Ahmet Davutoğlu: Ateşkes için girişimdeyiz
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı.
ahaber.com.tr/ Suriye'de Kurban Bayramı'nda bir ateşkes sağlanması için çalışmaların sürdüğünü belirten Davutoğlu, yaklaşık 2 aydır Suriye'de tutuklu bulunan 2 gazeteci için de her türlü girişimin yapıldığını söyledi. Suriye konusunda iyi bir strateji izlendiğini de belirten Davutoğlu, süreç boyunca diplomasinin hiçbir koşulda durdurulmadığına da dikkat çekti.
"SURİYE KONUSUNDA İYİ BİR STRATEJİ İZLEDİK"
Son 18 aylık diplomasimizi takip edenler şunu çok iyi görürler: caydırıcılık ile diplomasi arasında öyle bir denge tutturmaya, ikisi arasındaki bu dengeyi sürdürürken de zamanlamaya çok ciddi özen göstermeye gayret ettik. Şimdi ana muhalefet partisi liderinden ya da birçok yerden, sanki Türkiye savaşı teşvik eder ya da çatışmanın tarafıymış gibi son derece sorumsuz açıklamalar geliyor. Bizim dışımızda, bir komşu ülke içinde gelişmiş bir sosyal hareketlilik, arkasından bir iç gerilim, bu gerilimi üst düzey bir tırmanmaya götüren rejimin kendi halkına yönelik uyguladığı orantısız güç ve zulüm var. Böyle bir konjonktürde tabi ki Türkiye'nin bir tavır alması, bir tutum belirlemesi ve bu tutumunu belli ilkeler çerçevesine oturtması önem taşır. Ama dikkat ediniz, bu dönemde bir kısmı kamuoyu tarafından bilinen, bir kısmı bilinmeyen çok ciddi türbülanslar yaşanan aylar, günler saatler geçti. Hiçbir zaman soğukkanlılığımızı kaybetmedik.
"EN MAKUL STRATEJİ ORTAYA KONMUŞTUR"
Hiç bir zaman olayların bizi bir yere sürüklemesine izin vermedik. Türkiye'nin kendi stratejisi var. Bu stratejisini hissiyatlara da bırakmaz, dış faktörlere de bırakmaz. Bu stratejimizin esası Suriye halkının iradesinin yansıyacağı bir yeni dönemin Suriye'de başlamasıdır. Bu da müdahil olmak anlamında değil. Biz komşu ülke olarak biz oradaki gelişmelerden etkileniyorsak, bunu etkilenmeyi minimuma indirmek ve olumlu yönde bir seyre oturtmak ve komşu halkın kaderiyle ilgilenmek bizim için bir görev. Ancak, uçağımız düşürüldüğünde de, Akçakale olayı yaşandığında da tüm alternatifler, tüm muhtemel senaryolar göz önüne alınarak, şu ya da bu çevrenin bizi herhangi bir şekilde etkilemesine izin vermeden, bir bilgi kirlenmesine de yol açacak fevri tutumlardan kaçınarak, aklın mantığın aynı zamanda da kardeş olmanın bu bölgenin kaderiyle ilgilenmenin getirdiği bilincin şuurun tesiri altında davrandık. Bu anlamda ele alındığında herhalde 18 ay yakın bir komşusunda düşük yoğunlukta bir iç savaşın sürdüğü şartlarda takip edilebilecek en makul strateji ve en rasyonel çalışma ortaya konulmuştur.
"TEKRARLANMAMASI İÇİN TEDBİR ALDIK"
Sınırdan içeriye, karşı tarafın düzenli ordusu, düzenli ordusu bakınız tesadüf değil, Türk sınırını ihlal ederek evlerinde oturan 5 masum vatandaşımızı şehit etmişse, böyle bir risk de sınırlarımızda söz konusuysa hem onlara, o suçun ölçeğinde cezalandırma yapılır, yaptık. Hem de benzer olayın bir daha cereyan etmemsi için gerekli olan her türlü caydırıcılık tedbiri alınır. Eğer o tedbiri almazsanız daha büyük çatışmaların önü açılır. Burada da eğer Akçakale olayında gerekli tedbirler alınmamış olsaydı, daha tansiyonu yüksek gerilimlerle karşı karşıya kalınabilirdi. Şu anda Akçakale o günlerin yaşandığı günlere yaşanan bir gerginlik Söz konusu değil.
"HER TÜRLÜ DİPLOMASİ YOLUNU DENEDİK"
Halkımızı tedirgin eden unsurlar var, karşı tarafta çatışma ortamı sürüyor. Ama burada önemli olan "hard power" ya da "soft power" denilen sert güç, yumuşak –ince güç tabirleri. Bir ülkenin pazusuyla zihnini kullanabilmesi o ülkenin akil bir ülke olduğunu gösterir. Sadece zihniyle, diplomasiyle, diliyle etkinlik kurduğunuzda karşı taraf eğer kötü niyetliyse ona caydırıcı gücünüzü göstermemişseniz etkinliğinizi kaybedebilirsiniz. Buna mukabil, Bir dönem olduğu gibi Türkiye sadece sert diliyle hatırlanır ve diplomasiyi etkin kullanamaz duruma düşerse de son derece olumsuz sonuçlar doğabilir. Dikkat ederseniz 18 ay içerisinde hiçbir zaman diplomasiyi durdurmadık. Hiçbir diplomatik çabayı esirgemedik. Dün Sayın Başbakanımız Azerbaycan dönüşü de söyledi, her türlü ikili üçlü çoklu küresel her türlü girişimde bulunduk.
"ATEŞKESİN İLANI DEĞİL SÜRDÜRÜLMESİ ÖNEMLİ"
Maalesef daha önceki örneklere bakınca, yaşadığımız birçok tecrübeden sonra Suriye yönetiminin ateşkese hazırız ifadesi bizim için bir anlam ifade etmiyor. Ne anlam ifade eder? Sayın Brahimi geldiğinde de bunu konuştuk, bir ateşkesi doğrudan alanda kontrol edecek, bu sefer sadece gözleyecek değil de, etkin bir şekilde o ateşkesi garanti altına alabilecek Bir BM gücü temin edebilir. Son görüşmeyi yaptığımızın ertesi günü Hama da ateşkes ilan ettiler ama Deyrizor'da saldırı yaptılar, rastgele saldırı yaptılar. Burada Ateşkesin sürdürülebilirliği önemli, ilanı değil. İlan edersiniz, ama sürdürülebilirliği konusunda uluslararası toplumun bazı tedbirler alması lazım. Bu tedbirleri Sayın Brahimi ile İstanbul'da cumartesi günü geldiğinde kendisiyle konuştuk.
"ATEŞKES İLE BİRLİKTE DEĞİŞİM SÜRECİ OLMALI"
Bir ateşkes olursa herkes uymalı. Ama bu ateşkes gerçek bir ateşkes olmalı, ikincisi de mutlaka siyasi süreci de beraberinde getirmeli. Yoksa ateşkes var olan statükoyu, bu kadar katliam yapmış bir rejimi meşrulaştıracak bir sükûnet dönemi olarak görünüyorsa bunu halkın kabul etmesi mümkün değil. Kofi Annan'ın planında aksayan taraf buydu. Biz kendisine o zaman da söyledik. Değişimi öngören bir geçiş süreciyle ateşkes birlikte yürümeli. Aksi takdirde, ne oradaki bu katliamı yapan askeri yetkililer durur, nasıl olsa hesap sorulmuyor, Birleşmiş Milletler karar çıkarmıyor. Bazı ülkeler öyle veya böyle Suriye rejiminin tutumları karşısında en azından sessiz kalıyorlar veya destek oluyorlar. Bu durumda, bu katliamı yapanlar için caydırıcı bir unsur kalmıyor. Dolayısıyla ateşkesin ilan edildiği gün diğer unsuların da devreye girmesi ve siyasi bir geçiş sürecinin de derhal başlaması lazım.
Siyasal geçiş süreci üç ay sonra beş ay sonra olsun, ama bu arada da ateşkes olsun demek, bu kadar zulüm yapmış rejimin bir şekilde tekrar meşrululaştırılması anlamına gelir. Bizim açımızdan ayrı bir konu ama Suriye halkı açısından bu kabul edilemez. Suriye halkı bunu demek ki bu ateşkes üzerinden kendi varlığını sürdürecek, bütün bu zulümlerden sonra sonucunu çıkarır.
"KURBAN BAYRAMI'NDA ATEŞKES UYGUN OLUR"
Kısa dönemde ateşkes konusunda, kurban bayramı ile ilgili Sayın Brahimi İstanbul'da yaptığımız görüşmede gündeme getirmişti, ben de prensip olarak çok doğru bir düşünce olduğu kanaatindeyim, kendisiyle de paylaşmıştım. Daha sonra sayın başbakanımız da İran cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmede de bu konu paylaşıldı. Biz prensipte kurban bayramında, hemen bir ateşkesin ilan edilmesinde fayda görüyoruz. İran destek ifade etti. Bu konuda diğer bölge ülkeleriyle de bazı görüşmelerimiz olacak. Bugün Mısır Dışişleri Bakanı ile bir görüşme yapmayı planlıyorum. Kurban Bayramı'nda Suriyeli kardeşlerimizin bir nefes almasını sağlayacak bir ateşkes uygun olur.
"CÜNEYT ÜNAL'LA İLİGLİ HER TÜRLÜ ÇABAYI GÖSTERİYORUZ"
Suriye rejiminin elinde bulunan gazeteci kardeşlimiz Cüneyt Ünal'la ilgili birçok kanalı biz harekete geçirdik. Ama bu harekete geçirilen kanalar, her gün zikredilerek kardeşlerimizin hayatı riske edilemez. Bunu da özellikle kamuoyunun bilgisi için söylüyorum. Çok gayret sarf ediyoruz. Dikkat edin bu tip konularda, izim geçmişte ve bu sene yaşadığımız tecrübelerde de ciddi başarılarımız var. Lübnan'dan iki vatandaşımızın getirilmesi, kamuoyu duymadı bile geçen ay Yemen de bir vatandaşımız kaçırıldı, onu da aldık kurtardık bu tür olaylar Afganistan'da birçok yerde devam ediyor.
"TÜRKİYE VATANDAŞINI UNUTMAZ"
Devlet hiç bir vatandaşı ihmal etmez. Ama her gün bu konuyu gündemde tuttuğunuzda yapabileceğiniz bazı girişimlerin veya yürütmekte olduğunuz bazı faaliyetlerin başarılı olma şansını azaltabilirsiniz. Sükûnetle her türlü çabayı gösteriyoruz.
"YÜRÜTÜLEN HER ÇALIŞMANIN KENDİ DOĞASI, MANTIĞI VAR"
Bu insani konularda yürütülen ciddi çalışmalar var. Gündemde tutulmasın da demiyorum, aksine Suriye rejimine dönük olarak yapılan her türlü baskının, çağrının bence tam zamanıdır. Bence bu konuda ne gazetecilerimiz, ne aile sessiz kalmamalıdırlar. Onu kastetmiyorum. Ama bizim sessiz kaldığımız düşünülsün istemem. Bu konuda ne kadar ciddi olduğumuzu o zor şartlardan kendilerini alıp çıkardığımız vatandaşlarımız bilir. Her yürütülen çalışmanın kendi doğası mantığı var.
"SURİYE KONUSUNDA İYİ BİR STRATEJİ İZLEDİK"
Son 18 aylık diplomasimizi takip edenler şunu çok iyi görürler: caydırıcılık ile diplomasi arasında öyle bir denge tutturmaya, ikisi arasındaki bu dengeyi sürdürürken de zamanlamaya çok ciddi özen göstermeye gayret ettik. Şimdi ana muhalefet partisi liderinden ya da birçok yerden, sanki Türkiye savaşı teşvik eder ya da çatışmanın tarafıymış gibi son derece sorumsuz açıklamalar geliyor. Bizim dışımızda, bir komşu ülke içinde gelişmiş bir sosyal hareketlilik, arkasından bir iç gerilim, bu gerilimi üst düzey bir tırmanmaya götüren rejimin kendi halkına yönelik uyguladığı orantısız güç ve zulüm var. Böyle bir konjonktürde tabi ki Türkiye'nin bir tavır alması, bir tutum belirlemesi ve bu tutumunu belli ilkeler çerçevesine oturtması önem taşır. Ama dikkat ediniz, bu dönemde bir kısmı kamuoyu tarafından bilinen, bir kısmı bilinmeyen çok ciddi türbülanslar yaşanan aylar, günler saatler geçti. Hiçbir zaman soğukkanlılığımızı kaybetmedik.
VİDEO İÇİN TIKLAYIN
"EN MAKUL STRATEJİ ORTAYA KONMUŞTUR"
Hiç bir zaman olayların bizi bir yere sürüklemesine izin vermedik. Türkiye'nin kendi stratejisi var. Bu stratejisini hissiyatlara da bırakmaz, dış faktörlere de bırakmaz. Bu stratejimizin esası Suriye halkının iradesinin yansıyacağı bir yeni dönemin Suriye'de başlamasıdır. Bu da müdahil olmak anlamında değil. Biz komşu ülke olarak biz oradaki gelişmelerden etkileniyorsak, bunu etkilenmeyi minimuma indirmek ve olumlu yönde bir seyre oturtmak ve komşu halkın kaderiyle ilgilenmek bizim için bir görev. Ancak, uçağımız düşürüldüğünde de, Akçakale olayı yaşandığında da tüm alternatifler, tüm muhtemel senaryolar göz önüne alınarak, şu ya da bu çevrenin bizi herhangi bir şekilde etkilemesine izin vermeden, bir bilgi kirlenmesine de yol açacak fevri tutumlardan kaçınarak, aklın mantığın aynı zamanda da kardeş olmanın bu bölgenin kaderiyle ilgilenmenin getirdiği bilincin şuurun tesiri altında davrandık. Bu anlamda ele alındığında herhalde 18 ay yakın bir komşusunda düşük yoğunlukta bir iç savaşın sürdüğü şartlarda takip edilebilecek en makul strateji ve en rasyonel çalışma ortaya konulmuştur.
"TEKRARLANMAMASI İÇİN TEDBİR ALDIK"
Sınırdan içeriye, karşı tarafın düzenli ordusu, düzenli ordusu bakınız tesadüf değil, Türk sınırını ihlal ederek evlerinde oturan 5 masum vatandaşımızı şehit etmişse, böyle bir risk de sınırlarımızda söz konusuysa hem onlara, o suçun ölçeğinde cezalandırma yapılır, yaptık. Hem de benzer olayın bir daha cereyan etmemsi için gerekli olan her türlü caydırıcılık tedbiri alınır. Eğer o tedbiri almazsanız daha büyük çatışmaların önü açılır. Burada da eğer Akçakale olayında gerekli tedbirler alınmamış olsaydı, daha tansiyonu yüksek gerilimlerle karşı karşıya kalınabilirdi. Şu anda Akçakale o günlerin yaşandığı günlere yaşanan bir gerginlik Söz konusu değil.
"HER TÜRLÜ DİPLOMASİ YOLUNU DENEDİK"
Halkımızı tedirgin eden unsurlar var, karşı tarafta çatışma ortamı sürüyor. Ama burada önemli olan "hard power" ya da "soft power" denilen sert güç, yumuşak –ince güç tabirleri. Bir ülkenin pazusuyla zihnini kullanabilmesi o ülkenin akil bir ülke olduğunu gösterir. Sadece zihniyle, diplomasiyle, diliyle etkinlik kurduğunuzda karşı taraf eğer kötü niyetliyse ona caydırıcı gücünüzü göstermemişseniz etkinliğinizi kaybedebilirsiniz. Buna mukabil, Bir dönem olduğu gibi Türkiye sadece sert diliyle hatırlanır ve diplomasiyi etkin kullanamaz duruma düşerse de son derece olumsuz sonuçlar doğabilir. Dikkat ederseniz 18 ay içerisinde hiçbir zaman diplomasiyi durdurmadık. Hiçbir diplomatik çabayı esirgemedik. Dün Sayın Başbakanımız Azerbaycan dönüşü de söyledi, her türlü ikili üçlü çoklu küresel her türlü girişimde bulunduk.
"ATEŞKESİN İLANI DEĞİL SÜRDÜRÜLMESİ ÖNEMLİ"
Maalesef daha önceki örneklere bakınca, yaşadığımız birçok tecrübeden sonra Suriye yönetiminin ateşkese hazırız ifadesi bizim için bir anlam ifade etmiyor. Ne anlam ifade eder? Sayın Brahimi geldiğinde de bunu konuştuk, bir ateşkesi doğrudan alanda kontrol edecek, bu sefer sadece gözleyecek değil de, etkin bir şekilde o ateşkesi garanti altına alabilecek Bir BM gücü temin edebilir. Son görüşmeyi yaptığımızın ertesi günü Hama da ateşkes ilan ettiler ama Deyrizor'da saldırı yaptılar, rastgele saldırı yaptılar. Burada Ateşkesin sürdürülebilirliği önemli, ilanı değil. İlan edersiniz, ama sürdürülebilirliği konusunda uluslararası toplumun bazı tedbirler alması lazım. Bu tedbirleri Sayın Brahimi ile İstanbul'da cumartesi günü geldiğinde kendisiyle konuştuk.
"ATEŞKES İLE BİRLİKTE DEĞİŞİM SÜRECİ OLMALI"
Bir ateşkes olursa herkes uymalı. Ama bu ateşkes gerçek bir ateşkes olmalı, ikincisi de mutlaka siyasi süreci de beraberinde getirmeli. Yoksa ateşkes var olan statükoyu, bu kadar katliam yapmış bir rejimi meşrulaştıracak bir sükûnet dönemi olarak görünüyorsa bunu halkın kabul etmesi mümkün değil. Kofi Annan'ın planında aksayan taraf buydu. Biz kendisine o zaman da söyledik. Değişimi öngören bir geçiş süreciyle ateşkes birlikte yürümeli. Aksi takdirde, ne oradaki bu katliamı yapan askeri yetkililer durur, nasıl olsa hesap sorulmuyor, Birleşmiş Milletler karar çıkarmıyor. Bazı ülkeler öyle veya böyle Suriye rejiminin tutumları karşısında en azından sessiz kalıyorlar veya destek oluyorlar. Bu durumda, bu katliamı yapanlar için caydırıcı bir unsur kalmıyor. Dolayısıyla ateşkesin ilan edildiği gün diğer unsuların da devreye girmesi ve siyasi bir geçiş sürecinin de derhal başlaması lazım.
Siyasal geçiş süreci üç ay sonra beş ay sonra olsun, ama bu arada da ateşkes olsun demek, bu kadar zulüm yapmış rejimin bir şekilde tekrar meşrululaştırılması anlamına gelir. Bizim açımızdan ayrı bir konu ama Suriye halkı açısından bu kabul edilemez. Suriye halkı bunu demek ki bu ateşkes üzerinden kendi varlığını sürdürecek, bütün bu zulümlerden sonra sonucunu çıkarır.
"KURBAN BAYRAMI'NDA ATEŞKES UYGUN OLUR"
Kısa dönemde ateşkes konusunda, kurban bayramı ile ilgili Sayın Brahimi İstanbul'da yaptığımız görüşmede gündeme getirmişti, ben de prensip olarak çok doğru bir düşünce olduğu kanaatindeyim, kendisiyle de paylaşmıştım. Daha sonra sayın başbakanımız da İran cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmede de bu konu paylaşıldı. Biz prensipte kurban bayramında, hemen bir ateşkesin ilan edilmesinde fayda görüyoruz. İran destek ifade etti. Bu konuda diğer bölge ülkeleriyle de bazı görüşmelerimiz olacak. Bugün Mısır Dışişleri Bakanı ile bir görüşme yapmayı planlıyorum. Kurban Bayramı'nda Suriyeli kardeşlerimizin bir nefes almasını sağlayacak bir ateşkes uygun olur.
"CÜNEYT ÜNAL'LA İLİGLİ HER TÜRLÜ ÇABAYI GÖSTERİYORUZ"
Suriye rejiminin elinde bulunan gazeteci kardeşlimiz Cüneyt Ünal'la ilgili birçok kanalı biz harekete geçirdik. Ama bu harekete geçirilen kanalar, her gün zikredilerek kardeşlerimizin hayatı riske edilemez. Bunu da özellikle kamuoyunun bilgisi için söylüyorum. Çok gayret sarf ediyoruz. Dikkat edin bu tip konularda, izim geçmişte ve bu sene yaşadığımız tecrübelerde de ciddi başarılarımız var. Lübnan'dan iki vatandaşımızın getirilmesi, kamuoyu duymadı bile geçen ay Yemen de bir vatandaşımız kaçırıldı, onu da aldık kurtardık bu tür olaylar Afganistan'da birçok yerde devam ediyor.
"TÜRKİYE VATANDAŞINI UNUTMAZ"
Devlet hiç bir vatandaşı ihmal etmez. Ama her gün bu konuyu gündemde tuttuğunuzda yapabileceğiniz bazı girişimlerin veya yürütmekte olduğunuz bazı faaliyetlerin başarılı olma şansını azaltabilirsiniz. Sükûnetle her türlü çabayı gösteriyoruz.
"YÜRÜTÜLEN HER ÇALIŞMANIN KENDİ DOĞASI, MANTIĞI VAR"
Bu insani konularda yürütülen ciddi çalışmalar var. Gündemde tutulmasın da demiyorum, aksine Suriye rejimine dönük olarak yapılan her türlü baskının, çağrının bence tam zamanıdır. Bence bu konuda ne gazetecilerimiz, ne aile sessiz kalmamalıdırlar. Onu kastetmiyorum. Ama bizim sessiz kaldığımız düşünülsün istemem. Bu konuda ne kadar ciddi olduğumuzu o zor şartlardan kendilerini alıp çıkardığımız vatandaşlarımız bilir. Her yürütülen çalışmanın kendi doğası mantığı var.