Şamil Tayyar: Gezi 5. darbe provası
Gezi Parkı'yla başlayan eylemlerin 5. darbe provası olduğunu hedefte ise 2014'teki Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nin bulunduğunu söyleyen ve bu iddiasına kaynaklık edecek bir kitap da yazan AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar A Haber’de Şirin Sever’in sunduğu Jurnal’e konuk oldu.
Şamil Tayyar "Sayın Başbakan cumhurbaşkanı adayı değilim diyene kadar provokatif eylemler olabilir" derken olayların istihbaratının önceden alındığını hatta elinde sokak sokak hangi doktorun nerede görev yapacağı ve telefonlarının da bulunduğu bir liste olduğunu da dile getirdi. "Bu tür operasyonlar devletin içinden derin destek olmasa başarılı olamaz" diye Şamil Tayyar, İstanbul Valisi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın yeterli çabayı göstermediğini ifade etti.
GEZİ PARKI EYLEMLERİNİN ARKA PLANINDA CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ VAR
Bugün yaşananlarla sizin kitabınıza verdiğiniz isim 5. dalgayla ilgili mi, alaka kurabilir miyiz?
Büyük oyunun parçası diye düşünüyorum. Bu hadiselerin asla tesadüfî olmadığı kararındayım. Türkiye çok kritik bir eşikte. Türkiye hem içeride hem dışarıda yeni bir vizyonla yoluna devam ediyor. 2010'da ilk kez bir parti ileriye dönük ekonomik hedeflerini açıkladı. İhracat gelirinden, kişi başına düşen gelire, dünyanın en büyük ilk on ekonomisine girme hedefi gibi. Bu şu demek, ben dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisine gireceğim diyorsanız, sert bir rekabete varım diyorsunuz. Ben bölge ve dünyada önemli bir aktör olacağım, yeni enerji kaynaklarını paylaşacaksınız, bölgede bana rağmen beni yok sayarak yapamazsınız demek. AK Parti yeni bir coğrafya tasavvuru ve yeni dünya vizyonu ortaya koymuştur. 10 yıldır da derin yapılarlar sürdürülen mücadele var. Bu vizyondan rahatsız olup, sandıkla deviremeyeceğini görenler yakın tarihteki mahalli seçimlerden ve genel seçimlerden umut kesmiş durumdalar. Bu nedenle bir senaryonun sahnelenmesi gerekiyor. En uygun zemin olarak cumhurbaşkanlığı seçimi görünüyor. Devlet içinde mevzi kaybeden odaklarla Türkiye üzerinde hesabı olanlar burada hedeflerde örtüşüyor. Oynanmak istenen oyunda mahalli seçimlerde AK Parti'nin düşük oyla çıkması, cumhurbaşkanlığı seçimine koz kazandırmayı amaçlıyor ve Sayın Başbakan'ı cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçirmeye çalışılıyorlar. Bu da sadece yerel seçim sonucu ile olamayacağı için provokatif eylemlerle kaos yaratarak, başbakanın da adaylıktan vazgeçmesi planlanıyor. Sayın Başbakan'ın cumhurbaşkanı seçilmesi demek, ilk kez halkın cumhurbaşkanlığı seçimine doğrudan müdahalede bulunması vesayet rejimine en ciddi darbedir. Bu nedenle sürecin akamete uğratılması gerekiyor. Ben kitabımda Mart ayında bu kısmı kaleme almıştım. Diyorum ki Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar Reyhanlı'daki gibi kitlesel ölümlerin meydana geleceği eylemler. Başbakan'a muhalif liderlerine, önemli şahsiyetlere suikast planları devreye sokulabilir diye yazdık.
SAYIN BAŞBAKAN CUMHURBAŞKANI ADAYI DEĞİLİM DİYENE KADAR PROVOKATİF EYLEMLER OLABİLİR
- Dediniz ki Mart sonunda bu bölümü kaleme almaya başladım dediniz, Gezi Parkı olayları olmasa başka bir şey mi olurdu diyorsunuz?
Kesinlikle, aynen. Gezi Parkı'nda olmasa da Türkiye'nin herhangi bir bölgesinde bu tür eylemler örgütlenebilir, içeride dışarıda kampanyaya dönüştürülebilirdi.
- Ak Parti'nin oylarının düşmesi gibi bir durum ortaya çıkartılmaya çalışılıyor diyorsunuz, AK Parti'nin oyları bu eylemlerle düşebilir mi, ne diyorsunuz?
Türk siyasetindeki gündeme hakim olan herkes bilir ki böyle bir sürecin sonunda Ak Parti'nin oylarının düşmesi mümkün gözükmüyor. Geçmiş dönemde bazı siyasi partilere ve liderlerine benzer yöntemler uyguladıkları bu senaryolar sonuç verdi. Onların hesaba katamadıkları aktör Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Şimdi burada milleten aldığı yetkiyi sonuna kadar etkili kullanmaya çalışan bir lider var. 27 Nisan Muhtırası verildi, CHP dedi ki, muhtıraya bağlı olarak Ak Parti'nin oyları arttı. Ancak 27 Nisan muhtırası değil 28 Nisan sabahı hükümetin duruşunun bu oyların artışına neden olduğunu söyleyebiliriz. Geçmişte siyasetçiler müdahalelere direnemedi o yüzden millet desteğini çekti. Şimdi zannediyorum ki bu provokatif eylemler üzerinden Sayın Başbakan'ın direncinin kırılabileceği varsayıldı, birkaç günlük gelişme onlar için de hayal kırıklığı oldu. Bu bizi rehavete kaptırmasın, yarın Gezi Parkı'na ilişkin süreç olumlu sonuçlandırılsa bile Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı adayı değilim diyene kadar Türkiye'de provokatif eylemlere ucu açık bir sürece gebeyiz. Aksi halde CNN Int'den Reuters'a kadar uluslararası kuruluşların Taksim'e gösterdiği ilgiyi başka türlü açıklamak mümkün değil
ELİME ULAŞAN MAİLDE SOKAK SOKAK KİMİN GÖREV YAPACAĞI CEP TELEFONLARIYLA VAR
- Üç ay önce bu olayların istihbaratı alındı dendi, dış mihraklardan bahsedildi, bunlara bakılınca sabah 5'te Gezi Parkı'na biber gazı atılmasıyla başlayan olaylara bir eylem başladı. Bütün bunlar neden yapıldı, madem istihbarat vardı o avukatlar neden arbede içinde neden yerlerde sürüklenerek adliyeden çıkarıldı? Bunu anlamakta insanlar güçlük çekiyor.
Çok zor değil, Gezi Parkı'nda gerçekten çevrecilik duyarlılığında yurtsever vatandaşlar var. onların arasında provokatörler var. Devlet içinde bu provokasyonu kanırtan odaklar yok mu var. Bu tür operasyonlar devletin içinden kaynak olmadan yapılamaz. Ben de çok önemli bir mail var, o mailde, henüz bu olaylar başlamadan sokak sokak hangi doktorun nerede görev yapacağı, hangi hemşirenin nerede görev yapacağı, olayların belli aşamaya geldiğinde hangi tedbirlerin alınacağı isim isim cep telefonlarına kadar var. Geçmişte 1 Mayıs olaylarının yaşandığı zamanlarda arbede oluyor, biber gazı oluyor.
BU TÜR OPERASYONLAR DEVLETİN İÇİNDEN DERİN DESTEK OLMASA BAŞARILI OLAMAZ
Daha önce de değişik eylemlerde oldu. Zannediyorum ki, bu işler yatıştıktan sonra eylemlerin bu noktaya gelmesine katkı sunan, devlet içindeki istihbarat ve operasyon güçlerine karşı ciddi bir araştırma yapılacak. Bu destek olmadan bu mümkün değil. İzmir'de eli sopalı polislerin varlığı, kız çocuklarına emniyet görevlilerin saldırısı, kız çocuklarının gözüne biber gazı sıkılması, bunlar siyasi otoritenin talimatı olarak izah edilemez. Kimse o polislere biber gazını göze sıkın diye talimat vermiş olamaz. Talimat şöyle olabilir, tedbir alın demek ayrı, o kız çocuklarının gözüne biber gazını sokarak sıkmak başka bir şey.
- Sabah 5'te Gezi Parkı'na saldırı emrini veren mi bu işin içinde diyorsunuz
Siz saldırı diyerek hüküm kuruyorsunuz. Bir saldırı değil. Olayları önleyin demek biber gazını aşırı kullanmak ayrı bir şey. Bir polis memuru alıyor biber gazını eylemcinin gözüne sıkıyor, bir emir mi verildi al gözüne sık diye.
- Olumsuz görüntülerin bireysel olduğunu mu söylüyorsunuz
Öfkeyle hareket eden polis memuru kadar kasıtlı hareket edenler var. Devletin elinde önemli bilgiler olup, hadise bu hale geldiğine göre bu bilgilerin iyi analiz edilemediğini, kriz sürecinin iyi yönetilemediğini de söylemek lazım
EMNİYET İSTİHBARATIN VE MİT'İN SORGULANMASI GEREKİYOR
- Bundan sorumlu olan kim, bu analizi yapamayan kim?
Başlangıçta istihbarat örgütleri, hem emniyeti hem MİT'i bunun içinde sayabiliriz. Askeri istihbarat gelen bilgiler var mıydı, paylaştılar mı bilemiyorum. MİT ve Emniyet İstihbaratın iyice sorgulanması gerek. Ortalık yatıştıktan sonra zannediyorum bunun değerlendirmesi yapılacaktır.
İSTANBUL VALİSİ VE İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI YETERLİ ÇABAYI GÖSTERMEDİ
- Taksim'deki eylemlere katkıda bulunan destek veren insanlarla iki hafta sonra buluşulması geç alınmış bir karar mıdır?
Daha önce yapılabilirdi, kesinlikle. Ben burada bizim İstanbul Valimizin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın yeterli çabayı gösteremediğini ve bunun iktidar partisine ağır bir şekilde döndüğünü düşünüyorum. Siz de devlet aklıyla hareket edip provokatörlerin istismar alanını ortadan kaldırmanız gerekirdi. Onları dar bir alana izole edebilirdiniz. Burada iyi bir sınav verilmedi. Zannediyorum Salı sabahı başlamıştı, Büyükşehir Belediye Başkanı ve Vali Cuma'ya kadar ortalıkta görünmedi. Aradaki o günlerde neden yetkililer burada ne olduğunu niye izah etmedi. Bu araçlar sökülecek mi, AVM mi olacak, kamuoyunu bilgilendirmede daha ciddi çaba harcanabilirdi. İşler çığırından çıktıktan sonra, sanki Suriye gibi üçüncü dünya ülkesi gibi gösteren yayınlar dikkate alınarak gelinen noktada izlenen yöntemin farklı olması gerekiyordu. O ortamda ağaçlar artık konuşulamaz hale gelmişti ortalık toz duman olduktan sonra. Bugün Sayın Başbakanımızın bazı vatandaşlarımızla konuşuyor olması bir sebebi de budur. Keşke başlangıçta yerel yöneticiler daha doğru tavır ortaya koysalardı, keşke merkezi otorite devreye girmeden sorun çözülebilseydi. Diğer taraftan yürütülen süreç siyasi iktidara karşı darbe girişimidir. Bu girişim bertaraf edilmeden alınacak tedbirler başka anlamlara çekilebilir. Sayın Arınç'ın özür dileyen ifadeleri dalga konusu olmuştu sosyal medyada. Belli ki mesele bununla sınırlı kalmayacak büyük operasyona dönüşecekti. İşçi Partisi Genel Başkanı parlamento ve hükümetin görevinin dolduğunu, CHP ve MHP ile bir milli hükümet kurmak gerektiğini ifade etti. Eylemcilerin sadece yüzde 3'ü meselenin ağaçla ifade ettiler. Bütün bu bilgiler ortadayken bu direncin kırılması ve topluma moral ve güven aşılanması gerekiyordu.
HAFTABAŞINDA ÖNEMLİ GELİŞMELER OLABİLİR
Başbakanımızın Adana, Ankara Mersin'de sevgiyle karşılanması, Ankara ve İstanbul'daki mitinglerin organize edilmesinin tek amacı topluma moral vermek. Sokakları terörize edenlerin psikolojik üstünlüğü kırıldıktan sonra çevreci kardeşlerimizin talepleri makul zeminde değerlendirilecek ve diyalog sonucu kamuoyunu tatmin edecek adımlar atılacaktır. Hafta sonu mitingler sonrası hafta başında önemli gelişmeler olabilir
- Nasıl gelişmeler olabilir?
Başbakanın heyetle görüşmesini olumlu bulan tepki gösteren de var. 500 kişi de alsanız, bunlar bizi temsil etmiyor diyenler çıkacaktır ama bir yerden başlamak gerekiyordu. Vatandaşlar taleplerini dile getirecekler, sonunda bir orta yolun bulunacağını düşünüyorum. AKM'nin yıkılma riski yüksek gibi görünüyor çünkü bilirkişi raporlarının buranın depreme dayanıklı olmadığını gösteriyor. Yıkıldıktan sonra ne olur, tümden yeşil alan mı olur, opera binası mı olur, çevredeki alanlar yeni projeye eklenebilir, yeşil alan miktarı arttırılabilir. Bunların tümü görüşme sonucu kararlaştırılır. Topçu Kışlası ile ilgili referandum gündeme gelebilir.
- AK Parti milletvekili olarak burada özeleştiri de yaptınız , Başbakan Erdoğan'a yapılan bir diktatör eleştirisi vardı, siz bununla ilgili diktatör olsa Taksim Dersim olurdu demiştiniz, yine olsa yine söyler misiniz, o sözlerle ilgili bir özeleştiriniz var mı?
DARBECİ GENAREL CUMHURBAŞKANI İKEN BİLE ÖZAL'A DİKTATÖR DEDİLER
Bunun niye eleştirildiğini anlamadım, öfke anında söylediğim bir cümle olsa, tüm Türkiye'den özür dilerdim. Sayın Başbakan'a yönelik bir diktatör algısı oluşturulmak isteniyor. Eğer siz Başbakan'dan memnun değilseniz, onun yaklaşımını totaliter buluyorsanız, bunu sandıkla değiştirebilirsiniz. Totaliter rejimlerde halk iradesiyle bu değişimi yapamazsınız. Türkiye'nin demokrasi tecrübesine baktığımızda darbecilerin siyasi iktidarları devirirken hep aynı tezi kullandıklarını görüyoruz. Merhum Menderes için Diktatör Menderes manşetinin atıldığını, Turgut Özal'a Hürriyet Diktatör Özal yazdı, Kenan Evren o sırada Cumhurbaşkanı idi, Milli Güvenlik Konseyi devam ediyordu, o dönem Özal protokolde 7. sıradaydı. Darbeci generaller iş başında iken bile Özal'a diktatör dediler
TWITTER MESAJIMI KATLİAM ÇAĞRISI OLARAK OKUMAK İÇİN AKIL TUTULMASI YAŞAMAK GEREK
- Sizin benzetmenizde toplu bir katliama gönderme var
Türkiye eğer diktatörlükle yönetilseydi, Taksim'de o eylem yapılamazdı, orada katliam olurdu, rahat olun, bağırın çağırın. Türkiye 37- 38 şartlarında olsa siz o eylemi yapamazdınız demek istedim bu. Onun ötesinde bir yorum yok. Eğer şu sonucu çıkartırsanız, bakın canımızı sıkmayın katliam yaparız dediğim söyleniyorsa o cümleden bu sonucu çıkartmak için insanların akıl tutulması yaşaması gerekir.
GEZİ PARKI EYLEMLERİNİN ARKA PLANINDA CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ VAR
Bugün yaşananlarla sizin kitabınıza verdiğiniz isim 5. dalgayla ilgili mi, alaka kurabilir miyiz?
Büyük oyunun parçası diye düşünüyorum. Bu hadiselerin asla tesadüfî olmadığı kararındayım. Türkiye çok kritik bir eşikte. Türkiye hem içeride hem dışarıda yeni bir vizyonla yoluna devam ediyor. 2010'da ilk kez bir parti ileriye dönük ekonomik hedeflerini açıkladı. İhracat gelirinden, kişi başına düşen gelire, dünyanın en büyük ilk on ekonomisine girme hedefi gibi. Bu şu demek, ben dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisine gireceğim diyorsanız, sert bir rekabete varım diyorsunuz. Ben bölge ve dünyada önemli bir aktör olacağım, yeni enerji kaynaklarını paylaşacaksınız, bölgede bana rağmen beni yok sayarak yapamazsınız demek. AK Parti yeni bir coğrafya tasavvuru ve yeni dünya vizyonu ortaya koymuştur. 10 yıldır da derin yapılarlar sürdürülen mücadele var. Bu vizyondan rahatsız olup, sandıkla deviremeyeceğini görenler yakın tarihteki mahalli seçimlerden ve genel seçimlerden umut kesmiş durumdalar. Bu nedenle bir senaryonun sahnelenmesi gerekiyor. En uygun zemin olarak cumhurbaşkanlığı seçimi görünüyor. Devlet içinde mevzi kaybeden odaklarla Türkiye üzerinde hesabı olanlar burada hedeflerde örtüşüyor. Oynanmak istenen oyunda mahalli seçimlerde AK Parti'nin düşük oyla çıkması, cumhurbaşkanlığı seçimine koz kazandırmayı amaçlıyor ve Sayın Başbakan'ı cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçirmeye çalışılıyorlar. Bu da sadece yerel seçim sonucu ile olamayacağı için provokatif eylemlerle kaos yaratarak, başbakanın da adaylıktan vazgeçmesi planlanıyor. Sayın Başbakan'ın cumhurbaşkanı seçilmesi demek, ilk kez halkın cumhurbaşkanlığı seçimine doğrudan müdahalede bulunması vesayet rejimine en ciddi darbedir. Bu nedenle sürecin akamete uğratılması gerekiyor. Ben kitabımda Mart ayında bu kısmı kaleme almıştım. Diyorum ki Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar Reyhanlı'daki gibi kitlesel ölümlerin meydana geleceği eylemler. Başbakan'a muhalif liderlerine, önemli şahsiyetlere suikast planları devreye sokulabilir diye yazdık.
SAYIN BAŞBAKAN CUMHURBAŞKANI ADAYI DEĞİLİM DİYENE KADAR PROVOKATİF EYLEMLER OLABİLİR
- Dediniz ki Mart sonunda bu bölümü kaleme almaya başladım dediniz, Gezi Parkı olayları olmasa başka bir şey mi olurdu diyorsunuz?
Kesinlikle, aynen. Gezi Parkı'nda olmasa da Türkiye'nin herhangi bir bölgesinde bu tür eylemler örgütlenebilir, içeride dışarıda kampanyaya dönüştürülebilirdi.
- Ak Parti'nin oylarının düşmesi gibi bir durum ortaya çıkartılmaya çalışılıyor diyorsunuz, AK Parti'nin oyları bu eylemlerle düşebilir mi, ne diyorsunuz?
Türk siyasetindeki gündeme hakim olan herkes bilir ki böyle bir sürecin sonunda Ak Parti'nin oylarının düşmesi mümkün gözükmüyor. Geçmiş dönemde bazı siyasi partilere ve liderlerine benzer yöntemler uyguladıkları bu senaryolar sonuç verdi. Onların hesaba katamadıkları aktör Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Şimdi burada milleten aldığı yetkiyi sonuna kadar etkili kullanmaya çalışan bir lider var. 27 Nisan Muhtırası verildi, CHP dedi ki, muhtıraya bağlı olarak Ak Parti'nin oyları arttı. Ancak 27 Nisan muhtırası değil 28 Nisan sabahı hükümetin duruşunun bu oyların artışına neden olduğunu söyleyebiliriz. Geçmişte siyasetçiler müdahalelere direnemedi o yüzden millet desteğini çekti. Şimdi zannediyorum ki bu provokatif eylemler üzerinden Sayın Başbakan'ın direncinin kırılabileceği varsayıldı, birkaç günlük gelişme onlar için de hayal kırıklığı oldu. Bu bizi rehavete kaptırmasın, yarın Gezi Parkı'na ilişkin süreç olumlu sonuçlandırılsa bile Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı adayı değilim diyene kadar Türkiye'de provokatif eylemlere ucu açık bir sürece gebeyiz. Aksi halde CNN Int'den Reuters'a kadar uluslararası kuruluşların Taksim'e gösterdiği ilgiyi başka türlü açıklamak mümkün değil
ELİME ULAŞAN MAİLDE SOKAK SOKAK KİMİN GÖREV YAPACAĞI CEP TELEFONLARIYLA VAR
- Üç ay önce bu olayların istihbaratı alındı dendi, dış mihraklardan bahsedildi, bunlara bakılınca sabah 5'te Gezi Parkı'na biber gazı atılmasıyla başlayan olaylara bir eylem başladı. Bütün bunlar neden yapıldı, madem istihbarat vardı o avukatlar neden arbede içinde neden yerlerde sürüklenerek adliyeden çıkarıldı? Bunu anlamakta insanlar güçlük çekiyor.
Çok zor değil, Gezi Parkı'nda gerçekten çevrecilik duyarlılığında yurtsever vatandaşlar var. onların arasında provokatörler var. Devlet içinde bu provokasyonu kanırtan odaklar yok mu var. Bu tür operasyonlar devletin içinden kaynak olmadan yapılamaz. Ben de çok önemli bir mail var, o mailde, henüz bu olaylar başlamadan sokak sokak hangi doktorun nerede görev yapacağı, hangi hemşirenin nerede görev yapacağı, olayların belli aşamaya geldiğinde hangi tedbirlerin alınacağı isim isim cep telefonlarına kadar var. Geçmişte 1 Mayıs olaylarının yaşandığı zamanlarda arbede oluyor, biber gazı oluyor.
BU TÜR OPERASYONLAR DEVLETİN İÇİNDEN DERİN DESTEK OLMASA BAŞARILI OLAMAZ
Daha önce de değişik eylemlerde oldu. Zannediyorum ki, bu işler yatıştıktan sonra eylemlerin bu noktaya gelmesine katkı sunan, devlet içindeki istihbarat ve operasyon güçlerine karşı ciddi bir araştırma yapılacak. Bu destek olmadan bu mümkün değil. İzmir'de eli sopalı polislerin varlığı, kız çocuklarına emniyet görevlilerin saldırısı, kız çocuklarının gözüne biber gazı sıkılması, bunlar siyasi otoritenin talimatı olarak izah edilemez. Kimse o polislere biber gazını göze sıkın diye talimat vermiş olamaz. Talimat şöyle olabilir, tedbir alın demek ayrı, o kız çocuklarının gözüne biber gazını sokarak sıkmak başka bir şey.
- Sabah 5'te Gezi Parkı'na saldırı emrini veren mi bu işin içinde diyorsunuz
Siz saldırı diyerek hüküm kuruyorsunuz. Bir saldırı değil. Olayları önleyin demek biber gazını aşırı kullanmak ayrı bir şey. Bir polis memuru alıyor biber gazını eylemcinin gözüne sıkıyor, bir emir mi verildi al gözüne sık diye.
- Olumsuz görüntülerin bireysel olduğunu mu söylüyorsunuz
Öfkeyle hareket eden polis memuru kadar kasıtlı hareket edenler var. Devletin elinde önemli bilgiler olup, hadise bu hale geldiğine göre bu bilgilerin iyi analiz edilemediğini, kriz sürecinin iyi yönetilemediğini de söylemek lazım
EMNİYET İSTİHBARATIN VE MİT'İN SORGULANMASI GEREKİYOR
- Bundan sorumlu olan kim, bu analizi yapamayan kim?
Başlangıçta istihbarat örgütleri, hem emniyeti hem MİT'i bunun içinde sayabiliriz. Askeri istihbarat gelen bilgiler var mıydı, paylaştılar mı bilemiyorum. MİT ve Emniyet İstihbaratın iyice sorgulanması gerek. Ortalık yatıştıktan sonra zannediyorum bunun değerlendirmesi yapılacaktır.
İSTANBUL VALİSİ VE İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI YETERLİ ÇABAYI GÖSTERMEDİ
- Taksim'deki eylemlere katkıda bulunan destek veren insanlarla iki hafta sonra buluşulması geç alınmış bir karar mıdır?
Daha önce yapılabilirdi, kesinlikle. Ben burada bizim İstanbul Valimizin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın yeterli çabayı gösteremediğini ve bunun iktidar partisine ağır bir şekilde döndüğünü düşünüyorum. Siz de devlet aklıyla hareket edip provokatörlerin istismar alanını ortadan kaldırmanız gerekirdi. Onları dar bir alana izole edebilirdiniz. Burada iyi bir sınav verilmedi. Zannediyorum Salı sabahı başlamıştı, Büyükşehir Belediye Başkanı ve Vali Cuma'ya kadar ortalıkta görünmedi. Aradaki o günlerde neden yetkililer burada ne olduğunu niye izah etmedi. Bu araçlar sökülecek mi, AVM mi olacak, kamuoyunu bilgilendirmede daha ciddi çaba harcanabilirdi. İşler çığırından çıktıktan sonra, sanki Suriye gibi üçüncü dünya ülkesi gibi gösteren yayınlar dikkate alınarak gelinen noktada izlenen yöntemin farklı olması gerekiyordu. O ortamda ağaçlar artık konuşulamaz hale gelmişti ortalık toz duman olduktan sonra. Bugün Sayın Başbakanımızın bazı vatandaşlarımızla konuşuyor olması bir sebebi de budur. Keşke başlangıçta yerel yöneticiler daha doğru tavır ortaya koysalardı, keşke merkezi otorite devreye girmeden sorun çözülebilseydi. Diğer taraftan yürütülen süreç siyasi iktidara karşı darbe girişimidir. Bu girişim bertaraf edilmeden alınacak tedbirler başka anlamlara çekilebilir. Sayın Arınç'ın özür dileyen ifadeleri dalga konusu olmuştu sosyal medyada. Belli ki mesele bununla sınırlı kalmayacak büyük operasyona dönüşecekti. İşçi Partisi Genel Başkanı parlamento ve hükümetin görevinin dolduğunu, CHP ve MHP ile bir milli hükümet kurmak gerektiğini ifade etti. Eylemcilerin sadece yüzde 3'ü meselenin ağaçla ifade ettiler. Bütün bu bilgiler ortadayken bu direncin kırılması ve topluma moral ve güven aşılanması gerekiyordu.
HAFTABAŞINDA ÖNEMLİ GELİŞMELER OLABİLİR
Başbakanımızın Adana, Ankara Mersin'de sevgiyle karşılanması, Ankara ve İstanbul'daki mitinglerin organize edilmesinin tek amacı topluma moral vermek. Sokakları terörize edenlerin psikolojik üstünlüğü kırıldıktan sonra çevreci kardeşlerimizin talepleri makul zeminde değerlendirilecek ve diyalog sonucu kamuoyunu tatmin edecek adımlar atılacaktır. Hafta sonu mitingler sonrası hafta başında önemli gelişmeler olabilir
- Nasıl gelişmeler olabilir?
Başbakanın heyetle görüşmesini olumlu bulan tepki gösteren de var. 500 kişi de alsanız, bunlar bizi temsil etmiyor diyenler çıkacaktır ama bir yerden başlamak gerekiyordu. Vatandaşlar taleplerini dile getirecekler, sonunda bir orta yolun bulunacağını düşünüyorum. AKM'nin yıkılma riski yüksek gibi görünüyor çünkü bilirkişi raporlarının buranın depreme dayanıklı olmadığını gösteriyor. Yıkıldıktan sonra ne olur, tümden yeşil alan mı olur, opera binası mı olur, çevredeki alanlar yeni projeye eklenebilir, yeşil alan miktarı arttırılabilir. Bunların tümü görüşme sonucu kararlaştırılır. Topçu Kışlası ile ilgili referandum gündeme gelebilir.
- AK Parti milletvekili olarak burada özeleştiri de yaptınız , Başbakan Erdoğan'a yapılan bir diktatör eleştirisi vardı, siz bununla ilgili diktatör olsa Taksim Dersim olurdu demiştiniz, yine olsa yine söyler misiniz, o sözlerle ilgili bir özeleştiriniz var mı?
DARBECİ GENAREL CUMHURBAŞKANI İKEN BİLE ÖZAL'A DİKTATÖR DEDİLER
Bunun niye eleştirildiğini anlamadım, öfke anında söylediğim bir cümle olsa, tüm Türkiye'den özür dilerdim. Sayın Başbakan'a yönelik bir diktatör algısı oluşturulmak isteniyor. Eğer siz Başbakan'dan memnun değilseniz, onun yaklaşımını totaliter buluyorsanız, bunu sandıkla değiştirebilirsiniz. Totaliter rejimlerde halk iradesiyle bu değişimi yapamazsınız. Türkiye'nin demokrasi tecrübesine baktığımızda darbecilerin siyasi iktidarları devirirken hep aynı tezi kullandıklarını görüyoruz. Merhum Menderes için Diktatör Menderes manşetinin atıldığını, Turgut Özal'a Hürriyet Diktatör Özal yazdı, Kenan Evren o sırada Cumhurbaşkanı idi, Milli Güvenlik Konseyi devam ediyordu, o dönem Özal protokolde 7. sıradaydı. Darbeci generaller iş başında iken bile Özal'a diktatör dediler
TWITTER MESAJIMI KATLİAM ÇAĞRISI OLARAK OKUMAK İÇİN AKIL TUTULMASI YAŞAMAK GEREK
- Sizin benzetmenizde toplu bir katliama gönderme var
Türkiye eğer diktatörlükle yönetilseydi, Taksim'de o eylem yapılamazdı, orada katliam olurdu, rahat olun, bağırın çağırın. Türkiye 37- 38 şartlarında olsa siz o eylemi yapamazdınız demek istedim bu. Onun ötesinde bir yorum yok. Eğer şu sonucu çıkartırsanız, bakın canımızı sıkmayın katliam yaparız dediğim söyleniyorsa o cümleden bu sonucu çıkartmak için insanların akıl tutulması yaşaması gerekir.