"Yedikleri sopayla kalacaklar"
Türkiye Gençlik Birliği'nin önümüzdeki pazartesi Ergenekon davasını sabote etme planına Gezi Parkı Derneği'nden ret cevabı geldi. Sabah yazarı Engin Ardıç konuyu "Uyan da balığa gidelim" başlık yazısında şöyle ele aldı..
Uyanmışlar, uyanmışlar...
Önümüzdeki pazartesi günü "Silivri baskınına" katılmayacaklarmış...
Çünkü başlattıkları ayaklanmanın çarpıtıldığını ve "kullanıldıklarını" görmüşler.
Faşistler tarafından kullanılmak kötü, stadyum açılışında başbakan yuhalatmak benzeri "holding kullanımları" daha zararsız belki de...
Taksim'e karı kız bulmak ve çadırda iş bitirmek üzere giden çocuklar zaten daha ilk günlerde uyanmışlardı.
Büyüklerinden hep duydukları ama ne menem bir şey olduğunu bilemedikleri ve çok da merak ettikleri "polisle çatışma" keyfine giden çocuklar da uyanıp tüydüler.
Uyanmayanı da anası babası gelip aldı, doğruca eve götürdü. "Film seyretmeye gidenler" de hemen toz oldular.
Geriye "gezi ruhu" dedikleri bir şeyin kuramcıları kalmıştı. "Tadında bırakmayı" bilemedikleri için iş çığırından çıkmıştı. Şimdi onlar da baktılar ki bu işin sonu yok.
Faşistlerin "Ergenekon direnişinin kahramanlarıyla Taksim direnişinin kahramanları kucaklaşıyor, Silivri'de buluşuyor" gibi enayi tezgâhlarına gelirlerse gene sopayı yedikleriyle kalacaklar.
Ermeniler de uyandılar, gülmekle yetiniyorlarmış. "Antikapitalist Müslümanlar" da lahavle çekmişler.
Birtakım Taksim ihvanı, faşistlerin "ırkçı ve Kürt düşmanı" olduklarını nihayet anlamış...
Selahattin Demirtaş bile "bu hareketi askeri darbeye kadar götürebilir miyiz diyenlerle aramıza mesafe koyduk" diyebilmiş nihayet...
Barış sürecinde ayak sürüyenler, bu hükümet giderse başlarına neler geleceğini de biliyorlar.
O zaman ne halt etmeye Taksim'i birbirine katıyorlar?
Sırrı Süreyya belediye başkanlığına aday olsun için.
Ya da hükümetin eli zayıflasın da PKK çekilmeyi biraz daha ağırdan alabilsin diye...
Tabii, Taksim patırtısına bir "halk hareketi" derken yanılıyorlar, bu bir küçük burjuva hareketi, ama kasaba politikacısından da derin bir sosyoloji bilgisi bekleyemezsin.
Hükümet korkmasın, "entellerle namussuzlar ittifakı" çabuk çözüldü.
Eşcinseller ve futbol hastası lumpenler de ortalıkta hiç görünmüyorlar, maçlar başladı.
Marksistler arasında bile "bu eylem aynı zamanda Kemalist düşüncenin yaşam tarzımızı belirlemesine itirazdı" diyebilmeyi sonunda becerenler var! Sonunda!
Dolayısıyla, pazartesi günü faşistler yalnız kalacaklar.
Baskın basanın mıdır, güvenlik kordonlarını ve hapishane duvarlarını aşıp mahkeme salonuna kadar girebildiler mi, sanıkları alıp kaçırabildiler mi, bunları da pazartesi akşamı televizyonda seyreder, salı sabahı gazetelerden okursunuz.
İngilizce bilenleriniz de hafta içinde The Times'dan ilanları izler. Bakalım hain iktidar arslan faşistleri nasıl ezmiş?
Erdoğan'a "Hitler gibi bir adam" diyorlardı ya, bu sefer nasıl açıklayacaklarını, hangi kulpu takacaklarını vallahi ben de merak ederim.
Bu sefer de "Stalin gibi" derler, altına imza atacak Troçkist avanak nasıl olsa bulunur.
Önümüzdeki pazartesi günü "Silivri baskınına" katılmayacaklarmış...
Çünkü başlattıkları ayaklanmanın çarpıtıldığını ve "kullanıldıklarını" görmüşler.
Faşistler tarafından kullanılmak kötü, stadyum açılışında başbakan yuhalatmak benzeri "holding kullanımları" daha zararsız belki de...
Taksim'e karı kız bulmak ve çadırda iş bitirmek üzere giden çocuklar zaten daha ilk günlerde uyanmışlardı.
Büyüklerinden hep duydukları ama ne menem bir şey olduğunu bilemedikleri ve çok da merak ettikleri "polisle çatışma" keyfine giden çocuklar da uyanıp tüydüler.
Uyanmayanı da anası babası gelip aldı, doğruca eve götürdü. "Film seyretmeye gidenler" de hemen toz oldular.
Geriye "gezi ruhu" dedikleri bir şeyin kuramcıları kalmıştı. "Tadında bırakmayı" bilemedikleri için iş çığırından çıkmıştı. Şimdi onlar da baktılar ki bu işin sonu yok.
Faşistlerin "Ergenekon direnişinin kahramanlarıyla Taksim direnişinin kahramanları kucaklaşıyor, Silivri'de buluşuyor" gibi enayi tezgâhlarına gelirlerse gene sopayı yedikleriyle kalacaklar.
Ermeniler de uyandılar, gülmekle yetiniyorlarmış. "Antikapitalist Müslümanlar" da lahavle çekmişler.
Birtakım Taksim ihvanı, faşistlerin "ırkçı ve Kürt düşmanı" olduklarını nihayet anlamış...
Selahattin Demirtaş bile "bu hareketi askeri darbeye kadar götürebilir miyiz diyenlerle aramıza mesafe koyduk" diyebilmiş nihayet...
Barış sürecinde ayak sürüyenler, bu hükümet giderse başlarına neler geleceğini de biliyorlar.
O zaman ne halt etmeye Taksim'i birbirine katıyorlar?
Sırrı Süreyya belediye başkanlığına aday olsun için.
Ya da hükümetin eli zayıflasın da PKK çekilmeyi biraz daha ağırdan alabilsin diye...
Tabii, Taksim patırtısına bir "halk hareketi" derken yanılıyorlar, bu bir küçük burjuva hareketi, ama kasaba politikacısından da derin bir sosyoloji bilgisi bekleyemezsin.
Hükümet korkmasın, "entellerle namussuzlar ittifakı" çabuk çözüldü.
Eşcinseller ve futbol hastası lumpenler de ortalıkta hiç görünmüyorlar, maçlar başladı.
Marksistler arasında bile "bu eylem aynı zamanda Kemalist düşüncenin yaşam tarzımızı belirlemesine itirazdı" diyebilmeyi sonunda becerenler var! Sonunda!
Dolayısıyla, pazartesi günü faşistler yalnız kalacaklar.
Baskın basanın mıdır, güvenlik kordonlarını ve hapishane duvarlarını aşıp mahkeme salonuna kadar girebildiler mi, sanıkları alıp kaçırabildiler mi, bunları da pazartesi akşamı televizyonda seyreder, salı sabahı gazetelerden okursunuz.
İngilizce bilenleriniz de hafta içinde The Times'dan ilanları izler. Bakalım hain iktidar arslan faşistleri nasıl ezmiş?
Erdoğan'a "Hitler gibi bir adam" diyorlardı ya, bu sefer nasıl açıklayacaklarını, hangi kulpu takacaklarını vallahi ben de merak ederim.
Bu sefer de "Stalin gibi" derler, altına imza atacak Troçkist avanak nasıl olsa bulunur.