NAZİLERİN 'ZAMAN KAPSÜLÜ' BULUNDU Polonya'nın kuzeydoğusundaki Batı Pomeranya Voyvodalığı'nın Zlocieniec kentinde, 1934 yılında Naziler tarafından bırakılan, içerisinde mektup ve döneme ait eşyaların yer aldığı bir zaman kapsülü bulundu. İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar Almanya'da kalan ve Ordensburg olarak anılan Zlocieniec'te, döneme ışık tutacak bir zaman kapsülü keşfedildi. Kapsülü, Nazilerin 1934 yılında bıraktığı belirtildi. Konuyla ilgili Sputnik'e konuşan Zlocieniec Belediyesi yetkilisi Sebastian Kuropatnicki, zaman kapsülünün voyvodalığın en büyük şehri olan Szczecin'deki Ulusal Müze'ye konulduğunu söyledi. Kuropatnicki, kapsülün içinde ne olduğu konusunda da şu bilgileri verdi: 'Kapsülde Berlin'le Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi kadrolarının eğitimi için yapılacak okulun yeri için daha iyi bir konum bulunması yönünde yazışan yerel bir bankacının mektubu bulundu. Mektup elle ve gotik yazı tipiyle yazılmış. Bankacı mektupta ' göl kenarındaki toprak sahibi bankaya borçlu, okul için bu nedenle oradan bir yer alınsın' demiş. Bu da hoşumuza gitsin ya da gitmesin tarihimizin bir parçası.' Kuropatnicki, kapsülde ayrıca bozuk paralar, kentin fotoğrafları, dönemin Almanca gazetelerinin yer aldığını da belirtti. Hitler'in son günlerde çıkan bir fotoğrafı Osmanlı ile olan dolaylı ilişkisini ortaya koydu. Hitler bir geçit töreninde bulunuyor. Bu sırada yanında bulunan sancaktarının göğsündeki madalya göze takılıyor. Harp Madalyası, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı cephelerinde üstün cesaret ve kahramanlık gösteren Osmanlı ve İttifak Devletleri askerlerine Mehmet Reşat tarafından 1 Mart 1915'te verilen askerî nişandır. Osmanlı İmparatorluğu'nun en son madalyası olan Harp Madalyası, İngilizler tarafından Gelibolu Yıldızı (İngilizce: Gallipoli Star), Almanlar tarafından ise Demir Hilal (Almanca: Eiserner Halbmond) olarak adlandırılmıştır. Madalyanın ön yüzünde beş köşeli kırmızı bir yıldız, onun ortasında gösterişli bir hilal vardır. Hilalin içbükeyinde Osmanlı padişahı Mehmet Reşat'ın tuğrası bulunmaktadır. Ayrıca tuğranın altına, Hicri takvime göre madalyanın verildiği tarih olan 1333 (Miladi takvime göre 1915) yılı işlenmiştir. T4 programı, üstün Alman ırkının geleceğinin sağlama alınması amacıyla Yahudilerden, çingenelerden ve diğer etnik kökenlilerden ziyade; zihinsel ve fiziksel engelli, yaşlı, kalıtsal hastalığı olan çocuk/yetişkin, kısacası 'çürük ' olan her insanın yok edilmesi temeline dayalı bir Nazi Almanyası programıdır. Program, Almanya ve Almanya 'nın işgal ettiği yerlerdeki hastanelerde bulunan engelli insanların, gizli kapaklı bir şekilde öldürülmesi amacına dayanıyordu ve Nazi Almanyası 'nın ilk toplu katliam politikasıydı. Alman hükümeti 1939 yılının ortasında, hastanede çalışan personelin, üç yaşından küçük olan veya yeni doğan engelli bebekleri bildirmesi için bir bildiri yayınladı. 1939 yılının sonlarına doğru da, engelli çocuğa sahip olan ebeveynlerin çocuklarını kliniğe bırakmasını teşvik edici yayınlar yaptı. İlk başlarda sadece çocukların öldürülmesine yönelik olan katliamlar, sonlara doğru 17 yaşındaki gençleri de kapsayacak şekilde genişletildi. Hitler, 1939 sonunda programa katılan personeli adlî takibattan koruyan gizli bir yetki belgesi imzaladı. Böylece katliamı yapanları da kendi koruması altına aldı. Yetişkin ve çocuklardan oluşan kurbanlar, bu merkezlere vardıktan sonra saatler içinde, duş tesisatı olarak kamufle edilmiş gaz odalarında saf karbon monoksit gazı kullanılarak öldürüldü. Programda görev alan kişiler, cesetleri yaktı. Daha sonra işçiler büyük bir yığından, yakılan kurbanların küllerini alarak hayalî bir ölüm nedeni belgesiyle birlikte akrabalarına göndermek üzere vazolara koydu. Yapılan katliamın medyada ve kamuoyunda yer almasından ötürü Hitler, 1941 yılının ortasında programın durdurulmasını istedi. Fakat tüm bunlara rağmen, ötenazi programı gizli bir şekilde devam etti. Artık gaz odalarından ziyade zehirli iğne ile öldürmeyi ve aç bırakarak işkence etmeyi yaygınlaştırdı Alman görevliler. Pek çok insan bu yollarla öldürülüyordu. Hitler'in gizemli tüneli! Avusturya'da Nazi lideri Hitler'e ait olduğu iddia edilen gizli tünel. Tüneli bulan Avusturyalı belgeselci Andreas Sulzer'e göre, Hitler bu gizemli tünelde atom bombası araştırmaları yaptırıyordu. Avusturyalı belgeselci Andreas Sulzer, 1885-1958 yılları arasında yaşayan biyolog Victor Schauberger'in hayatını anlatan bir film üzerinde çalışıyor. Yıllardır bu proje üzerinde çalışan Sulzer, biyolog Schauberger'in Nazi lideri Hitler'le de bağlantısı olduğunu buldu. İkinci Dünya Savaşı'nın Nazi Almanyası'nın yenilgisiyle sona ermesi sonrası Avusturya'nın bu bölgelerini Rusya işgal ediyor. Rusların bu gizli tunellerdeki araştırma araç ve gereçlerine el koyarak, ülkelerine transfer ettiği ve tünellerin birçoğunu da havaya uçurduğu ileri sürülüyor. Nazilerden geriye kalan diğer tüneller ise, 2002 yılından bu yana ise Avusturya inşaat şirketi BIG tarafından betonla dolduruldu. Filmlere de konu olan Sobibor imha kampında yüz binlerce Yahudi öldürülmüştü. Arkeologlar, yıllar süren çalışmalar sonrası, ölüm odalarının kalıntılarını buldu. İsrailli ve Polonyalı arkeologlar 2007 yılından beri Polonya'nın güneydoğusunda yer alan Sobibor toplama kampında çalışmalar yürütüyordu. Yapılan çalışmalar sonucu, toplama kampında esir tutulanlara ait mücevher, parfüm, ilaç gibi çok sayıda kişisel eşya bulundu. Adını yakındaki bir köyden alan Sobibor imha kampı, 1942 yılı başında Almanların Polonya'yı işgali sırasında inşa edilmiş ve Belzec ile Treblinka toplama kampları ile birlikte ölüm kampı olarak işlev görmüştü. Auschwitz-Birkenau'dan farklı olarak Sobibor'daki Yahudilerin zorunlu işçi olarak çalışarak hayatta kalma gibi bir şansları yoktu. Tahminlere göre, Sobibor'da 1942-1943 yılları arasında 250 bin kişi öldürüldü. 14 Ekim 1943 tarihinde kampta isyan çıkmış ve 300 tutuklu kaçmıştı ancak çoğu kaçarken vuruldu ya da daha sonra Naziler ve Ukraynalı gardiyanlar tarafından öldürüldü. İsyandan sonra Naziler izleri silmek için kampı yok etti. Daha önce barakaların olduğu yerlere ağaçlar dikildi. 'Evet, o trende Nazi altınları var'Polonya'da, tonlarca Nazi altını taşıdığı sanılan bir tren bulunduğu iddiasını, Kültür Bakanı Yardımcısı doğruladı. Radar görüntüsüne göre tren zırhlı ve en az 100 metre Polonya'da iki hazine avcısının, yer altı tünellerinde Nazilere ait içi altın dolu bir tren buldukları yönündeki iddiası, tünelin bulunduğu kasaba yöneticilerinden sonra, Polonya Kültür Bakanı Yardımcısı Piotr Zuchowski tarafından da doğrulandı. İddia ilk olarak geçtiğimiz günlerde, trenin bulunduğu ileri sürülen Waldenburg kasabasının Belediye Başkan Yardımcısı Zygmunt Nowaczyk tarafından doğrulanmıştı. Nowaczyk, trenin içinden çıkan altınların 'değeri ne olursa olsun Polonya devletine ait olduğunu' da belirtmişti. Bakan Zuchowski ise 'Anlatılan trenin var olduğundan yüzde 99 eminim. Ama trenin içinde ne taşıdığına dair bilgiler henüz doğrulanamıyor' diye konuştu. TARİHİ SIRLARA IŞIK TUTABİLİRPiotr Zuchowski, radar fotoğraflarından yola çıkarak, toprak altında 100 metreden uzun zırhlı bir tren tespit edildiğini açıkladı. 'Trenin zırhlı olması, içinde değerli şeyler olabileceğinin en büyük göstergesi' diyen Piotr Zuchowski trenin içinde altın bulunma ihtimalinin de çok yüksek olduğuna işaret etti. Gizemli trenin tam yerini açıklamayan Zuchowski, keşfin yağmalanan sanat eserleri ve Nazi arşivlerine de ışık tutacağını vurguluyor. ÖLÜRKEN YERİNİ SÖYLEMİŞZuchowski, trene giden yolda bubi tuzakları olabileceğini belirterek, bu nedenle hazine avcılarına trenden uzak durma çağrısında bulundu. Altın yüklü Nazi treni hazine avcıları tarafından uzun zamandır aranıyordu. Nazi trenini keşfeden biri Alman, diğeri Polonyalı 2 kişi, ölüm döşeğinde olan birinin itirafları sayesinde treni bulduklarını söylemişti. İtirafta bulunan kişinin trenin gizlenmesinde rol oynadığı da düşünülüyor. Kimliği açıklanmayan hazine avcıları, avukatları aracılığıyla Polonyalı resmi makamlarına başvurarak trende olabilecek hazineden yüzde 10 pay istediklerini de bildirdi. Yerel haber siteleri ise 150 metre uzunluğundaki trenin 300 ton altın taşıdığını yazmıştı. Trenin 1945 yılında Sovyet güçleri yaklaşırken Worclaw kenti yakınlarında kaybolduğuna inanılıyor. O kadar nefret ediyorduk ki...Yeni yayınlanan mektuplar, Amerikan askerlerinin 2. Dünya Savaşı'nda Alman SS subaylarını nasıl öldürdüklerini açığa çıkardı. Yüzbaşı David Wilsey, Almanların ölüm kampı Dachau'ya ilk giren askerlerden biriydi. Bu kampda onbinlerce Yahudi ve savaş esiri işkenceye uğramış ve öldürülmüştü. Kampı kurtaran askerler ceset yığınlarından ve sağ kalanların anlattıklarından öyle etkilenmişlerdi ki, SS subaylarını toplayıp işkence edip öldürmeye başladılar. Yüzbaşı Wilsey, eşine yazdığı mektubunda, 'Askerler tarafından yakalanan bir SS'in duvar dibinde işkenceye uğradığını ve soğuk kanlılıkla öldürüldüğünü gördüm. Tanrı beni affetsin ama gördüğümüz vahşetten sonra bunu sonuna kadar hak etmişlerdi.' Tarihçiler ise bu infazları, savaşta ABD'nin yaptığı en utanç duyulacak hareketler olarak yorumluyor. Yazar Sarah Helm'in Ravensbruck'taki Yahudi kadınlarına işkence için kurulmuş kampı son kitabında anlattı. Daha sonra Nazilerin fethettiği ülkelerden kadınlar gelmeye başladı. Yorgun ve hasta olanların öldürülmesine, ölüm kampında, öncelik veriliyordu. Hitler'in bakanı Himmler'in verdiği yetkiyle kadın tutuklular üzerinde deneyler yapılmaya başlandı. Sadist doktor Sonntag, yaralı kadınları sopasıyla döverek veya ayakkabısıyla ezerek gezmeyi seviyordu. Anestezi yapmadan diş çekmenin ise kişisel favorisi olduğu biliniyordu. Askerlerin daha başarılı olması için düzenli seks yapmaları gerektiğini düşünen Himmler, Sonntag'a hastalık bulaşmadan cinsel ilişkiye girmenin yollarını araştırmasını söyledi. Sonntag kadın hastalara bel soğukluğu ile frengi bulaştırmaya başladı. Hastalığı omuriliğe yapılan iğnelerle bulaştırdılar. 'Tavşan' adı verilen denekler ise savaşta yaralı askerlere nasıl müdahale edilmesini araştırmak için canlı ve güçlü kadınlara verilen isimdi. 'Tavşanlar' yatağa yatırılıp bacakları canlı canlı kesilip, enfeksiyon kaptırılıp tedavi edilmeye çalışılan kadınlardı. Bu süreci kaldıramayan pek çok kadın öldürüldü. Ravensbruck kampında aşırı yoğunluktan dolayı 1945 yılında gaz odası yapıldı. Silahla öldürme ve zehirlemeye göre çok daha hızlı öldürülebiliyordu. Sadece bir hafta sonunda 2 bin 500 kadın öldürüldü. 30 Nisan 1945'te Ravensbruck kampı Rus askerleri tarafından kurtarıldı. SS subayları kaçmıştı, ancak kampa gelen Rus askerleri kadınlara tecavüz etmeye başladı. II. Dünya Savaşı sırasında, bir grup Alman doktor toplama kamplarındaki binlerce esir üzerinde, onların rızasını almaksızın acı veren ve genellikle ölümle sonuçlanan deneyler yaptı. Nazi tıbbı deneylerinin kurbanlarından biri. Dachau toplama kampında buzlu suda bekletilerek Nazi tıbbî deneylerine maruz kalmış bir kurban. SS doktoru Sigmund Rascher deneyi yönetiyor. Uçak mürettebatının oksijensiz yaşayabileceği rakımı belirlemek üzere yapılan bir deneyde basınç odasında bilincini kaybeden bir esir (daha sonra ölmüştür.) Deniz suyunun içilebilir hale getirilmesi için Nazilerin tıbbî deneylerinde kullanılan Roman (Çingene) kurban. Neungamme toplama kampında tüberkülozla ilgili tıbbı deneylere tabi tutulan Sovyet savaş esiri. SS doktorları lenf düğümlerini çıkardıktan sonra kalan yarayı göstermeye zorlanan Yahudi çocuk. Bu çocuk tıbbî deneyin bir parçası olarak tüberküloz mikrobu verilen 20 Yahudi çocuktan biriydi. Hepsi 20 Nisan 1945'te öldürüldü. Neungamme toplama kampında tüberküloz deneylerinde kullanılan yedi yaşındaki Jacqueline Morgenstern. Kampa girilmesinden hemen önce öldürüldü. 1942'de tıbbî deneylerde kullanılan Ravensbrueck'ten sağ kalan Polonyalı siyasi esir Helena Hegier'in deforme olmuş bacağının savaş suçları tahkikatı sırasında incelenmesi. Bu fotoğraf, Nuremberg'deki Tıbbî Dava'da iddia makamı tarafından kanıt olarak sunuldu. Ensizyon sonucu bacağın şekil değiştiren yaralarına tıbbî personel tarafından bilerek bakteri, pislik ve cam parçaları ile enfekte edildi. Auschwitz-Birkenau'da Dr. Josef Mengele'nin tıbbı deneylerde kullandığı kurbanlar. Eduard, Elisabeth ve Alexander Hornemann. Neuengamme toplama kampında tüberküloz deneylerinde kullanılan çocuklar, kampa girilmesinden kısa süre önce öldürüldü. Elisabeth Aushcwitz'de tifüs nedeniyle hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler personeli Auschwitz kampındaki tıbbî deneylerde kullanılan 11 yaşındaki sağ kalan çocuğa aşı yapıyor. Alman doktor ve SS yüzbaşı Josef Mengele. 1943'te Auschwitz SS garnizon doktoru (Standortartz) unvanını aldı. Mevkisi gereği çalışabilecek denli formda olanları ve gaz odasına gitmeye mahkumları seçmek ve ayırmaktan sorumluydu. Mengele ayrıca kampta kalanlar, özellikle de ikizler üzerinde insan deneyleri yürüttü. Auschwitz kampında 10. Blok'ta kalanlar üzerinde tıbbı deneyler yapan Nazi doktor Carl Clauberg. Friedrich Hoffman bir yığın ölüm kaydıyla, Dachau toplama kampındaki Nazi tıbbî deneyler sırasında sıtmaya yakalanan 324 Katolik rahibin öldürülmesi hakkında ifade veriyor. Ravensbrueck kampındaki tıbbı deneylerde kullanılan, Doktorlar Davası'nda iddia makamı adına şahitlik yapan dört Polonyalı kadından biri olan Wladislava Karolewska. Uzmanlık alanı tıp olan bir şahit 22 Kasım 1942'de Ravensbrück toplama kampında kendisine uygulanan prosedürleri açıklarken, toplama kampından sağ kalan Jadwiga Dzido yaralı bacağını mahkemeye gösteriyor. Yüksek potent bakteri enjeksiyonunu da kapsayan deneyler sanık Herta Oberheuser ve Fritz Ernst Fischer tarafından uygulandı. Ravensbrueck toplama kampında doktorluk yapan Herta Oberhauser Nuremberg'deki Doktorlar Davası'nda hüküm giydi. Obrhauser kamptaki esirler üzerinde tıbbi deneyler yapmaktan suçlu bulundu ve 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Toplama kampındaki esirler üzerinde tıbbı deney yapmaktan yargılanan Nazi doktorlardan biri, Victor Brack. Dört Polonyalı kadın Doktorlar Davası'nda iddia makamı adına şahitlik etmek üzere Nuremberg tren istasyonuna geliyor. Soldan sağa Jadwiga Dzido, Maria Broel-Plater, Maria Kusmierczuk ve Wladislawa Karolewska. 15 Aralık 1946. Sovyet askerleri içinde tıbbı deneylerde kullanılan zehir olan bir kutuyu inceliyor. 27 Ocak 1945'ten sonra, Auschwitz, Polonya. Buchenwald toplama kampı SS baş doktoru Waldemar Hoven, Amerikan Askerî Mahkemesi huzurunda yargılanması esnasında. Hoven esirler üzerinde tıbbî deneyler yürütmüştür. 23 Haziran 1947, Nuremberg, Almanya