ama böyle bir yapılanmanın başladığını yüzde 58 oyla, referandumun arkasından yapılan atamalarda maalesef hissettim" diye konuştu.
"Atamalar yapılırken orada, 'nereye gidiyoruz' diye baktım. Maalesef orada bazı bakanlıktaki arkadaşlarımızın gafleti bize böyle bir bedeli maalesef ödetti" diyen Erdoğan, Yargıtay ve Danıştay'da bunun görüldüğünü anlattı. Erdoğan, "Şu anda da bunun uygulamalarını kendilerinde görüyoruz zaten. Bunlar çok farklı bir yaklaşım içindeler. Bunlarda nankörlük var, ihanet var, ne istersen var ve devleti çalıştırmamak için ellerinden ne gelirse yapıyorlar" dedi.
Kürt meselesi ve paralel yap
"Kürt meselesi ve paralel yapı" ile ilgili bir gelecek tahmini olup olmadığı sorulan Erdoğan, bunlarla ilgili bir tarih açıklamanın doğru olmayacağını söyledi.
Erdoğan, Kürt vatandaşların sorunlarıyla ilgili 2005'te Diyarbakır'da yaptığı açıklamadan sonra buna yönelik "Milli birlik ve kardeşlik projesi"ni açıkladıklarını ve sonrasında çözüm süreciyle ilgili adımlar attıklarını anlattı.
Konuyu "akil insanlarla" farklı bir noktaya da getirdiklerini dile getiren Erdoğan, çözüm sürecine yönelik parlamentoda bir yasal düzenleme yaptıklarını bildirdi. Erdoğan, "Çözüm süreci yasal zemini olarak halkımıza hizmet vermeye başladı" değerlendirmesinde bulundu.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun çözüm sürecini benimsediğini vurgulayan Erdoğan, gittikleri yerlerde herkesin kendilerine dua ettiğini kaydetti.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki vatandaşların "güvenliği, huzurlu yaşam ortamı, özgürlükler noktasında yasanın getirileri, silahsızlanma, insanların köylerine, evlerine dönmesi, sosyal noktada hazırlanacak imkanların sağlanması" gibi hedefler olduğunu belirten Erdoğan, kamu görevlilerinin de çözüm sürecine yönelik verdikleri mücadelede idari, cezai, hukuki yaptırım olmaması gerektiğini de bildirdi. Erdoğan, "Çünkü onlar bundan ürktükçe, korktukça onlar da bu alanda gerekli olan adımları atamıyorlardı" diye konuştu.
Bunun kamu görevlilerini rahatlattığını, daha rahat adım atabilir hale getirdiğini ifade eden Erdoğan, paralel yapıyla mücadelede de kendini tam manasıyla bu işe vakfedemeyenler bulunduğunu dile getirdi.
"7 Şubat olayı çok çok manidardır" ifadesini kullanan Erdoğan, devletin en hassas noktasının köreltilmeye, örselenmeye çalışıldığını anlattı. Erdoğan, o zaman tepkilerini ortaya koyduklarını belirterek, istihbarat teşkilatının yeri geldiğinde Oslo'da, yeri geldiğinde İmralı'da görüşmeler yaptığını bildirdi.
Erdoğan, şunları söyledi:
"İstihbarat teşkilatının başında olan insanlar veya mensuplarının zaten görevi budur. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Yani sen bunu bir yargı mensubu olarak bilmiyorsan yazıklar olsun. Biliyorsan o zaman da demek ki burada bir kasıt var. Bu kasıtla bunu yapıyorsun. Onlara bu tür görevi veren bir başbakan eğer onlara sahip çıkmazsa, mesai arkadaşlarına sahip çıkmazsa o zaman bu da makama ihanettir. Aldığınız sorumluluğa ihanettir. Biz buna tabii ki evet diyemezdik, demedik. Şimdi bakın her şey yavaş yavaş çözülmeye başladı."
O gün yaşananlardan anlatabileceği bir şey olup olmadığı sorulan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben açıkça müsteşarıma dedim, sen dedim 'Bir defa makamdan çıkmayacaksın. Orada kal. Orada kalacaksın, çıkmayacaksın. Diğer arkadaşları da misafir edeceksin, onlar da çıkmayacaklar'. Diğer birimlere de gerekli talimatları aynı şekilde verdik. 'Böyle bir şeye alet olamazsınız, aracı olamazsınız'. Sağolsunlar onlar da aracı olmadılar. Onlar da dik durdular, sağlam durdular ve oyun öyle bozuldu. Yoksa, Allah muhafaza, darbenin başlangıç adımı belki de orasıydı. Böyle bir şeye müsaade etmek bir defa kendimizi inkar olurdu. Allah'ın bir lütfu oldu bize."
Askeri vesayet
Siyasi hayatının vesayetle mücadeleyle geçtiği belirtilerek, "Tayyip Erdoğan olarak geriye baktığınızda '2014 senesinde, askeri vesayetten kurtulduk' diyebiliyor musunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Askeri vesayetle ilgili olarak, bu anlatılan veya anlaşılan böyle bir dönem artık ben büyük ölçüde yok diyorum" değerlendirmesinde bulundu.
"Ama şunu bilmek gerekir. Vesayet bağıra bağıra gelmez. Vesayet adeta bir sır zinciridir. O sır zinciri içerisinde tahakkuk eder. Ondan sonra da sizi o zincirle bağlar" diyen Erdoğan, çok dikkatli olup rehavete kapılamayacaklarını dile getirdi. Erdoğan, şunları söyledi:
"Hatırlayın 27 Nisan, 28 Nisan olaylarını. Orada askerin yapmış olduğu bir açıklama vardı. Bu açıklamayla ilgili çok farklı şeyler söylendi ama biz arkadaşlarımızla o gece istişarelerimizi yaptık ve ertesi gün de Hükümet Sözcüsü arkadaşımız Cemil Bey'e sen dedik 'bu metni okuyacaksın'. Hükümet sözcümüz de ertesi gün o metni okudu. O, işte kırılma noktasıdır. Eğer o yapılmamış olsaydı bu günlere belki de çok daha farklı gelinirdi. Orada biz 'ey millet, sen bizi buraya gönderdin, bak biz de senin iradene şu anda yaptığımız bu açıklamayla sahip çıkıyoruz. Vekaletine sahip çıkıyoruz. Sen bize bu vekaleti verdin. Biz de buna sahip çıkıyoruz'.
Çünkü bu ülkenin yöneticisi demokratik parlamenter sistem içiresinde hükümettir. Bu devleti hükümet yönetir. Bu adımı biz bu kararlılık içerisinde attık. Bu asker bizim askerimiz, polis bizim polisimiz. Bunlar kalkıp da hükümeti değiştirme yetkisine, hakkına sahip değiller ki. İstikamet verme hakkına da sahip değiller. Bütün bunların istikametini verecek olan nedir, hükümettir. Bunları görevden alacak olan kimdir, millettir. Bu daha önce 5 seneydi, daha sonra 4 seneye indi. Süresi gelir indirir. Erken seçim yapılacaksa erken seçimle indirilir. Ama buna herhangi bir kurum, kuruluş giremez. Girdiği andan itibaren o ülke zaten çöküşe gider. Nitekim geçmişte bunları çok yaşadık. 10 yılda bir darbeler, darbeler, darbeler. Bu darbelerin hiçbirisi bize kazandırmadı. Hep kaybettirdi. Şimdi, bakın şu son 12 yıllık iktidarımız dönemini masaya yatırdığımız zaman, hamdolsun ülkemiz her yönüyle güçleniyor. Güçlenirken silahlı kuvvetler de güçleniyor. Yani, iktidarımız döneminde silahlı kuvvetlerin modernizasyonu noktasında atılan adımları hiçbir dönemde hiçbir iktidar atamadı. Bu nasıl oldu? Biz biliyoruz ki silahlı kuvvetler de bizim için gerekli olan bir unsurdur."
Başbakanlığı üstlenen aynı zamanda Parti genel başkanı olmalı
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Başbakanlık görevini üstlenen arkadaşımızın, kardeşimizin aynı zamanda partinin de genel başkanı olması lazım ki güçlü olsun. Genel başkan da başbakan olduğu için güçlü olsun, bu karşılıklı bir güç devşirmesi olayıdır. Eğer genel başkan farklı, başbakan farklı olursa burada bir defa zafiyet başlar ve bu fitneye de çok açıktır, fitne orada çok çabuk kendisi için zemin bulur" dedi.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyadaki gelişmelerin anımsatılarak, diplomatik mesaisini nasıl yönettiği sorusu üzerine Erdoğan, Ukrayna, Irak, Suriye, Mısır, Filistin, Gazze ve İsrail politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ukrayna'da, Avrupa Birliği'ne girip, girmeme tartışmalarının yaşandığı esnada iç ayaklanma çıktığını ve Ukrayna'nın adeta bir parçalanma noktasına geldiğini belirten Erdoğan, Kırım'ın Rusya tarafından ilhak edildiğini, Doğu Ukrayna'nın ise sahibinin belli olmadığını anlattı.
Başbakan Erdoğan, Irak'ta da bugüne kadar sağlıklı gelişmeler yaşanmadığını, en sağlıklı yapının Kuzey Irak Kürdistan Yerel Yönetimi'nin idaresindeki bölgede bulunduğunu ifade ederek, "Burada en azından altyapı, üstyapı yatırımlarıyla kendine geliş oldu ama ne Bağdat çevresinde ne güneyde şöyle bir kendine gelme, bir yatırım, bunlar istenilen seviyede değil. Bir de son dönemlerde orada IŞİD olayı çıktı. IŞİD olayıyla orada yüzlerce, binlerce insan malum ölüyor ve iş orada iyice karışmaya başladı" değerlendirmesinde bulundu.
"Suriye'nin de hali ortada. İslam dünyası karma karışık, burada da 200 bini aşkın insan ölmüş vaziyette" diyen Erdoğan, Türkiye'de şu anda 1 milyon 200 bin Suriyelinin sığınmacı durumda olduğunu, bunlardan 220-230 bine yakınının çadırlar ve konteyner kentlerde, diğerlerinin de değişik kentlerde bulunduklarını söyledi. Türkiye'deki, Suriyelilerin sorunlarına çözüm bulmaya çalıştıklarını, gıda, ilaç ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için bugüne kadar Türkiye'nin yaptığı yatırımların 3,5 milyar dolara ulaştığını kaydeden Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in bu konuda ciddi bir desteği bulunmadığını, BM'nin yaptığı desteğin 150 milyon doları aşmadığını belirtti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Filistin'in de hali ortada. İsrail, bu Filistin'i niye acaba bombaladı, niye acaba bunlara böyle saldırıyor? İkide bir İsrail'e esiyor, İsrail elindeki sınırsız imkanlarla birlikte, elinde imkanı hemen hemen hiç yok denecek kadar az Filistin'i, Gazze'yi vuruyor. Şu anda bin 500'ü aşkın insan öldü, bunların içinde çocuklar var, kadınlar var. Yaralıya bakıyorsunuz, 9 bine yakın yaralı var.
Mısır'a geliyorsunuz, Mısır'da bir darbe yönetimi var, 'darbe yönetimi' deyince rahatsız oluyor beyler ama darbe yönetimisin sen, sen demokratik yollarla gelmedin, oraya güdümlü sandık koymakla demokratik olunmuyor. Siz, demokratik yoldan gelmiş Mursi'yi maalesef apoletlerinizle indirmiş iktidarsınız, sözde iktidarsınız. Refah kapısını bile, ben geçenlerde söyledim de rahatsız olmuşlar. Dedim ki 'Bir Müslüman, bir Müslüman'a insani yardım noktasında bile yardım elini uzatmaz mı?' Bundan rahatsız olmuş, 'bizim içişlerimize niye karışıyor' diye. Ben senin içişlerine karışmıyorum, sen yönetiyorsun orayı, biz yönetmiyoruz ama sadece bizim ciğerimiz yanıyor, sesleniyoruz. 'Bir Müslüman, bir Müslüman'a insani yardım noktasında elini uzatmaz mı?' diyoruz. Ne zaman uzatacaksınız elinizi? Ama senin halkın ben inanıyorum ki senin gibi düşünmüyor."
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Gazze'ye TİKA ile yardım elini uzattığını ama yardımları ulaştırmakta zorlandıklarını ifade ederek, "Şu anda İsrail kanalıyla, o taraftan, o kapılardan girme şartlarını zorluyoruz. Kızılayımızla gıda yardımlarımız gidiyor, gitmeye devam edecek, durana kadar gidecek. Orada yaptığımız hastane bombalandı, Şifa Hastanesi, onu biz yaptık. Bizim bu şekilde girişimlerimiz var ama acımasızca İsrail adeta orada terör estiriyor, bu bir vaka olarak ortada" diye konuştu.
Erdoğan, programa katılmadan önce, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile görüştüğünü dile getirerek, Ban'a İsrail'in Gazze'ye saldırıları nedeniyle BM Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırması gerektiğini söylediğini aktardı. İsrail'in, Gazzelilerin sığındığı 8 ayrı noktadaki, BM'ye ait okul ve binaları vurduğuna dikkati çeken Erdoğan, BM'nin konuya ilişkin "Bu herhangi bir ahlak ölçüsüne sığmaz" açıklamasını da hatırlatarak, "Teröristin ahlakı olur mu? Bunlar bunu böyle yapıyor" yorumunda bulundu.
Ey Kılıçdaroğlu, 10 tane gazeteci öldürüldü, öldürüldü
İsrail'in, Gazze'de görev yapan 10 gazeteciyi de öldürdüğünü belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kılıçdaroğlu çıkmış hala diyor ki 'İsrail cezaevlerinde gazeteci mahkum bulamazsınız' diyor. Ey Kılıçdaroğlu, 10 tane gazeteci öldürüldü, öldürüldü. Bu Kılıçdaroğlu'nu anlamak mümkün değil, bunun dünyadan haberi yok, başka yerlerde dolaşıyor. Buradaki bu gelişme maalesef ortada, geçen gün bir açıklama yaptı. 'Eğer bu iktidarın, Başbakan Erdoğan'ın gücü yetiyorsa Kürecik'teki üssü kaldırsın' diyor. Ne kadar zavallısın sen, bir defa Kürecik'teki üssün İsrail ile yakından, uzaktan alakası yok. Orası bir NATO üssüdür, NATO'nun kararlarıyla, emriyle 4 ayrı noktada onlar kurulmuştur. Burası bir radar üssüdür. İsrail'in zaten böyle bir üsse ihtiyacı yok, çok daha donanımlısı, ilerisi onda fazlasıyla var, böyle bir şeye ihtiyacı yok. O bizim için, onun için değil, onunla alakası yok. Sen kime çalışıyorsun? Dünyadan bir haber, siyasetten bir haber, bu işleri bilmez bir haber, kılavuzu karga bir zat bu."
Türkmen kardeşlerimize yönelik en büyük desteği veren biziz
Türk dış politikasında bazı ülkelerin önceliği var mı? Türkmenlerin önceliği yok mu" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, "Türkmen kardeşlerimize yönelik en büyük desteği veren biziz" dedi.
TBMM'de bugün MHP'li ve AK Parti'li milletvekillerinin Türkmenlere yapılan yardım konusu görüşülürken kavga ettiklerinin anımsatılmasının ardından Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunların zaten en iyi bildiği iş bu, MHP'lilerin budur. Çünkü kendilerinin ellerinden gelen budur. Ama biz gerek Irak'taki Türkmen kardeşlerimize, Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize, benim onlarla defaetle yaptığım toplantılar var, Dışişleri Bakanımın yaptığı toplantılar var, Akraba Topluluklar birimimizin yaptığı toplantılar var. Onlara bizim her türlü ayni, nakdi desteğimiz var, bu kadar nankör olunmaz ama bunlar nankör. Bunu, şu anda Irak Türkmen Cephesi'nin başındaki kardeşlerimiz çok iyi bilirler, onlar da 2 gün önce açıklama yaptılar, bundan onlar da rahatsız oldular. Biz, Kızılayımız, TİKA'mız, AFAD'ımız, bütün bunlarla buralardayız. Hem Irak'tayız hem Suriye'deyiz. Adana'daki MİT'in tırı oraya gidiyordu. MHP'nin ağzından bir söz çıktı mı, CHP'den çıktı mı? Niye? Bu tür şeylerde onların çok büyük bezi yok."
Partimin asla bir zarar görmesini istemem
Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olmanız halinde AK Parti'de ne olacak" sorusuna, "Partimin asla bir zarar görmesini istemem. Partimin herhangi bir zarar görmemesi için ne yapılması gerekiyor, bunu arkadaşlarımla hep paylaştım, paylaşıyorum. Bir anne, yavrusunun nasıl ki boğulmasına müsaade etmezse, ben de partimin, bu 40 yıllık siyaset tecrübemle, boğulmasına asla tahammül edemem" yanıtını verdi.
"Başbakanlık görevini üstlenen arkadaşımızın, kardeşimizin aynı zamanda partinin de genel başkanı olması lazım ki güçlü olsun" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Genel başkan da başbakan olduğu için güçlü olsun, bu karşılıklı bir güç devşirmesi olayıdır. Eğer genel başkan farklı, başbakan farklı olursa burada bir defa zafiyet başlar ve bu fitneye de çok açıktır, fitne orada çok çabuk kendisi için zemin bulur. Buradaki süre 45 gün içerisinde, 45 gün sonra değil, 45 gün içerisinde büyük kongreye gidilmesidir. Bu 2 hafta içinde de olur, 3 hafta içinde de olur, 4-5 hepsi de olabilir. Daha sonra normal kongreye gelince, normal kongre 2015 seçiminin öncesinde de olabilir, sonrasında da olabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, AK Parti tüzüğünde yer alan 3 dönem üst üste seçilememe şartının da millet tarafından kabul gördüğünü, yaptığı anketlerde, AK Parti Büyük Kongre delegelerinin neredeyse yüzde 80'inin bu kuralın devamından yana olduğu sonucuna ulaştığını anlatarak, "Çünkü genç kuşakların kendilerine yer bulması lazım. Her şey parlamento mu? Değil, parlamentoya getireceğin insan sayısı bellidir. Burada 30 kişilik parti grubu da var, 50 de var, 150 de var ama 330'u yakalamış, 335'i yakalamış bir AK Parti de var" diye konuştu.
AK Parti olarak seçilme yaşını 30'dan 25'e indirdiklerini, şimdi de seçilme yaşını 18'e indirmeyi istediğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"(Seçme, seçilme yaşı 18 olsun) dediğiniz zaman parlamento 18 yaşında gençlerle mi dolacak? Hayır, belki 5 tane, 10 tane, 15 tane genç olacak. Şu anda Almanya'da bu oluyor da Hollanda'da bu oluyor da Avusturya'da bu oluyor da burada da yapalım. Biz, gencimize değer verdiğimizi bununla uygulamalı ifade etmiş oluruz. Zor olan seçmektir, seçilmek kolaydır. Bu ülkede öyle siyasetçiler geldi ki '4 yaşındaki eşeği Taksim Meydanı'na koyarım, seçtiririm' diyordu. Çünkü seçilmek kolay ama seçmek zor. Seçme hakkını veriyorsun 18'e, ama seçilme hakkını vermiyorsun. Ama işte 'üniversiteyi bitirmiş olamaz' deniyor, lise mezunundan olmaz mı? Bu da olur, bir taraftan üniversitesine devam eder, bir taraftan gelir parlamentoda görev yapar ama maalesef biz gencimize güvenmiyoruz. Ama AK Parti olarak biz gencimize güveniyoruz. 25'i nasıl getirdiysek, ben inanıyorum bundan sonra AK Parti inşallah seçme ve seçilme yaşını 18 olarak Meclis'ten geçirecektir."
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, partisinin 3 dönem kuralına takılanların da bir dönem ara verdikten sonra tekrar aday olabileceğini, ara verdiği dönemde de partinin kurullarında görev alabileceklerini, hükümetin herhangi bir organında danışmanlık yapabileceklerini, buna engel bulunmadığını söyledi.
Erdoğan, "Başbakan sizi kabineye layık görüyorsa parlamento dışından da sizi kabineye alabilir, bu da olur, bunun da önü kapalı değil, yol çok" dedi.
Seçildikten sonra hemen bir MKYK toplantısı yapmak istiyorum
Erdoğan, "Benim Abdullah Bey ile yaptığım çalışma var, bir de Sezer ile yaptığım çalışma var. Abdullah Bey ile olan uyumdur bizi daha iyi bir noktaya taşıyan. Aynı uyumu biz Sayın Sezer ile de yaşayabilseydik belki çok daha farklı bir noktada olabilirdik" dedi.
10 Ağustos'ta cumhurbaşkanı seçilmesi halinde 24 Ağustos'ta AK Parti kongresi yapılıp yapılmayacağına ilişkin soruya Erdoğan, "Seçildikten sonra hemen bir MKYK toplantısı yapmak istiyorum. O MKYK toplantısında bütün arkadaşlarımızla A'dan Z'ye istişare yapacağız. O istişareden sonra kararımızı veririz" diye yanıt verdi.
Geçiş döneminde yerine gelecek kişiye yönelik tanımlamasının sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Ara dönem diyeceğimiz bir 8-9 aylık süreç olacak ki bu süreçte genel başkan veya başbakanlık görevini üstlenen arkadaşımız bu işi eğer başarıyla götürüyorsa ve büyük kongrenin delegeleri yeni bir şeye ihtiyaç duymuyorsa zaten götürür. Yok eğer yeni bir çıkış varsa, yeni bir umut varsa, böyle bir isim etrafında bütünleşme kararını verecek olan kimdir, partinin genel kuruludur, büyük kongre delegeleridir. Onlar da böyle bir adım verir ama o adımın atılabilmesi için seçimin yapılması lazım. Seçimden sonra milletvekilleri ortaya çıkıp ondan sonra da normal büyük kongreye gidilir.
Büyük kongreden sonra mevcut genel başkan böyle bir değişikliği kendisinde gerekli görüyorsa, partinin, Allah muhafaza, herhangi bir fitneye kurban edilmesine fırsat vermeden böyle bir adım atılabilir. Ama şu anda böyle bir adımı konuşmak bile yanlış olur. Çünkü şu anda gündemimizde böyle bir şey yok."
Bugünlere dayanışma içinde gelmiş olduk
"Sizden sonraki başbakan kriterleri içerisinde cumhurbaşkanı olarak sizinle uyumlu çalışmak ne kadar önemli" sorusunu yanıtlarken de Erdoğan, "Çok, çok önemli" dedi.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Benim Abdullah Bey ile yaptığım çalışma var, bir de Sezer ile yaptığım çalışma var. Abdullah Bey ile olan uyumdur bizi daha iyi bir noktaya taşıyan. Aynı uyumu biz Sayın Sezer ile de yaşayabilseydik belki çok daha farklı bir noktada olabilirdik. Düşünün ki atamalar yapıyorsunuz, bu atamalarda ikide bir cumhurbaşkanı eğer onu veto ederse, 'Hayır, bu uygun değildir' derse olmaz. Kendilerinin bile yerindelik hakkının yürütmeye ait olduğunu söyledikleri halde buna uymamışlardır. Bırak da yürütme üzerine düşeni yapsın çünkü halkın karşısında bunun faturasını ödeyen o. Dolayısıyla buralarda çok sıkıntılar çektik ama Abdullah Bey ile bu tür şeyleri yaşamadık. Bir şeyin düzeltilmesi gerekiyorsa bunu aramızda istişaresini yaparak yeri geldi düzelttik ve adımları o şekilde attık. Hamdolsun bugünlere de böylece dayanışma içerisinde gelmiş olduk."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün veda ziyaretleri yaptığını hatırlatan Erdoğan, bu ziyaretlerinde Gül ile neler konuştukları sorusunu, "Mahrem şeyler, aramızda olan hukuka dayalı şeyler. Bir tarafta Ortadoğu'daki son gelişmeleri değerlendirdik. Yüksek Askeri Şura malum, Sayın Cumhurbaşkanımızla onu da görüşme imkanımız oldu" diye cevapladı.
O tavsiyeler çok önemli
Erdoğan, Gül'ün nasıl bir cumhurbaşkanlığı dönemi geçirdiğine ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şu bir vakıa, ben bunu Turgut Bey'in cumhurbaşkanlığına benzetiyorum. Turgut Bey'in cumhurbaşkanlığında onu rahat bırakmayan bir partisi vardı. Bunun yanında Süleyman Bey'in ona salladığı tehditler vardı. Rahat, huzurlu bir cumhurbaşkanlığı dönemi yaşayamadı rahmetli. Şu anda bizim aramızda bu tür şeyler olmuyor. Niye, biz tabii ne kadar cumhurbaşkanımıza bir iktidar partisi olarak güç veriyorsak, sağolsun o da bize o denli bir yerde güç kattı. Bundan kim kazandı? Milletimiz kazandı, ülke kazandı. Birbiriyle takışan, sürtüşen değil, birbiriyle uyum içinde olan, zaman zaman belki ufak şeyler olmuştur ama hamdolsun uyum içerisinde bir süreci yaşadık. Bu hem iktidarın hem cumhurbaşkanımızın kar hanesine yazılmış oldu."
Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, sonrası için istişare yapıp yapmayacağının sorulması üzerine ise Erdoğan, kendi ekibi ve en üst düzeyde istişare mekanizması olan MKYK ile istişare yapacaklarını belirtti.
Erdoğan, "MKYK'nın orada vereceği karar, yapacakları tavsiye bizler için çok çok önemli. Bizler de o tavsiyeler istikametinde inşallah adımımızı atarız" diye konuştu.
İmzaları atmadan YAŞ ile ilgili konuşmayız
Erdoğan, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) çalışmaları sonrası nasıl bir komuta kademesi olacağı sorusunu yanıtlarken, "Şura toplantısını yaparız, imzaları atmadan YAŞ ile ilgili konuşamayız veya konuşmayız" ifadesini kullandı.
Ağustos şurasının terfi ve atamalarla ilgili olduğunu anımsatan Erdoğan, "Şu anda atama ve terfilerle ilgili olanların özellikle generaller kısmını hallettik. İnşallah yarın da albaylar kısmını halledip, böylece işi hazır hale getireceğiz. Daha sonra da genelkurmay başkanımız ile milli savunma bakanımız ya yarın akşam veya çarşamba sabahı cumhurbaşkanımıza çıkaracaklar. Cumhurbaşkanımızın onaması halinde, onadığı andan itibaren yürürlüğe girmiş olur" diye konuştu.
"Yeni ordu düzenine ilişkin bir tanımlama yapmıyorsunuz" ifadesine karşılık da Erdoğan, "Bizim bütün tanımlamamız, bugünkü Anıtkabir ziyaretinde deftere yazdığımız çerçevedir. Bu çerçevenin içerisinde hepsi var. Modernizasyonda gayet ileri, hakikaten bölgesinde ve uluslararası camiada caydırıcı bir güç olma özelliğine sahip bir ordu, inanıyorum ki Türkiye'nin büyümesine, kalkınmasına çok büyük katkı sağlayacaktır" yorumunda bulundu.
Çözüm sürecini kararlılıkla sürdüreceğiz
Seçilmesi halinde cumhurbaşkanlığında nasıl bir gündemi ve perspektifi olacağına ilişkin soru üzerine de Erdoğan, 11 yılı aşkın bir süredir başbakanlık görevi yapmış bir kişi olarak başladıkları ve başlayacakları hizmetler olduğunu söyledi.
CHP, MHP, HDP, BBP ve Saadet Partisi'ne gönül verenlerin kendisini iyi tanıdıklarını, Türkiye'ye yaptıkları hizmeti iyi bildiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Onlar bizim aslında ispat-ı vücudumuzdur. Bunlar bugüne kadar yaptıklarımız, şimdi de bundan sonra yapacaklarımız" dedi.
Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarma yarışında, 2023'te dünyada ilk 10 arasına sokma hedefinden taviz vermeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, kültür alanında çok önemli adımlar atılacağını belirtti. Erdoğan, "Çözüm sürecini kararlılıkla sürdüreceğiz ve Türkiye'nin barış ve özgürlükler noktasında, o özlemlerini gidermek için hiçbir ayrımcılığa prim vermeden, hep söylüyorum, Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Romanı, Boşnağıyla biz bir olacağız, beraber olacağız, tek millet olacağız" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aday arkadaşlardan bir tanesi 'tek millet' kavramını bile anlayamıyor. 'Tek millet' dendiği zaman o sadece Kürt milleti anlıyor veya 'tek millet' dediğiniz zaman sadece Türk milleti anlıyor. Hayır, hepsinin hülasasıdır. Bu ülkedeki 77 milyon o tek milletin çatısı altındadır. Biraz daha açayım yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı diyeyim. Bu çatı birleşmek, bütünleşmek.
Tek bayrak diyoruz, bundan da rahatsızlar. Kendi kongrelerine bile bayrağı kavga, gürültü sokuyorlar. Tek vatan diyoruz, 780 bin kilometreyi kapsıyor. Sen eğer kalkar da hala 'Bunun şu kadarı bize aittir' dersen kusura bakma ona biz müsaade edemeyiz. Tek devlet diyoruz, işte şimdi onlar öyle bir yarışın içinde, bir de paralel devlet çıktı. Bunlarla mücadele etmek bizim boynumuzun borcu."
Gel, oyunu kullan
Vatandaşlardan pazar günü muhakkak sandığa gitmelerini isteyen Erdoğan, "Hatta biliyorlar ki komşum köyde, fındığa gitmiş, çaya gitmiş neyse... Arayıp, 'Oyunu muhakkak gel kullan' demeli. Çünkü bu, çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız en büyük miras olacak. 'Ben, halkın ilk defa seçtiği cumhurbaşkanında oy kullandım'. Bunu diyeceksin. Bu çok büyük bir onur. Onun için bütün vatandaşlarımı, özellikle pazar günü oy kullanmaya davet ediyorum" diye konuştu.
Seçime kadar 7 miting daha yapacağını dile getiren Erdoğan, 6 Ağustos Çarşamba Aydın ve Muğla, 7 Ağustos Perşembe Malatya ve Gaziantep, 8 Ağustos Cuma Kayseri ve Ankara, 9 Ağustos Cumartesi günü de Konya'da olacağını söyledi.
Vatandaşlarla sohbet etti
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konutunun yakınında kendisini bekleyen vatandaşlarla sohbet etti, fotoğraf çektirdi.
AK Parti Genel Merkezi'ndeki çalışmalarının ardından evine giden Erdoğan'ı, Subayevleri kavşağında bir grup vatandaş karşıladı.
Konvoyu durdurarak aracından inen Erdoğan, "Elini öpmek istiyorum" diyen bir kadına, "El öpmek yok" karşılığını verdi. Erdoğan, slogan atan kalabalığı da "Malum arkadaşlar herkes uyuyor" diye uyardı.
Erdoğan, Kanal 24'te katıldığı "Cumhurbaşkanı Seçimi Özel" adlı canlı yayın programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Çok önemli seçim başarılarınız, tecrübeleriniz oldu ama bu farklı. Hem siyasi kariyeriniz açısından çok farklı hem de uzun süredir Türk siyasal sistemine yönelik eleştirileriniz ve önerileriniz açısından da önemli bir tecrübe. Ne hissediyorsunuz" yönündeki soru üzerine Erdoğan, "Tabii bu seçim sistemlerindeki gelişmelere de baktığımız zaman, bildiğiniz gibi ilçe belediye başkanlığı seçim adaylığından tutun il belediye başkanlığı seçim adaylığına ve oradan tabii milletvekili adaylığı ve en sonunda şimdi cumhurbaşkanlığı seçim adaylığına girmiş bulunuyoruz. Hepsini bu vesileyle sizin de ifade ettiğiniz gibi aşağıdan yukarıya gelmiş bulunuyoruz" diye konuştu.
"Siyasetin içerisinde de şöyle yaklaşık 40 yıllık geçmiş var" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hep bu siyasetin içerisinde geçti. Siyasette çıraklığı da yaşadık, kalfalığı da yaşadık, ustalığı da yaşadık, yaşıyoruz. Çünkü siyaseti bir insan yönetme sanatı olarak ele aldığınız zaman bu seçimin nedenli önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bugüne kadar tabii halkın bizzat kendi iradesiyle seçilen cumhurbaşkanları ülkemizi yönetmedi. Daha çok geçmişte ihtilaller sonrası iş başına getirilen cumhurbaşkanları vardı. Ama Allah rahmet etsin, Turgut Bey ile bir süreç başladı. Onu da vekiller seçti, yani Parlamento içinde. Daha sonra Süleyman Bey'in seçimi var, ardından Abdullah Bey'in seçimi var ki Abdullah Bey'i engellemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Malum 367 garabetini çıkardılar karşımıza. Fakat millet tabii adayına sahip çıktı ve Parlamentodan daha sonra Abdullah Bey'i seçtirmek suretiyle cumhurbaşkanı hamdolsun yaptık. Şimdi ise iş çok daha farklı. O seçimlerde biliyorsunuz yüzde 47 ile bizim erken seçim yaparak tekrar seçimi kazanmamız vardı ama arkasından da hemen biz bir referanduma gittik. O referandumdan da yüzde 69 gibi bir yüksek oyla halkın cumhurbaşkanını seçmesi kararını çıkardık."
Milli irade şimdi çok daha güçlü bir şekilde tecelli ediyor
Erdoğan, kısa süre sonra yapılacak cumhurbaşkanı seçiminin çok daha farklı olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"Şimdi tabii burada öyle bir güzellik var ki bir taraftan cumhurbaşkanını halk seçecek, başbakanı halk seçecek, parlamentosunu halk oluşturacak, dolayısıyla halkın kendi seçtikleri, halkı yönetecek. İşte burası çok anlamlı. Onun için bunun ilk cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin olması sebebiyle bu pazar hakikaten çok çok büyük önem ifade ediyor. Milli irade şimdi çok daha güçlü bir şekilde tecelli ediyor."
İstanbul hakikaten benim aşkım, sevdam, her şeyim
"İstanbul mitinginden bir mesaj aldınız, onu özellikle konuşmak istiyorum. Hem bir kere Yenikapı'dan sonra daha riskli meydandı, yani daha önce denemediğiniz meydandı, Maltepe, hem de bir seçim yorgunu olduğu düşünülüyor bütün ülkenin ama çok güçlü bir mesaj çıktı. Siz orada biraz duygusal mesajlar verdiniz, vasiyetten bahsettiniz. O nasıl bir atmosferdi. İstanbul'un bir uğurlaması gibi yorumlandı" yönündeki soruya karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:
"Doğup büyüdüğüm vilayet İstanbul. Tabii 'sevgililer sevgilisi'ne' mazhar olmuş bir şehir, İstanbul. İstanbul, bir başka ama maalesef İstanbul'da yaşayanlar, İstanbul'un kıymetini, kadrini tam bilemediler. İstanbul'un hakkını tam bilemediler. Biliyorsunuz insanların şehirler üzerinde hakkı olduğu gibi şehirlerin de insan üzerinde hakkı vardır. İstanbul hakikaten benim aşkım, sevdam, her şeyim. Çünkü 45 yıl İstanbul'da belediye başkanlığı yaptım. Bu belediye başkanlığım esnasında İstanbul'da gerçekten ilçe belediye başkanı arkadaşlarımla beraber kimsenin girmediği yerlere alt yapısıyla üst yapısıyla biz girdik. İstanbul'u o zaman ciddi manada değiştirmeye başladık. Sene 94. Bunun şöyle 2-3 sene öncesine gittiğiniz zaman bazı ilçelerde bunu daha önce başlattık."
Erdoğan, İstanbul'daki yeni miting meydanlarıyla ilgili olarak da "Tabii Belediye Başkanıma onu söyledim, dedim ki 'Avrupa, Anadolu yakasında iki tane meydan yapalım ve bu meydanlarda artık kim mitingini yapacaksa gelsin, bu meydanlarda yapsın. Söyleyecek sözü olan gelsin, orada söylesin. İlla Taksim de Taksim, Kadıköy de Kadıköy, illa Tandoğan da Tandoğan olmaz.' Yani bu meydanları yaparsanız huzur içinde gel burada istediğini söyle, nasıl bağıracaksan yine orada bağır ama bundan kimse de zarar görmesin. Valilik size hangisini tavsiye etti, git orada yap ama düşünün yürüyüş yapacaklar halkın alışveriş yaptığı merkezlerde yürüyüş yapıyorlar, böyle bir şey olabilir mi? Yani siz özgürlüğü her yeri istediğim gibi kullanırım tanımıyla, tanımlayamazsınız" ifadesini kullandı.
"Şimdi İstiklal Caddesi'nde yürüyüş yapayım, dediğiniz zaman siz o İstiklal Caddesi'nde alışveriş yapan tüm İstanbul halkına ihanet ediyorsunuz, saygısızlık yapıyorsunuz" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Vandalizme dönüşüyor zaten. Eninde sonunda oradaki esnafların cam çerçeve her şey indiriliyor. O insanlar ondan sonra hakikaten ciddi zararlar yapıyorlar, alışverişlerini yapamıyorlar. Şimdi bunlar hakikaten özgürlük adına yapılamaz. İşte özgürlük adına gel bakalım nerede yapacaksın, Anadolu yakasında mı, buyurun sana Maltepe, gel burada yap. Şimdi bunun örneğini verdik. Nerede yapacaksın Avrupa yakasında mı buyurun sana Yenikapı. Şimdi buna alışmamız lazım, alıştırmamız lazım. Bunların bir de ufaklarını ben belediye başkanı arkadaşlarıma söyledim, 'bunların daha ufaklarını yine ilçelerin uygun yerlerinde yaparsak daha ufak çapta olanlar da gitsin orada yapsınlar ama bunlar vandalizme dönüşmesin, bunları başaralım' dedik. Sağolsun arkadaşlarım bunu yapacaklar. Aynı şekilde diğer vilayetlerde de başta büyükşehirler olmak üzere bunlar yapılacak."
Cumhurbaşkanı olarak da halkla meydanlarda bir araya gelinebilir
Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda İstanbul'daki mitingin de Başbakan olarak halkla son görüşmesi olacağını belirterek, "Bu demek değildir ki cumhurbaşkanı olarak siz halkınızla yine böyle meydanlarda bir araya gelemezsiniz, böyle bir şey yok. Cumhurbaşkanı olarak da yine halkımızla meydanlarda bir araya gelinebilir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, "Son mitinglerde bilhassa görüyorum, eşiniz hanımefendi hep yanınızda. Çocuklarınız, hatta torunlarınız da mitingdeydi. Nasıl oluyor evde bir miting motivasyonu, miting konuşması oluyor mu, yoksa zaten herkes kendini bir motive halde mi orada buluyor? Yani sizin için de sürpriz oluyor mu? Siz mi onları motive ediyorsunuz onlar mı sizi motive ediyor" yönündeki soruya şu yanıtı verdi:
"Zaman oluyor onlar bizi motive ediyor. Zaman oluyor ben onları motive ediyorum. Şimdi tabii onların bu havaları teneffüs etmesi lazım ki yarınları bu noktada iyi görsünler. 'Dedemle beraber böyle böyle şu meydandaydık, orada İstanbul halkıyla şöyle bütünleştik.' İşte bunlardır zaten büyüdükleri zaman anlatacakları hatıraları. Bunlar çok önemli. Bu tür hatıraları onların bizim sermaye hanesine yazdırmamız lazım."
Erdoğan'ın rol aldığı son reklam filmi
Erdoğan, "Bu akşam reklam filmlerinizden bir tanesi daha yayınlanmaya başladı. Ne zaman vakit bulup da bu çekimlere katılabildiniz? Çekimlerde de rolünüz vardı" yönündeki soruya karşılık soruya karşılık da "Durmak yok, yola devam diyoruz ya, gece gündüz demeden çalışacağız. Sağolsun arkadaşlar da hazırlıklarını yaptılar. Bayramda araya sıkıştırdık ve hemen zor da olsa gittik ama yani yapımcı arkadaşlar çok memnunlar. Bu kadar seri bu işi yapmak, çıkarmak kolay olmuyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, Anadolu'nun farklı bölgelerinden ve tarihteki 16 Türk devletini temsil eden altın yıldızların bir Cumhurbaşkanlığı forsunda toplanmasını anlatan reklam filmini kendisinin henüz izlemediğini belirterek, filmde şiirini seslendirdiği Sezai Karakoç'a teşekkür etti.
Farklı bir çalışma esası da getirebiliriz
"Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sistem üzerindeki eleştirilerinizi, önerilerinizi de net bir şekilde ortaya koyarak yürüttüğünüz bir kampanya. Daha ilk günden nasıl bir cumhurbaşkanı olacağınızı, nasıl bir cumhurbaşkanı olmayı düşündüğünüzü anlattınız. Şöyle anlıyorum, sadece cumhurbaşkanlığı seçimine girmiyoruz halka seçmeninize, 'ben seçilirsem böyle bir cumhurbaşkanı olacağım ve beni böyle seçin' mesajını vermiş oluyorsunuz. Yanılıyor muyum?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Meydanlara niye çıkılır veya basın toplantıları niye yapılır, televizyon programları niye yapılır? Şimdi diğer arkadaşların da ne yapacaklarını söylemeleri lazım. 'Biz gelirsek veya ben gelirsem şunu şunu yapacağım' demeleri lazım. Ama kalkıp da bir aday, 'ben yolla filan uğraşmam' derse, 'onu zaten hükümet yapıyor' derse, bu tabii şöyle bir şeyi ortaya koyar, demek ki siz hizmete talip değilsiniz efendiliğe talipsiniz. Yani ben çıkacağım oraya beyefendi, oradan talimatı vereceğim, hükümet de çalışacak. Hükümet, işte yol kanalizasyon, su bu işleri yapacak, yerel yönetimlerle beraber, ben de Çankaya'da oturacağım, Çankaya'dan, oradan gerekenleri söyleyeceğim. Bu, değil. Yani cumhurbaşkanı halkın oylarıyla oraya geliyor. Dolayısıyla aynı zamanda devletin başı olması hasebiyle Bakanlar Kurulu'na gerekli hallerde istediği zaman başkanlık yapabileceğine göre, bu ne demektir? Bir defa orayla sürekli kontakta olacaksın. Sürekli irtibatta olacaksın, yatırımlar devam ediyor mu, etmiyor mu, yeni neler yapılabilir, bunların hepsini işte şimdi ben Sayın Başbakan ile diyelim ki haftada bir normal rutin görüşmem olmasıyla yetinmeyebilirim, belki daha farklı burada bir çalışma esası da getirebiliriz. Ne yapıyoruz, ne diyoruz, neler yapacağız, şu ana kadar biz 12 senede bir şeyler yaptık ama bunlar bizim için yeterli değil. Bundan sonra neler yapacağız. Bunların da takipçisi olmaya mecburuz."
İsrail ortada, Pensilvanya o da ortada
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail ortada, Pensilvanya o da ortada, Pensilvanya'dan İsrail'in bu kıyımına karşı, bakın bu kadar insan orada şehit edildi, neredeyse bin 900'e yaklaştı ölenlerin sayısı, 9 bine yaklaştı yaralı sayısı, Pensilvanya'dan ciddi bir açıklama duydunuz mu? Onlara beddua eden, onları lanetleyen bir şey duydunuz mu?" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Siz bütün dış politikadan iç politikaya, ekonomiden yatırımlara, altyapıya, sosyal politikalara, bütün sorumlulukları, Kürt sorununun çözümü, "paralel yapı" ile mücadele... Bütün bu sorumlulukları üstlenerek gidiyorsunuz" ifadesi üzerine, "Anayasa 104, cumhurbaşkanı devletin başıdır, bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı, Boşnağı, Romanı, Pomağı, Arnavutu, bu ülkede kim yaşıyorsa bunların tamamının birliğini temsil eder, bunu göreceğiz ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını da gözetir. Bakın öyle basit bir görev değil orada yan gelip yat, böyle bir şey olmaz. Yani makamlar mesela diyelim şu anda tek başına bir iktidar var. Bu iktidarın kendi içinde uyumu zaten vardır ama bir de kurumlar arasında aksamalar var mı, yok mu bunu da takip edecek" dedi.
Şu ana kadar yaptıklarımız bizim referansımızdır
Cumhurbaşkanıyla olağanüstü bir durum olmadığı takdirde haftalık rutin görüşme gerçekleştirdiklerini hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Burada da bu olacak. Ama belki bunun dışında ayrıca Bakanlar Kurulu'na katılmak suretiyle o havayı daha farklı hale getirmek gibi olabilir. Bu tabi kabine diyelim ki, haftada bir, 15'te bir toplanır da siz de ayda bir böyle bir toplantıya katılırsınız. Şimdi mesela Milli Güvenlik Kurulu ne oluyor, 2 ayda bir cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanıyor. Burada ülkenin sorunlarını, meselelerini çok daha farklı bir şekilde görüşme imkanımız oluyor. Yani cumhurbaşkanı, devletin başı o kadar rahat olamaz. Zaten eğer o ülkenin sorunlarını kendinde hissedemiyorsa onu çözmenin heyecanın kendinde hissedemiyorsa o zaman bu yapılan seçimin bana göre hiçbir anlamı yok. Ben ona inandığımı için bunları anlatıyorum ve 'Şu ana kadar yaptıklarımız bizim referansımızdır' diyorum ve bundan sonraki süreçte inşallah Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak seçilmiş bir hükümetle el ele vereceğiz, çok daha farklı yatırımları 2023 hedefimizi, 53 hedefimizi, 71 hedefimizi inşallah altyapısını da bu şekilde hazırlayacağız."
"Bir anlamda yeni cumhurbaşkanı anlayışının teamülünü de pazar günü oylatmış oluyorsunuz" denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, "Halkımıza sunuyoruz. Halkımızın oylama sürecinde inşallah böyle bir süreci başlatmış olacağız" dedi.
"Başkanlık ve yarı başkanlık tartışmaları da gündemden kalkmış olmayacak" yönündeki görüşlerin hatırlatılması üzerine de Erdoğan, başkanlık, yarı başkanlık benzer yanlarının olmasına rağmen bundan farklı olduğunu belirtti. Birçok ülkede başkanlık sistemi olduğunu ancak birbirinden farklılıklar gösterdiğini dile getiren Erdoğan, "Ama bir şey var, gelişmiş ülkelerin genelinde başkanlık sisteminin olması anlamlıdır, yarı başkanlık sisteminin olması anlamlıdır. Şimdi bizim artık burada bir sıçrama yapmamız lazım, yani bir sistem değişikliğine gitmemizde fayda var" diye konuştu.
Biz dillendirince birileri rahatsız olmaya başladı
Turgut Özal'ın da Süleyman Demirel'in de bu konuyu dillendirdiklerini söyleyen Erdoğan, "Nedense biz dillendirince birileri rahatsız olmaya başladı. Ama ben şimdi görüyorum ki milletim başkanlık sistemini bu seçimle beraber benimseyecek ve konuşmaya başlayacak. Çünkü 'Ben cumhurbaşkanını seçiyorum. Madem cumhurbaşkanını seçiyorum niye başkan seçmeyim' diyecek, ondan sonra başkanı seçecek. Yani bunu farklı yerlere çekenlere de gereken cevabı verecek. Ve tabi başkanlık sisteminin ne içerdiği çok daha açık net bu tartışmalarla beraber ortaya çıkacak" dedi.
Randevu olayı her şeyi altüst etti
Yurtdışında oy kullanan vatandaşlarda katılımın düşük kalmasının kendisinde hayal kırıklığı oluşturup oluşturmadığına yönelik soru üzerine Erdoğan, "Aslında seçmenden kaynaklanmıyor. Maalesef bu Yüksek Seçim Kurulu'ndan kanaklanıyor, kusura bakmasınlar. Randevu diye bir olay çıkardılar, bu randevu olayı her şeyi altüst etti. Vatandaş, randevu almak, vesaire bu işlerle uğraşır mı?" yorumunda bulundu.
Türkiye'de vatandaşın sabah 8'den akşam 17'ye kadar oy kullandığını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Burada da icabında 8 saat değil, 12 saat veya iki ekip, üç ekip orada çalışır, vatandaş uzak yerlerden geliyor. Gelir orada oyunu kullanır. Bu onun için şu anda bambaşka bir hava, bambaşka bir heyecan, bir aidiyet duygusu var. O mensubiyet duygusunun cevabını Yüksek Seçim Kurulumuzun farklı vermesi lazımdı. Ama randevu olayı ortaya çıkınca, vatandaş randevu alacak, bu randevuya göre oraya gelecek, bunlarla uğraşmaz. Biz kolaylaştırıcı olmamız lazımdı. Çünkü benim yaptığım Avrupa'daki kapalı salon toplantılarındaki heyecanı ben görmenizi isterdim, böyle bir heyecan var ama şu anda gördüğümüz o ki yüzde 10'u bile belki zor aşacak, öyle gözüküyor."
Pazar günü gerçekleştirilecek seçimde katılım düşüklüğü bekleyip beklemediği yönündeki soru üzerine ise Erdoğan, "Şu anda Türkiye'deki kamuoyu araştırmalarında katılım yüksek gözüküyor. Yani eğer kamuoyu araştırmalarındaki rakam bir yanılma payı olmazsa orada ciddi manada yüzde 90'ın altında gözükmüyor" dedi.
Pensilvanya şu anda bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir unsurdur
Kendisinin, Çözüm Süreci ve "paralel yapı" ile mücadele konusunda net bir taahhüt ortaya koyduğu belirtilerek, "Sayın İhsanoğlu, rakiplerinizden biri, onunla ilgili tanımlamalarınız var ve 'Pensilvanya adaylığı' kavramını da bu hafta içinde siz kullanmaya başladınız. Bugün de Pensilvanya'dan o adaylığı destekleyen birtakım cümleler geldi, dinleme imkanınız oldu mu? Sayın İhsanoğlu'yla ilgili olarak birtakım tanımlama, bir dua zinciri oldu. Zaten tavır belliydi ama ilan edilmiş oldu bugün. Ne diyorsunuz, 30 Mart öncesinde de size karşı bir rekabet vardı" değerlendirmesi üzerine ise Erdoğan, şunları söyledi:
"Şimdi bunu anlamamak için siyasetin içinde bulunmamak gerekirdi. Yani biz yıllardır siyaseti yapıyoruz ve bu işin nerede tezgahlandığı zaten belli. Bunu biz söyledik, şimdi de ne kadar gerçek olduğu, ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı. Pensilvanya şu anda bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir unsurdur. Onun da şu anda yani buradaki hareket noktasındaki mekanizmaları var. Şu anda CHP bunlardan bir tanesi, MHP bunlardan bir tanesi, tabi bu monşer aday da onların bir tanesi oldu. E tabii bir de Türkiye'deki bunların, biliyorsunuz, medyası, malum medya onlarla beraber hareket ediyorlar ve müşterek olarak bu çalışmayı sürdürürken, burada şunu da çok açık net söylemem lazım, faiz lobisi de tabi yine aynı şekilde bunların yanında yerini almış vaziyette."
"Bunlar 30 Mart'ta bunu yine yaptılar" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bakın çok enteresandır, bize karşı CHP'nin güçlü olduğu yerde CHP'yi, MHP'nin güçlü olduğu yerde MHP'yi desteklediler, BDP'nin güçlü olduğu yerde BDP'yi desteklediler. Bunlarda böyle bir çizgi söz konusu değil. Yalpalıyorlar, her şey olabilir. Fakat biz çizgimiz neyse bu çizgimizde sonuna kadar, hiçbir sapma yapmadan yolumuza devam ettik. Bakın burada bu kadar, yani dualar, vesaire şunları bunları söylüyorsunuz, ben burada tabi önemli olan bir şeyi söylemem lazım, şimdi İsrail ortada, Pensilvanya o da ortada, Pensilvanya'dan İsrail'in bu kıyımına karşı, bakın bu kadar insan orada şehit edildi, neredeyse bin 900'e yaklaştı ölenlerin sayısı, 9 bine yaklaştı yaralı sayısı, Pensilvanya'dan ciddi bir açıklama duydunuz mu? Onlara beddua eden, onları lanetleyen bir şey duydunuz mu?"
Tuzluklar, muzluklar hepsi Çağlayan'a aktı
Fethullah Gülen'in sözlerinin okunması ve sonrasında, "Burada özellikle sizin son dönemde Pensilvanya'ya karşı yaptığınız tanımlama, verdiğiniz mücadeleye karşın kendince bir çıkış arayışı gibi görülüyor" ifadesinin ardından Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Tabi kendileri bunda ne kadar kendileri için çıkış yolu arasalar da ortada artık hani 'İnlerine girilecektir' tespitimizden sonra bazı gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Şu anda işte biliyorsunuz paralel emniyetteki yapı ortaya çıkmaya başladı ve bunlar ortaya çıkınca şovmenler de ortaya çıkmaya başladı, tuzluklar, muzluklar hepsi Çağlayan'a aktı. Şimdi burada sormak lazım, bir defa oraya gelenler hepsi suç işledi onu da söyleyim. Öyle zannediyorum ki savcılar bunlarla ilgili de gerekli olan davayı açacaktır. Senin milletvekili olman nezarethaneye girmenin hakkını sana vermez. Orada gelip onlarla beraber şov yapma hakkını sana vermez. Orada sadece nezarethanede olanlarla görüşme hakkı avukatlarındır. Senin öyle bir hakkın yok, ama bunlar geldiler oralarda şovlar yaptılar."
"Şimdi bunun tabi peşi bırakılamaz, bunun da takibi olacak" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlar bunun bedelini ödemek durumundalar. Ve daha önce farklı farklı ifadeler verirken, hatta bir tanesinde de 'Üstlerimiz bunu biliyordu, başbakana da gerekli bilgiyi verdiler' diye içlerinden bir tanesinin açıklaması var. Ben de meydanlarda söyledim 'Kimse, açıkla bunu' dedim. Eğer zerre kadar sizde haysiyet varsa, namus varsa açıkla. Bana böyle gelmiş bir bilgi yok. Yani kendilerini kurtarabilmek için bunlarda takiye var, yalan var, iftira var. Dürüst ol, doğru ol, kimmiş o, bize bilgi veren kim? İşte bütün bu adımlarla beraber inşallah, tabi burada o paralel vesayet süreci de inşallah bu da sona erecek ama işin daha henüz başında olduğumuzu da söylemem lazım. Sağolsun burada geçmişte olanlar ortadaydı şimdi de yargı gereğini yapmaya başladı."
"Gezi olayları, arkasından 17 Aralık ve 25 Aralık'ın tamamıyla bu ülkede bir darbe girişimi" olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ve bu darbe girişimi akamete uğramıştır. Eğer bunlar başarılı olabilseydi Pensilvanya'daki buraya başka havayla gelecekti. Ama şimdi herhalde bu gidiş ertelendi, öyle zannediyorum. Ve şahsımla ilgili biliyorsunuz kayıtlara giren şey 'dönemin başbakanı'. Belgelerin içinde bunlar yakalandı, çıktı bunlar meydana. Dönemin başbakanı, bakanlar, daha ilerisini söylüyorum, benim uluslararası yaptığım telefon görüşmelerini adamlar dinliyor. Yanımdaki danışmanım, aynı zamanda tercümanım, o diyelim ki Ortadoğu'yla yaptığımız görüşmeler, bunları dinliyorlar. Şimdi bunların içinde Mahmud Abbas'la yaptığımız görüşmeler var, Halid Meşal'le yaptığımız görüşmeler var, yani birçoğuyla yaptığımız görüşmeler var, adamlar bunu dinliyor. Kim bilir bunu ondan sonra nereye servis ettiler. Örneğin diyelim, Dışişleri Bakanlığı'nda Ahmet Bey'in, Milli İstihbarat, aynı şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri temsilcisi ve Dışişleri Müsteşarı dörtlü yaptıkları toplantıyı aynı şekilde dinliyorlar. Bunların şirazesi kaçmış, böyle bir şey olabilir mi? Aynı şekilde mesela eski Adalet Bakanı'yla, Enerji Bakanımızın arasında geçen, benimle Enerji Bakanımın, Adalet Bakanımın arasında geçen görüşmeler, bunlar dinleniyor."
Bu can bu tende oldukça
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Milletim, Tayyip Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı görevini verirse şunu bilmelerini isterim ki, bu can bu tende oldukça ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu paralel yapı ve benzer unsurlarla mücadele etmeye kesinlikle sonuna kadar devam edeceğim" dedi.
"Paralel yapıyla mücadelede zaten açık bir pozisyonunuz var. Gittikçe görüyorsunuz, gittikçe şaşırıyor musunuz, yoksa şifrelerini çözdünüz mü artık" sorusuna karşılık Erdoğan, şifreleri tamamen çözdüklerini söyleyemeyeceklerini, çözmeye başladıklarını ve bundan sonrasının daha da kolaylaşacağını söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Peki onlar rahat duracaklar mı? Tabi durmuyorlar. Onlar şu anda inanıyorum ki inşallah son çırpınışlarını yapıyor. Milletim, Tayyip Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı görevini verirse şunu bilmelerini isterim ki, bu can bu tende oldukça ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu paralel yapı ve benzer unsurlarla mücadele etmeye kesinlikle sonuna kadar devam edeceğim. Çünkü şu son iki, üç senede olanları gördükten sonra benim milletim buna layık değil. Milletimin bu bedeli de asla ödememesi gerekir.
Mesela bunlardan çok önemli bir tanesi, iki de bir Bahçeli konuşuyor ya, Türkmeneli, Türkmenler falan. İşte biz Türkmenlere insani yardım götürürken Adana'da o Milli İstihbarat Teşkilatı'nın tırlarını çevirenler kimdi? Paralel yargı ve maalesef paralel güvenlik. Yere yatırıp dövdükleri kimdi, Milli İstihbarat Teşkilatı'nda olan asker."
Savcının da tırın üstüne çıkıp ne var ne yok onu kontrol ettiğini anlatan Erdoğan, "Milli İstihbarat Teşkilatı'nın aracını arayamazsın, öyle bir yetkin yok" dedi.
Erdoğan, "Ne zaman sizin için kırılma oldu? Bu yapının karşınıza bir vesayet gücü olarak çıktığını, 7 Şubat'ta hissettiniz ama" değerlendirmesi üzerine, "Orada hissettik ama böyle bir yapılanmanın başladığını yüzde 58 oyla, referandumun arkasından yapılan atamalarda maalesef hissettim" diye konuştu.
"Atamalar yapılırken orada, 'nereye gidiyoruz' diye baktım. Maalesef orada bazı bakanlıktaki arkadaşlarımızın gafleti bize böyle bir bedeli maalesef ödetti" diyen Erdoğan, Yargıtay ve Danıştay'da bunun görüldüğünü anlattı. Erdoğan, "Şu anda da bunun uygulamalarını kendilerinde görüyoruz zaten. Bunlar çok farklı bir yaklaşım içindeler. Bunlarda nankörlük var, ihanet var, ne istersen var ve devleti çalıştırmamak için ellerinden ne gelirse yapıyorlar" dedi.
Kürt meselesi ve paralel yap
"Kürt meselesi ve paralel yapı" ile ilgili bir gelecek tahmini olup olmadığı sorulan Erdoğan, bunlarla ilgili bir tarih açıklamanın doğru olmayacağını söyledi.
Erdoğan, Kürt vatandaşların sorunlarıyla ilgili 2005'te Diyarbakır'da yaptığı açıklamadan sonra buna yönelik "Milli birlik ve kardeşlik projesi"ni açıkladıklarını ve sonrasında çözüm süreciyle ilgili adımlar attıklarını anlattı.
Konuyu "akil insanlarla" farklı bir noktaya da getirdiklerini dile getiren Erdoğan, çözüm sürecine yönelik parlamentoda bir yasal düzenleme yaptıklarını bildirdi. Erdoğan, "Çözüm süreci yasal zemini olarak halkımıza hizmet vermeye başladı" değerlendirmesinde bulundu.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun çözüm sürecini benimsediğini vurgulayan Erdoğan, gittikleri yerlerde herkesin kendilerine dua ettiğini kaydetti.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki vatandaşların "güvenliği, huzurlu yaşam ortamı, özgürlükler noktasında yasanın getirileri, silahsızlanma, insanların köylerine, evlerine dönmesi, sosyal noktada hazırlanacak imkanların sağlanması" gibi hedefler olduğunu belirten Erdoğan, kamu görevlilerinin de çözüm sürecine yönelik verdikleri mücadelede idari, cezai, hukuki yaptırım olmaması gerektiğini de bildirdi. Erdoğan, "Çünkü onlar bundan ürktükçe, korktukça onlar da bu alanda gerekli olan adımları atamıyorlardı" diye konuştu.
Bunun kamu görevlilerini rahatlattığını, daha rahat adım atabilir hale getirdiğini ifade eden Erdoğan, paralel yapıyla mücadelede de kendini tam manasıyla bu işe vakfedemeyenler bulunduğunu dile getirdi.
"7 Şubat olayı çok çok manidardır" ifadesini kullanan Erdoğan, devletin en hassas noktasının köreltilmeye, örselenmeye çalışıldığını anlattı. Erdoğan, o zaman tepkilerini ortaya koyduklarını belirterek, istihbarat teşkilatının yeri geldiğinde Oslo'da, yeri geldiğinde İmralı'da görüşmeler yaptığını bildirdi.
Erdoğan, şunları söyledi:
"İstihbarat teşkilatının başında olan insanlar veya mensuplarının zaten görevi budur. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Yani sen bunu bir yargı mensubu olarak bilmiyorsan yazıklar olsun. Biliyorsan o zaman da demek ki burada bir kasıt var. Bu kasıtla bunu yapıyorsun. Onlara bu tür görevi veren bir başbakan eğer onlara sahip çıkmazsa, mesai arkadaşlarına sahip çıkmazsa o zaman bu da makama ihanettir. Aldığınız sorumluluğa ihanettir. Biz buna tabii ki evet diyemezdik, demedik. Şimdi bakın her şey yavaş yavaş çözülmeye başladı."
O gün yaşananlardan anlatabileceği bir şey olup olmadığı sorulan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben açıkça müsteşarıma dedim, sen dedim 'Bir defa makamdan çıkmayacaksın. Orada kal. Orada kalacaksın, çıkmayacaksın. Diğer arkadaşları da misafir edeceksin, onlar da çıkmayacaklar'. Diğer birimlere de gerekli talimatları aynı şekilde verdik. 'Böyle bir şeye alet olamazsınız, aracı olamazsınız'. Sağolsunlar onlar da aracı olmadılar. Onlar da dik durdular, sağlam durdular ve oyun öyle bozuldu. Yoksa, Allah muhafaza, darbenin başlangıç adımı belki de orasıydı. Böyle bir şeye müsaade etmek bir defa kendimizi inkar olurdu. Allah'ın bir lütfu oldu bize."
Askeri vesayet
Siyasi hayatının vesayetle mücadeleyle geçtiği belirtilerek, "Tayyip Erdoğan olarak geriye baktığınızda '2014 senesinde, askeri vesayetten kurtulduk' diyebiliyor musunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Askeri vesayetle ilgili olarak, bu anlatılan veya anlaşılan böyle bir dönem artık ben büyük ölçüde yok diyorum" değerlendirmesinde bulundu.
"Ama şunu bilmek gerekir. Vesayet bağıra bağıra gelmez. Vesayet adeta bir sır zinciridir. O sır zinciri içerisinde tahakkuk eder. Ondan sonra da sizi o zincirle bağlar" diyen Erdoğan, çok dikkatli olup rehavete kapılamayacaklarını dile getirdi. Erdoğan, şunları söyledi:
"Hatırlayın 27 Nisan, 28 Nisan olaylarını. Orada askerin yapmış olduğu bir açıklama vardı. Bu açıklamayla ilgili çok farklı şeyler söylendi ama biz arkadaşlarımızla o gece istişarelerimizi yaptık ve ertesi gün de Hükümet Sözcüsü arkadaşımız Cemil Bey'e sen dedik 'bu metni okuyacaksın'. Hükümet sözcümüz de ertesi gün o metni okudu. O, işte kırılma noktasıdır. Eğer o yapılmamış olsaydı bu günlere belki de çok daha farklı gelinirdi. Orada biz 'ey millet, sen bizi buraya gönderdin, bak biz de senin iradene şu anda yaptığımız bu açıklamayla sahip çıkıyoruz. Vekaletine sahip çıkıyoruz. Sen bize bu vekaleti verdin. Biz de buna sahip çıkıyoruz'.
Çünkü bu ülkenin yöneticisi demokratik parlamenter sistem içiresinde hükümettir. Bu devleti hükümet yönetir. Bu adımı biz bu kararlılık içerisinde attık. Bu asker bizim askerimiz, polis bizim polisimiz. Bunlar kalkıp da hükümeti değiştirme yetkisine, hakkına sahip değiller ki. İstikamet verme hakkına da sahip değiller. Bütün bunların istikametini verecek olan nedir, hükümettir. Bunları görevden alacak olan kimdir, millettir. Bu daha önce 5 seneydi, daha sonra 4 seneye indi. Süresi gelir indirir. Erken seçim yapılacaksa erken seçimle indirilir. Ama buna herhangi bir kurum, kuruluş giremez. Girdiği andan itibaren o ülke zaten çöküşe gider. Nitekim geçmişte bunları çok yaşadık. 10 yılda bir darbeler, darbeler, darbeler. Bu darbelerin hiçbirisi bize kazandırmadı. Hep kaybettirdi. Şimdi, bakın şu son 12 yıllık iktidarımız dönemini masaya yatırdığımız zaman, hamdolsun ülkemiz her yönüyle güçleniyor. Güçlenirken silahlı kuvvetler de güçleniyor. Yani, iktidarımız döneminde silahlı kuvvetlerin modernizasyonu noktasında atılan adımları hiçbir dönemde hiçbir iktidar atamadı. Bu nasıl oldu? Biz biliyoruz ki silahlı kuvvetler de bizim için gerekli olan bir unsurdur."
Başbakanlığı üstlenen aynı zamanda Parti genel başkanı olmalı
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Başbakanlık görevini üstlenen arkadaşımızın, kardeşimizin aynı zamanda partinin de genel başkanı olması lazım ki güçlü olsun. Genel başkan da başbakan olduğu için güçlü olsun, bu karşılıklı bir güç devşirmesi olayıdır. Eğer genel başkan farklı, başbakan farklı olursa burada bir defa zafiyet başlar ve bu fitneye de çok açıktır, fitne orada çok çabuk kendisi için zemin bulur" dedi.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyadaki gelişmelerin anımsatılarak, diplomatik mesaisini nasıl yönettiği sorusu üzerine Erdoğan, Ukrayna, Irak, Suriye, Mısır, Filistin, Gazze ve İsrail politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ukrayna'da, Avrupa Birliği'ne girip, girmeme tartışmalarının yaşandığı esnada iç ayaklanma çıktığını ve Ukrayna'nın adeta bir parçalanma noktasına geldiğini belirten Erdoğan, Kırım'ın Rusya tarafından ilhak edildiğini, Doğu Ukrayna'nın ise sahibinin belli olmadığını anlattı.
Başbakan Erdoğan, Irak'ta da bugüne kadar sağlıklı gelişmeler yaşanmadığını, en sağlıklı yapının Kuzey Irak Kürdistan Yerel Yönetimi'nin idaresindeki bölgede bulunduğunu ifade ederek, "Burada en azından altyapı, üstyapı yatırımlarıyla kendine geliş oldu ama ne Bağdat çevresinde ne güneyde şöyle bir kendine gelme, bir yatırım, bunlar istenilen seviyede değil. Bir de son dönemlerde orada IŞİD olayı çıktı. IŞİD olayıyla orada yüzlerce, binlerce insan malum ölüyor ve iş orada iyice karışmaya başladı" değerlendirmesinde bulundu.
"Suriye'nin de hali ortada. İslam dünyası karma karışık, burada da 200 bini aşkın insan ölmüş vaziyette" diyen Erdoğan, Türkiye'de şu anda 1 milyon 200 bin Suriyelinin sığınmacı durumda olduğunu, bunlardan 220-230 bine yakınının çadırlar ve konteyner kentlerde, diğerlerinin de değişik kentlerde bulunduklarını söyledi. Türkiye'deki, Suriyelilerin sorunlarına çözüm bulmaya çalıştıklarını, gıda, ilaç ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için bugüne kadar Türkiye'nin yaptığı yatırımların 3,5 milyar dolara ulaştığını kaydeden Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in bu konuda ciddi bir desteği bulunmadığını, BM'nin yaptığı desteğin 150 milyon doları aşmadığını belirtti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Filistin'in de hali ortada. İsrail, bu Filistin'i niye acaba bombaladı, niye acaba bunlara böyle saldırıyor? İkide bir İsrail'e esiyor, İsrail elindeki sınırsız imkanlarla birlikte, elinde imkanı hemen hemen hiç yok denecek kadar az Filistin'i, Gazze'yi vuruyor. Şu anda bin 500'ü aşkın insan öldü, bunların içinde çocuklar var, kadınlar var. Yaralıya bakıyorsunuz, 9 bine yakın yaralı var.
Mısır'a geliyorsunuz, Mısır'da bir darbe yönetimi var, 'darbe yönetimi' deyince rahatsız oluyor beyler ama darbe yönetimisin sen, sen demokratik yollarla gelmedin, oraya güdümlü sandık koymakla demokratik olunmuyor. Siz, demokratik yoldan gelmiş Mursi'yi maalesef apoletlerinizle indirmiş iktidarsınız, sözde iktidarsınız. Refah kapısını bile, ben geçenlerde söyledim de rahatsız olmuşlar. Dedim ki 'Bir Müslüman, bir Müslüman'a insani yardım noktasında bile yardım elini uzatmaz mı?' Bundan rahatsız olmuş, 'bizim içişlerimize niye karışıyor' diye. Ben senin içişlerine karışmıyorum, sen yönetiyorsun orayı, biz yönetmiyoruz ama sadece bizim ciğerimiz yanıyor, sesleniyoruz. 'Bir Müslüman, bir Müslüman'a insani yardım noktasında elini uzatmaz mı?' diyoruz. Ne zaman uzatacaksınız elinizi? Ama senin halkın ben inanıyorum ki senin gibi düşünmüyor."
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Gazze'ye TİKA ile yardım elini uzattığını ama yardımları ulaştırmakta zorlandıklarını ifade ederek, "Şu anda İsrail kanalıyla, o taraftan, o kapılardan girme şartlarını zorluyoruz. Kızılayımızla gıda yardımlarımız gidiyor, gitmeye devam edecek, durana kadar gidecek. Orada yaptığımız hastane bombalandı, Şifa Hastanesi, onu biz yaptık. Bizim bu şekilde girişimlerimiz var ama acımasızca İsrail adeta orada terör estiriyor, bu bir vaka olarak ortada" diye konuştu.
Erdoğan, programa katılmadan önce, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile görüştüğünü dile getirerek, Ban'a İsrail'in Gazze'ye saldırıları nedeniyle BM Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırması gerektiğini söylediğini aktardı. İsrail'in, Gazzelilerin sığındığı 8 ayrı noktadaki, BM'ye ait okul ve binaları vurduğuna dikkati çeken Erdoğan, BM'nin konuya ilişkin "Bu herhangi bir ahlak ölçüsüne sığmaz" açıklamasını da hatırlatarak, "Teröristin ahlakı olur mu? Bunlar bunu böyle yapıyor" yorumunda bulundu.
Ey Kılıçdaroğlu, 10 tane gazeteci öldürüldü, öldürüldü
İsrail'in, Gazze'de görev yapan 10 gazeteciyi de öldürdüğünü belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kılıçdaroğlu çıkmış hala diyor ki 'İsrail cezaevlerinde gazeteci mahkum bulamazsınız' diyor. Ey Kılıçdaroğlu, 10 tane gazeteci öldürüldü, öldürüldü. Bu Kılıçdaroğlu'nu anlamak mümkün değil, bunun dünyadan haberi yok, başka yerlerde dolaşıyor. Buradaki bu gelişme maalesef ortada, geçen gün bir açıklama yaptı. 'Eğer bu iktidarın, Başbakan Erdoğan'ın gücü yetiyorsa Kürecik'teki üssü kaldırsın' diyor. Ne kadar zavallısın sen, bir defa Kürecik'teki üssün İsrail ile yakından, uzaktan alakası yok. Orası bir NATO üssüdür, NATO'nun kararlarıyla, emriyle 4 ayrı noktada onlar kurulmuştur. Burası bir radar üssüdür. İsrail'in zaten böyle bir üsse ihtiyacı yok, çok daha donanımlısı, ilerisi onda fazlasıyla var, böyle bir şeye ihtiyacı yok. O bizim için, onun için değil, onunla alakası yok. Sen kime çalışıyorsun? Dünyadan bir haber, siyasetten bir haber, bu işleri bilmez bir haber, kılavuzu karga bir zat bu."
Türkmen kardeşlerimize yönelik en büyük desteği veren biziz
Türk dış politikasında bazı ülkelerin önceliği var mı? Türkmenlerin önceliği yok mu" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, "Türkmen kardeşlerimize yönelik en büyük desteği veren biziz" dedi.
TBMM'de bugün MHP'li ve AK Parti'li milletvekillerinin Türkmenlere yapılan yardım konusu görüşülürken kavga ettiklerinin anımsatılmasının ardından Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunların zaten en iyi bildiği iş bu, MHP'lilerin budur. Çünkü kendilerinin ellerinden gelen budur. Ama biz gerek Irak'taki Türkmen kardeşlerimize, Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize, benim onlarla defaetle yaptığım toplantılar var, Dışişleri Bakanımın yaptığı toplantılar var, Akraba Topluluklar birimimizin yaptığı toplantılar var. Onlara bizim her türlü ayni, nakdi desteğimiz var, bu kadar nankör olunmaz ama bunlar nankör. Bunu, şu anda Irak Türkmen Cephesi'nin başındaki kardeşlerimiz çok iyi bilirler, onlar da 2 gün önce açıklama yaptılar, bundan onlar da rahatsız oldular. Biz, Kızılayımız, TİKA'mız, AFAD'ımız, bütün bunlarla buralardayız. Hem Irak'tayız hem Suriye'deyiz. Adana'daki MİT'in tırı oraya gidiyordu. MHP'nin ağzından bir söz çıktı mı, CHP'den çıktı mı? Niye? Bu tür şeylerde onların çok büyük bezi yok."
Partimin asla bir zarar görmesini istemem
Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olmanız halinde AK Parti'de ne olacak" sorusuna, "Partimin asla bir zarar görmesini istemem. Partimin herhangi bir zarar görmemesi için ne yapılması gerekiyor, bunu arkadaşlarımla hep paylaştım, paylaşıyorum. Bir anne, yavrusunun nasıl ki boğulmasına müsaade etmezse, ben de partimin, bu 40 yıllık siyaset tecrübemle, boğulmasına asla tahammül edemem" yanıtını verdi.
"Başbakanlık görevini üstlenen arkadaşımızın, kardeşimizin aynı zamanda partinin de genel başkanı olması lazım ki güçlü olsun" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Genel başkan da başbakan olduğu için güçlü olsun, bu karşılıklı bir güç devşirmesi olayıdır. Eğer genel başkan farklı, başbakan farklı olursa burada bir defa zafiyet başlar ve bu fitneye de çok açıktır, fitne orada çok çabuk kendisi için zemin bulur. Buradaki süre 45 gün içerisinde, 45 gün sonra değil, 45 gün içerisinde büyük kongreye gidilmesidir. Bu 2 hafta içinde de olur, 3 hafta içinde de olur, 4-5 hepsi de olabilir. Daha sonra normal kongreye gelince, normal kongre 2015 seçiminin öncesinde de olabilir, sonrasında da olabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, AK Parti tüzüğünde yer alan 3 dönem üst üste seçilememe şartının da millet tarafından kabul gördüğünü, yaptığı anketlerde, AK Parti Büyük Kongre delegelerinin neredeyse yüzde 80'inin bu kuralın devamından yana olduğu sonucuna ulaştığını anlatarak, "Çünkü genç kuşakların kendilerine yer bulması lazım. Her şey parlamento mu? Değil, parlamentoya getireceğin insan sayısı bellidir. Burada 30 kişilik parti grubu da var, 50 de var, 150 de var ama 330'u yakalamış, 335'i yakalamış bir AK Parti de var" diye konuştu.
AK Parti olarak seçilme yaşını 30'dan 25'e indirdiklerini, şimdi de seçilme yaşını 18'e indirmeyi istediğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"(Seçme, seçilme yaşı 18 olsun) dediğiniz zaman parlamento 18 yaşında gençlerle mi dolacak? Hayır, belki 5 tane, 10 tane, 15 tane genç olacak. Şu anda Almanya'da bu oluyor da Hollanda'da bu oluyor da Avusturya'da bu oluyor da burada da yapalım. Biz, gencimize değer verdiğimizi bununla uygulamalı ifade etmiş oluruz. Zor olan seçmektir, seçilmek kolaydır. Bu ülkede öyle siyasetçiler geldi ki '4 yaşındaki eşeği Taksim Meydanı'na koyarım, seçtiririm' diyordu. Çünkü seçilmek kolay ama seçmek zor. Seçme hakkını veriyorsun 18'e, ama seçilme hakkını vermiyorsun. Ama işte 'üniversiteyi bitirmiş olamaz' deniyor, lise mezunundan olmaz mı? Bu da olur, bir taraftan üniversitesine devam eder, bir taraftan gelir parlamentoda görev yapar ama maalesef biz gencimize güvenmiyoruz. Ama AK Parti olarak biz gencimize güveniyoruz. 25'i nasıl getirdiysek, ben inanıyorum bundan sonra AK Parti inşallah seçme ve seçilme yaşını 18 olarak Meclis'ten geçirecektir."
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, partisinin 3 dönem kuralına takılanların da bir dönem ara verdikten sonra tekrar aday olabileceğini, ara verdiği dönemde de partinin kurullarında görev alabileceklerini, hükümetin herhangi bir organında danışmanlık yapabileceklerini, buna engel bulunmadığını söyledi.
Erdoğan, "Başbakan sizi kabineye layık görüyorsa parlamento dışından da sizi kabineye alabilir, bu da olur, bunun da önü kapalı değil, yol çok" dedi.
Seçildikten sonra hemen bir MKYK toplantısı yapmak istiyorum
Erdoğan, "Benim Abdullah Bey ile yaptığım çalışma var, bir de Sezer ile yaptığım çalışma var. Abdullah Bey ile olan uyumdur bizi daha iyi bir noktaya taşıyan. Aynı uyumu biz Sayın Sezer ile de yaşayabilseydik belki çok daha farklı bir noktada olabilirdik" dedi.
10 Ağustos'ta cumhurbaşkanı seçilmesi halinde 24 Ağustos'ta AK Parti kongresi yapılıp yapılmayacağına ilişkin soruya Erdoğan, "Seçildikten sonra hemen bir MKYK toplantısı yapmak istiyorum. O MKYK toplantısında bütün arkadaşlarımızla A'dan Z'ye istişare yapacağız. O istişareden sonra kararımızı veririz" diye yanıt verdi.
Geçiş döneminde yerine gelecek kişiye yönelik tanımlamasının sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Ara dönem diyeceğimiz bir 8-9 aylık süreç olacak ki bu süreçte genel başkan veya başbakanlık görevini üstlenen arkadaşımız bu işi eğer başarıyla götürüyorsa ve büyük kongrenin delegeleri yeni bir şeye ihtiyaç duymuyorsa zaten götürür. Yok eğer yeni bir çıkış varsa, yeni bir umut varsa, böyle bir isim etrafında bütünleşme kararını verecek olan kimdir, partinin genel kuruludur, büyük kongre delegeleridir. Onlar da böyle bir adım verir ama o adımın atılabilmesi için seçimin yapılması lazım. Seçimden sonra milletvekilleri ortaya çıkıp ondan sonra da normal büyük kongreye gidilir.
Büyük kongreden sonra mevcut genel başkan böyle bir değişikliği kendisinde gerekli görüyorsa, partinin, Allah muhafaza, herhangi bir fitneye kurban edilmesine fırsat vermeden böyle bir adım atılabilir. Ama şu anda böyle bir adımı konuşmak bile yanlış olur. Çünkü şu anda gündemimizde böyle bir şey yok."
Bugünlere dayanışma içinde gelmiş olduk
"Sizden sonraki başbakan kriterleri içerisinde cumhurbaşkanı olarak sizinle uyumlu çalışmak ne kadar önemli" sorusunu yanıtlarken de Erdoğan, "Çok, çok önemli" dedi.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Benim Abdullah Bey ile yaptığım çalışma var, bir de Sezer ile yaptığım çalışma var. Abdullah Bey ile olan uyumdur bizi daha iyi bir noktaya taşıyan. Aynı uyumu biz Sayın Sezer ile de yaşayabilseydik belki çok daha farklı bir noktada olabilirdik. Düşünün ki atamalar yapıyorsunuz, bu atamalarda ikide bir cumhurbaşkanı eğer onu veto ederse, 'Hayır, bu uygun değildir' derse olmaz. Kendilerinin bile yerindelik hakkının yürütmeye ait olduğunu söyledikleri halde buna uymamışlardır. Bırak da yürütme üzerine düşeni yapsın çünkü halkın karşısında bunun faturasını ödeyen o. Dolayısıyla buralarda çok sıkıntılar çektik ama Abdullah Bey ile bu tür şeyleri yaşamadık. Bir şeyin düzeltilmesi gerekiyorsa bunu aramızda istişaresini yaparak yeri geldi düzelttik ve adımları o şekilde attık. Hamdolsun bugünlere de böylece dayanışma içerisinde gelmiş olduk."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün veda ziyaretleri yaptığını hatırlatan Erdoğan, bu ziyaretlerinde Gül ile neler konuştukları sorusunu, "Mahrem şeyler, aramızda olan hukuka dayalı şeyler. Bir tarafta Ortadoğu'daki son gelişmeleri değerlendirdik. Yüksek Askeri Şura malum, Sayın Cumhurbaşkanımızla onu da görüşme imkanımız oldu" diye cevapladı.
O tavsiyeler çok önemli
Erdoğan, Gül'ün nasıl bir cumhurbaşkanlığı dönemi geçirdiğine ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şu bir vakıa, ben bunu Turgut Bey'in cumhurbaşkanlığına benzetiyorum. Turgut Bey'in cumhurbaşkanlığında onu rahat bırakmayan bir partisi vardı. Bunun yanında Süleyman Bey'in ona salladığı tehditler vardı. Rahat, huzurlu bir cumhurbaşkanlığı dönemi yaşayamadı rahmetli. Şu anda bizim aramızda bu tür şeyler olmuyor. Niye, biz tabii ne kadar cumhurbaşkanımıza bir iktidar partisi olarak güç veriyorsak, sağolsun o da bize o denli bir yerde güç kattı. Bundan kim kazandı? Milletimiz kazandı, ülke kazandı. Birbiriyle takışan, sürtüşen değil, birbiriyle uyum içinde olan, zaman zaman belki ufak şeyler olmuştur ama hamdolsun uyum içerisinde bir süreci yaşadık. Bu hem iktidarın hem cumhurbaşkanımızın kar hanesine yazılmış oldu."
Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, sonrası için istişare yapıp yapmayacağının sorulması üzerine ise Erdoğan, kendi ekibi ve en üst düzeyde istişare mekanizması olan MKYK ile istişare yapacaklarını belirtti.
Erdoğan, "MKYK'nın orada vereceği karar, yapacakları tavsiye bizler için çok çok önemli. Bizler de o tavsiyeler istikametinde inşallah adımımızı atarız" diye konuştu.
İmzaları atmadan YAŞ ile ilgili konuşmayız
Erdoğan, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) çalışmaları sonrası nasıl bir komuta kademesi olacağı sorusunu yanıtlarken, "Şura toplantısını yaparız, imzaları atmadan YAŞ ile ilgili konuşamayız veya konuşmayız" ifadesini kullandı.
Ağustos şurasının terfi ve atamalarla ilgili olduğunu anımsatan Erdoğan, "Şu anda atama ve terfilerle ilgili olanların özellikle generaller kısmını hallettik. İnşallah yarın da albaylar kısmını halledip, böylece işi hazır hale getireceğiz. Daha sonra da genelkurmay başkanımız ile milli savunma bakanımız ya yarın akşam veya çarşamba sabahı cumhurbaşkanımıza çıkaracaklar. Cumhurbaşkanımızın onaması halinde, onadığı andan itibaren yürürlüğe girmiş olur" diye konuştu.
"Yeni ordu düzenine ilişkin bir tanımlama yapmıyorsunuz" ifadesine karşılık da Erdoğan, "Bizim bütün tanımlamamız, bugünkü Anıtkabir ziyaretinde deftere yazdığımız çerçevedir. Bu çerçevenin içerisinde hepsi var. Modernizasyonda gayet ileri, hakikaten bölgesinde ve uluslararası camiada caydırıcı bir güç olma özelliğine sahip bir ordu, inanıyorum ki Türkiye'nin büyümesine, kalkınmasına çok büyük katkı sağlayacaktır" yorumunda bulundu.
Çözüm sürecini kararlılıkla sürdüreceğiz
Seçilmesi halinde cumhurbaşkanlığında nasıl bir gündemi ve perspektifi olacağına ilişkin soru üzerine de Erdoğan, 11 yılı aşkın bir süredir başbakanlık görevi yapmış bir kişi olarak başladıkları ve başlayacakları hizmetler olduğunu söyledi.
CHP, MHP, HDP, BBP ve Saadet Partisi'ne gönül verenlerin kendisini iyi tanıdıklarını, Türkiye'ye yaptıkları hizmeti iyi bildiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Onlar bizim aslında ispat-ı vücudumuzdur. Bunlar bugüne kadar yaptıklarımız, şimdi de bundan sonra yapacaklarımız" dedi.
Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarma yarışında, 2023'te dünyada ilk 10 arasına sokma hedefinden taviz vermeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, kültür alanında çok önemli adımlar atılacağını belirtti. Erdoğan, "Çözüm sürecini kararlılıkla sürdüreceğiz ve Türkiye'nin barış ve özgürlükler noktasında, o özlemlerini gidermek için hiçbir ayrımcılığa prim vermeden, hep söylüyorum, Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Romanı, Boşnağıyla biz bir olacağız, beraber olacağız, tek millet olacağız" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aday arkadaşlardan bir tanesi 'tek millet' kavramını bile anlayamıyor. 'Tek millet' dendiği zaman o sadece Kürt milleti anlıyor veya 'tek millet' dediğiniz zaman sadece Türk milleti anlıyor. Hayır, hepsinin hülasasıdır. Bu ülkedeki 77 milyon o tek milletin çatısı altındadır. Biraz daha açayım yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı diyeyim. Bu çatı birleşmek, bütünleşmek.
Tek bayrak diyoruz, bundan da rahatsızlar. Kendi kongrelerine bile bayrağı kavga, gürültü sokuyorlar. Tek vatan diyoruz, 780 bin kilometreyi kapsıyor. Sen eğer kalkar da hala 'Bunun şu kadarı bize aittir' dersen kusura bakma ona biz müsaade edemeyiz. Tek devlet diyoruz, işte şimdi onlar öyle bir yarışın içinde, bir de paralel devlet çıktı. Bunlarla mücadele etmek bizim boynumuzun borcu."
Gel, oyunu kullan
Vatandaşlardan pazar günü muhakkak sandığa gitmelerini isteyen Erdoğan, "Hatta biliyorlar ki komşum köyde, fındığa gitmiş, çaya gitmiş neyse... Arayıp, 'Oyunu muhakkak gel kullan' demeli. Çünkü bu, çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız en büyük miras olacak. 'Ben, halkın ilk defa seçtiği cumhurbaşkanında oy kullandım'. Bunu diyeceksin. Bu çok büyük bir onur. Onun için bütün vatandaşlarımı, özellikle pazar günü oy kullanmaya davet ediyorum" diye konuştu.
Seçime kadar 7 miting daha yapacağını dile getiren Erdoğan, 6 Ağustos Çarşamba Aydın ve Muğla, 7 Ağustos Perşembe Malatya ve Gaziantep, 8 Ağustos Cuma Kayseri ve Ankara, 9 Ağustos Cumartesi günü de Konya'da olacağını söyledi.
Vatandaşlarla sohbet etti
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konutunun yakınında kendisini bekleyen vatandaşlarla sohbet etti, fotoğraf çektirdi.
AK Parti Genel Merkezi'ndeki çalışmalarının ardından evine giden Erdoğan'ı, Subayevleri kavşağında bir grup vatandaş karşıladı.
Konvoyu durdurarak aracından inen Erdoğan, "Elini öpmek istiyorum" diyen bir kadına, "El öpmek yok" karşılığını verdi. Erdoğan, slogan atan kalabalığı da "Malum arkadaşlar herkes uyuyor" diye uyardı.