A HABER GALERİ
Cüneyt Arkın'ın yaşayamadığı tek hayali! Anlatırken gözleri dolmuş: Evlendiğim zaman...
Türk sinemasının efsane ismi Cüneyt Arkın, geçtiğimiz hafta aramızda ayrıldı. Kariyeri boyunca 300'den fazla filmde rol alan Arkın'ın yıllar önce verdiği bir röportaj ise herkesi duygulandırdı. Arkın, sunucunun "Cüneyt Bey içinizde kalan bir ukde var mı?" sorusunu şu sözlerle yanıtlamıştı...

Geçtiğimiz hafta vefat eden Cüneyt Arkın sevenlerini yasa boğdu. Kariyeri boyunca 300'den fazla filmde rol alan usta oyuncu, yıllar önce verdiği bir röportajla herkesi duygulandırdı. Atlara düşkünlüğüyle bilinen Arkın, "Cüneyt Bey içinizde kalan bir ukde var mı?" sorusunu şu sözlerle yanıtlamıştı;

Gelini; beyaz, yağız, yelesi uzun bir atın üzerine koyayım. Ben de onun yanında gene beyaz yeleli uzun bir ata bineyim.

HİÇ GÖRMEDİĞİ KIZINA YAZDIĞI MEKTUP ORTAYA ÇIKTI
1964 yılında oynadığı Gurbet Kuşları filminin finalindeki kavga sahnesi ile kariyerinde kırılma noktası yaşayan Cüneyt Arkın, bir süre daha duygusal-romantik jön karakterlerini canlandırdıktan sonra aksiyona yöneldi.

Üstlendiği her rolün hakkını fazlasıyla veren Arkın, Battal Gazi, Köroğlu, Kara Murat, Malkoçoğlu karakterleriyle Türk sinemasına adını altın harflerle yazdırdı.

Yeşilçam'ın dört yapraklı yoncası Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın ile çevirdiği birçok aşk filminde başrolü paylaşan Arkın, 300'den fazla yapımda rol aldı.

Arkın'ın özellikle 1964 yılında nikah masasına oturduğu Güler Mocan ile evliliğinden olan ve yıllarca görmediği kızı Filiz Canlı merak konusu oldu.

KAHREDEN MEKTUP!
Cüneyt Arkın'ın yıllar önce kızına yazığı mektup bir kez daha gün yüzüne çıktı. Beyaz Magazin programında gündeme getirilen mektubun zarfı bir kez daha açıldı ve usta sanatçının kızının 18 yaşına geldiğinde okuması için yazdığı şu satırlar yürek yaktı:

"SENİ BİN YIL GÖRMEMİŞ GİBİ ÖZLEDİM"
"Canım yavrum Filiz'im. Sana bunları yazmamın bir sebebi var. Bugün 10 Mart 1968, Kurban Bayramı'nın birinci günü. Bugün yine annen seni bana göstermedi. Telefonları yüzüme kapatıyor, mektuplarımı okumuyor. Senden ayrıları iki ay oldu. Seni bin yıl görmemiş gibi özledim. Artık tatlı yüzün, yavaş yavaş hafızamdan siliniyor. Göğsüme dokunan o küçücük elinin sıcaklığı azaldı.

"CEHENNEMİN DİBİNDEYMİŞ GİBİ ACILAR İÇİNDEYİM"
Günlerdir cehennemin dibindeymiş gibi acılar içindeyim. Bin kere adını fısıldadım. Bin kere Allah'a dua ettim seni bana göstersin diye. Korkular içinde sana geldim. Bana kapıyı açmayacaklarını bile bile.

"PENCEREDEN BİLE GÖSTERMEDİ"
Eve karı-koca iki dostumu gönderdim. Ben de köşede bekledim. Kadın hamileydi, yüzü çilli, şefkatli bir çocuk beklemenin mutluluğu içindeydi. Ama benim kadar korku içindeydiler. Teyzelerin onları kovmuş. Annen seni pencereden olsun görmeme razı olmamış. Sen teyzenin kucağındaymışsın, mavi dantelli bir elbisen varmış. Tatlı tatlı gülüyormuşsun. Yaramazlık yapıp utanıyor sonra başını saklıyormuşsun.

Bir babadan çocuğunu hangi kuvvet ayırır. Buna hangi yürek razı olur? Hangi kötülük böyle bir sevgiyi yener? Bütün duygularım ölmüş gibiydi dönerken. Dünyanın bütün kurşunları yüreğime sıkılmış gibiydi. Bir annenin katılığını, duygusuzluğunu, gaddarlığını neyle izah edecektim. Annenin son iki yıldır bana gösterdiği korkunç sahnelerde kendisinden çok teyzem Gül'ün ve çevresinin payı vardı.

"YAVRUM ACI ÇEKİYORDUM VE YALNIZDIM"
Mahkeme haberlerinde çıkan resimlerinde şaşkın, biraz öç almışlığın rahat tebessümündeki acıyı yine ancak ben çözebilirim. Çocuğum bunlar bizim yazımız, kaderimiz. Ama anne bir elini uzatsa kurtulacaktım. Evet, yavrum acı çekiyordum ve yalnızdım.

Annenin bende güç bildiği, kıskandığı her şey, şöhretim ve param beni dünyada yalnız bırakmıştı. Çünkü suçlarımda, zaaflarımda samimi idim. Suçluydum ama sahte değil, içten pazarlıklı değil, cimri değil. Annenle aramızda büyük bir ayrılık da Türk sinemasını asla önemsememesinden ileri geliyordu. Ona göre yaptığım bütün iş basit ve aşağılayıcı bir şeydi. Teyzelerin de aynı şeyi düşünüyorlardı.

Görüyorsun yavrum, anneni kazanmak, işimi kazanmak anneni kaybettiriyordu bana. Yapayalnızdım, yine de anneni delice seviyor ve dayanıyordum. Annen dışarıda görev almak istiyordu. Kırklareli'ne tayini çıktı. 'Kendime güvenim gelir, oyalanırım' diyordu. Doğru söylemediğini biliyordum. Gitmek istemiyordu ama gitmem gerekiyor diye dayatıyordu. Neden gittiğini ve neden gittiğini kesin olarak bilmiyordu. Ama o günler ölümüme bile razı olacak kadar bezgindim, tükenmiştim.