Süleyman Soylu: AK Parti'ye üye olmak bile...
A Haber’de yayınlanan, Duygu Leloğlu’nun sunduğu Satır Arası programı, Başbakan Erdoğan’ın AK Parti’ye davet ettiği Demokrat Parti Eski Genel Başkanı Süleyman Soylu'yu konuk etti.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 03.09.2012 | 00:00
- Güncelleme Tarihi: 03.09.2012 | 17:24
"MİLLET DEĞİŞİM VE DEMOKRASİYİ İSTİYOR"
Türkiye'de bizim yürüttüğümüz misyon, aslında aklımızın hep takılı kaldığı ve Türkiye'de hep arzu ettiğimiz misyon, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve zenginleşmesidir. Türkiye'nin etrafındaki ülkelerle ve gelişmiş ülkelerle rekabet edebilmesidir. Bu 1950-60 döneminde Demokrat Parti idi, 1965'lerden sonra Adalet Partisi idi, 1983'den sonra da elbette ki; Anavatan Partisi'nin ortaya koymuş olduğu siyasal çizgiydi. Şimdi millet değişim ve demokrasiyi arzu ediyor. Değişim ve demokrasiyi arzu ettiği ve kendisini temsil ettiğini düşündüğü siyasal güçlü yapıyı bulduğu anda kuvvetlendirmeye çalışıyor O dönemlerde bunları yaptı. Şimdi de yaklaşık 10 yıldır Adalet ve Kalkınma partisini o kendisini temsil ettirdiği siyasal merkezin güçlü hale getirilmesi için kuvvetlendirmeye çalıştı. Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi de uzunca bir dönemdir, Türkiye'deki bir taraftan Türkiye'nin demokratikleşmesi bir taraftan ekonomik olarak gelişmesi, bir taraftan yeni dış politika konsepti, özgürlükler ve Türkiye'de insanımızın çok daha iyi ve çok daha rahat yaşayabilmesi için elinden gelen tüm gayreti ortaya koyuyor.
"12 EYLÜL REFERANDUMU'NDA DA BİRARAYA GELDİK"
Bizim gibi insanlar, dışarıda siyaset yapanlar, başka siyasi partilerde bulunan insanlar ve amacı Türkiye'nin milletle beraber gelişmesini ve milletle beraber rekabet ederek bütün dünya ülkeleriyle boy ölçüşmesini arzu edenler, milletimizin rahat etmesini özgürleşmesini istenler eşit vatandaşlığı isteyenler, eşit vatandaşlığı isteyenler dışarıda başka yerlerde, küçük küçük mecralarda bir şekilde savrulacağımıza veya oralarda başka türlü mücadeleler vereceğimize ki biz bunu 12 Eylül 2010 referandumunda gördük. Bir araya geldik ve o bir araya gelişimizde çok önemli bir gücü, Türkiye'nin en önemli devrimlerinden bir tanesini AK Parti'nin başlattığı bu süreçte gerçekleştirdik. Onun için ayrık durmanın, başka bir tarafta durmanın bir anlamı yok.
1960'a kadar demokrat parti ciddi bir sıçrama dönemi geçirmiştir, Türkiye'ye geçirtmiştir. Bu hem ekonomik, hem de demokratiktir. 1965-1971 arası yani Darbeden hemen sonra Adalet Parti demokratik olamadı, 61 Anayasası buna müsaade etmedi Ekonomik bir sıçrama dönemi gerçekleştirmiştir. Rahmetli Özal'la 1983-87 arasında Türkiye Çok önemli bir sıçrama dönemi gerçekleştirmiştir. Aslında bir zihniyet değişikliği de ortaya koymuştur. Şimdi 21. Yüzyılın İlk 10 yılında bugünden düne baktığımızda görüyoruz ki ekonomik rakamlar sıçramış. Dün belki de tahmin etmediğimiz büyük sıçrama yaşanmış ve Türkiye bu sıçrama dönemini gerçekleştirmiş. Peki ne arzu ediyoruz. 1960 darbesi kesmiş Türkiye'yi nesini kesmiş? İkinci hamlesini kesmiş. Rahmetli Özal'a zaten 89 sonrasında müsaade etmemişler. Türkiye bu 2. Sıçramayı yaşasaydı belki bugün 15 bin dolardaydık. Türkiye bugün ikinci sıçramayı yaşasaydı, belki güneydoğusunda başka türlü yerlerde kendisini sıkıntıya sokabilecek işlerle karşı karşıya kalmayacaktı. Kürt meselesini, alevi meselesini, hatta kadın meselesini, hatta yerelleşme meselesini bir şekilde aşmış geçmişti. Ama maalesef bu 2. Sıçramayı yaşayamadığımız için 21. Yüzyıla ertelemek zorunda kaldık. 70'i 80'i ıskaladık, ıskalattırdılar bizlere. 90 ve 2000 arasını da Türkiye'nin önüne binlerce mazeret çıkararak ıskalattırdılar, hem de ciddi bir şekilde. Vesayet sistemi diyebilirsiniz, darbeler diyebilirsiniz, Eski Türkiye aklına sahip olanlar diyebilirsiniz. Iskalattırdılar. Şimdi önümüzde bir fırsat var. Süleyman Soylu'nun elbette ki çocukluğundan beri bulunduğu Demokrat Parti'nin içinde siyasete devam etmesi güzel bir şeydir. Ama Türkiye adına bir fayda ortaya koyabilecek mi kendi kendimize sorduk. Burada Türkiye'ni tüm dinamiğini üretmeye çalışan bunu yaparken de, hem içeride hem de dışarıda, hem büyük zorlukla Hem de büyük bir heyecanla yeni bir devinimle karşı karşıya kalan AK Parti ve onun başbakanı ve buna inanmış kadrolar var. Bu yapının içerisinde olarak Türkiye'nin ve milletin ilerlemesinin burada daha rahat olabileceğini bir şekilde gördük.
"ALDIĞIMIZ POZİSYON MİLLETİN TARAFINDA"
Demokrat Parti otobüsü üzerinde konuştuğumda, belki diğer siyasal partiler, bana Ak Parti ile benzer şeyleri söylüyor diye eleştiride bulunuyorlardı. Çünkü Ak Parti 1950-60 arasında Demokrat Parti ne söylüyorsa onu oturtmaya çalışıyor. Rahmetli Özal hangi fikri ortaya koymaya çalışıyorsa onu oturtmaya çalışıyor. Aslında bunu AK Parti de söylemiyor, bunu millet AK Parti'ye söylettiriyor. Millet sayın başbakana söylettiriyor. Milletin bir talebi var. Milletin talebi şu ben gelişmek istiyorum. Bugünden daha iyi yaşamak istiyorum, kavga etmek istemiyorum, çocuklarımın çok daha iyi okumasının istiyorum, eğer bir manevi dünyam varsa bu manevi dünyamı yaşamak istiyorum, ha yok yaşamak istemiyorsam da yaşamak istemiyorum, bana bunun tüm özgürlüklerini ortaya koyabilecek, beni sorgulamayacak, beni ötekileştirmeyecek ama beni dünyadaki zengin ülkelerin statüsüne de getirmeye çalışacak bir anlayışı ortaya koymaya çalışın diyor. Demokrasiyi de geliştirin diyor. Rahmetli menderes biz bir devrim gerçekleştirdik diyor, ama 1923 devriminden sonra en büyük devrimi demokrasi devrimidir. Türkiye hu demokrasi devrimini gerçekleştire gerçekleştire gidiyor, Ak Parti'de bunu yapmaya çalışıyor. Makro anlamda çok nettir ki, bizim AK Parti ile çatıştığımız dün de bugün de yarın da. Ben Türkiye'nin Suriye ile sınırı olmamasını iddia edenlerdenim. Hatta Ermenistan ile sınırı olmamasını iddia edenlerdenim. Hatta ırak ve İran'la sınırı olamaması gerektiğini iddia edenlerdenim. Hatta Yunanistan'a karşı Türkiye'nin bir ordu beslemesi anlayışımın yanlış olduğunu iddia edenlerdenim. Bugün Türkiye tüm bunları tartışıyor ve AK Parti yıllardan beri bunu söylüyor. Oysa Türkiye'nin bir gelişmesini isteyenler var bir de statik dursun, aman bizim iktidarımızı devam etsin diyenler var. Biz milletin tarafında pozisyonumuzu devam ettiriyoruz. Bugün aldığımız pozisyon da milletin tarafındaki pozisyondur
İkinci sıçrama dönemini Türkiye iyi yönetebilirse, geleceği yöneten politikaları, 10 yıldan sonra geliştirip hem onları sürdürülebilir kılıp hem de 2023'e hem de 2023 ile birlikte 21.yüzyıla yayma şansına sahip olabilir. Bu sadece %50nin de yetmeyeceğini göstermektedir. Evet %50 oy alıyoruz ama bu da yetmiyor. Hem %50'yi, hem alacağımız diğer oyları, hem de Türkiye'de bizim gibi düşünmeyen bütün insanları da Oy versin vermesin kapsayabilecek çok yeni bir modelleme daha ortaya koymak zorundayız diye bana göre ikinci ve büyük bir hamle daha gerçekleştiriliyor. Bu önemli. Bu bizim için değil. Biz İçinde olalım olmayalım. Kesinlikle bunu söylüyorum. Bunun ne anlama geldiğini ifade etmek ve kuvvetlendirmek için bunu söylüyorum. Numan Bey'e karşı gerçekleştirilen de Belki bugünden sonra da gerçekleştirilebilecek diğer hamlelerin de tamı da o Aynı düşünceye sahip olalım ya da olmayalım, aynı dünya görüşüne sahip olalım olmayalım Aynı ideolojiden ve demokratik beklentilerden gelmiş olalım olmayalım. Ama bir şeyde hem fikiriz, Türkiye'de barışın ve istikrarın devam etmesini istiyoruz Türkiye'de Türklerin zenginleşmesini istiyoruz, Türkiye'nin Avrupa'nın tam göbeğinde olmasını istiyoruz. Ama bir taraftan da hem orta doğuya Arap baharı ile demokrasiye kucak açan bu ülkelere örnek olup Onlarla beraber Bu çok kutuplu dünyada etkin olabilecek bir ülke olmak istiyoruz.
"AK PARTİ'YE ÜYE OLMAK BİLE BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ"
Samimi ve masanın altında bir şey gizlemeyen bir adamım. Benim bir tek arzum var. Kim nasıl anlarsa anlasın, nasıl tercüme ederse etsin, ben Türkiye'de 2023 yılına kadar giden süreçte Türkiye'nin tam demokratikleşmesini istiyorum. Siyasetinden tüm kurumlarına kadar. Yaşadığımız tüm bu meselelerin demokrasi eksikliğinden kaynaklandığına inanıyorum. Bunu sağlamak için, bir kişilik desteğim varsa, bu desteği halkın önemli ölçüde desteklediği AK Parti'ye vermenin benim için en önemli görev olduğunu düşünüyorum.
Bir siyasi görüş ya da bir kaçış görüşü değildir bu. Tüm vicdanım, samimiyetim ve inancımla bunu söylüyorum. Siyaset yapan bir insan olarak, siyaset ile ilgili önemli bir şekilde kendi backgroundu olan bir insan olarak Evet dışarıda durabilirim, üniversiteye çağırıyorlar oraya gidebilirim, ülkenin başbakanı da önemli bir açılım ortaya koyuyor. Bir siyasetçiye verilebilecek en önemli onuru veriyorlar. Ben partimden ihraç edilmiş bir adamım. Sadece demokrasi dediğim için. İktidar partisinin başkanı, başbakanı da Gelin burada size önemli derecede yer var. Kendi düşüncelerinizi ifade edebilirisiniz. Bu millete hizmet kapısını size açıyorum. Sağa sola savrulmamızın anlamı yok. Üye olmak bile bu partide benim için en önemli işlerden bir tanesidir. Siyasetin bir tek amacı var, millete hizmet etmektir. Doğru düşüncelerinizle. Ben CHP'ye gitmiyorum, ben daha etnik kökenli bir partiye gidiyor değilim. Tamamen Türkiye'nin merkezine oturan, bütün Türkiye'nin %50'sini kapsayan bir siyasi partiye gidiyorum. Kendi partimde siyaset yaptığım arkadaşlarımın çok önemli bir bölümü, siz neredeyseniz biz oradayız diyorlar. Sokakta yürürken bile arabaların camlarını indirip "gitmek zorundasınız" diye talimat veren ve siyasetçisini istediği gibi yönlendiren bir siyaset anlayışından geliyorum. Ben milletin talimatına bakıyorum. Öbür taraftaki nezakete, içtenliğe, samimiyete ve Orada ortaya koyabileceğimiz hizmete bakıyorum. Bu üyelikle de olur, sözlerle de olur, Gidip her yerde bu meseleyi yapmakla olur. Dün de bunu yaptım, bugün de bunu yaparım, yarın da bunu yapmaktan onur duyarım.