İş dünyası ve kamu temsilcileri Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi’nde Turkuvaz Medya'da buluştu: Türkiye 5.5G'ye geçiyor! Bakan Yardımcısı tarih vererek duyurdu
Turkuvaz Medya Grubu’nun aylık ekonomi dergisi INBUSINESS’ın II. Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi kamu, iş ve sanat dünyasının önemli temsilcilerin katılımıyla başladı. İlki geçen yıl gerçekleştirilen Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi’nin bu yılki teması ise ‘Hedefler ve Gerçekler’ olarak belirlendi. Zirvenin ilk bölümünde önemli konu başlıkları ele alınırken, küresel ısınma kaynaklı doğal afetlerin ekonomilere maliyetinin 4,5 milyon dolar üzerinde olduğuna dikkat çekildi. Türkiye'nin uluslararası sürdürülebilirlik çalışmalarını dünyada en hızlı ve aktif yürüten ülke olduğu ifade edilirken, 2053 yılına kadar yüzde 41 oranında emisyon azaltımı hedeflendiği belirtildi. Enerji ve tarım alanındaki dönüşümün de ele alındığı zirvenin son bölümünde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, Türkiye’nin 2026 yılında 5.5G’ye geçeceğini söyledi.
Turkuvaz Medya Grubu'nun aylık ekonomi dergisi INBUSINESS'ın düzenlediği "II. Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi" Turkuvaz Medya Center'da gerçekleşti.
Zirvenin açılış konuşmasını yapan INBUSINESS Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Hülya Güler, Eşitsizlik, kuraklık, seller, orman yangınları ve tüm bunlara bağlı olarak gelişen iklim göçünün gezegenimizi yaşaması daha zor bir yere dönüştürdüğünü ifade etti. Güler, "Birleşmiş Milletler'in belirlediği 17 sürdürülebilir kalkınma amacının etrafında birleşmemiz her zamankinden daha acil ve daha gerekli. Küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlandırmak hedefi hale bizim için hayati bir noktada. Bu sebeple şirketlere kurumlara ve bireylere büyük sorumluluklar düşüyor. Bugün 'değişim için' mottomuzla iklim değişikliği mücadelesinin topyekûn küresel bir mücadele olması gerektiğine işaret ediyoruz" dedi.
ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAŞKANLIĞI BAŞKAN YARDIMCISI DR. TUĞBA DİNÇBAŞ: "TÜRKİYE, KÜRESEL EMİSYONUN YÜZDE 1.2'SİNDEN SORUMLU"
Zirvenin özel oturumuna Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığı Başkan Yardımcısı Dr. Tuğba Dinçbaş konuk oldu. İklim değişikliğinin bir çevre meselesiyle başladığına ancak daha sonrasında ekonomi sistemine dönüştüğüne dikkat çeken Dinçbaş, "Küreselde bütün finans akışları, teknoloji akışları bu sürece bağlandı. Ama günümüzde çok başka noktadayız. İklim değişikliği artık bir güvenlik meselesi haline geldi. Su güvenliği, gıda güvenliği ve göç gibi hususlar son derece gündemde" dedi.
Özellikle son yıllarda küresel ısınmanın fosil kaynaklı ekonomi sonucu olarak karşımıza çıktığını belirten Dr. Tuğba Dinçbaş, "2023 yılında ısınmamız 1.45 derece olarak ölçüldü ve son yılların en sıcak yıllarından biri olarak göze çarpıyor. Günümüzde Çin, emisyonların 1.3'ünü üreten ülke olarak birinci sırada yer alıyor. Fakat Türkiye sanayileşme dönemiyle beraber bakıldığındaki tarihsel sorumlulukta 0.64 sorumluluğu olan bir ülke. Günümüzde ise yaklaşık olarak yıllık küresel emisyonun 1.2'sinden sorumlu. Dünyadaki doğal afetlerin büyük bölümü küresel ısınmadan kaynaklanıyor. Bu da ekonomik olarak 4.5 milyon doların üzerinde bir hasara yol açıyor." ifadelerini kullandı.
"ÜLKEMİZ, 2053 YILINA KADAR YÜZDE 41 EMİSYON AZALTMA TAAHHÜDÜNÜ VERDİ"
Türkiye'nin Paris Anlaşması kapsamında net zero taahhüdünde bulunduğunu belirten Dinçbaş, Türkiye'nin bu kapsamdaki çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi: "Türkiye'nin emisyonlarının yaklaşık yüzde 72'si enerji sektöründen kaynaklanıyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak, 2053 yılına kadar yüzde 41 emisyon azaltımı taahhüt ediyoruz. Net sıfır emisyon vizyonu çerçevesinde Ekim ayı öncesi kendi taahhütlerimizi tamamlayıp BM'ye sunmayı planlıyoruz. Bu taahhüt alanlarında tarım, ekonomi, enerji gibi ülkemiz açısından son derece önemli alanlar bulunuyor"
Emisyon ticaret sistemi de kurduklarını ifade eden Dinçbaş, "Bu sistemle şirketlerimize yol haritası göstererek karbon emisyon salınımını azaltmayı planlıyoruz. Bunun yolu da uyum stratejisi kapsamında alt yapılarımızı güçlendirmekten geçiyor. 2100 yılı Türkiye'nin iklim modelini çalışmaya başladık. Çalıştığımız bu projeksiyonla ülkemizin geleceğe yönelik yatırım, karar alma ve yönetim alanında yol haritası belirleyebilmesini sağlayacağız. Özetle iklim değişikliği; bir çevre meselesi değil, yeşil dönüşümü tetikleyen, kentlerin daha dirençli hale gelmesini ve tarımın geliştirilmesi gibi birçok alanı kapsıyor" diye konuştu.
BÜYÜKELÇİ, DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI VE AB BAŞKANI MEHMET KEMAL BOZAY: "TİCARET YOLLARIMIZI GELİŞTİRİP BAĞLANTISALLIK YARATMALIYIZ"
II. Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi'nin özel oturumunda konuşan Büyükelçi, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Mehmet Kemal Bozay, "Küresel iklim mücadelesi bir varoluş mücadelesidir. Bu mücadele bütüncül bir yaklaşım sergilenmesi gererken kolektif bir mücadele olmalıdır. Türkiye olarak bölgenin istikrarsızlığına rağmen ayakta dimdik kamu politikalarıyla güçlü şekilde durmamız herkes için büyük önem taşıyor. Türkiye olarak bölgenin sömürgeleştirilmemesi ve adil bir bölüşüm sağlamak için elimizden geleni yapıyoruz. Bu mücadelede de Cumhurbaşkanımızın hep dediği gibi 'Dünya 5'ten büyüktür' şiarıyla hareket ediyor, dış politikamızı da buna göre belirliyoruz" dedi.
Yeşil dönüşüm aslında ikiz dönüşüm anlamına geldiğini söyleyen Bozay, "Çünkü bunun içinde kentlerin dijital ikizlerinin oluşturulması gibi unsurlar var. Ülke olarak bu yeşil dönüşümün içinde hızla yer almalıyız. Bu açıdan da özel sektörler Ar-Ge ve inovasyona yatırım yapmalı. Biz de devlet olarak üstümüze düşeni yapıp bu konuda şirketlerimizi teşvik etmeliyiz. Bunların yanı sıra ticaret yollarımızı geliştirip bağlantısallık yaratmalıyız. Bu şekilde alternatif yollarla ticareti daima canlı tutabiliriz." ifadelerini kullandı.
Günün ilk paneli "Değişim için İşi Yeniden Tasarlamak" oturumu Escarus Direktörü Melis Bitlis moderatörlüğünde gerçekleşti.
ÇEVKO VAKFI GENEL SEKRETERİ METE İMER: "ÜLKEMİZDE 45 MİLYON TON DEĞERLENDİREBİLİR ATIK VAR"
Atıkların ülke ekonomisine katkı sunması için büyük çaba gösterdiklerini belirten ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, "Biz de ülke olarak atık bakımından zengin bir ülke sayılırız. 110 milyon ton atık, 30 milyon ton tehlikeli atık, 45 milyon tonu ise değerlendirilebilir atık olarak belirtiliyor. Aynı zamanda Avrupa'dan önemli miktarda atık ithal ederek bunu ekonomiye kazandırmaya çalışıyoruz. Fakat sürdürülebilir olmak için atık ithalatını azaltıp kendi atıklarımızı işlememiz gerekiyor" dedi.
KOLEKSİYON MOBİLYA YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ DORUK MALHAN: "FİLOMUZUN YÜZDE 70'İ ELEKTRİKLİ ARAÇLARDAN OLUŞUYOR"
2030 yılına kadar karbon sıfır olma hedefleri olduğunu ifade eden Koleksiyon Mobilya Yönetim Kurulu Başkan Vekili Doruk Malhan, "Koleksiyon Mobilya olarak yeşil dönüşüme hazırlanıyoruz. Doğadan aldığımız ve uzun ömürlü olması için ürettiğimiz ürünlerle dünya kaynaklarını verimli ve israf etmeden kullanmayı esas alıyoruz. Gelecekte de hala iyi iş yapmak istiyorsak önce iyi bir dünya yapmamız gerekiyor. Şu an filomuzun da yüzde 70'ini elektrikli araca dönüştürerek net sıfır hedeflerimize doğru emin adımlar atıyoruz" diye konuştu.
TİCARET BAKANLIĞI ULUSLARARASI ANLAŞMALAR VE AVRUPA BİRLİĞİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI BAHAR GÜÇLÜ: "TÜRKİYE ULUSLARARASI SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇALIŞMALARINI DÜNYADA EN HIZLI VE AKTİF YÜRÜTEN ÜLKELERİN BAŞINDA GELİYOR"
Panelde konuşma yapan Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü de uluslararası ticarette ilk kez 'AB Sınırda Karbon Düzenlemesi' ile karbon sınırlandırmasına yönelik uygulama başlattıklarını ifade etti. Güçlü sözlerine şöyle devam etti: "Ancak bunu sadece AB olarak görmemeliyiz zira İngiltere, Kanada ve Avustralya gibi ülkeler de sınırda karbon düzenlemesi uygulamasına yönelik adımlar atıyorlar. Türkiye uluslararası sürdürülebilirlik çalışmalarını dünyada en hızlı ve aktif yürüten ülkelerin başında geliyor"
Bakanlık olarak 2021 yılında yeşil mutabakat planını hazırlamaya başladıklarını ifade eden Güçlü, "Sınırlı karbon düzenleme mekanizması için de hala raporlama sürecindeyiz. Bunun en önemli sebebi bugün teknolojik olarak bu dönüşümü gerçekleştirecek gelişime sahip değiliz. Yeşil dönüşümü sağlamak ve bunu döngüsel ekonomiyle tamamlamak için özel sektör ve kamu olarak beraber çalışıp kaynakların verimli kullanımını sağlamalıyız" dedi.
EBRU KÜÇÜK GÜLER: "AVRUPA TEKSTİLDEKİ BİZİ GÖRMEZDEN GELEBİLECEK BİR KONUMDA DEĞİL"
Panelde konuşma yapan RE&UP CSO'su Ebru Küçük Güler ise şöyle konuştu: "Avrupa, tekstildeki üretim kalitemiz ve performansımızdan kaynaklı bizi görmezden gelebilecek bir konumda değil. Aksine bize mecbur halde diyebilirim. Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki AB; rekabetle iş birliğinin çizgisini çok iyi belirleyerek çok doğru bir ödül sistemi uyguluyor ve başarılı şirketlerin yolunu açıyorlar. Geri dönüşüm bir zorunluluk değil tercih olmalı ki yaptığınız çalışmalar sürdürülebilir olsun."
MEDCEM ÇİMENTO GRUBU CEO VE YÖNETİM KURULU ÜYESİ MEHMET ALİ CEYHAN: "DÜNYA ÇİMENTO ÜRETİMİNDE 5. SIRADAYIZ"
Panelde konuşan bir başka isim olan Medcem Çimento Grubu CEO ve Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Ali Ceyhan ise şöyle konuştu: "Türkiye olarak dünyada en fazla çimento üreten 5'inci ülkeyiz. Çimento sektörü karbon emisyonunun yüzde 8'inden sorumlu, bu da sektör olarak sorumluluklarımın bilincinde hareket etmeliyiz. Sektör olarak özellikle kamu ile iş birliği içinde çalışmalı ve çimento yerine kullanılabilecek atıklar konusunda adımlar atmalıyız."
ENGİN ALTAN DÜZYATAN: "YAŞANILABİLİR BİR GELECEK KURMA FİKRİNİ KATKI SAĞLAMAK İÇİN BELGESEL ÇEKİYORUM"
Zirvenin özel oturumuna katılan yönetmen, yapımcı, oyuncu ve aktivist Engin Altan Düzyatan belgesel çekim süreçlerini anlattı. Düzyatan, "Yıllardır Afrika'da dahil olmak üzere birçok ülkede fotoğraf çekimi gerçekleştirdim. Bu açıdan özellikle Afrika'daki çocukların ve kadınların suya ulaşmak için her gün kilometrelerce yürüdüğünü ve birilerinin suya ulaşılmadığını görmek beni çok yaraladı. O andan itibaren bu konuyu herkese anlatmak ve göstermek için bir belgesel yolculuğuna çıktık. Çünkü su kıtlığının sadece Afrika'da değil tüm dünyada hayati bir önem haline geldiğini görüyoruz. Bu Türkiye'de bile bir sorun olmaya başladı çünkü ülkemizde bile hala temiz suya ulaşılamayan köyler var" diye konuştu.
Belgesel için yola çıkarken önce İngiltere'deki laboratuvarlarla fikir alışverişinde bulunduğunu söyleyen Düzyatan, "Bize burada söylenen temel unsur; Uzak Asya'da bir kirlilik sorunu olduğuydu. Bu belgeseli çekmek bizim açımızdan da kolay olmadı. Zira Avrupa ve ABD'nin çöplerini yolladığı ülkelere röportaj yapmaya gittiğimizde bize bu ülkelerin şirketleri büyük zorluklar çıkardı. Ben belgesele başladığım zaman neredeyse dünyayı gezdik. O sebeple süreç biraz zaman aldı. Belgesel çekimi döneminde de özellikle mikro plastikleri inceledik ve burada gördüğümüz şey bu plastiklerin dönüştürülemediğiydi. Şu an suyu filtreleyerek arıtan sistemler yavaş yavaş hayata geçse de ilk zamanlar bu plastikleri temizleyecek bir teknoloji de yoktu. Benim bu belgeseli çekme amacım toplumu bilinçlendirip daha yaşanılabilir bir gelecek kurma fikrine sahip insanlar yetiştirmekti. O yüzden çocuklarımızı atıklardan uzak tutacak bilinçte yetiştirmemiz gerekiyor" dedi.
"2026 YILINDA 5G'YE GEÇMEYİ PLANLIYORUZ"
Turkuvaz Medya Grubu'na bağlı INBUSINESS Dergisi tarafından düzenlenen II. Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi'ne katılan T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, Türkiye'nin 2026 yılında 5.5G'ye geçeceğini söyledi. Sayan, Türkiye'nin sosyal medya ile ilgili yasal düzenlemeyi yapan ilk ülkelerden olduğuna da değindi.
Turkuvaz Medya Grubu'nun aylık ekonomi dergisi INBUSINESS tarafından düzenlenen II. Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi'nin özel oturumuna T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, İletişim Başkanlığı öncülüğünde yapılan çalışmalar ışığında 2026 yılında 5.5G'ye geçmenin planlandığı söyledi.
T.C. ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANLIĞI BAKAN YARDIMCISI DR. ÖMER FATİH SAYAN
Sosyal medyanın en büyük özelliği kendi içinde çok önemli bir data barındırması olduğunu ve datanın elde edilmesi için büyük bir savaş verildiğini belirten Dr. Ömer Fatih Sayan, "Sosyal medya ile ilgili yasal düzenlemeyi ilk yapan ülkelerden biriyiz. Sosyal medyanın belirli kuralları olması gerektiğini savunup günlük hayatta uyulan kurallara göre bir yasal düzenleme yaptık. Ancak sosyal medya siteleri biz zorlamadıkça ülkemizdeki yasal düzenlemelere uymak istemiyorlar" dedi.
Şeffaflığın sağlanması için yasal çerçevenin çizildiğini belirten Sayan, "Kriz anlarında şirketlerle diyalog başlatabilmek ve orada muhatap bulabilmek açısından yasal düzenlemeler çok büyük önem taşımaktadır. Bu yasalara uymayan şirketlere, hukukun el verdiği ölçüde gerekli işlemler yapılabilmelidir" dedi.
Güvenli internet kavramının tabana yayılmasını hedeflediklerini belirten Dr. Ömer Fatih Sayan, "Başta çocuklar olmak üzere hem ebeveynler hem de 45 milyon sosyal medya kullanıcısı için güvenli bir internet deneyimi yaşamalarını hedefliyoruz" dedi.