Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'nun 50km uzaklığında bulunan Ambohitseheno kentindeki Nanjakana Morarano köyünde mezardan çıkarma geleneği sürdürülüyor. Ölümle yaşam arasında bağ kurduklarına inandıkları için ölüleri mezardan çıkarma geleneğini sürdüren köylüler, kendilerinin bu şekilde babalarının adını taşımaya hak kazandıklarına inanıyorlar. Mezardan çıkartma etkinliğine katılan köylüler, ölen ailelerini onurlandırmak amacıyla katılımcılara kurbanlık et ve pilav dağıtıyorlar. 3 gün süren gelenekte, ilk gün köydeki bütün halk yemeğe davet ediliyor, 2. gün ''Hira Gasy'' adı verilen geleneksel müzikler eşliğinde danslar yapılıyor, 3. gün ise ölüleri mezardan çıkartma işlemi başlıyor. Mezardan çıkartılan ölüler, eski kefenlerinden çıkarılıp yeni kefenlere sarılıyor. Eski kefenler çocukları olsun diye kısır kadınlara ya da şans getirdiğine inanan köylülere takdim ediliyor. Yeni kefen giydirilen cenazeler, kuruması için bekletildikten sonra 7 kere mezarının etrafında döndürülerek danslar eşliğinde mezarlarına geri bırakılıyor. Kenya'da çocukların sünneti için gerçekleştiren gelenek şaşırtıyor. Kenya'nın batısında yer alan Bungoma'da Luhya kabilesi'na ait Bukusa halkının erkek üyelerinin her yılın Ağustos ayında yaptıkları bir gelenek var. 16 yaşından küçük bütün erkekler sünnetten hemen önce buz gibi soğuk nehre girmektedir. Merasimde yapılan bütün sünnetlerde uyuşturma babında herhangi iğne veya alkol kullanılmamaktadır. Gece töreninden önce ailenin bir erkek üyesi bir inek kesmeli ve bu ineğin etinden elbise gibi sünnet edilecek olan erkeğin üst tarafına giydirilir. Ardından buz gibi suya birkaç dakika girdikten sonra sünnet işlemine başlanır. BÖYLE GELENEK GÖRÜLMEDİ Bölgede yaşayanlar her 3 yılda bir ölülerine olan saygılarını göstermek ve onları onurlandırmak için mezarları açıyorlar. Açılan mezarlardan çıkarılan ölülerin üzerlerindeki giysiler temizleniyor, gerekirse yenileri giydiriliyor. Aile üyeleri, ölmüş akrabalarının mezarlarını tek tek açıp cesetleri dışarı çıkarıyorlar. Sonrasında da ölülerini yeni giysileri ile birlikte kasabanın etrafında gezdiriyorlar. Yerel halk, öleli yüzyıllar olsa bile aile üyelerinin hala kendileriyle birlikte olduğuna inanıyor. İnanışa göre ölen kişinin ruhu bir gün mutlaka o kişinin bedenine geri dönecek. Alkol ya da iğne kullanmıyorlar. Amerika'da Miriam Marie adlı kadının vasiyetini görenler şaşkına döndü. Öldükten sonra arkasından ağlanmasını istenmeyen Marie, cenazesinin bir parti ortamında ziyaret edilmesini istedi. Kadın bu isteği ise dünya gündemine oturdu. Ölümden sonra ilk kare 19. yüzyılda fotoğraf çektirmek oldukça lükstü. Ancak yakınlarını kaybeden insanlar ilginç bir geleneği sürdürerek cansız bedenlerle fotoğraf çekiliyorlardı Post mortem fotoğrafları ise ölen kişiyle son bir anı olması için çekilen fotoğraftır 19. yüzyılda fotoğraf çektirmek oldukça lükstü Ancak yakınlarını kaybeden insanlar ilginç bir geleneği sürdürerek... Cansız bedenlerle fotoğraf çekiliyorlardı Üstüne üstlük bu durum Avrupa ve Amerika'da oldukça yaygındı. Konunun kaynağı 15. yüzyıla dayanıyordu. O zamanlar ressamlar, ölen rahiplerin resimlerini çizerlerdi. Şimdi geriye dönüp baktığımızda bu biraz çılgınca görülebilir. Ama ölü kişinin yakınları ölünün resminin çizilmesindense... Fotoğraf çektirmeyi tercih ederlerdi. Özetle amaç ölen kişinin ardından son bir anı bırakmaktı. Ölen kişilerin daha önce çektirdikleri herhangi bir fotoğrafı yoktu... Aile bireyleri de hatıra kalması amacıyla ölülerini canlı gibi giydirir, süslerlerdi. Fotoğraflarda genelde diğer aile bireyleriyle birlikte poz verilirdi. Bu fotoğraflar üzerine birçok yazarın tezler geliştirdiği... Fotoğraf sanatçılarının ise araştırmalar yaptığı bilinir. Post mortem fotoğraflarının insanı çeken de bir yanı olduğu söylenir... Ve bir çoğu melankoli kokuludur. Bu arada dikkatli baktığınızda bazı fotoğraflarda o dönemde pozlama tekniği uzun sürdüğü için... Ölü kişiler canlı ve net çıkarken... Fani kişiler flu bir şekilde çıkmıştır. Bazılarının ise ölü mü yoksa diri mi olduğunu ayırt edemeyebilirsiniz. Endonezya'nın kuytu bir kasabasında hala sürdürülen gelenek akıllara durgunluk veriyor. Sulawesi adasına bağlı küçük bir yerde, ölüler mezara gömülmüyor, ev halkı ile birlikte aynı odada bekletiliyor. 'Toraja' ismi verilen bu kabile, cesetlerle birlikte yaşamayı, ölüye saygı olarak değerlendiriyor. Endonezya'nın Sulawesi adasına bağlı ücra bir bölgesi olan Rantepo kasabasında ölüler, sosyal hayatın bir parçası olmaya devam ediyor. Hala devam ettirilen ve bir hayli ilginç karşılanan bu gelenek, şaşkınlıkla karşılansa da, kasaba halkı bunu ölülere saygının bir gereği olarak görüyor. Risma Paembonan, iki hafta önce 84 yaşında ölen kayınvalidesi Maria Salempang'a yemek götürüyor. Evde anne-babayla geçirilen zamana çok değer veriliyor. Öldükten sonra bir yılı aşkın süre boyunca evde kalan 73 yaşındaki annesinden bahseden bir Toraja kadını, 'Üzgün değilim, çünkü hâlâ bizimle,' diyor. Formalin isimli bir karışımı cansız bedene sürerek, cesedin çürümesini engelleyen kasaba halkı, günde 4 öğün yemek taşıyor, ölü ile konuşmaya devam ediyor. Babasını kaybeden ve halkın geri kalanı gibi cesedi evde tutan kasaba sakinlerinden Elisabeth Rante, bu tavrı şu sözlerle açıklıyor; 'Bunu yapmamızın nedeni onu çok seviyor ve sayıyor olmamız. Önceden birlikte yemek yerdik, şimdi bizim onu doyurmamız lazım.' 2009 yılında 73 yaşındayken hayatını kaybeden Debora Maupa'nın bedeni, arkadaşları tarafından inceleniyor. Formaldehit ve su karışımı bir sıvıyla mumyalandıktan sonra iyi durumda kalan bir bedenin şans getirdiğine inanılıyor. National Geopraphic'de yayınlanan habere göre, Torajalar kabilesinde bir kişi öldükten sonraki 4 gün boyunca evde normal kıyafetleriyle tutuluyor. Daha sonra bir cenaze töreni düzenleniyor ve sonrasında tabutla yine evde 4 ay bekletiliyor. 115 yaşında ölen Pangkung Rante Rante'nin bedenini sergilemenin onu onurlandırmak olduğunu düşünüyorlar. Ölümün bir son olmadığını düşünen halk, 'Ölüleri dışlamak yerine yaşamın merkezine koyuyoruz' diyor. Ancak 4 ay sonra Torajalılar ölüleri evlerinden çıkarmaya razı oluyorlar. Cesetleri gömmek yerine kasaba yakınlarında büyük bir taş duvarda sergiliyorlar. Aile üyelerinden biri 2006 yılında 65 yaşındayken ölen Tappang Rara'nın gözlüklerini düzeltiyor. Sulawesi'de, Rantepao kasabası yakınlarında, bir gün önce ölen üç yaşındaki Syahrini Tania Tiranda'nın etrafına kuzenleri ve kız kardeşleri toplanmış. 79 yaşında ölen Sampe Rara' Tambing'in fotoğrafı, 'tau tau' adı verilen ahşap heykelinin arkasına asılıyor. Yontu bin 500 dolara mal olmuş. 'Tau tau'lar genelde mağaralardaki gömü alanlarının dışındaki balkonlara koyuluyor. 2011 yılında ölen Cristina Banne, oğlu Bartolomeus Bunga' tarafından havaya kaldırılırken torunu Jerry Putra Bunga' onaylama işareti yapıyor. Torajaların yarıdan çoğu başka yerlerde yaşıyor ve sonuçta cenazeler aileleri yeniden bir araya getirmek gibi bir işlev de üstleniyor. Ailesi, sekiz aylıkken ölen Karel Pongrangga'yla konuşup onu kucaklıyor. 'Ma'nene''adı verilen bu tören sırasında aileler akrabalarını mezardan çıkarıp onlara bakım yapıyor, bedenlerini temizleyip giysilerini değiştiriyor ve mezarlarına çeki düzen veriyor. Ölü çocuklardan birinin annesi, onu yeniden görmenin kendisini rahatlattığını söylüyor. Daniel Seba Sambara'nın bedeni aile fetlerinden biri tarafından fırçayla temizleniyor. Bazı akrabaları, ilk 'ma'nene'' törenine katılmak için Papua Bölgesi'nden buraya iki bin kilometreye yakın bir yol kat etmiş. Bu uygulama, ailelerin birkaç yıl arayla gerçekleştirdiği ikinci cenaze töreni işlevi görüyor. Sambra 2012 yılında 71 yaşındayken ölmüş. Ma'nene'' sırasında hayattaki aile fertleri farklı kuşaklardan ölü akrabalarıyla bir araya geliyor. Buradakiler, 8 ila 18 yıl önce, 51 ila muhtemelen 110 yaşları arasındayken ölmüş. Akrabaların ziyareti sırasında, ölüler bambu direklere bağlanarak ayakta tutuluyor. Akrabalar ve arkadaşları Abraham Papa'nın cenazesini ahşap bir 'duba duba' içinde mezarına taşıyor. Cenaze tahtının biçimi, tüm Toraja'da yaygın olan, 'tongkonan' denilen ata evlerine benziyor.