Bakan Günay'dan 'ret' kararına eleştiri
Balbay ve Haberal'a ret kararı yasaya uygun olabilir ama...
- Gündem
- Giriş Tarihi: 24.06.2011 | 00:00
- Güncelleme Tarihi: 24.06.2011 | 12:53
Günay, milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın tahliye taleplerinin reddedilmesini doğru bulmadığını da söyledi.
Günay, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile aynı sıralarda kayıt yaptırdı.
Günay ve Yıldız, birlikte gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Tutuklu milletvekillerinin durumu ile ilgili bir soru üzerine Günay, mevcut anayasanın ''darbe'' hükümeti döneminde yapıldığını kaydetti. Anayasanın temel mantığının ''millete, milli iradeye karşı'' olduğunu ifade eden Günay, çeşitli vesilelerle engellemelerle karşılaşmanın kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Günay, buna çeşitli kereler işaret ettiklerini, 2007 seçimlerinden sonra anayasanın değiştirilerek, özgürlükçü, katılımcı bir sistemin getirilmesini istediklerini; ancak o dönem muhalefetin ''inanılmaz itirazlarının köklü anayasa değişikliğini engellediğini, sınırlı düzenlemeler yapmak zorunda kaldıklarını'' dile getirdi.
Yaşanan eşikte anayasanın milli iradeye karşı, devleti kutsayan hükümlerinin yarattığı sakıncaların yeniden görüldüğünü belirten Günay, şöyle devam etti:
''Dünyanın her yerinde hukuk hayatın gerisinden gelir. Bizde de böyle oluyor. Hukuk sistemi sadece lafza, söze dayanan yorumlar yapıyor, demokratik katılımcı ortamı geliştirmek konusunda yorumlar yapmaktan kaçınıyor. Hep birlikte bunun bedelini ödüyoruz. Yaşananların siyasi iktidar ile herhangi bir ilgisi yok, yasama organı ile ilgisi yok. Yargının sözcüklere dayanan, kuru hukuk mantığına dayanan kararları yasamanın açılışına ciddi sakınca, gölge getiriyor. Herkesin yapması gereken parlamentoya katılmaktır. Boykot etmek değil. Yapılması gereken köklü bir anayasa değişikliğidir. Özgürlükçü, katılımcı bir anayasa değişikliği konusunda birbirine omuz vermektir, engellemeye kalkışmak değil. Ancak parlamento içinde yeni anayasal düzenlemeler yaparak bu engelleri aşabiliriz.
Boykot etmeyi, parlamentoya girmemeyi, ortaya çıkan sakıncalı durumlar karşısında iktidar partisini suçlamayı son derece yanlış görüyorum. Parlamentoda birlikte çare aramamızın altını çizmek istiyorum.
Bir de ders çıkarma eşiğinde olduğumuzu düşünüyorum. Bazı siyasetçiler inanılmaz bir sorumsuzlukla geçmiş yıllarda meydanlarda popülist yaklaşımlarla dokunulmazlığın kaldırılmasını savunageliyorlardı. Dokunulmazlığın bir miktar bile zedelenmesinin hangi tartışmalara sebebiyet verdiğini ibret verici biçimde yaşıyoruz. Köklü yasal, anayasal düzenlemelere ihtiyacımız var ve bunu parlamento çatısı altında yapabiliriz. O yüzden her siyasi partiden arkadaşımıza salı günü yemin ettikten sonra oturup anayasa ve yasalarda ne yapmamız gerektiğini müzakere etmemiz ve Türkiye'nin, milli iradenin önündeki bu engellerin kaldırılması konusunda ortaklaşa adımlar atmamız ihtiyacını bir çağrı olarak buradan işaret etmek istiyorum. Hep beraber yapmamız gereken, kayıtsız şartsız millet egemenliğinin kurumsal, yasal düzenlemelerini ortaya çıkarmaya çalışmaktır.''
''38 milletvekili burada olmayacak, millet egemenliği zedelenmiş olmayacak mı?'' sorusuna ise Günay, şu karşılığı verdi:
''Arkadaşlarımız eğer parlamentoya girmezlerse yeni ve gereksiz tartışmalarla karşı karşıya kalırız. Yaşadığımız sıkıntılar 1982 Anayasası'nın millete karşı örgütlenmiş bir devlet mantığından kaynaklanmaktadır. Yapmamız gereken parlamentoyu boykot etmek değil, parlamentoya kıskançlıkla sahip çıkmaktır. Boykot ortamı gerginleştirir ama çözüm üretmez. Çözüm üretmenin yolu TBMM çatısının altıdır. O yüzden bütün arkadaşlarıma içtenlikle rica ediyorum: Parlamentoya girelim ve birlikte çözüm üretelim. Zaten bizim gündemimizin birinci maddesi özgürlükçü bir anayasa yapmaktır. Bu konuda birbirimize yardımcı olalım.''
Balbay ve Haberal'ın tahliye taleplerinin reddine ilişkin sorular üzerine, isim üzerinden değerlendirme yapmak istemediğini belirten Günay, ''Temel prensipleri söyledim. Bu kararları doğru bulmuyorum. Yasaya uygun olabilir ama hukuka uygun değil, millet egemenliğine uygun değil, demokrasinin temel prensiplerine uygun değil. Yasaya uygun olabilir ama bizim anayasamızın birçok hükmü hukuka uygun değildir'' dedi.
-BAKAN YILDIZ-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise Hatip Dicle'nin durumunun, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının başvurusu üzerine YSK'nın aldığı karar sonucu geliştiğini, AK Parti'nin başvurusuyla oluşmadığını söyledi.
Bu nedenle hukukun verdiği karara hep beraber uymak zorunda olduklarını ifade eden Yıldız, ''Bizim tercihimizle olacak bir konu değildir bu. Milletvekilliğini kanunla da verip alamıyoruz. Herhangi bir kanuni değişikliklik, milletvekilliğinin yerine ihdas olamıyor. O açıdan bunu hep beraber izleyeceğiz. Ama bunun bir vesile kılınıp toplumda kaos oluşturmaya dönük bir durumun, konumun, özellikle demokratik bir söylem içinde bulunan bir yapı içinde uymadığını söyleyebilirim. Bunu önümüzdeki süreçte hukukun, kanunun verdiği sınırlar içerisinde eğer varsa herhangi yapılacak bir şey TBMM iradesi içinde olduğunu da belirtmek istiyorum'' diye konuştu.
Balbay ve Haberal konusunda ise Yıldız, ''Mahkemenin verdiği bir karar. Mahkeme 1'e 2 böyle bir karar verdi. 2'ye 1 karar verseydi, aynı şekilde bu karara da saygılı olduğumuzu, aynı gerekçeyle açıklayacaktık. Bakış açımızda bir değişiklik yok'' dedi.
Yıldız, kayıt sırasında verilen çiçeği bir TBMM çalışanın küçük kızına hediye etti. Günay ise gazetecilere çikolata ikram etti.