Hükümet'ten Bahçeli'ye 'Hrant Dink' yanıtı!
"Hrant Dink'in ölümü bizim anladığımız şehitlikle bağlantılı değil"
ahaber.com.tr / Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtladı.
MHP Devlet Bahçeli'nin hükümete yönelik sert bir açıklaması oldu. Şehir olunabilmesi için Müslüman olunması mutlak anlamda gereklidir. Diyen Bahçeli AKP Hükümeti'nin savurganca ve düşüncesizce şehit tanımını genişletme çabası abesle iştigal olduğu kadar Allah ve vatan uğruna hayatlarından olan kahramanların ruhlarına haksızlık ve sayısızlıktır" şeklinde bir açılama yaptı
Hükümetinize yönelik sert bir açıklama var ne dersiniz?
Daha önce bir arkadaşımızın amacını da aşan, belki de yoruma da muhtaç değerlendirmesi sonucu bu sözleri kullanmıştır. Şehitliğin ne olduğunu kime şehit dendiğini bu topraklarda yaşayan herkes bilir. Hatta bizim inancımıza göre Peygamberlik mertebesinde kabul edilir. Terör ve terörle mücadele bağlamında veyahutsa güvenlik güçlerimizin, bu çerçevede yaptığı faaliyetler içerisinde hayatını kaybedenler ile alakalı olarak devletin mali destek sağlanması yönünde projesi var. o projenin izahı o anlamında söylenmiş şeylerdir. Yoksa hiç kimse şehitlik müessessini başkalaştırma ona başka anlam yükleme çabası içerisinde değildir. Sayın Bahçeli de bunu bildiği halde fazla hassasiyet göstermiş. O da amacını aşarak böyle sert bir eleştiride bulunmuş. Hükümetimiz hükümetimizin üyeleri bu tür eleştirileri hak etmiyoe. Biz şehitliği ne demek olduğunu çok iyi bilen insanlarız. Hükümetimizin de bu konudaki hassasiyeti herkes tarafından b,ilinmektedir. Zaten yasa meclise geldiği zaman bunu herkes görecektir.
Hrant Dink şehit sayılmalı mıdır sizce?
Çok farklı bir şey. Hrant Dink özelinden bir değerlendirme yapmanın çok da doğru olmayacağı kanısındayım. Çünkü Hrant Dink'in öldürülmesi ile alakalı tartışmalar devam ediyor. Failler ile ilgili yargı süreci devam ediyor. Dosya Yargıtay aşamasında. Ben hiç kimseyi de incitmek istemem ama Hrant Dink bu ülkenin vatandaşı, devletin en önemli Vatandaşın can ve mal güvenliğini korumaktır. Yaşama hakkı tüm hakların önünde gelir. Siz yaşayacaksınız ki diğer haklarınız söz konusu olsun. Can güvenliği sağlanamamış bir vatandaş, bunu planlayan failler veya o failleri destekleyenler tarafından öldürülmüştür. Bunun bizim anladığımız şehitlik müessesiyle çok da bağlantılı olduğunu düşünmüyorum.
Sağlığımızı ilgilendiren sahte bal tartışmaları devam ediyor. Bu konuda sizin bakanlığınıza bağlı reklam kurulu da iki bal firmasına topla 155 bin lira ceza verdi. Başka cezalar gelecek mi?
Bizim bakanlığımızın Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü yapı olarak çok küçük kalmış, Ama bana göre en önemli görevi olan genel müdürlüklerden bir tanesi. Türkiye'de 75 milyon insan yaşıyoruz Her birimiz kamu görevlisiyiz işçiyiz serbest meslek erbabıyız her neyse Ama sonuç itibariyle 75 milyon insanın tamamı tüketici. Sonuçta tüketici halklarının korunması tüketicilerin yiyecekleri içecekleri gıda ve materyallerin sağlık boyutu ile irdelenmesi, takip edilmesi ve özellikle yanıltıcı reklam konusunda kamuoyunun aydınlatılması ve yanıltıcı reklam yapanların cezalandırılması en önemli çalışma alanlarımızdan bir tanesi. Bu bal ile ilgili konuda ben talimat verdim bizim genel müdürlüğümüze. Çünkü Televizyonlarda bu reklamları izliyoruz, her derde deva diye anlatılıyor. Birkaç şişesi bir arada çok ucuz fiyatlara pazarlandığını görünce bunu tüketen vatandaşlardan da bana sözlü olarak yanıtlıklarına ilişkin şikayetler gelince Genel müdüre talimat verdim. Genel müdürüm haklı olarak dedi ki;
Bu gıda ile alakalı olduğu için bunun tahlil ve içerdiği materyallerin tahlilinin Tarım bakanlığının yapması lazım. Oraya yönlendirdik. Tarım bakanlığı da tahliller yapıp sonuçları gönderdi, reklam kurulu toplandı bu iki firmaya 155 bin TL ceza verildi. Birisi 75 bin birisi 85 bin. Onun da farkı şu, cezalarda her yıl belli oranda artış oluyor. Bir tanesinin soruşturması 2011 yılında diğerini soruşturması 2012 yılında başlamış
Şu anda inceleme altında olan başka bal üreticisi var mı?
Bal üreticisi yok ama çok reklam var. Bir hayli yekun. Tüketici hakem heyetlerini dikkate aldığımızda
Yılda 100bin dolayında şikâyet oluyor. Biz bunları ya reysen kurum ele alıyor, ya da şikâyete üzerine oluyor. Bu iletişimde de oluyor. GSM operatörleri arasında da bu tür sorunlar bakanlığımıza iletiliyor. Reklam kurulu toplanıyor ve bunun değerlendirmesini yapıyor. Çok da etkili. Reklam kurulunun bu kararlarına karşı bunlar idari işlem olduğu için yargı yolu açık. İdari yargıya taşınabiliyor. Ama sonuçta Çoğu davalar da, davacıların aleyhine sonuçlanıyor
Bir şampuan firması Hitleri reklam unsuru olarak kullandı. Bu konuda bir inceleme yapılıyor mu?
Buna da inceleme talimatı verdik. Bakanlığımız bunu inceliyor.
Sizin şahsi görüşünüz nedir?
Ben buradan bir şey söylersem, bakanlığıma bağlı çalışmalar yürüten Reklam kurulu üzerinde de manevi bir baskıya yol açmış olabilirim. Ondan sakınıyorum. Ama bu konuyu irdeleyin talimatını ben verdim. Bu talimat içerisinde sorunuzun cevabı da
Antep ve Hatay'dan gelen haberle orada ticaretin çok ciddi düştüğü, durma noktasına geldiği yönünde. Bölge esnafına yönelik bir teşvik planlıyor musunuz?
Spesifik olarak Suriye'ye komşu yerleşim yerlerindeki esnafımızın desteklenmesine yönelik bir çalışmamız yok. biz Suriye olan ticaretimizin hem doğrudan Suriye'ye ürün satma hem de Suriye üzerinden transit yaparak Ortadoğu'ya körfez ülkelerine ulaşımı sağlamak.
Bu azalmayı da biz Habur yani Irak üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyoruz. O anlamda da gerçekten habur yapısında büyük bir yoğunlaşma var. Liman üzerinden de Suriye alternatifini oluşturmaya çalıştık ama henüz o devreye girmedi. O çalışmalar devam ediyor. Esnafımıza yönelik bir destek çalışmamız yok. Aslında böyle bir talep de yok. Oradaki esnaflarımız da bunun geçici olduğunu görüp bekliyorlar. Suriye'de bugün yaşanan süreci hepimiz, dünyadaki tüm uluslar gibi, özellikle biz ülkemiz bu sürecin geçici olduğu beklentisi içerisindeyiz. Bu süreci ne Suriye halkı çok uzun süreli taşıyabilir ne de bizim oradaki vatandaşlarım Bunun sonuçlarına katlanması mümkün. Bu geçicidir, vatandaşlarımız da hükümetimiz gibi bu geçici sürecin bitmesini bekliyor.
Uludere'deki olaydan sonra bölgedeki kaçakçılığın önüne geçmek için yeni bir sınır kapısında bahsediliyor Gülyazı sınır kapısı. Bu kapı ne zaman açılacak?
Bu sıkça soruluyor. Biz sadece Uludere de meydana gelen o vahim olaydan sonra Gülyazı'da başbakanımızın bizzat talimatı üzerine bir gümrük noktası açma çalışmalarını başlattık. Ama Ondan 1,5 yıl kadar önce Hakkari Üzümlü ve bir diğer kapıda da sınır noktası geçiş çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Buradakiler gümrük kapısı değil. Gülyazı'da bizim bir gümrük kapısı açmamız mümkün değil. Biz orada bir gümrük noktası açıp sınır ticaretini gerçekleştireceğiz. Yoksa eşya taşıyan tırların girip çıkabildiği bir coğrafi ortam müsait değil. Ama bu sınır ticaret merkezi de olsa gümrük kapısı da olsa böyle bir faaliyetin hayata geçebilmesi için her iki ülkenin de aynı yaklaşım içerisinde olması Ve kendi üzerlerine düşen edimleri yerine getirmesi gerekir. Türkiye olarak Üç tane gümrük noktası açma konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye bu noktaların açılmasını sağlayacak seviyeye gelmiş durumda. Ben tesadüf ırak maliye bakanı ile bir telefon görüşmem oldu. Orada gümrüklere maliye bakanı bakıyor.
Gürcistan'a pasaport ile giriş çıkışlarda 15 TL alınıyor. Kimlikle geçişlerde de bu paranın alınması gündemde. Niçin böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu?
Sadece Sarp gümrük kapısında yaya geçişleri yaptırıyoruz. Başka hiçbir kara hudut kapısında yaya geçişi yoktur. Kapıkule'den yaya yürüyerek karşıya geçemezsiniz. Yayalar da, araçlar gibi giriş çıkış yaptıkları için iki devlet arasında yapılan anlaşma çerçevesinde yayaların geçişini daha da kolaylaştıralım, pasaport aramayalım, kimlik belgeleri ile geçişi sağlayabilsinler diye bir anlaşma yapıldı. Geçen yıl mayıs ayında bu anlaşma imzalandı ve hayat geçirildi Bu hayata geçirildikten sonra geçişlerde önemli artışlar oldu 2011 Ocak ayında 150 bin kişi geçiş yapmışsa bu sene ocak ayında 180 bin oldu. Bu geçişler daha çok iş güç sahibi olmayan vatandaşların, ailelerinden ısrarla para talep ederek, sığırını satmak suretiyle, çay üretici ise çay parasını alır almaz hemen karşı tarafa geçişleri şeklinde oldu. Geçişler dolayısı ile önemli gözlemcilerin, karşı tarafa geçen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının orada etik alanlarla bağdaşmayan davranışlara girdiklerini…
Kumar deniliyor, doğru mu?
Hem kumar oynanan mekânlara gittiklerini, kumar oynadıklarını hem de bunun dışında etik olarak bizim kabul etmediğimiz aile yapısını bozucu davranışlar içerisine girdikleri gözlemlerini bize aktardılar. Yöre ve çevre illerin valileri de benzer şeyleri bize aktardılar. Dolayısı ile bunu bir disipline etme ihtiyacı doğdu. Bu konuyu bakanlar kurulunda başbakanımız huzurunda arkadaşlarımıza ifade ettim. Sonuçta pasaportla giriş çıkışlarda olduğu gibi, kimlikle giriş çıkışlarda 15 TL gibi harç ödenmesinin bir fren görevi görebileceğini orada ifade ettim. Bu İç İşleri Bakanlığımızın görevi.
Burada da şöyle bir şey söyleniyor, bu para da beklenen fren işlevini yeteri kadar karşılamaz. Karşı tarafta Batum'da çok modern kumarhaneler oteller yapılmış, oralara gidip geliyorlarsa o otellerin işleticileri veya bu kumar faaliyetlerini düzenleyenler. bu 15 TL'yi de karşılarlar. Böyle bir şeytanın avukatlığını yapanlar da oldu.
Bana göre daha caydırıcı olacak bir projemiz daha var. Bizim gümrük mevzuatımıza göre bir vatandaş yurtdışından Türkiye'ye dönüş yaparken beraberinde getirebileceği eşya miktarı belirlenmiştir. En fazla 2 karton sigara, Bir kg çay getirebilir, kozmetik ürünlerin limitleri var, alkol belli b,ir miktarda. Bunlar belirlenmiş. Ama siz bunların Her gün giriş çıkış yaptığını kontrol edemiyorsanız, her gün girip çıkıp getirir. Aslında bizim mevzuatımıza göre en erken üç günde bir getirebilir. Biz bunun kontrolünü yapabilmek için, İçişleri Bakanlığı veya emniyet görevlileri ile gümrük arasında bu bilgileri paylaşacak bir sistem oluşturmamız gerekiyor. Yani Mernis'in bir portalının gümrük ile paylaşılması gerekiyor. bu konuda da arkadaşlarımız içişleri bakanlığı ile gerekli çalışmaları yapıyor. Dolayısı ile üç günden daha erken giriş çıkış yapanların yolcu beraberinde ürün getirmelerine izin vermeyeceğiz. Bunu da caydırıcı bir etken olacağın
BDP'li Altan Tan'ın dün bir açıklaması oldu. Batman'da Ahmet Türk'e saldıranların ortaya çıkmamasına ilişkin "Vali kendisine dikkat etsin, eğer kendisi çözemiyorsa o zaman şahsi hukuk devreye girer" dedi. Siz nasıl yorumluyorsunuz?
Maalesef bu arkadaşlar bazen böyle kontrolsüzce konuşuyorlar. Konuştuklarının nereye vardığını hesap etmeden ölçmeden biçmeden konuşuyorlar. Sorumluluk mevkiinde olan bir insan böyle bir söz edebilir mi? Valinin failleri bildiği halde gizlemesi mümkün mü? Gizleme lüksü olabilir mi? Valinin bildiğini mutlaka başkaları da biliyordur. Bir kişinin bildiği belki gizli kalabilir, ama bu tür olaylar bir kişinin bilebileceği olaylar değil. Buradaki failler biliniyorsa birden fazla kişi biliyordur. Bunu da gizlenmesi mümkün değil. Dolayısı ile milletvekili arkadaşımız Biraz nezaket kurallarını ve amacını aşan bir söz etmiş. Kendinden büyük bir söz etmiş. Bu düpedüz hukuk dilinde tehdittir. Ben istenmem bir milletvekili tehdit etti diye şikâyet konusu olsun diye, ama maalesef böyle bir durum doğmuş
4+4+4 görüşmelerinde, partinizin bir milletvekili "meyhaneler boşaldı tüm CHP'liler burada" diye tweet atmış. Ne dersiniz?
Buna, biraz ağır kaçacak ama densizlik diyebilirim. Böyle bir şey söylemeye gerek yok. Ben hep şunu söylemişidir. Ben AK Parti'nin kurucularındanım. Tüzüğünü yazan kişiyim, daha sonra oturmuş konuşmuş, tartışmışız. 5,5 yıl kadar teşkilat başkanlığı yaptım. O günden bu yana hep şunu söyledim. Siyaset gönül işidir. Hiç kimseyi siyasete zorla sokmaz, isteyerek gireriz. Bu önemli bir durumdur. Bu bir sosyal sorumluluk gereğidir. Ama siyasete giren insan kendi hak ve özgürlüğünü kendi rızasıyla sınırlayan adam demektir. Dolayısı ile o milletvekilimiz onu söyleme özgürlüğüne de, hakkına da lüksüne de sahip değil. Bir ülkede değerler üzerine siyaset yapmamalıyız, Değerler hepimizin. Proje üzerine siyaset yapacağız. Projesi olmayan değerler üzerinden siyaset yapar, birbirimize çamur atarız, bu doğru bir siyaset tarzı değildir, arkadaşımız bence yanlış yapmıştır.
4+4+4 Nasıl bir ortamda devam edecek. Bir uzlaşma ışığı görüyor musunuz? CHP dün meydanda grup toplantısı yaptı. Ne dersiniz bir uzlaşma olanağı hala var mı?
Bu halkın projesidir. 4+4+4 halkın, milletin projesidir. 28 Şubat döneminde zorunlu eğitim 8 yıla çıkarak kesintisiz zorunlu eğitim oldu. Bir devlet böyle bir şey yapamaz, yapma hakkına sahip değildir. Devlet planlayıcı, yol gösterici yönlendiricidir. Bu düzenleme onu getiriyor. Elbette ki devletin de bir eğitim politikası olur. Eğitim politikası dillendirilir seslendirilir. Diğerleri de Kendi arzu ve istekleri çerçevesinde çocuğunun eğitim tercihlerini göz önüne almak suretiyle dilediği yere dilediği okula götürür. Esas olan burada ülkemizin birlik ve bütünlüğüdür. Bunun ötesinde bilginin öğrenmenin zararı olmaz. Bilgi bilgidir. Doğru bilgiler yanlış bilgileri piyasa dışına iter. Bu yasa bu zemini oluşturacak diye düşünüyorum. CHP'nin de buna muhalif olanların da bu muhalefetlerini fazla sürdüreceği kanısında değilim. Muhalefetin halk tarafından satın alınması söz konusu değil. Halkın görüşü de bu düzenlemenin doğru olduğu yönünde. Sanırım muhalefet partileri de bunu gördüler. Bugün yarın biraz daha yumuşayacaktır diye düşünüyorum.
MHP Devlet Bahçeli'nin hükümete yönelik sert bir açıklaması oldu. Şehir olunabilmesi için Müslüman olunması mutlak anlamda gereklidir. Diyen Bahçeli AKP Hükümeti'nin savurganca ve düşüncesizce şehit tanımını genişletme çabası abesle iştigal olduğu kadar Allah ve vatan uğruna hayatlarından olan kahramanların ruhlarına haksızlık ve sayısızlıktır" şeklinde bir açılama yaptı
Hükümetinize yönelik sert bir açıklama var ne dersiniz?
Daha önce bir arkadaşımızın amacını da aşan, belki de yoruma da muhtaç değerlendirmesi sonucu bu sözleri kullanmıştır. Şehitliğin ne olduğunu kime şehit dendiğini bu topraklarda yaşayan herkes bilir. Hatta bizim inancımıza göre Peygamberlik mertebesinde kabul edilir. Terör ve terörle mücadele bağlamında veyahutsa güvenlik güçlerimizin, bu çerçevede yaptığı faaliyetler içerisinde hayatını kaybedenler ile alakalı olarak devletin mali destek sağlanması yönünde projesi var. o projenin izahı o anlamında söylenmiş şeylerdir. Yoksa hiç kimse şehitlik müessessini başkalaştırma ona başka anlam yükleme çabası içerisinde değildir. Sayın Bahçeli de bunu bildiği halde fazla hassasiyet göstermiş. O da amacını aşarak böyle sert bir eleştiride bulunmuş. Hükümetimiz hükümetimizin üyeleri bu tür eleştirileri hak etmiyoe. Biz şehitliği ne demek olduğunu çok iyi bilen insanlarız. Hükümetimizin de bu konudaki hassasiyeti herkes tarafından b,ilinmektedir. Zaten yasa meclise geldiği zaman bunu herkes görecektir.
Hrant Dink şehit sayılmalı mıdır sizce?
Çok farklı bir şey. Hrant Dink özelinden bir değerlendirme yapmanın çok da doğru olmayacağı kanısındayım. Çünkü Hrant Dink'in öldürülmesi ile alakalı tartışmalar devam ediyor. Failler ile ilgili yargı süreci devam ediyor. Dosya Yargıtay aşamasında. Ben hiç kimseyi de incitmek istemem ama Hrant Dink bu ülkenin vatandaşı, devletin en önemli Vatandaşın can ve mal güvenliğini korumaktır. Yaşama hakkı tüm hakların önünde gelir. Siz yaşayacaksınız ki diğer haklarınız söz konusu olsun. Can güvenliği sağlanamamış bir vatandaş, bunu planlayan failler veya o failleri destekleyenler tarafından öldürülmüştür. Bunun bizim anladığımız şehitlik müessesiyle çok da bağlantılı olduğunu düşünmüyorum.
Sağlığımızı ilgilendiren sahte bal tartışmaları devam ediyor. Bu konuda sizin bakanlığınıza bağlı reklam kurulu da iki bal firmasına topla 155 bin lira ceza verdi. Başka cezalar gelecek mi?
Bizim bakanlığımızın Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü yapı olarak çok küçük kalmış, Ama bana göre en önemli görevi olan genel müdürlüklerden bir tanesi. Türkiye'de 75 milyon insan yaşıyoruz Her birimiz kamu görevlisiyiz işçiyiz serbest meslek erbabıyız her neyse Ama sonuç itibariyle 75 milyon insanın tamamı tüketici. Sonuçta tüketici halklarının korunması tüketicilerin yiyecekleri içecekleri gıda ve materyallerin sağlık boyutu ile irdelenmesi, takip edilmesi ve özellikle yanıltıcı reklam konusunda kamuoyunun aydınlatılması ve yanıltıcı reklam yapanların cezalandırılması en önemli çalışma alanlarımızdan bir tanesi. Bu bal ile ilgili konuda ben talimat verdim bizim genel müdürlüğümüze. Çünkü Televizyonlarda bu reklamları izliyoruz, her derde deva diye anlatılıyor. Birkaç şişesi bir arada çok ucuz fiyatlara pazarlandığını görünce bunu tüketen vatandaşlardan da bana sözlü olarak yanıtlıklarına ilişkin şikayetler gelince Genel müdüre talimat verdim. Genel müdürüm haklı olarak dedi ki;
Bu gıda ile alakalı olduğu için bunun tahlil ve içerdiği materyallerin tahlilinin Tarım bakanlığının yapması lazım. Oraya yönlendirdik. Tarım bakanlığı da tahliller yapıp sonuçları gönderdi, reklam kurulu toplandı bu iki firmaya 155 bin TL ceza verildi. Birisi 75 bin birisi 85 bin. Onun da farkı şu, cezalarda her yıl belli oranda artış oluyor. Bir tanesinin soruşturması 2011 yılında diğerini soruşturması 2012 yılında başlamış
Şu anda inceleme altında olan başka bal üreticisi var mı?
Bal üreticisi yok ama çok reklam var. Bir hayli yekun. Tüketici hakem heyetlerini dikkate aldığımızda
Yılda 100bin dolayında şikâyet oluyor. Biz bunları ya reysen kurum ele alıyor, ya da şikâyete üzerine oluyor. Bu iletişimde de oluyor. GSM operatörleri arasında da bu tür sorunlar bakanlığımıza iletiliyor. Reklam kurulu toplanıyor ve bunun değerlendirmesini yapıyor. Çok da etkili. Reklam kurulunun bu kararlarına karşı bunlar idari işlem olduğu için yargı yolu açık. İdari yargıya taşınabiliyor. Ama sonuçta Çoğu davalar da, davacıların aleyhine sonuçlanıyor
Bir şampuan firması Hitleri reklam unsuru olarak kullandı. Bu konuda bir inceleme yapılıyor mu?
Buna da inceleme talimatı verdik. Bakanlığımız bunu inceliyor.
Sizin şahsi görüşünüz nedir?
Ben buradan bir şey söylersem, bakanlığıma bağlı çalışmalar yürüten Reklam kurulu üzerinde de manevi bir baskıya yol açmış olabilirim. Ondan sakınıyorum. Ama bu konuyu irdeleyin talimatını ben verdim. Bu talimat içerisinde sorunuzun cevabı da
Antep ve Hatay'dan gelen haberle orada ticaretin çok ciddi düştüğü, durma noktasına geldiği yönünde. Bölge esnafına yönelik bir teşvik planlıyor musunuz?
Spesifik olarak Suriye'ye komşu yerleşim yerlerindeki esnafımızın desteklenmesine yönelik bir çalışmamız yok. biz Suriye olan ticaretimizin hem doğrudan Suriye'ye ürün satma hem de Suriye üzerinden transit yaparak Ortadoğu'ya körfez ülkelerine ulaşımı sağlamak.
Bu azalmayı da biz Habur yani Irak üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyoruz. O anlamda da gerçekten habur yapısında büyük bir yoğunlaşma var. Liman üzerinden de Suriye alternatifini oluşturmaya çalıştık ama henüz o devreye girmedi. O çalışmalar devam ediyor. Esnafımıza yönelik bir destek çalışmamız yok. Aslında böyle bir talep de yok. Oradaki esnaflarımız da bunun geçici olduğunu görüp bekliyorlar. Suriye'de bugün yaşanan süreci hepimiz, dünyadaki tüm uluslar gibi, özellikle biz ülkemiz bu sürecin geçici olduğu beklentisi içerisindeyiz. Bu süreci ne Suriye halkı çok uzun süreli taşıyabilir ne de bizim oradaki vatandaşlarım Bunun sonuçlarına katlanması mümkün. Bu geçicidir, vatandaşlarımız da hükümetimiz gibi bu geçici sürecin bitmesini bekliyor.
Uludere'deki olaydan sonra bölgedeki kaçakçılığın önüne geçmek için yeni bir sınır kapısında bahsediliyor Gülyazı sınır kapısı. Bu kapı ne zaman açılacak?
Bu sıkça soruluyor. Biz sadece Uludere de meydana gelen o vahim olaydan sonra Gülyazı'da başbakanımızın bizzat talimatı üzerine bir gümrük noktası açma çalışmalarını başlattık. Ama Ondan 1,5 yıl kadar önce Hakkari Üzümlü ve bir diğer kapıda da sınır noktası geçiş çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Buradakiler gümrük kapısı değil. Gülyazı'da bizim bir gümrük kapısı açmamız mümkün değil. Biz orada bir gümrük noktası açıp sınır ticaretini gerçekleştireceğiz. Yoksa eşya taşıyan tırların girip çıkabildiği bir coğrafi ortam müsait değil. Ama bu sınır ticaret merkezi de olsa gümrük kapısı da olsa böyle bir faaliyetin hayata geçebilmesi için her iki ülkenin de aynı yaklaşım içerisinde olması Ve kendi üzerlerine düşen edimleri yerine getirmesi gerekir. Türkiye olarak Üç tane gümrük noktası açma konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye bu noktaların açılmasını sağlayacak seviyeye gelmiş durumda. Ben tesadüf ırak maliye bakanı ile bir telefon görüşmem oldu. Orada gümrüklere maliye bakanı bakıyor.
Gürcistan'a pasaport ile giriş çıkışlarda 15 TL alınıyor. Kimlikle geçişlerde de bu paranın alınması gündemde. Niçin böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu?
Sadece Sarp gümrük kapısında yaya geçişleri yaptırıyoruz. Başka hiçbir kara hudut kapısında yaya geçişi yoktur. Kapıkule'den yaya yürüyerek karşıya geçemezsiniz. Yayalar da, araçlar gibi giriş çıkış yaptıkları için iki devlet arasında yapılan anlaşma çerçevesinde yayaların geçişini daha da kolaylaştıralım, pasaport aramayalım, kimlik belgeleri ile geçişi sağlayabilsinler diye bir anlaşma yapıldı. Geçen yıl mayıs ayında bu anlaşma imzalandı ve hayat geçirildi Bu hayata geçirildikten sonra geçişlerde önemli artışlar oldu 2011 Ocak ayında 150 bin kişi geçiş yapmışsa bu sene ocak ayında 180 bin oldu. Bu geçişler daha çok iş güç sahibi olmayan vatandaşların, ailelerinden ısrarla para talep ederek, sığırını satmak suretiyle, çay üretici ise çay parasını alır almaz hemen karşı tarafa geçişleri şeklinde oldu. Geçişler dolayısı ile önemli gözlemcilerin, karşı tarafa geçen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının orada etik alanlarla bağdaşmayan davranışlara girdiklerini…
Kumar deniliyor, doğru mu?
Hem kumar oynanan mekânlara gittiklerini, kumar oynadıklarını hem de bunun dışında etik olarak bizim kabul etmediğimiz aile yapısını bozucu davranışlar içerisine girdikleri gözlemlerini bize aktardılar. Yöre ve çevre illerin valileri de benzer şeyleri bize aktardılar. Dolayısı ile bunu bir disipline etme ihtiyacı doğdu. Bu konuyu bakanlar kurulunda başbakanımız huzurunda arkadaşlarımıza ifade ettim. Sonuçta pasaportla giriş çıkışlarda olduğu gibi, kimlikle giriş çıkışlarda 15 TL gibi harç ödenmesinin bir fren görevi görebileceğini orada ifade ettim. Bu İç İşleri Bakanlığımızın görevi.
Burada da şöyle bir şey söyleniyor, bu para da beklenen fren işlevini yeteri kadar karşılamaz. Karşı tarafta Batum'da çok modern kumarhaneler oteller yapılmış, oralara gidip geliyorlarsa o otellerin işleticileri veya bu kumar faaliyetlerini düzenleyenler. bu 15 TL'yi de karşılarlar. Böyle bir şeytanın avukatlığını yapanlar da oldu.
Bana göre daha caydırıcı olacak bir projemiz daha var. Bizim gümrük mevzuatımıza göre bir vatandaş yurtdışından Türkiye'ye dönüş yaparken beraberinde getirebileceği eşya miktarı belirlenmiştir. En fazla 2 karton sigara, Bir kg çay getirebilir, kozmetik ürünlerin limitleri var, alkol belli b,ir miktarda. Bunlar belirlenmiş. Ama siz bunların Her gün giriş çıkış yaptığını kontrol edemiyorsanız, her gün girip çıkıp getirir. Aslında bizim mevzuatımıza göre en erken üç günde bir getirebilir. Biz bunun kontrolünü yapabilmek için, İçişleri Bakanlığı veya emniyet görevlileri ile gümrük arasında bu bilgileri paylaşacak bir sistem oluşturmamız gerekiyor. Yani Mernis'in bir portalının gümrük ile paylaşılması gerekiyor. bu konuda da arkadaşlarımız içişleri bakanlığı ile gerekli çalışmaları yapıyor. Dolayısı ile üç günden daha erken giriş çıkış yapanların yolcu beraberinde ürün getirmelerine izin vermeyeceğiz. Bunu da caydırıcı bir etken olacağın
BDP'li Altan Tan'ın dün bir açıklaması oldu. Batman'da Ahmet Türk'e saldıranların ortaya çıkmamasına ilişkin "Vali kendisine dikkat etsin, eğer kendisi çözemiyorsa o zaman şahsi hukuk devreye girer" dedi. Siz nasıl yorumluyorsunuz?
Maalesef bu arkadaşlar bazen böyle kontrolsüzce konuşuyorlar. Konuştuklarının nereye vardığını hesap etmeden ölçmeden biçmeden konuşuyorlar. Sorumluluk mevkiinde olan bir insan böyle bir söz edebilir mi? Valinin failleri bildiği halde gizlemesi mümkün mü? Gizleme lüksü olabilir mi? Valinin bildiğini mutlaka başkaları da biliyordur. Bir kişinin bildiği belki gizli kalabilir, ama bu tür olaylar bir kişinin bilebileceği olaylar değil. Buradaki failler biliniyorsa birden fazla kişi biliyordur. Bunu da gizlenmesi mümkün değil. Dolayısı ile milletvekili arkadaşımız Biraz nezaket kurallarını ve amacını aşan bir söz etmiş. Kendinden büyük bir söz etmiş. Bu düpedüz hukuk dilinde tehdittir. Ben istenmem bir milletvekili tehdit etti diye şikâyet konusu olsun diye, ama maalesef böyle bir durum doğmuş
4+4+4 görüşmelerinde, partinizin bir milletvekili "meyhaneler boşaldı tüm CHP'liler burada" diye tweet atmış. Ne dersiniz?
Buna, biraz ağır kaçacak ama densizlik diyebilirim. Böyle bir şey söylemeye gerek yok. Ben hep şunu söylemişidir. Ben AK Parti'nin kurucularındanım. Tüzüğünü yazan kişiyim, daha sonra oturmuş konuşmuş, tartışmışız. 5,5 yıl kadar teşkilat başkanlığı yaptım. O günden bu yana hep şunu söyledim. Siyaset gönül işidir. Hiç kimseyi siyasete zorla sokmaz, isteyerek gireriz. Bu önemli bir durumdur. Bu bir sosyal sorumluluk gereğidir. Ama siyasete giren insan kendi hak ve özgürlüğünü kendi rızasıyla sınırlayan adam demektir. Dolayısı ile o milletvekilimiz onu söyleme özgürlüğüne de, hakkına da lüksüne de sahip değil. Bir ülkede değerler üzerine siyaset yapmamalıyız, Değerler hepimizin. Proje üzerine siyaset yapacağız. Projesi olmayan değerler üzerinden siyaset yapar, birbirimize çamur atarız, bu doğru bir siyaset tarzı değildir, arkadaşımız bence yanlış yapmıştır.
4+4+4 Nasıl bir ortamda devam edecek. Bir uzlaşma ışığı görüyor musunuz? CHP dün meydanda grup toplantısı yaptı. Ne dersiniz bir uzlaşma olanağı hala var mı?
Bu halkın projesidir. 4+4+4 halkın, milletin projesidir. 28 Şubat döneminde zorunlu eğitim 8 yıla çıkarak kesintisiz zorunlu eğitim oldu. Bir devlet böyle bir şey yapamaz, yapma hakkına sahip değildir. Devlet planlayıcı, yol gösterici yönlendiricidir. Bu düzenleme onu getiriyor. Elbette ki devletin de bir eğitim politikası olur. Eğitim politikası dillendirilir seslendirilir. Diğerleri de Kendi arzu ve istekleri çerçevesinde çocuğunun eğitim tercihlerini göz önüne almak suretiyle dilediği yere dilediği okula götürür. Esas olan burada ülkemizin birlik ve bütünlüğüdür. Bunun ötesinde bilginin öğrenmenin zararı olmaz. Bilgi bilgidir. Doğru bilgiler yanlış bilgileri piyasa dışına iter. Bu yasa bu zemini oluşturacak diye düşünüyorum. CHP'nin de buna muhalif olanların da bu muhalefetlerini fazla sürdüreceği kanısında değilim. Muhalefetin halk tarafından satın alınması söz konusu değil. Halkın görüşü de bu düzenlemenin doğru olduğu yönünde. Sanırım muhalefet partileri de bunu gördüler. Bugün yarın biraz daha yumuşayacaktır diye düşünüyorum.