'Siz PKK'lı mı BDP'li misiniz?'
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik Olarak kurulan Alt Komisyon, 1994'te kaybolan Kenan Bilgin ve Namık Erdoğan'ın ailelerini dinledi. Komisyonda ara ara sinirler gerildi...
Alt komisyon, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün'ün başkanlığında toplandı.
Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin, toplantıda yaptığı konuşmada, kardeşinin 9 Mayıs 1994'te Ankara Dikmen Caddesinde gözaltına alındığını anlattı.
Kardeşinin gözaltına alındığından 1 hafta sonra haberleri olduğunu belirten Bilgin, ''Dönemin insan haklarından sorumlu Bakanı Azimet Köylüoğlu ile de görüştük. Bize 'kardeşiniz kuyuda bile olsa çeker, çıkarırım' dedi. Bir sonraki görüşmemizde ise bize 'yapacak bir şey olmadığını, başımızın çaresine bakmamız gerektiğini' söyledi. Kardeşimin ağır işkence gördüğünü, o anda orada bulunan tutuklulardan öğrendik'' diye konuştu.
''Devletin kendilerine sürekli olumsuz cevap verdiğini'' öne süren Bilgin, şöyle konuştu:
''AİHM'de açtığımız davada tanık olarak dinlenen olayın savcısı da Kenan'ın kaybolduğunu söyledi. Bu kadar ciddi tanıklar olmasına rağmen devlet bunun üzerini kapattı. Ayhan Çarkın, o sıralar Ankara'da görev yapıyordu. Kenan Bilgin davasına ilişkin de üzerine gidilsin. Belki sorgulamalarda bulunmuştur. Hiç olmazsa mezarı bulunsun kardeşimizin. Bu savcı emekli olduktan ona ulaşamadım, lütfen onu bulmama yardımcı olun.''
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün de o dönemin bakanlarından ve komisyonda adı geçen Azimet Köylüoğlu'nun çağrılıp dinlenebileceğini ifade etti.
İrfan Bilgin, ''Ülkeye ve devlete olan inançlarını yeniden kazanabilmeleri için faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması gerektiğini'' belirtti.
-''Beyaz Toros marka arabaya binen geri dönmedi''-
Komisyon, Ankara'da 1994'te kaybolan ve Kırıkkale'de cenazesi bulunan Namık Erdoğan'ın ailesini de dinledi.
Namık Erdoğan'ın kardeşi Naif Erdoğan, olay hakkında bilgi vererek, ''Kardeşim, Sağlık Bakanlığında Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısıydı. Bize kaçırılacağına dair bir ihbar geldi. Bir süre sonra da kaçırıldı'' dedi.
''Bu durumu kabullenmek mümkün değil'' diyen Naif Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Dava dosyasına ulaştık. İlginç bir durum var. Cinayet 1994'te işlenmesine rağmen, otopside bulunan kurşun parçaları 2010 yılında balistik incelemeye kabul edilmiş. Yani cinayetten 16 yıl sonra. Delil kaybı. Delil karatma var. Yani birileri, 'bırakın bunları korozyona uğrasın' demiş. Sonra da zaten, 'ek kovuşturmaya gerek yok' diyerek dosya kapatıldı ama Ayhan Çarkın'ın ifadelerinden sonra tekrar açıldı.
Faili meçhul cinayetler sistematik olarak 1993-1994 yılları arasında işlendi. Özel harekatçı polisler 'yaptık' diyor. Emiri verenin, Mehmet Ağar, planlayıcının Tansu Çiller olduğunu söylüyorlar. Aslında bu kişileri sorgulamanız gerekir ama işiniz çok zor.''
Namık Erdoğan'ın kızı Begüm Erdoğan da Mehmet Ağar ve Tansu Çiller hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirterek, ''Bizim davamıza bakan Savcı Hakan Yüksel, geçen günlerde davadan el çektirildi. Kendisi konuyla çok ilgili, bizimle de irtibatlıydı. 50 klasör, yeni bir savcıya devredildi. Bu çok manidar'' diye konuştu.
Namık Erdoğan'ın diğer kardeşi Necdet Erdoğan da ''Öyle bir dönemden geçtik ki beyaz Toros marka arabaya binen geri dönmedi'' ifadesini kullandı.
-''Dedektif misin?''-
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat ise ''Kürtler şansız gerçekten. Bir zamanlar Ergenekon'un yaptığını şimdi PKK, KCK yapıyor. KCK, Kürt çocuklarını öldürüyor, onların onurlarıyla oynuyor'' dedi.
BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder araya girerek, ''Acılı bir aile ile böyle konuşamazsınız'' şeklinde tepki göstermesi üzerine Eronat, ''Ben de acılı bir anneyim. Onlarla birbirimizi anlıyoruz. Güneydoğu'da insanlar artık konuşamıyor, pandomim sanatçısı gibi oldular. Kaşlarıyla, gözleriyle konuşuyorlar. Başka bir partiden olduklarını bile söylemiyorlar'' diye konuştu.
BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt ise söz alarak, Eronat'a hitaben, ''Her söz aldığınızda rencide ediyorsunuz'' dedi. Eronat ise ''Neden rencide oluyorsunuz? Ben size bir şey söylemedim. PKK ve KCK'ya söyledim. Siz PKK'lı mı BDP'li misiniz?'' diye sordu. Kurt da ''Sizi böyle bir soru sormaktan men ederim. Kendinizi bilin'' şeklinde tepki gösterdi.
Eronat'ın, ''Gelin hepsini araştıralım, yüreğiniz yeterse'' sözlerine Kurt, ''Siz bizimle yürek yarıştıramazsınız'' diye yanıt verdi.
MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu da Namık Erdoğan'ın ailesine bazı sorular yöneltti.
BDP'li Önder, Halaçoğlu'nun, ''Balistik için başvuruda bulundunuz mu? Neden bu kadar geç kaldı? Kardeşinizin cenazesi bulunmuş. Oysa ki devlet tarafından işlendiği iddia edilen cinayetlerde cenazelere ulaşılamıyor. Uyuşturucu mafyasına karşı mücadele ettiğini söylemiştiniz. Mafya işi olmasın'' sorusuna da tepki gösterdi.
Yumruğuyla masaya vuran Önder, Halaçoğlu'na hitaben, ''Sen dedektif misin? Bu bir kamu davası. Bunların görevi mi balistik için başvurmak? Aileye, 'siz gereğini yapmadınız' diyemezsiniz. Burada aile adeta ölümden sorumlu tutuluyor'' diye bağırdı.
Naif Erdoğan ise olayın bireysel olmadığını, o dönemde temasta bulundukları bazı milletvekillerinin de doğruladığını öne sürdü.
Ayhan Sefer Üstün, tartışmanın devam etmesi üzerine toplantıya ara verdi.
Aranın ardından söz alan Üstün, konuların yumuşak bir üslupla tartışılması gerektiğini belirterek, ''Biz aslında bu komisyonun bir faili meçhulleri araştırma komisyonuna çevrilmesini istemiyoruz. İnsan hakkı ihlalleri üzerinde çalışmak istiyoruz. Ancak parti gruplarının anlaşması halinde bu misyon üstlenilebilir. Burada at iziyle it izinin birbirine karıştığı durumlar var. Komplike işler yani. Bunların birbirinden ayrılıp, faili meçhullerin çözülmesi gerekiyor'' diye konuştu.
Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin, toplantıda yaptığı konuşmada, kardeşinin 9 Mayıs 1994'te Ankara Dikmen Caddesinde gözaltına alındığını anlattı.
Kardeşinin gözaltına alındığından 1 hafta sonra haberleri olduğunu belirten Bilgin, ''Dönemin insan haklarından sorumlu Bakanı Azimet Köylüoğlu ile de görüştük. Bize 'kardeşiniz kuyuda bile olsa çeker, çıkarırım' dedi. Bir sonraki görüşmemizde ise bize 'yapacak bir şey olmadığını, başımızın çaresine bakmamız gerektiğini' söyledi. Kardeşimin ağır işkence gördüğünü, o anda orada bulunan tutuklulardan öğrendik'' diye konuştu.
''Devletin kendilerine sürekli olumsuz cevap verdiğini'' öne süren Bilgin, şöyle konuştu:
''AİHM'de açtığımız davada tanık olarak dinlenen olayın savcısı da Kenan'ın kaybolduğunu söyledi. Bu kadar ciddi tanıklar olmasına rağmen devlet bunun üzerini kapattı. Ayhan Çarkın, o sıralar Ankara'da görev yapıyordu. Kenan Bilgin davasına ilişkin de üzerine gidilsin. Belki sorgulamalarda bulunmuştur. Hiç olmazsa mezarı bulunsun kardeşimizin. Bu savcı emekli olduktan ona ulaşamadım, lütfen onu bulmama yardımcı olun.''
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün de o dönemin bakanlarından ve komisyonda adı geçen Azimet Köylüoğlu'nun çağrılıp dinlenebileceğini ifade etti.
İrfan Bilgin, ''Ülkeye ve devlete olan inançlarını yeniden kazanabilmeleri için faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması gerektiğini'' belirtti.
-''Beyaz Toros marka arabaya binen geri dönmedi''-
Komisyon, Ankara'da 1994'te kaybolan ve Kırıkkale'de cenazesi bulunan Namık Erdoğan'ın ailesini de dinledi.
Namık Erdoğan'ın kardeşi Naif Erdoğan, olay hakkında bilgi vererek, ''Kardeşim, Sağlık Bakanlığında Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısıydı. Bize kaçırılacağına dair bir ihbar geldi. Bir süre sonra da kaçırıldı'' dedi.
''Bu durumu kabullenmek mümkün değil'' diyen Naif Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Dava dosyasına ulaştık. İlginç bir durum var. Cinayet 1994'te işlenmesine rağmen, otopside bulunan kurşun parçaları 2010 yılında balistik incelemeye kabul edilmiş. Yani cinayetten 16 yıl sonra. Delil kaybı. Delil karatma var. Yani birileri, 'bırakın bunları korozyona uğrasın' demiş. Sonra da zaten, 'ek kovuşturmaya gerek yok' diyerek dosya kapatıldı ama Ayhan Çarkın'ın ifadelerinden sonra tekrar açıldı.
Faili meçhul cinayetler sistematik olarak 1993-1994 yılları arasında işlendi. Özel harekatçı polisler 'yaptık' diyor. Emiri verenin, Mehmet Ağar, planlayıcının Tansu Çiller olduğunu söylüyorlar. Aslında bu kişileri sorgulamanız gerekir ama işiniz çok zor.''
Namık Erdoğan'ın kızı Begüm Erdoğan da Mehmet Ağar ve Tansu Çiller hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirterek, ''Bizim davamıza bakan Savcı Hakan Yüksel, geçen günlerde davadan el çektirildi. Kendisi konuyla çok ilgili, bizimle de irtibatlıydı. 50 klasör, yeni bir savcıya devredildi. Bu çok manidar'' diye konuştu.
Namık Erdoğan'ın diğer kardeşi Necdet Erdoğan da ''Öyle bir dönemden geçtik ki beyaz Toros marka arabaya binen geri dönmedi'' ifadesini kullandı.
-''Dedektif misin?''-
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat ise ''Kürtler şansız gerçekten. Bir zamanlar Ergenekon'un yaptığını şimdi PKK, KCK yapıyor. KCK, Kürt çocuklarını öldürüyor, onların onurlarıyla oynuyor'' dedi.
BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder araya girerek, ''Acılı bir aile ile böyle konuşamazsınız'' şeklinde tepki göstermesi üzerine Eronat, ''Ben de acılı bir anneyim. Onlarla birbirimizi anlıyoruz. Güneydoğu'da insanlar artık konuşamıyor, pandomim sanatçısı gibi oldular. Kaşlarıyla, gözleriyle konuşuyorlar. Başka bir partiden olduklarını bile söylemiyorlar'' diye konuştu.
BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt ise söz alarak, Eronat'a hitaben, ''Her söz aldığınızda rencide ediyorsunuz'' dedi. Eronat ise ''Neden rencide oluyorsunuz? Ben size bir şey söylemedim. PKK ve KCK'ya söyledim. Siz PKK'lı mı BDP'li misiniz?'' diye sordu. Kurt da ''Sizi böyle bir soru sormaktan men ederim. Kendinizi bilin'' şeklinde tepki gösterdi.
Eronat'ın, ''Gelin hepsini araştıralım, yüreğiniz yeterse'' sözlerine Kurt, ''Siz bizimle yürek yarıştıramazsınız'' diye yanıt verdi.
MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu da Namık Erdoğan'ın ailesine bazı sorular yöneltti.
BDP'li Önder, Halaçoğlu'nun, ''Balistik için başvuruda bulundunuz mu? Neden bu kadar geç kaldı? Kardeşinizin cenazesi bulunmuş. Oysa ki devlet tarafından işlendiği iddia edilen cinayetlerde cenazelere ulaşılamıyor. Uyuşturucu mafyasına karşı mücadele ettiğini söylemiştiniz. Mafya işi olmasın'' sorusuna da tepki gösterdi.
Yumruğuyla masaya vuran Önder, Halaçoğlu'na hitaben, ''Sen dedektif misin? Bu bir kamu davası. Bunların görevi mi balistik için başvurmak? Aileye, 'siz gereğini yapmadınız' diyemezsiniz. Burada aile adeta ölümden sorumlu tutuluyor'' diye bağırdı.
Naif Erdoğan ise olayın bireysel olmadığını, o dönemde temasta bulundukları bazı milletvekillerinin de doğruladığını öne sürdü.
Ayhan Sefer Üstün, tartışmanın devam etmesi üzerine toplantıya ara verdi.
Aranın ardından söz alan Üstün, konuların yumuşak bir üslupla tartışılması gerektiğini belirterek, ''Biz aslında bu komisyonun bir faili meçhulleri araştırma komisyonuna çevrilmesini istemiyoruz. İnsan hakkı ihlalleri üzerinde çalışmak istiyoruz. Ancak parti gruplarının anlaşması halinde bu misyon üstlenilebilir. Burada at iziyle it izinin birbirine karıştığı durumlar var. Komplike işler yani. Bunların birbirinden ayrılıp, faili meçhullerin çözülmesi gerekiyor'' diye konuştu.