Maliki bu gücü nereden alıyor?
Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru gündeme dair önemli açıklamalrda bulundu.
Naci Koru A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtladı.
Barzani bağımsızlık referandumuna gidecekleri yolunda bir uyarıda bulundu. Irak'ta bir iç savaşın çanları mı çalıyor? Nasıl yorumlarsınız?
Bunu Türkiye de temenni etmez bölgedeki diğer ülkeler de temenni etmez. Fakat şu bir gerçek Irak'ta bir sorun var. İçeride bazı tartışmalar yaşandığını bir süredir hep beraber takip ediyoruz. Türkiye de bunu çok yakından izliyor. Irak'ın son yıllarda yaşadığı sıkıntıları biliyorsunuz. Irak'ta etnik ve mezhepsel farklılıklara göre değişmiş dağılmış bir yönetim olduğu için şu anda meclis başkanı ayrı bir mezhepten, başbakan ayrı bir mezhepten, kuzeyde ayrı bir oluşum söz konusu dolayısı ile bunların arasındaki birliktelik bunların hükümet etmeleri biraz zorlukla karşılaştılar. Bundan dolayı da son zamanlarda yaşanan sıkıtılar dışarıya da patlak vermeye başladı ve bu gelişmeler Türkiye'yi de çok yakından ilgilendiriyor. Biz bir iç savaşın olmasını beklemiyoruz Irak'ta bunu da hiçbir zaman arzu etmiyoruz. Biz Türkiye olarak Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasını ve güçlü bir yönetiminin olmasını arzu ediyoruz. Barzani'yle Türkiye'deki görüşmelerde bu konu gündeme getirildi. Biz Barzani'ye bu görüşlerimizi Çok açık bir şekilde ilettik ve ondan da benzer sözler duymaktan mutluluk duyduk.
Acaba Irak'ta etnik ya da mezhep kökeninde bir çatışma olabilir mi?
Biz bunu arzu etmiyoruz. Bunun olasılığı tabiatıyla sıfır değildir. Böyle bir ihtimal böyle bir tehlike her zaman mevcuttur. Ama böyle bir tehlikenin gerçekleşmemesi için biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Sadece biz değil bölgedeki diğer ülkeler de bundan rahatsızlık duyacaktır. Dolayısıyla biz bu tip sorunların mutlaka içeride görüşerek konuşarak müzakereler yoluyla halledilmesinin önem taşıdığını düşünüyoruz. Hatırlarsanız 2010 yılında bir Erbil mutabakatı vardı. O mutabakat çerçevesinde, ülkedeki güçlerin hem mezhepsel hem de etnik güçlerin biraya gelip oturarak yönetimin nasıl olacağını karalaştırmışlardı. Tüm taraflar buna uyulmasını bekliyor. Ben önümüzdeki dönemde bunun daha kötüye gitmeyeceğin umuyorum. Türkiye olarak da bu şekilde düşünüyoruz ve bu yönde yapılacak tüm çalışmalara katkıda bulunacağımızı Hem ıraktaki merkezi yönetime hem de kuzeydeki yönetime Çok açık bir şekilde söyledik. Doğrusunu söylemek gerekirse ben olumlu bakıyorum.
Maliki'nin ilişkileri Türkiye ile de oldukça gergin seyrediyor. Maliki bizim için ikinci bir Esat olur mu?
Bizim Maliki ile geçmişte gayet yakın ilişkilerimiz oldu. Sayın başbakanımızın hükümetimizin neredeyse yarısıyla, Bakanlar kurulunun yarısıyla Irak'ı ziyaret etti. Irak merkezi hükümeti ile anlaşmalar imzaladı ve bu anlaşmalar hala yürürlükte. Ticari ilişkilerimiz çok yoğun bir şekilde devam ediyor. Dolayısıyla bu son karışıklıkların, karmaşıklıkların, olumsuz sözlerin ben daha ileri gitmeyeceğini ümit ediyorum. Malikinin sorunu sadece Türkiye ile ve Barzani ile de değil. Ülkedeki diğer gruplarla ve diğer ülkelerle de sıkıntıları var. Bu sıkıntıların giderilmesi gerekiyor. Sadece Türkiye ile maliki arasındaki ilişkilerin düzelmesi değil. Maliki'nin geleceğe bakışının değişmesine bağlı olarak değerlendiriyorum ben bunu. Çok ümitsiz değiliz biz bu konuda.
Maliki bu gücü sizce nereden alıyor?
Maliki bir seçimle iktidara geldi. Ama çok hassas dengeler üzerinde iktidara geldi. Bütün Şiiler kendisini desteklemiyorlar, onu da çok iyi biliyoruz. Bir koalisyon neticesinde bir hükümet oluşturuldu Yarın öbür gün neler olacağını hiç birimiz bilmiyoruz. Yarın öbür gün tekrar bir seçim olduğunda, hangi grubun iktidara geleceğini de bilmiyoruz. Gücünü ümit ediyorum ki sadece aldığı oya dayıyordur. Onun dışında başka yerlerden başka ülkelerden güç alıyorsa bunun ne kadar yanlış olacağını hep beraber önümüzdeki dönemde görürüz. Ülkedeki istikrarın sağlanması ülke dışındaki güçlerden ziyade ülke içderisindeki grupların desteği ile olması gerekiyor diye düşünüyoruz biz. Bunun için de Bu grupların bir araya gelip müzakereler yoluyla kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesinin önem taşıdığını düşünüyorum. Ben Maliki'nin de diğer gruplarla bu konuda görüşmeler yapacağını düşünüyorum. Kendi içlerimdeki sorunu kendilerinin çözeceklerini ümit ediyorum.
Maliki ile ilişkilerimiz bu kadar gerginken ABD- Türkiye ve Irak arasındaki üçlü mekanizmanın verimli çalışmasını beklemek gerçekçi mi?
Şu anda bir sorun yaşamıyoruz aslında bu üçlü mekanizmanın işlemesi konusunda. Amerika'nın da desteğini bugüne kadar aldığımız gibi bundan sonra da alacağımızı tahmin ediyoruz. Iraktan da arzu ettiğimiz desteği almaya devam ediyoruz. Bu ilişkilerde yaşanan soğukluğun terörizm ile mücadeleye yansımayacağını Ümit ediyorum. Şu ana kadar yansımadı, önümüzdeki dönemde de umarım yansımayacaktır.
Barzani bölgede Türkiye'ye en güvenilir partner mi?
Bizim Barzani ile ilişkilerimiz sadece terörizm ile mücadele konusunda değil. Kuzey Irak'taki yönetimle ticari ilişkilerimiz var, karşılıklı siyasi ilişkilerimiz var. Merkezi yönetim ile ilişkilerimizi de bundan ayırt etmemiz lazım. Terörizm ile mücadele bunların sadece bir tanesi. Bugüne kadar terörizm ile mücadele konusunda biz sadece Irak'tan değil diğer ülkelerden de destek istedik ve desteği belli bir düzeyde aldık. Barzani'nin burada görüşmeler sırasında dile getirdiğini PKK'nın silah bırakması konusundaki sözlerini biz çok ciddiye alıyoruz ve bunun yerine getirilmesini bekliyoruz. Ben Barzani'nin söylediklerini önemsiyorum. Silahları bırakması gerekir, silahları bırakmadığı takdirde ben PKK'ya Kuzey ırakta göz yumamam onlara yer veremem dedi. Şimdi Erbil'e döndü, Erbil'e döndükten sonra bunun gerçekleşmesini bekliyoruz.
Üçlü mekanizma ne zaman toplanacak?
Aslında toplanmamış olsa bile görüşmeler ve yazışmalar devam ediyor. İstişare her zaman var. Bir araya gelinmesi önümüzdeki haftalarda aylarda tabiatıyla gerçekleşebilir. Ama şu anda bunun için verilmiş bir tarih yok.
Tarık El Haşimi artık Türkiye'de mi kalacak?
Biz Tarık Haşimi'nin sürekli olarak burada kalacağını düşünmüyoruz. Belli amaçlar buraya gelmişti, çeşitli görüşmeler yapmaya gelmişti, Sağlık kontrollerinden geçmeye buraya gelmişti Öyle sanıyorum ki yakın zamanda ülkesine geri dönecektir.
Türk ve İran birliklerinin birlikte kandili bombalıkları iddiası ortaya atıldı. Doğru mu?
Bizdeki bilgilere göre böyle bir şeyi doğrulamam mümkün değil. Ama bizim gerektiği zaman operasyonlarımız yapılıyor Kandil üzerinde. Ama İran'la ortaklaşa bir operasyon yapıldığı konusunda doğrusunu isterseniz benim bir bilgim yok.
Musul'da zırhlı bir aracımız ile ilgili sorun yaşandığına dair haberler doğru mudur?
Bizim Musul'da çok sayıda zırhlı ve zırhsız aracımız var. Ama bunlarla ilgili olarak gerçek söylüyorum bana ulaşan bir bilgi yok. Irak makamları tarafından, merkezi yönetim tarafından ya da Musul tarafından bir sorun çıkarıldığına dair de bir bilgi almadım aslında. Bu birim aslında bana bağlı bakanlıkta. Öyle bir gelişme olsaydı mutlaka duyardım. Irak'la ilgili olarak böyle bir sorun yaşamıyoruz.
Annan'ın Suriye ile ilgili bir açıklaması var. Şam yönetimi yükümlülüklerini yerine getirmiyor diyor ve durumun hala kabul edilemez olduğunun altını çiziyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu? Bilinenin açıklanması mı?
Bilinenin açıklanması. Çünkü biz zaten sınır komşusu olarak oradaki ateşleri kendi sınırımızdan duyuyoruz. Bütün dünya da bunu takip ediyor. Artık öyle bir iletişim döneminde yaşıyoruz ki Uydularla izleyebiliyorsunuz ülkeleri Oradaki çatışmanın devam ettiğini hepimiz duyuyoruz, haberlerini alıyoruz. Tankların, ordu birliklerinin şehirlerden henüz daha çıkmadığını, şehirlerin etrafında konuşlanmış olduğunu biliyoruz. Bunlar da tespit edilmiş durumda, bundan da büyük endişe ve kaygı duyuyoruz.
Siz daha önce yaptığını bir açıklamada Annan Planı'nın Kadük olduğu söylemiştiniz.
O gün bir açıklama yapılmıştı Suriye tarafından, denmişti ki: biz bu planı uygularız fakat uygulamamız için şu şu şu şartlarımız yeni şartlar getiriyordu. Daha sonra bu şartlar geri çekildi. Annan planı tabiatıyla şu anda yürürlükte fakat uygulanmadığını görüyoruz. Annan planında 6 madde söz konusuydu. Bunların en başında ateşkesin sağlanması geliyordu. Daha sonra insani bir koridor oluşturulması ve mağdur durumdaki Suriyeliler yardım elinin uzatılması öngörülüyordu. Bunların hiç birisi maalesef gerçekleştirilmedi. Bunun için öngörülen süre 12 Nisan'da dolmuştu. Belki 3-5 saatlik ya da bir günlük sakin bir dönem yaşandı. Maalesef ondan sonra çatışmalar devam etmeye başladı. Sadece karşılıklı ateş açmalar değil, zırhlı araçlarla tanklarla ordu birliklerinin sivil halka karşı şiddet kullanmasıydı bu. Dolayısıyla bu kaygı bütün dünyada hala devam ediyor. Bu sadece Suriye'nin komşu ülkelerinde değil dünya tarafından da izlenen bir olay haline geldi. Bundan sonra ne olacak. çok kısa bir dönemde çözüm bulunması konusunda zorluklarla karşılaşacağız. Fakat biz konuyu başından beri çok aktif bir şekilde Suriye'deki sorunun çözümlenmesi için bir çalışma başlattık. Geçen yılın ocak ayından bu yana çatışmalar devam ediyor. Geçen senenin ağustos ayına kadar bir hep müzakere yoluyla diplomasi yoluyla Suriye rejiminin ikna edilmesi suretiyle bu sorunun çözümlenmesini arzu ediyorduk. Nitekim başbakanımız defalarca cumhurbaşkanı Esat ile görüşmeler yaptı Sayın bakanımız iki kere Suriye'ye gitti. En son Ağustos ayında bu çatışmaların zirve noktasına çıktığı günlerde Şam'ı ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Esat ile çok uzun bir görüşme yaptık ve bu görüşmelerde biz hep sözler aldık. Şu kadar süre içinde seçim için çalışmalar yapacağım, şu reformları gerçekleştireceğim, Yeni anayasa hazırlıkları yapacağım fakat verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Onun arkasından yine hatırlarsınız, Arap ligi heyet olarak şama gittiler, onlar görüşmeler yaptılar. Arap ligi daha sonra bazı müeyyideleri bazı yaptırımları uygulamaya koydu, fakat yine bir ses çıkmadı Suriye'den, yine olumlu bir cevap gelmedi. Ondan sonra Türkiye konuyu uluslararası platformda tartışmaya başladı. Şubat ayında Tunus Suriye halkının dostları grubu toplantılarına başladı. Bu ayın başında, ayın birinde Türkiye'de bunun ikincisi gerçekleştirildi. 80 civarındaki ülkeden katılım oldu. Bu toplantılarda biz hep Suriye'deki ateş nasıl durur, mağdur durumdaki Suriyelilere yardım eli nasıl uzatılır hep bu konuları gündeme getirdik, Bunu da gündeme getirmeye devam edeceğiz bundan sonra da bu toplantının üçüncüsü geçtiğimiz hafta Fransa'da gerçekleştirildi. Öyle zannediyorum ki bu çalışmalar devam edecektir.
Suriye için daha ne kadar beklenecek?
Kimsenin elinden sihirli bir değnek yok. Öyle bir değneği vurup ben Suriye'deki sorunu şu tarihte çözeceğim diyecek durumda değilsiniz. Hiç kimsenin de bu sorunun 2 - 3ay içerisinde 1 yıl içerisinde çözülür oradaki insanlar refaha mutluluğa erişebilirler diyebilme imkânı yok. Bütün bu konuya duyarlı ülkelerin el birliği ile çalışmalarına devam etmesi gerekiyor. Bunun adresi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. Bunun adresi BM. Oradan yapılması gerekiyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi 2 üyesi veto hakkını kullanmıştı geçtiğimiz aylarda. Fakat bu ay 2042-2043sayılı kararlar çıktı. Bu kararlara Çin ve Rusya da katıldı. Annan planının uygulanması ateşkesin sağlanması konusundaki BM'nin kararı Suriye'ye de tebliğ edilmiş durumda Dolayısı ile bu iki ülkelerin Suriye'de akan kanın durdurulması çalışmalarına Bihaber kalması beklenemez. Önümüzdeki dönemde ben öyle zannediyorum ki onların da ortak bir müşterekte birleşmeleri ve mutabakat sağlamaları da mümkün olacaktır. Bizim üzerimize ve bizim gibi diğer ülkelerin üzerine düşen görev de bu konuda çalışmalarını sürdürmesi ve yürütmesidir.
Bizim açımızdan bunun başka bir boyutu var. Güney komşumuz olduğu için gelen binlerce Suriyeli var. 24 bin Suriyeli şu anda bizim topraklarımızda. Bir kısmı konteynır şehirler, bir kısmı çadırlar. Orada hayatlarını devam ettiriyorlar. Bu sadece erkekler değil. Kadınlar geliyor, çocuklar geliyor. Tüm ihtiyaçlarını biz karşılamak zorundayız. 1000lerce çocuğa eğitim veriyoruz biz kamplarda. Kendi okullarında okur gibi Arapça tedrisat görüyorlar. Öğretmenlerin bir kısmını buradan buluyoruz, Bir kısmı Suriye'den geliyor. Suriye'den sığınan insanlar arasındaki öğretmenlerden de bir kısmını seçiyoruz. Ama bütün altyapıyı biz sağlıyoruz onlara. Normal bir müfredat uygulanıyor. Akrabalarını Suriye'de bırakarak geliyorlar. Onlarla iletişim içinde olmak zorundalar. Kaygılarını bizlerle paylaşıyorlar. Bu sorun ne kadar uzarsa bizim için o kadar sıkıntı olacaktır. Bunun maddi boyutu da var. Sayın bakanımızın bir açıklaması vardı. Bu güne kadar yaptığımız harcama 150 milyon doları buldu diye. Bu her gün artıyor. Fakat 2-3 hafta önce yaptığımız bir açıklama var. Artık yurtdışından da yardım kabul edebilir bir hale geldik. Suriye'den Türkiye'ye gelen ve bizim kamplarımızda kalan Suriyeliler yardım etmek isteyen diğer ülkeler de BM mülteciler yüksek komiserliği aracılığı ile yardımlarını iletmeye başladılar Türkiye'ye. Bu memnuniyet verici bir gelişme. Bir işbirliği bir eşgüdüm de sağlanmış oldu.
Suriye'de kaybolan İki Türk gazetecinin durumu ve çalışmalarınız ile ilgili son gelişmeler nelerdir?
İki gazetecimizle ilgili konuyu biz büyükelçiliğimiz aracılığı ile takip ediyorduk. Fakat büyük elçiliğimiz bir süre önce geçici olarak kapatıldı hizmetlerine ara verdi ve döndü. Fakat Halep başkonsolosumuz görevini devam ettiriyor. İki gazetecimiz ile ilgili bize sağlık haberleri ulaşmıştı bundan yaklaşık bir ay önce. Fakat ondan bu yana başka haber almadık. Bu haber de resmi olarak ulaştırılmamıştı bize. Bizim aldığımız duyumlara göre Şam yakınlarında bir yerde tutuldukları konusunda bir haber var. Ama bu ne derece doğrudur onu bilemiyoruz resmi olarak teyit edilmiş bir haber değil. Bizi sevindiren olumsuz herhangi bir bilginin ulaşmamsı bu konuda herhangi bir bilginin bize intikal etmemiş olması. Biz Suriye'deki iki gazetecimizin çok kısa bir sürede dönmesi ve ailelerine kavuşmasını arzu ediyoruz. B unun için de çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Suriye için nasıl bir tablo bizi bekliyor? Etnik ya da mezhepsel bir iç savaşa sürüklenebilir mi?
Suriye'de bir iç savaşa gidilmesi bizim en son arzu edeceğimiz hiç arzu etmeyeceğimiz bir seçenektir. Bunun vuku bulmaması için biz elimizden gelen her şeyi yapacağız. Aslında bölge ülkeleri de böyle bir gelişmeyi arzu etmiyorlar. Bizim isteğimiz Suriye'de mezhepsel bir bölünmenin kesinlikle meydana gelmemesi Suriye'de halkın istekleri doğrultusunda bir rejimin, bir yönetimin bir an önce ülkeyi idare edebilir duruma gelmesi. Biz bunun için çalışıyoruz, bölgedeki ülkeler de bunun için çalışıyor. Sivil savaşın iç savaşın olmasını hiç arzu etmiyoruz. Bunun olmaması için de elimizden geleni yapıyoruz.
Barzani bağımsızlık referandumuna gidecekleri yolunda bir uyarıda bulundu. Irak'ta bir iç savaşın çanları mı çalıyor? Nasıl yorumlarsınız?
Bunu Türkiye de temenni etmez bölgedeki diğer ülkeler de temenni etmez. Fakat şu bir gerçek Irak'ta bir sorun var. İçeride bazı tartışmalar yaşandığını bir süredir hep beraber takip ediyoruz. Türkiye de bunu çok yakından izliyor. Irak'ın son yıllarda yaşadığı sıkıntıları biliyorsunuz. Irak'ta etnik ve mezhepsel farklılıklara göre değişmiş dağılmış bir yönetim olduğu için şu anda meclis başkanı ayrı bir mezhepten, başbakan ayrı bir mezhepten, kuzeyde ayrı bir oluşum söz konusu dolayısı ile bunların arasındaki birliktelik bunların hükümet etmeleri biraz zorlukla karşılaştılar. Bundan dolayı da son zamanlarda yaşanan sıkıtılar dışarıya da patlak vermeye başladı ve bu gelişmeler Türkiye'yi de çok yakından ilgilendiriyor. Biz bir iç savaşın olmasını beklemiyoruz Irak'ta bunu da hiçbir zaman arzu etmiyoruz. Biz Türkiye olarak Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasını ve güçlü bir yönetiminin olmasını arzu ediyoruz. Barzani'yle Türkiye'deki görüşmelerde bu konu gündeme getirildi. Biz Barzani'ye bu görüşlerimizi Çok açık bir şekilde ilettik ve ondan da benzer sözler duymaktan mutluluk duyduk.
Acaba Irak'ta etnik ya da mezhep kökeninde bir çatışma olabilir mi?
Biz bunu arzu etmiyoruz. Bunun olasılığı tabiatıyla sıfır değildir. Böyle bir ihtimal böyle bir tehlike her zaman mevcuttur. Ama böyle bir tehlikenin gerçekleşmemesi için biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Sadece biz değil bölgedeki diğer ülkeler de bundan rahatsızlık duyacaktır. Dolayısıyla biz bu tip sorunların mutlaka içeride görüşerek konuşarak müzakereler yoluyla halledilmesinin önem taşıdığını düşünüyoruz. Hatırlarsanız 2010 yılında bir Erbil mutabakatı vardı. O mutabakat çerçevesinde, ülkedeki güçlerin hem mezhepsel hem de etnik güçlerin biraya gelip oturarak yönetimin nasıl olacağını karalaştırmışlardı. Tüm taraflar buna uyulmasını bekliyor. Ben önümüzdeki dönemde bunun daha kötüye gitmeyeceğin umuyorum. Türkiye olarak da bu şekilde düşünüyoruz ve bu yönde yapılacak tüm çalışmalara katkıda bulunacağımızı Hem ıraktaki merkezi yönetime hem de kuzeydeki yönetime Çok açık bir şekilde söyledik. Doğrusunu söylemek gerekirse ben olumlu bakıyorum.
Maliki'nin ilişkileri Türkiye ile de oldukça gergin seyrediyor. Maliki bizim için ikinci bir Esat olur mu?
Bizim Maliki ile geçmişte gayet yakın ilişkilerimiz oldu. Sayın başbakanımızın hükümetimizin neredeyse yarısıyla, Bakanlar kurulunun yarısıyla Irak'ı ziyaret etti. Irak merkezi hükümeti ile anlaşmalar imzaladı ve bu anlaşmalar hala yürürlükte. Ticari ilişkilerimiz çok yoğun bir şekilde devam ediyor. Dolayısıyla bu son karışıklıkların, karmaşıklıkların, olumsuz sözlerin ben daha ileri gitmeyeceğini ümit ediyorum. Malikinin sorunu sadece Türkiye ile ve Barzani ile de değil. Ülkedeki diğer gruplarla ve diğer ülkelerle de sıkıntıları var. Bu sıkıntıların giderilmesi gerekiyor. Sadece Türkiye ile maliki arasındaki ilişkilerin düzelmesi değil. Maliki'nin geleceğe bakışının değişmesine bağlı olarak değerlendiriyorum ben bunu. Çok ümitsiz değiliz biz bu konuda.
Maliki bu gücü sizce nereden alıyor?
Maliki bir seçimle iktidara geldi. Ama çok hassas dengeler üzerinde iktidara geldi. Bütün Şiiler kendisini desteklemiyorlar, onu da çok iyi biliyoruz. Bir koalisyon neticesinde bir hükümet oluşturuldu Yarın öbür gün neler olacağını hiç birimiz bilmiyoruz. Yarın öbür gün tekrar bir seçim olduğunda, hangi grubun iktidara geleceğini de bilmiyoruz. Gücünü ümit ediyorum ki sadece aldığı oya dayıyordur. Onun dışında başka yerlerden başka ülkelerden güç alıyorsa bunun ne kadar yanlış olacağını hep beraber önümüzdeki dönemde görürüz. Ülkedeki istikrarın sağlanması ülke dışındaki güçlerden ziyade ülke içderisindeki grupların desteği ile olması gerekiyor diye düşünüyoruz biz. Bunun için de Bu grupların bir araya gelip müzakereler yoluyla kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesinin önem taşıdığını düşünüyorum. Ben Maliki'nin de diğer gruplarla bu konuda görüşmeler yapacağını düşünüyorum. Kendi içlerimdeki sorunu kendilerinin çözeceklerini ümit ediyorum.
Maliki ile ilişkilerimiz bu kadar gerginken ABD- Türkiye ve Irak arasındaki üçlü mekanizmanın verimli çalışmasını beklemek gerçekçi mi?
Şu anda bir sorun yaşamıyoruz aslında bu üçlü mekanizmanın işlemesi konusunda. Amerika'nın da desteğini bugüne kadar aldığımız gibi bundan sonra da alacağımızı tahmin ediyoruz. Iraktan da arzu ettiğimiz desteği almaya devam ediyoruz. Bu ilişkilerde yaşanan soğukluğun terörizm ile mücadeleye yansımayacağını Ümit ediyorum. Şu ana kadar yansımadı, önümüzdeki dönemde de umarım yansımayacaktır.
Barzani bölgede Türkiye'ye en güvenilir partner mi?
Bizim Barzani ile ilişkilerimiz sadece terörizm ile mücadele konusunda değil. Kuzey Irak'taki yönetimle ticari ilişkilerimiz var, karşılıklı siyasi ilişkilerimiz var. Merkezi yönetim ile ilişkilerimizi de bundan ayırt etmemiz lazım. Terörizm ile mücadele bunların sadece bir tanesi. Bugüne kadar terörizm ile mücadele konusunda biz sadece Irak'tan değil diğer ülkelerden de destek istedik ve desteği belli bir düzeyde aldık. Barzani'nin burada görüşmeler sırasında dile getirdiğini PKK'nın silah bırakması konusundaki sözlerini biz çok ciddiye alıyoruz ve bunun yerine getirilmesini bekliyoruz. Ben Barzani'nin söylediklerini önemsiyorum. Silahları bırakması gerekir, silahları bırakmadığı takdirde ben PKK'ya Kuzey ırakta göz yumamam onlara yer veremem dedi. Şimdi Erbil'e döndü, Erbil'e döndükten sonra bunun gerçekleşmesini bekliyoruz.
Üçlü mekanizma ne zaman toplanacak?
Aslında toplanmamış olsa bile görüşmeler ve yazışmalar devam ediyor. İstişare her zaman var. Bir araya gelinmesi önümüzdeki haftalarda aylarda tabiatıyla gerçekleşebilir. Ama şu anda bunun için verilmiş bir tarih yok.
Tarık El Haşimi artık Türkiye'de mi kalacak?
Biz Tarık Haşimi'nin sürekli olarak burada kalacağını düşünmüyoruz. Belli amaçlar buraya gelmişti, çeşitli görüşmeler yapmaya gelmişti, Sağlık kontrollerinden geçmeye buraya gelmişti Öyle sanıyorum ki yakın zamanda ülkesine geri dönecektir.
Türk ve İran birliklerinin birlikte kandili bombalıkları iddiası ortaya atıldı. Doğru mu?
Bizdeki bilgilere göre böyle bir şeyi doğrulamam mümkün değil. Ama bizim gerektiği zaman operasyonlarımız yapılıyor Kandil üzerinde. Ama İran'la ortaklaşa bir operasyon yapıldığı konusunda doğrusunu isterseniz benim bir bilgim yok.
Musul'da zırhlı bir aracımız ile ilgili sorun yaşandığına dair haberler doğru mudur?
Bizim Musul'da çok sayıda zırhlı ve zırhsız aracımız var. Ama bunlarla ilgili olarak gerçek söylüyorum bana ulaşan bir bilgi yok. Irak makamları tarafından, merkezi yönetim tarafından ya da Musul tarafından bir sorun çıkarıldığına dair de bir bilgi almadım aslında. Bu birim aslında bana bağlı bakanlıkta. Öyle bir gelişme olsaydı mutlaka duyardım. Irak'la ilgili olarak böyle bir sorun yaşamıyoruz.
Annan'ın Suriye ile ilgili bir açıklaması var. Şam yönetimi yükümlülüklerini yerine getirmiyor diyor ve durumun hala kabul edilemez olduğunun altını çiziyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu? Bilinenin açıklanması mı?
Bilinenin açıklanması. Çünkü biz zaten sınır komşusu olarak oradaki ateşleri kendi sınırımızdan duyuyoruz. Bütün dünya da bunu takip ediyor. Artık öyle bir iletişim döneminde yaşıyoruz ki Uydularla izleyebiliyorsunuz ülkeleri Oradaki çatışmanın devam ettiğini hepimiz duyuyoruz, haberlerini alıyoruz. Tankların, ordu birliklerinin şehirlerden henüz daha çıkmadığını, şehirlerin etrafında konuşlanmış olduğunu biliyoruz. Bunlar da tespit edilmiş durumda, bundan da büyük endişe ve kaygı duyuyoruz.
Siz daha önce yaptığını bir açıklamada Annan Planı'nın Kadük olduğu söylemiştiniz.
O gün bir açıklama yapılmıştı Suriye tarafından, denmişti ki: biz bu planı uygularız fakat uygulamamız için şu şu şu şartlarımız yeni şartlar getiriyordu. Daha sonra bu şartlar geri çekildi. Annan planı tabiatıyla şu anda yürürlükte fakat uygulanmadığını görüyoruz. Annan planında 6 madde söz konusuydu. Bunların en başında ateşkesin sağlanması geliyordu. Daha sonra insani bir koridor oluşturulması ve mağdur durumdaki Suriyeliler yardım elinin uzatılması öngörülüyordu. Bunların hiç birisi maalesef gerçekleştirilmedi. Bunun için öngörülen süre 12 Nisan'da dolmuştu. Belki 3-5 saatlik ya da bir günlük sakin bir dönem yaşandı. Maalesef ondan sonra çatışmalar devam etmeye başladı. Sadece karşılıklı ateş açmalar değil, zırhlı araçlarla tanklarla ordu birliklerinin sivil halka karşı şiddet kullanmasıydı bu. Dolayısıyla bu kaygı bütün dünyada hala devam ediyor. Bu sadece Suriye'nin komşu ülkelerinde değil dünya tarafından da izlenen bir olay haline geldi. Bundan sonra ne olacak. çok kısa bir dönemde çözüm bulunması konusunda zorluklarla karşılaşacağız. Fakat biz konuyu başından beri çok aktif bir şekilde Suriye'deki sorunun çözümlenmesi için bir çalışma başlattık. Geçen yılın ocak ayından bu yana çatışmalar devam ediyor. Geçen senenin ağustos ayına kadar bir hep müzakere yoluyla diplomasi yoluyla Suriye rejiminin ikna edilmesi suretiyle bu sorunun çözümlenmesini arzu ediyorduk. Nitekim başbakanımız defalarca cumhurbaşkanı Esat ile görüşmeler yaptı Sayın bakanımız iki kere Suriye'ye gitti. En son Ağustos ayında bu çatışmaların zirve noktasına çıktığı günlerde Şam'ı ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Esat ile çok uzun bir görüşme yaptık ve bu görüşmelerde biz hep sözler aldık. Şu kadar süre içinde seçim için çalışmalar yapacağım, şu reformları gerçekleştireceğim, Yeni anayasa hazırlıkları yapacağım fakat verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Onun arkasından yine hatırlarsınız, Arap ligi heyet olarak şama gittiler, onlar görüşmeler yaptılar. Arap ligi daha sonra bazı müeyyideleri bazı yaptırımları uygulamaya koydu, fakat yine bir ses çıkmadı Suriye'den, yine olumlu bir cevap gelmedi. Ondan sonra Türkiye konuyu uluslararası platformda tartışmaya başladı. Şubat ayında Tunus Suriye halkının dostları grubu toplantılarına başladı. Bu ayın başında, ayın birinde Türkiye'de bunun ikincisi gerçekleştirildi. 80 civarındaki ülkeden katılım oldu. Bu toplantılarda biz hep Suriye'deki ateş nasıl durur, mağdur durumdaki Suriyelilere yardım eli nasıl uzatılır hep bu konuları gündeme getirdik, Bunu da gündeme getirmeye devam edeceğiz bundan sonra da bu toplantının üçüncüsü geçtiğimiz hafta Fransa'da gerçekleştirildi. Öyle zannediyorum ki bu çalışmalar devam edecektir.
Suriye için daha ne kadar beklenecek?
Kimsenin elinden sihirli bir değnek yok. Öyle bir değneği vurup ben Suriye'deki sorunu şu tarihte çözeceğim diyecek durumda değilsiniz. Hiç kimsenin de bu sorunun 2 - 3ay içerisinde 1 yıl içerisinde çözülür oradaki insanlar refaha mutluluğa erişebilirler diyebilme imkânı yok. Bütün bu konuya duyarlı ülkelerin el birliği ile çalışmalarına devam etmesi gerekiyor. Bunun adresi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. Bunun adresi BM. Oradan yapılması gerekiyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi 2 üyesi veto hakkını kullanmıştı geçtiğimiz aylarda. Fakat bu ay 2042-2043sayılı kararlar çıktı. Bu kararlara Çin ve Rusya da katıldı. Annan planının uygulanması ateşkesin sağlanması konusundaki BM'nin kararı Suriye'ye de tebliğ edilmiş durumda Dolayısı ile bu iki ülkelerin Suriye'de akan kanın durdurulması çalışmalarına Bihaber kalması beklenemez. Önümüzdeki dönemde ben öyle zannediyorum ki onların da ortak bir müşterekte birleşmeleri ve mutabakat sağlamaları da mümkün olacaktır. Bizim üzerimize ve bizim gibi diğer ülkelerin üzerine düşen görev de bu konuda çalışmalarını sürdürmesi ve yürütmesidir.
Bizim açımızdan bunun başka bir boyutu var. Güney komşumuz olduğu için gelen binlerce Suriyeli var. 24 bin Suriyeli şu anda bizim topraklarımızda. Bir kısmı konteynır şehirler, bir kısmı çadırlar. Orada hayatlarını devam ettiriyorlar. Bu sadece erkekler değil. Kadınlar geliyor, çocuklar geliyor. Tüm ihtiyaçlarını biz karşılamak zorundayız. 1000lerce çocuğa eğitim veriyoruz biz kamplarda. Kendi okullarında okur gibi Arapça tedrisat görüyorlar. Öğretmenlerin bir kısmını buradan buluyoruz, Bir kısmı Suriye'den geliyor. Suriye'den sığınan insanlar arasındaki öğretmenlerden de bir kısmını seçiyoruz. Ama bütün altyapıyı biz sağlıyoruz onlara. Normal bir müfredat uygulanıyor. Akrabalarını Suriye'de bırakarak geliyorlar. Onlarla iletişim içinde olmak zorundalar. Kaygılarını bizlerle paylaşıyorlar. Bu sorun ne kadar uzarsa bizim için o kadar sıkıntı olacaktır. Bunun maddi boyutu da var. Sayın bakanımızın bir açıklaması vardı. Bu güne kadar yaptığımız harcama 150 milyon doları buldu diye. Bu her gün artıyor. Fakat 2-3 hafta önce yaptığımız bir açıklama var. Artık yurtdışından da yardım kabul edebilir bir hale geldik. Suriye'den Türkiye'ye gelen ve bizim kamplarımızda kalan Suriyeliler yardım etmek isteyen diğer ülkeler de BM mülteciler yüksek komiserliği aracılığı ile yardımlarını iletmeye başladılar Türkiye'ye. Bu memnuniyet verici bir gelişme. Bir işbirliği bir eşgüdüm de sağlanmış oldu.
Suriye'de kaybolan İki Türk gazetecinin durumu ve çalışmalarınız ile ilgili son gelişmeler nelerdir?
İki gazetecimizle ilgili konuyu biz büyükelçiliğimiz aracılığı ile takip ediyorduk. Fakat büyük elçiliğimiz bir süre önce geçici olarak kapatıldı hizmetlerine ara verdi ve döndü. Fakat Halep başkonsolosumuz görevini devam ettiriyor. İki gazetecimiz ile ilgili bize sağlık haberleri ulaşmıştı bundan yaklaşık bir ay önce. Fakat ondan bu yana başka haber almadık. Bu haber de resmi olarak ulaştırılmamıştı bize. Bizim aldığımız duyumlara göre Şam yakınlarında bir yerde tutuldukları konusunda bir haber var. Ama bu ne derece doğrudur onu bilemiyoruz resmi olarak teyit edilmiş bir haber değil. Bizi sevindiren olumsuz herhangi bir bilginin ulaşmamsı bu konuda herhangi bir bilginin bize intikal etmemiş olması. Biz Suriye'deki iki gazetecimizin çok kısa bir sürede dönmesi ve ailelerine kavuşmasını arzu ediyoruz. B unun için de çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Suriye için nasıl bir tablo bizi bekliyor? Etnik ya da mezhepsel bir iç savaşa sürüklenebilir mi?
Suriye'de bir iç savaşa gidilmesi bizim en son arzu edeceğimiz hiç arzu etmeyeceğimiz bir seçenektir. Bunun vuku bulmaması için biz elimizden gelen her şeyi yapacağız. Aslında bölge ülkeleri de böyle bir gelişmeyi arzu etmiyorlar. Bizim isteğimiz Suriye'de mezhepsel bir bölünmenin kesinlikle meydana gelmemesi Suriye'de halkın istekleri doğrultusunda bir rejimin, bir yönetimin bir an önce ülkeyi idare edebilir duruma gelmesi. Biz bunun için çalışıyoruz, bölgedeki ülkeler de bunun için çalışıyor. Sivil savaşın iç savaşın olmasını hiç arzu etmiyoruz. Bunun olmaması için de elimizden geleni yapıyoruz.