A HABER GALERİ
Abdülhamid Han’ın ölümünün 102. yıldönümü! Abdülhamid'in hiç bilinmeyen projesi...
10 Şubat 2020 Sultan II. Abdülhamid'in 102. ölüm yıldönümü. Osmanlı Devleti'nin en çok merak edilen padişahlarının başında gelen Sultan II.Abdülhamid, imparatorluğun dört bir tarafında yeni eserler yaptırırken birçok projeye de imza attı. Bugün İstanbul'da bulunan 68 askeri yapıdan, 37'sini yaptıran padişah olan II.Abdülhamid; İstanbul'u dünyanın en önemli kenti haline getirmek için birçok eser tasarladı. İşte sizler için II. Abdülhamid'in hiç bilinmeyen projelerini derledik. Peki, II. Abdülhamid kimdir? II. Abdülhamid'in gerçekleştirdiği projeler nelerdir? II. Abdülhamid nasıl bir kişiliğe sahiptir?

Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı olan II. Abdülhamid, 113. İslam halifesi ve Sultan Abdülmecid'in oğludur. 22 Eylül 1842 yılında hayata gözlerini açan II. Abdülhamid, 10 Şubat 1918 senesinde ise vefat etmiştir.

Henüz 10 yaşındayken, annesinin ölümüyle beraber II. Abdülhamid'in bakımı Sultan Abdülmecid'in diğer eşi Piristû Kadın Efendi tarafından üstlenilmiştir. Hiç çocuğu olmayan Piristû Kadın Efendi II. Abdülhamid'i kendi çocuğu gibi büyüttü. II. Abdülhamid'in babasının ölümünden sonra ise tahta çıkan amcası Abdülaziz, kendisiyle diğer çocuklarında olduğu gibi yakından ilgilendi.

31 Ağustos 1876 yılında padişah ilan edilen II. Abdülhamid, bunun öncesinde amcasının tahtan indirilişine ve ağabeyi V. Murat'ın Çırağan Sarayı'na hapsedilmesine tanık olmuştur. 23 Aralık 1876 yılında, ilk Osmanlı anayasası olan Kanun-ı Esasî'yi ilan eden II. Abdülhamid, uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu'nun başında kalmıştır.

31 Mart ayaklanmasıyla tahttan indirilmesi kararlaştırılan II. Abdülhamid, 3 yıl Selanik'teki Alatini Köşkü'nde ev hapsinde tutulmuş, 1912 senesinde Beylerbeyi Sarayı'na getirilmiştir. Bundan 6 sene sonra 10 Şubat 1918 yılında İstanbuş'da vefat eden II. Abdülhamid, Divanyolu'nda bulunan Sultan II. Mahmut Türbesi'nde defnedilmiştir.

SULTAN II. ABDÜLHAMİD'İN KİŞİLİĞİ VE FİZİKSEL GÖRÜNÜŞÜ
II. Abdülhamid'in uzun boylu, esmer tenli, ela gözlü ve uzun burunlu olduğu bilinmektedir. Hafif kıvırcık sakallı olan II. Abdülhamid'in zeka ve hafızasının güçlü olduğu tarih kaynaklarında belirtilmiştir. Öte yandan dindarlığı ile dikkat çeken II. Abdülhamid'in kızı Ayşe Sultan babasının dindarlığını şu sözler ile belirtmiştir:

"Babam doğru ve tam dinî itikada sahip bir Müslümandan başka biri değildir. Beş vakit namazını kılar, Kur'ân-ı Kerîm okurdu. Babamın bir sözü vardı: "Din ve fen" derdi. "Bu ikisine de itikat etmek caiz" olduğunu söylerdi."

Günde 16 saat çalıştığı söylenen II. Abdülhamid'in çalışmadığı zamanlarda hobi olarak marangozlukla uğraştığı bilinmektedir. Öte yandan II. Abdülhamid gençliğinde de bir çok spor dalıyla ilgilenmiştir. Sanatla da alakalı olan II. Abdülhamid, Yıldız Sarayı'nda yaptırdığı tiyatroda çeşitli oyun ve operaları özel olarak getirterek ailesiyle izlerdi.

Matbaa ve yayın ilerine de oldukça meraklı olan II. Abdülhamid, zamanında modern matbaa makinelerini Türkiye'ye getirterek önemli divan eserlerini bastırmıştı. Öte yandan dedektif romanlarına ve seyehatnamelere de oldukça meraklı olan II. Abdülhamid'in Yıldız Sarayı'nda çok geniş bir kitap koleksiyonu olduğu bilinmektedir.

- Tahta çıktığı sene 250 olan rüştiye sayısı 1909'da 900'e, 6 olan idadi sayısı 109'a çıkarmıştır.
- 1877 senesinde İstanbul'da bulunan modern ilkokul 1905 senesine gelindiğinde 9 bine ulaşmıştır.

- II. Abdülhamid, Abdüllatif Suphi Paşa'nın ilk defa bir kız sanat okulu açma projesine açıkça destek vermiştir.
- Sirkeci ve Haydarpaşa garları II. Abdülhamid döneminde yapılmıştır.
- Hicaz Demiryolu II. Abdülhamid döneminde yapılmıştır. Bu projeyle alakalı yapılan her şey yerli girişim ile olmuştur.

- 1877 yılında Posta Telgraf Teşkilatı bir bakanlık haline getirildi ve 1900 senesinde PTT'de ilk defa bir 'havale kalemi' devreye girmiştir.
- 1901 senesinde Şehir Postaları kurulmuştur.
- 1876 senesinde Avrupa'da kullanılmaya başlanan telefon, 1881 senesinde Türkiye'ye getirilmiş ve sınırlı sayıda olsa da kullanıma sunulmuştur.

- 1899 senesinde günümüzde hala faaliyette olan Şişli Etfal Hastanesi II. Abdülhamid tarafından kurulmuştur.
- II. Abdülhamid 25 Mart 1906 tarihli fermanı ile Okmeydanı'nda bulunan Darülaceze'nin kurulmasını sağlamıştır.

SULTAN II.ABDÜLHAMİD'İN HİÇ BİLİNMEYEN BU PROJESİ! YILLAR SONRA ORTAYA ÇIKTI....
Şehir tarihimiz açısından İstanbul'un simge mekânlarından birisi olan Bizans'ın Hipodrom'u, Osmanlı Devleti'nin At Meydanı, Osmanlı dönemi boyunca açık bir alan olarak kullanılmıştır. Bizans döneminde olduğu gibi dönemin çeşitli faaliyetlerine şahitlik etmiştir. At Meydanı ismi verilen mekânda yer yer cirit ve at yarışlarının yapıldığı, Osmanlı hanedanının düğün ve sünnet gibi görkemli şenliklerinin düzenlendiği, hatta Fatih Sultan Mehmed'in de gürz talimi yaptığı bilinmektedir. Lady Montegu 10 Nisan 1718 tarihinde, İstanbul'dan Lady Bristol'e yazdığı mektupta, ''Laf aramızda Londra'daki St. Paul Kilisesi Ayasofya ile kıyaslanmayacağı gibi en bakımlı meydanlarımız da At Meydanı ile boy ölçüşemez'' diyordu.
Fakat devrin her türlü siyasal ve kültürel gelişimlerine şahitlik etmiş meydan zamanla bakımsız kalmış, yangınlar ve depremler sonrasında açık alana sığınma ihtiyacı hisseden vatandaşların kurduğu geçici barakalarla tarihi meydan bakıma muhtaç hale gelmiştir.

At Meydanı'nı düzenlemeye yönelik ilk ciddi adım Sultan Abdülaziz döneminde atılmış, 1856 yılında Yılanlı Sütun ve Dikilitaş'ın temellerinde kazılar yapılmıştı. Kazıları yapan İngiliz arkeologlar, At Meydanı'nın orijinal seviyesini tespit etmişlerdir. 1861 yılında Zaptiye Nazırı Hüsnü Paşa'nın girişimi ile meydan, bir park olarak düzenlendi. Bu hususta diğer bir ciddi girişim ise Sultan Abdülhamid'in iradesiyle gerçekleşti. Ticaret Mektebi, Defter-i Hakani Nezareti, Baytar Mektebi bu dönemde yapıldı. Sultan'ın ikinci girişimi, 1899'da Alman İmparatoru II. Wilhelm de meydanın kuzey ucunda yapılması için bir çeşme hediye etti.

Sultan II. Abdülhamid Han'ın talimatıyla çalışmalar yapan Fransız şehir plancısı Bouvard, meydan için çizdiği tasarımlarda At Meydanı'nı orijinal seviyesine indirmişti. Taban, simetrik inşa edilecek birkaç merdivenle ciddi seviyesine ulaşacaktı, meydanın Divanyolu'na erişen kuzey ucunda bir giriş düşünülmüştü. Bir önceki tasarımda budama ile biçim verilmiş peyzaja sahip köşe noktalarında ağaçlar bulunan simetrik Fransız Bahçesi, görünümünü korumuştu. Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Örme Sütun'un sıralanışı simetriyi sağlıyor ve meydana hafifçe Paris, hatta Concorde Meydanı havası veriyordu.

Meydanın iki tarafında yükseltilmiş bir kaldırım boyunca dikilecek ağaçlar, meydana zarif bir sınır çizecekti. Bouvard tasarısında, 1616 tarihinde inşa edilmiş Sultan Ahmed Külliyesi Medresesi'nin tamamen, bahçe duvarınınsa kısmen yıkılmasını, böylelikle At Meydanı'nın uzun cephesini dik açıyla kesen hattın vurgulanmasını sağlamayı önermişti.
Caminin avlusuna tipik bir Fransız bahçesi yer alacak, avlunun ortasındaki Alman Çeşmesi, üstü açık heykelvari bir yapı ile değiştirilecekti. Projeye göre At Meydanı'nın batısındaki 16. Yüzyıl yapısı İbrahim Paşa Sarayı da yıkılacak, yerine polis müdürlüğü yapılacaktı. Bu dev bina, At Meydanı'nı boydan boya kaplayacak, ''e'' harfi biçiminde, yaklaşık 480 metre uzunluğunda olacak, ölçek ve plan itibariyle Bouvard'ın Paris'teki şaheseri Sanayi Sarayı'na benzeyecekti.
Ancak Bouvard'ın tasarladığı proje, Osmanlı idaresi tarafından beğenilmemiş ve uygulanmamıştır.

Salih Münir Paşa, Sultan II. Abdülhamid Han'ın talimatıyla Fransız Şehir Plancısı Bouvard'a, İstanbul Nazım İmar Planı hazırlamasını teklif etmiştir. Teklifi kabul eden Bouvard, İstanbul'un büyük boy fotoğraflarını sipariş ederek, Paris'te bu fotoğraflar üzerinden çalışmalar yapmıştır. İstanbul için adeta yeni bir ima önerilen bu projelerde, anıtların ön plana çıkarılması ve temaşa alanlarının açılması prensibini tavsiye etmekteydi. Bouvard'ın tasarladığı At Meydanı projesinde, şehrin tarihi dokusunu korumayı amaçlamışsa da Beyazıt Meydanı tasarından farklı bir yaklaşım benimseyerek, kentte gerçek bir şehir merkezi önerisi sunuyordu.

Bouvard'a çizdirilen Beyazıt Meydanı projesinde, yüzyıllardır var olan meydanın boyutları genişletilerek büyük bir dikdörtgen alan oluşturulması ve Harbiye Nezareti'nin bulunduğu eksen üzerine bir Belediye Sarayı konumlandırılması amaçlanıyordu. Oluşturulan bu yeni meydan, kuzey-güney ve doğu-batı eksenleriyle merkez noktalarında fıskiyeler bulunan, 4 kareye bölünecekti. Bu projenin ana unsuru olan Belediye Sarayı, devasa merkez kulesiyle olukça dikkat çekecekti.

Meydanın batısındaki Sultan Beyazıt Medresesi yıkılacak, yerine avlulu ve kubbeli ikiz binalar inşa edilecekti. İnşa edilmesi tasarlanan bu binalar, Sanayi ve Ziraat Müzesi ile devlet kütüphanesi için, eğitim-kültür ile modernleşmiş ve ilerlemiş bir şehrin olduğu mesajı verilecekti.

Adeta Paris'in kötü bir kopyası sayılan ve şehrin topografyasının dikkate alınmadan tasarlandığı bu proje Osmanlı idaresi tarafından beğenilmemiş ve uygulanmamıştır. Sultan Abdülhamid, sadece yaptıklarıyla değil yaptırmadığı bu proje ile de övgüyü hak etmektedir.

Rumeli ve Anadolu Yakası ile birbirinden farklı güzellikleri bünyesinde barındıran İstanbul'un, geçmişten günümüze ne büyük sorunlarından birisi hiç şüphesiz ulaşımıdır. Şehir içi ulaşım problemlerinin çözülmesinin yanı sıra boğaz ile birbirinden ayrılan iki yakanın birleştirilerek ulaşımda rahatlama sağlanması hususu, şehrin yönetenlerin ulaşımdaki en önemli gündem maddesi olmuştur.
Rumeli ve Anadolu'yu birbirine bağlamak için tarih boyunca köprü projeleri yapılmıştır. Lakin Sultan II. Abdülhamid döneminde, boğazın altından yapılacak bir tünel ile iki yakanın birbirine bağlanması hedeflenmiştir.

Cisr-i Enbubi ismiyle bilinen tüp geçiş projelerinin ortaya çıkışı, biraz da o dönemki demiryolu alanındaki ilerlemeden dolayıdır. 1873 yılında Sultan Abdülaziz döneminde Haydarpaşa merkezi demiryolu ile Anadolu'ya, 1888 Sirkeci merkezli demiryolu ile de Edirne'ye hatta Avrupa'ya ulaşmıştır.
Geriye bu iki yakada yer alan Sirkeci ve Haydarpaşa garlarının boğazın altından yapılacak bir proje ile kesintisiz ulaşım için bağlantı kurulması kalmıştı. Bu iki istasyonu kesintisiz şekilde birbirine bağlamak, 19. yüzyıl sonlarında dönemin yöneticilerinin temel hedefiydi. Önlerindeki en büyük engelse sert akıntıya sahip boğazdı.

Osmanlı'nın her alanda ilerlemesini, çağının gerekliliklerini yerine getirmesini hedefleyen Sultan II. Abdülhamid'in bu olumlu tutumu, devletin Payitaht'ının gelişmesi için uzmanlar tarafından proje sunulmasının önünü açıyordu. Bu alanda ilk proje, 3 Ağustos 1891 tarihinde Fransız Mühendis Simon Prealut tarafından Sultan'a arz ediliyordu. Sultan II. Abdülhamid Han'ın tuğrasının olduğu proje ve eskizi, Ankara Cumhuriyet Arşivleri ve İstanbul Atatürk Kitaplığı'nda yer almakta olup, 1990 yılında Cahit Kayra tarafından gün yüzüne çıkartılmıştır.