Serginin 36. ve son eserini Resulullah'ın (SAV) bir hadis-i şerifi üzerinden yaptığını anlatan sanatçı, Kudüs'ün Müslümanların ortak davası olduğu hakikatini dile getirdi ve son eserin hikayesini şöyle anlattı:
"Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam'ın bir hadis-i şerifi var. 'Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere zeytinyağı gönderin' diyor. Bu mesajı ben şöyle okudum; "Kudüs size emanettir, kıyamet saatine kadar Ümmet-i Muhammed'in ve insanlığın emanetidir. Yani oraya, kandillerine yağ gönderin. Kudüs'ün kandillerini kıyamet saatine kadar söndürmeyin. Kudüs; barış şehri, Kudüs huzurun şehri, Kudüs insanlığın huzur duyduğu başkenti olarak yaşasın." Bu çalışmanın içerisinde böyle bir esere yer vermemiştik. Bu vesile ile onu da tamamlamış olduk. Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam'ın bu vasiyetini de önce Ümmet-i Muhammed'e, biz inanan insanlara, daha sonra da kalbinde vicdan olan bütün insanlara, bu vesileyle duyurma imkanına kavuştuk." Her bir eseri belli duygular çerçevesinde icra ettiğini vurgulayan sanatçı Kasapoğlu, "en yoğun duygular içerisinde olduğunuz eseriniz" sorusuna şöyle cevap verdi: "Çok zor bir soru sordunuz. Her birinin bir hissiyatla oluştuğu muhakkak ama gözüme ilk ilişen eserlerden bir tanesini anlatayım. Filistinli gelinlik çağına gelmiş bir kız evladımız, Filistin haritasına sarılmış. Üzerinde Kubbet-üs Sahra'nın yer aldığı bir görsel. Şunu ifade ettik; Gazze'de, Filistin'de, Mescid-i Aksa'nın yurdunda, o barış yurdunda kız çocukları kaderleri ile nikahlandılar. Yani Kudüs'ü müdafaa etmekle nikahlandılar. Anne olduklarında, çocuklarını dünyaya getirirken, onlara dünyalık bir hayat vaat etmek için değil; Kudüs'ü müdafaa etme şuuruyla yuvalar kurdular. Bu, benim çok duygulandığım ve esere de göz yaşı olarak ilave ettiğim bir çalışmaydı." Sanatçı Hamdi Kasapoğlu, bir başka duygu yüklü eserine ise şöyle değindi: "Filistin devletinin bağımsızlığını temsil eden, bayraklarının renkleri ile oluşturduğumuz bir zemin üzerinde aynı zamanda kırmızı kana boğulmuş Kudüs'ün, Mescid-i Aksa'nın, Gazze'nin sokaklarında imdat dileyen ama kalplerinde o ölüm halinde bile Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı, Kubbet'üs Sahra'yı hayatta tutmak için yaşayan insanları resmettiğimiz bir çalışma var. Orada güneşin doğuşunu temsil ettiğimiz, Filistin haritasını parçalanmamış, bütün haliyle ışıkların süzdüğü bir çalışma... Yani her bir detayında bizi duyguya boğan hislere boğan hikayeler var. Tabi bunu uzun uzun anlatmak mümkün değil. Gönül arzu eder ki bu işin meraklıları, sanatın meraklıları, Kudüs'ün merakları burada bu sergide bu eserleri kendileri bakıp, gördüklerinde o manaları belki de başka bir terennümünde kendileri okumuş, görmüş olacaklar."