Halid Meşal A Haber'e konuştu
Hamas’ın siyasi lideri Halid Meşal İstanbul’da A Haber Dış Haberler Müdürü Orhan Sali’nin sorularını yanıtladı. Meşal, Arap Baharı sonrasında güçlenen ülkelerin Türkiye ile birlikte dünyanın yeni gücü olacağını ve Türkiye’nin Hamas - El Fetih görüşmelerinde büyük rol oynadığını söyledi.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 23.03.2012 | 00:00
- Güncelleme Tarihi: 23.03.2012 | 16:50
EL FETİH İLE SORUNLARI ÇÖZÜYORUZ
El Fetih ile aramızda senelerdir görüşmeler yapıyoruz. Var olan sorunu çözmek için yürütülen bu görüşmeler ilk meyvesini geçen sene verdi. Geçen sene Kahire Anlaşması ile ileri bir adım attık. O anlaşmadan sonra fetih ile Hamas arasında çok görüşme yaptık. Ayrıca diğer bağımsız Filistinli yetkililerle de çok görüşmelerimiz oldu. Gerek Filistin'de gerekse Filistin dışında. Ben ve Mahmud Abbas arasında ikili görüşmeler oldu. Aramızda sorun olan tüm konula ele aldık, masaya yatırdık. Bu konuların başında uzlaşma hükümetinin kurulması yer alıyor. Aramızdaki kopukluğun giderilmesi ve seçimlere hazırlık yapmayı görüştük. Yeniden yapılanma için anlaşmaya vardık Cumhurbaşkanlığı, parlamento ve yerel seçimler konusunda detaylı bir biçimde görüşmelerimiz devam ediyor. Geçici hükümette Filistin'in tüm taraflarının temsil edilmesi için de çalışıyoruz.
Ayrıca Batı Şeria ve Gazze'deki güvenlik konularını ele aldık. Daha çok aramızda sorun olan konuları konuştuk. Biz eski sayfayı kapatmak istiyoruz ve tüm sorunlara kökten çözüm arıyoruz.
EL FETİH İLE ESKİ SAYFALARI KAPATIYORUZ
Hamas ile El Fetih görüşmelerinin sonucu Filistin birliğinin kurulması bizim için çok önemli. Filistin'e bir ev kuralım ondan sonraki aşamada düşmana karşı bir cephe olalım. İsrail'in işgalinden kurtulalım. Evimizi kurduktan sonra dışarıdan gelecek tehlikeler cephe oluşturmamız lazım. Bu tehlikelerin başında İsrail'in işgali var tabi ki. Kudüs konusu, güvenlik duvarı ve İsrail'in elindeki esirlerimizin dönmesi de ayrı bir sorun. Ülkemizi ilgilendiren tüm sorunları çözmek istiyoruz. Ayrıca sürgündeki Filistinlilerin geri dönmesi için çalışıyoruz.
FİLİSTİN'DE MAYIS AYINDA SEÇİMLER OLMAYACAK
Geçen sene Kahire'de yapılan anlaşma çerçevesinde bir sene sonra yani bu mayıs ayında seçimin yapılmasına karar verilmişti. Sonra yaptığımız görüşmelerde yine mayısta seçimin yapılması konusunda anlaşmıştık. Ama bu anlaşmayı uygulamak için önümüzde çok engeller olduğunu gördük. Bu sorunların başında geçici hükümetin kurulması yer alıyor. Çünkü bu hükümet Filistin'i seçimlere götürecek uzlaşma hükümeti olacaktır Aramızdaki kopukluğu gidermeden nasıl seçim yapabiliriz. seçimlerin yapılabilmesi için Gazze ve Batı Şeria'da hayatın normale dönmesi lazım. Bu sorunlar El Fetih ile Hamas arasındaki kopukluğun ana sorunudur. Hala tutuklamalar devam ediyor. Güvenlik durumu kötü. Filistin'de yaşayan insanlar normal bir hayat yaşamıyor. O yüzden seçimlerin yapılması için herhangi bir zemin değil. Ayrıca Filistinliler seçime hazır olduklarından emin olmalı ki seçime başlayalım. Bir de Kudüs meselesi var. İsrail Kudüs'te seçimlerin yapılmasına izin vermiyor. Seçimlerin yapılmaması için önümüze çok sayıda engel koyuyor. Bu sorunların tümünü çözmeye ihtiyacımız var. Sorunlar çözüldükten sonra seçimlerin yapılması için bir takvim belirleyeceğiz. Mayıs'ta seçim yapamayacağız. Umuyoruz ki bu sorunlar yakında çözülür. Fiili olarak şimdi hazır değiliz. Seçimlerin yapılması için en az üç ay önceden zemin oluşturulması lazım.
TÜRKİYE HAMAS VE EL FETİH'İ YAKINLAŞTIRDI
Türkiye'deki kardeşlerimiz Mahmut Abbas ile birkaç sefer görüştüler. Ayrıca bizimle de çok görüştüler. Geçenlerde İsmail Haniye'yi de burada ağırladılar. Türkiye bütün görüşmelerde El Fetih ve Hamas'ın yakınlaşması için çok olumlu arabuluculuk yatı. İki tarafın itilafta kaldığı sorunları çözmeye çalıştır. Biz bunu çok takdir ediyoruz. Türkiye'nin duruşu iki tarafın yakınlaşması için çok olumlu bir duruştur. Tabi ki diğer ülkeler de olumlu bir şekilde iki tarafı da etkiledi. Türkiye'nin duruşunun özelliği tüm taraflara eşit mesafede olmasıdır. Türkiye'nin Hamas'la çok güçlü bir ilişkisi var. Aynı zamanda El Fetih ile de güçlü ilişkisi var tabi ki. Çünkü Türkiye Filistin ile ilgileniyor. Sadece devleti değil Türk halkı da aynı şekilde Filistin'e çok destek veriyor. Türkiye Filistin sorununun tüm tarafları ile ilgileniyor. Türkiye sadece iki tarafın anlaşması ile ilgilenmiyor, aynı zamanda Gazze halkının sorunları ve ambargonun kaldırılması ile de yakından ilgileniyor. Türkiye Mavi Marmara'da Filistin için dokuz şehit verdi. Bunları hiç bir zaman unutmayacağız. Ayrıca Türkiye'nin İsrail'e karşı sert duruşunu ve Filistin halkının zafer elde etmesi için sarf ettiği çabaları görüyoruz. Türkiye Filistin'in İsrail tarafın Yahudileştirilme çabalarına karşı çıkıyor. İsrailli yerleşimcilerin işgaline karşı çıkıyor. Bu da Türkiye'nin Filistin'e yönelik uyguladığı politikanın tutumudur ve bunlar bizim için çok önemlidir. Ayrıca Türkiye Gazze ve Batı Şeria'ya insani yardım gönderiyor. İster devlet kuruluşları ister özel kuruluşlar Filistin'e çok yardım gönderdi.
SURİYE YÖNETİMİ NASİHATIMIZI DİNLEMEDİ
Hamas politikası gereği kimsenin iç işine karışmaz. İster İslam ülkesi olsun ister diğer ülkeler olsun. Ama uzun zamandır Suriye'de olduğumuz için yönetim ve halkıyla Çok güçlü ilişkilerimiz var. Bu çerçevede Suriye'nin bu krizden çıkması için nasihat verdik. Kan akmaması güvenlik durumunun bozulmaması ve Suriye halkının meşru olan haklarının verilmesi için nasihatte bulunmuştuk. Biz onlarla uzun süre yaşadık. Olara nasihat vermek bizim görevimizdir. Ama ne yazık ki sonuca varamadık. Kriz bugünkü halini aldı. Son aylarda Suriye'de çalışmak çok zor bir hal aldı. Yapmamız gereken işleri yapamıyorduk. Hamas olarak Suriye dışına çıktık. Suriye yönetimi ve halkı için en hayırlı olanı istiyoruz. İnşallah bu krizi atlatırlar.
ARAP BAHARI KALKINMAYI GETİRECEKTİR
Arap baharı, Arap ülkeleri için en önemli dönüm noktasıdır. İç reformlarını hayata geçirmek için yapılan büyük bir ayaklanmadır. Güçlü Arap ülkelerinin kurulması için Arap halkının isteklerinin yerine gelmesi lazım. Arap halkının istekleri özgürlük demokrasi, reform ve yolsuzlukla mücadeledir. Arap baharı ülkelerin güçlü bir dış politika kurmalarını mali ve güvenlik alanlarında bağımsız karar almalarını sağlayacak. Arap ülkeleri dünyada kendilerine yakışan yeri alacaktır. Bu halk ayaklanması Arap ülkelerini dış güçlerin etkisinde karar vermekten kurutulacak. Çok iyi şeylerin olacağına inanıyoruz. Çünkü bunlar hepsi halkların haklı istekleridir. Ben inanıyorum ki Arap ülkeleri demokrasinin uygulanması için Çok önemli bir dönem girdi. Dış güçlerin müdahalesine gerek kalmadan halk ayaklandı. Eskiden ABD büyük Ortadoğu projesi ve Ortadoğu'nun demokratikleştirilmesi gibi durmadan projeler üretiyordu. Şimdi Arap halkı kendi projelerini üretiyor. Kendi çabaları ile demokrasi dönemine giriyor. Kendi haklarını kendi elleri ile alıyor. Arap ülkelerindeki bu değişim Filiydin halkının ve Filistin sorununun göz ardı edildiği anlamına gelmiyor. İsrail işgaline karşı uygulanan politika değişmeyecek. biz uluslararası güçlerle olan ilişkimizi çatışma ya da birine bağımlı olarak konumlandırmak istemiyoruz. Biz bu ilişkilerde karşılıklı saygı ve ortak çıkarlarımızın korunmasını istiyoruz. İsrail'in işgalci olduğunun kabul edilmesini istiyoruz. Bu işgalin bitirilmesi için yürütülen direnişin koruyucusu olacağız. Ayrıca Arap baharı sonrası yeniden kurulan Arap ve Müslüman ülkelerin Filistin halkına destek olacaklarından eminim.
ARAP ÜLKELERİNİN TÜRKİYE'YE İHTİYACI VAR
Arap baharı çerçevesinde Türkiye ile Arap ülkeleri arasında çok güçlü bir ilişki var. bunu iki maddeye ayırıyorum. Birincisi Türkiye'deki doğru İslami yönetim ve ekonomik başarı Arap ülkeleri tarafından örnek alınıyor Arap baharı şimdi bunları örnek alarak yeni reformlar uyguluyor, çünkü Arap ekonomisi çok başarısızdır. Bu baharın getirdiği seçim sandıkları bölgedeki İslami gruplara bir değer kazandırdı. Bu bahar sayesinde sadece İslamcılar değil liberaller de istediklerini elde etmiş oluyor. Türkiye bu ülkelerin yeniden kurulma aşaması için en güzel örnektir.
İkinci madde ise; Arapların bu değişimi ve Türkiye'nin artan gücü Ortadoğu'da iki büyük güç oluşturuyor. Bu iki gücün birbiri ile ortak çalışması bölgenin çok güçlü bir biçimde kalkınmasına ve halkın iyi şartlarda yaşamasına neden oluyor.