Ekonominin kalbi Turkuvaz Medya'da attı! Finansın geleceği masada
Ekonominin kalbi bugün Turkuvaz Medya'da attı. Turkuvaz Medya Grubu tarafından düzenlenen 3. Finansın Geleceği Zirvesi'ne Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan'ın katılımıyla gerçekleşen zirvede SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül, BDDK Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu gibi isimler de katıldı. Programa video mesaj gönderen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, enflasyonla ilgili flaş bir açıklama yaptı.
Turkuvaz Medya Grubu tarafından düzenlenen "3. Finansın Geleceği Zirvesi" bugün Turkuvaz Medya Merkezi'nde gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan'ın katılımıyla gerçekleşen Zirve'de SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül, BDDK Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu da birer konuşma yaptı.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ'DAN ENFLASYON MESAJI
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, finansal hizmet ihracat hacmini artırmak üzere değişen küresel ve bölgesel ihtiyaçlara yönelik İstanbul Finans Merkezi odağında rekabetçi bir finansal ekosistem oluşturulmasının, öncelikli hedefleri arasında olduğunu belirterek, "Bu kapsamda finansta, bankacılık ağırlıklı yapımızı dengelemek ve sermaye piyasalarının payını artırmak, ana hedeflerimiz arasındadır." dedi.
Yılmaz, Turkuvaz Medya Merkezi'nde düzenlenen 3. Finansın Geleceği Zirvesi'ne gönderdiği video mesajda, mayıs ayında yapılan seçimlerde siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını, siyasi güven ve istikrarın pekiştiğini ifade etti.
Ardından güçlü bir koordinasyon ve katılımcılık ile hazırladıkları 12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program (OVP), Yıllık Program ve bütçe ile politika belirsizliklerinin de ortadan kaldırılarak öngörülebilirliğin sağlandığını vurgulayan Yılmaz, ekonomideki dengelenme Türk lirasını desteklerken, TL varlıklara artan ilginin, rezervlerdeki artışın ve kurun istikrarlı seyrinin de enflasyonla mücadeleyi desteklediğini belirtti.
Cevdet Yılmaz, ağustos ayından itibaren aylık enflasyonun, sürekli güçlenen bir düşüş trendine girdiğine işaret ederek, şunları kaydetti: "Enflasyon, 2024 yılı hedeflerimizle uyumlu bir patikaya doğru evrilmiş, enflasyondaki ivme kaybı çok net bir şekilde görülmüştür. Yıllık enflasyonda, 2024'ün ikinci yarısında belirgin bir şekilde düşüş bekliyoruz. Merkez Bankası brüt rezervleri, mayıs ayı sonu itibarıyla yaklaşık 98,5 milyar seviyesinden 15 Aralık itibarıyla yaklaşık 142,5 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. KKM hesapları 2023 yılı ağustos ayı ortası itibarıyla rekor seviyesi olan yaklaşık 3 trilyon 408 milyar TL seviyesinden 15 Aralık 2023 itibarıyla 2 trilyon 682 milyar TL seviyesine gerilemiştir. Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS), son 2,5 yılın en düşük seviyesindedir."
Para, maliye ve gelirler politikaları arasındaki eş güdümü güçlendirirken, gelecek dönemde yapısal dönüşümü öncelediklerine dikkati çeken Yılmaz, sağlam temellere oturttukları makroekonomi ve maliye politikalarını, finansal hizmetler alanında atmakta oldukları adımlarla desteklediklerini, iyileşen finansal ortamın da makroekonomik istikrarı destekleyen bir döngü oluşturduğunu söyledi.
"BANKACILIK SEKTÖRÜ, GÜÇLÜ SERMAYE YAPISI VE KARLILIK ORANLARIYLA SAĞLIKLI BİR GÖRÜNÜME SAHİP"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, sıkılaşan para politikasına bağlı olarak finansman maliyeti artarken, yatırım ve ihracatı desteklemek için finansman maliyetinin düşürülmesinin. ekonominin hem dezenflasyonist hem de büyüyebilen bir patikada olmasını sağlayacağını belirterek, "Bu kapsamda önemli bir adım olarak Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programı'nı yeniden yapılandırarak hayata geçirdik. Buna göre, yatırım projeleri için teknoloji-strateji puanları dikkate alınarak, toplam yatırım tutarı en az 1 milyar lira olan yatırım projelerine aracı bankalar kanalıyla Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi tahsis edilebilecektir." diye konuştu.
Finansman koşulları sıkılaşırken seçici finansmanın önem arz ettiğini vurgulayan Yılmaz, bu çerçevede kısa ve orta vadede reeskont kredileri başta olmak üzere ihracata yönelik teşviklerle orta yüksek ve yüksek teknolojiye dayalı üretime yönelik uygulamaları desteklediklerini aktardı.
Bankacılık sektörünün, güçlü sermaye yapısı, yüksek aktif kalitesi ve karlılık oranları ile oldukça sağlıklı bir görünüme sahip olduğuna işaret eden Yılmaz, "2023 Ekim ayı itibarıyla sektörün yıllıklandırılmış öz kaynak karlılığı ve aktif karlılığı sırasıyla yüzde 35,6 ve yüzde 4,2 olarak gerçekleşmiştir. 2023 Ekim ayı itibarıyla sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 18,4 ile yüzde 8 olan yasal asgari oranın oldukça üzerindedir. Yine 2023 Ekim ayı itibarıyla tahsili gecikmiş alacak oranları, yüzde 1,5 ile sürdürülebilir düşük seviyede gerçekleşmiştir." bilgisini paylaştı.
"EN ÖNCELİKLİ KONULARIMIZDAN BİRİ, KATILIM FİNANS KONUSUNDA YENİ DÜZENLEMELER YAPMAKTIR"
Yılmaz, İstanbul'u öncelikle bölgesel, uzun vadede küresel bir finans merkezi haline dönüştürme vizyonuyla İstanbul Finans Merkezi stratejisini oluşturduklarını ve hazırladıkları eylem planını uygulamaya başladıklarını hatırlattı.
Finansal sistemde derinleşmeyi öncelerken, katılım finansın geliştirilmesinin önemli bir potansiyelin hayata geçirilmesi anlamına geldiğini dile getiren Yılmaz, "Bu kapsamda en öncelikli konularımızdan biri katılım finans konusunda yeni düzenlemeler yapmak olacaktır. Finansal hizmet ihracat hacmini artırmak üzere değişen küresel ve bölgesel ihtiyaçlara yönelik İstanbul Finans Merkezi odağında rekabetçi bir finansal ekosistem oluşturulması, öncelikli hedeflerimiz arasındadır. Bu kapsamda finansta, bankacılık ağırlıklı yapımızı dengelemek ve sermaye piyasalarının payını artırmak, ana hedeflerimiz arasındadır." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sermaye piyasamızda yatırımcıların korunmasını ön planda tutacak şekilde, teknolojik altyapıyı güçlendirmeye devam edeceğiz. Sürdürülebilir finans konusundaki kurumsal kapasiteyi de artıracağız. Yeşil Borçlanma Aracı, Sürdürülebilir Borçlanma Aracı, Yeşil ve Sürdürülebilir Kira Sertifikaları, bu amaç doğrultusunda geliştirilmiştir. Girişim sermayesi, sosyal etki tahvilleri, proje finansmanı gibi araçları güçlü bir şekilde kullanarak projesi olup kaynağı olmayan girişimcileri desteklemeyi sürdüreceğiz. Bu ürünlerin sermaye piyasalarımızda işler hale getirilmesi için tüm zirve katılımcılarının katkı ve desteklerini bekliyoruz."
Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, ülkenin ekonomi ve finans alanındaki kazanımlarını artırmaya ve "Türkiye Yüzyılı" vizyonuyla geleceğe güvenle bakmaya devam ettiklerinin altını çizen Yılmaz, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejisini destekleyici, sağlıklı bir finansal sistem doğrultusunda çalışmalarını sürdüreceklerini vurguladı.
SPK BAŞKANI GÖNÜL: ŞİRKETLERDE PİYASADAN 79,3 MİLYAR TL FON SAĞLANDI
Zirvenin ilk konuşmasını gerçekleştiren SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül, borsada yatırımcı sayısının rekor kırarak 8,5 milyonun üstüne çıktığını anımsatarak her sektöre büyük bir yelpaze içerisinde sermaye piyasalarından finans sağlamaya çalışıldığını belirtti. Gönül, "Şirketlerde piyasadan 79,3 milyar TL fon sağlandı. 2023 yılının başından bu yana borçlanma yoluyla sağlanan fon tutarı yaklaşık 709 milyar TL oldu. 13 Aralık 2023 itibariyle yatırım fonlarımızın, menkul kıymet yatırım fonları 1423 adet olmakla birlikte 1 trilyon 460 milyon TL büyüklüğe ulaştı." dedi.
BDDK BAŞKANI KAVCIOĞLU: FİNANSMANA ERİŞİME BÜYÜK ÖNEM VERİYORUZ
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, ticari kredilerin yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı önceleyen firmaları gözetecek şekilde daha seçici olarak kullandırılmasını beklediklerini belirterek, "Bankacılık sektörünün güçlü bilanço yapısının, aktif kalitesi üzerinde oluşabilecek riskleri de azaltacağını değerlendiriyoruz." dedi.
İstanbul'da düzenlenen 3. Finansın Geleceği Zirvesi'nde konuşan Şahap Kavcıoğlu, finans sektörünün özellikle bankacılık sektörünün, sermaye birikimini hızlandırmak ve temin ettiği kaynakları verimli alanlara yönlendirmek suretiyle sağlıklı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme sürecinde hayati öneme sahip olduğunu söyledi.
Kavcıoğlu, reel sektör şirketlerinin üretim yoluyla büyümeye doğrudan katkısını sürdürebilmek adına finansman olanaklarına erişim kolaylığının önem verdikleri konuların başında geldiğini belirterek, bu açıdan başat rol üstlenen bankalar kadar banka dışı finansal kuruluşların da bu rolün bilinciyle hareket ettiğini ifade etti.
BDDK'nın tasarruf sahiplerinin korunması ve kredi kanallarının etkin çalışması amacıyla gerekli olan tedbirleri aldığını aktaran Kavcıoğlu, "İzleyen dönemde de ticari kredilerin yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı önceleyen firmaları gözetecek şekilde daha seçici olarak kullandırılmasını bekliyoruz. Öte yandan, bankacılık sektörünün güçlü bilanço yapısının, aktif kalitesi üzerinde oluşabilecek riskleri de azaltacağını değerlendiriyoruz." açıklamasında bulundu.
Kavcıoğlu, "Kredilerin takibe dönüşüm oranı, likidite göstergeleri, yabancı para pozisyonu ve kaldıraç oranı makul düzeylerde seyretmekte, sermaye yeterliliği rasyosu, en güncel veri dönemi itibarıyla, uluslararası standartların öngördüğü asgari düzeyin oldukça üzerinde yüzde 18,4 seviyesinde bulunmaktadır. Kaliteli unsurlardan oluşan öz kaynaklar, kurumumuz tarafından yapılan düzenlemelerin de etkisiyle gücünü korumuştur." ifadelerini kullandı.
Sürdürülebilir bir karlılıkla beslenen söz konusu güçlü sermaye yapısının, sektörü gelecekte de olası şoklara karşı koruyabilecek güçte olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, "Bankacılık sektörü kredileri artmaya devam ederken varlık kalitesinin önemli bir göstergesi olan takibe dönüşüm oranı ise Avrupa Birliği ortalamasının oldukça altında olan yüzde 1,5 ile tarihi düşük seviyelerde bulunmaktadır. Ayrıca, Avrupa bölgesi ve diğer birçok ülkeye kıyasla daha yüksek oranda ayrılan karşılıklar da bankalar açısından önemli bir ilave kayıp ihtimalini azaltmaktadır. Likidite karşılama oranları yasal limitlerin oldukça üzerindedir." diye konuştu.
"BANKA DIŞI MALİ SEKTÖRÜN ÜRÜN, KAYNAK VE GELİR ÇEŞİTLİLİĞİNİ ARTIRMASI GEREKLİLİĞİ ORTADADIR"
Şahap Kavcıoğlu, banka dışı finansal kuruluşların toplam finans sektörü içerisinde; aktif büyüklüğü bakımından yüzde 2,6, alacaklara göre yüzde 3,9, özkaynaklara göre ise yüzde 4,7 paya sahip olduğunu belirterek, "İstediğimiz noktada olmasa da sektör gelişime açıktır ve Türk finans sisteminde kredi arz ve talebinin kayda değer bir kısmını karşılayan bankacılık sektörünün yanında önemli bir aktör olma potansiyeli taşımaktadır." dedi.
Banka dışı finansal kuruluşların sağladıkları finansman kanalları ile KOBİ'lerin finansmana erişimlerini artırmada son derece önemli bir role sahip olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Bu çerçevede banka dışı mali sektörün ürün, kaynak ve gelir çeşitliliğini artırması gerekliliği ortadadır. Bu aşamada, banka dışı mali kuruluşlarımızın uygulamada karşılaştığı sıkıntıların çözüme kavuşturulması, sistemik risk oluşturmayacak şekilde rekabetçi ortamda belirli bir hacme ulaşabilmeleri ve finansal sistem içerisindeki paylarının artırılması için üzerimize düşeni yapacağımızı burada tekrar belirtmek isterim. Diğer taraftan, 2021 yılından itibaren kurumumuz gözetimine tabi tutulan tasarruf finansman şirketlerine yönelik mevzuat uyum denetimlerimiz devam etmekte olup, söz konusu faaliyetin daha sağlıklı ve sağlam temeller üzerinde yürütülmesine yönelik hazırladığımız mevzuat çalışmasını yakın zamanda hayata geçireceğiz. Ayrıca, varlık yönetim şirketlerinin faaliyetlerinin daha da kurumsallaşması ve finansal tüketici aleyhine durumların oluşmamasını teminen hazırladığımız mevzuat çalışması da nihai aşamaya gelmiş durumdadır."
"ÜLKEMİZ, BANKACILIK MEVZUATININ ULUSLARARASI DÜZENLEMELERİNE TAM UYUMLU"
BDDK Başkanı Kavcıoğlu, Türkiye'nin bankacılık mevzuatının uluslararası düzenlemelere tam uyumlu az sayıdaki birkaç örnekten birisi olduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti: "Dünya ekonomisini derinden etkileyen çatışma noktalarına ekonomik anlamda da yakın olan ülkemizde, bankalarımız, gerçekleşmesine aracılık ettikleri bütün para hareketlerini ulusal ve uluslararası mevzuatın gerekleri doğrultusunda yakından takip edecek şekilde uyum birimlerini oluşturmuşlardır ve bu işlemler kurumumuzun ve ilgili yerel otoritelerin denetimi altındadır. Takip eden dönemde de güçlü finansalları ve uluslararası en iyi uygulamalara uyumlu düzenleme çerçevesi ile bankacılık sektörünün Türk ekonomisinin en önemli çıpalarından birisi olmayı sürdürecektir."
Bu doğrultuda Basel III Final düzenlemelerine Türkiye'nin tam uyumunun sağlanması için bankacılık mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılmasına yönelik çalışmaların sürdüğünü aktaran Kavcıoğlu, Avrupa Birliği'nin konuya ilişkin açıklamış olduğu uygulama takvimine paralel olarak, kendilerinin de düzenlemeleri 2025 yılında hayata geçirmeyi planladıklarını bildirdi.
Kavcıoğlu, sürdürülebilirliğin finans sektörünün önemli başlıklarından olduğunu ifade ederek, kurum olarak, bu konuda aktif rol üslenerek, sektördeki oyuncuların stratejik bir odaklanma benimsemesini teşvik ettiklerini ve düzenlemeleriyle finans sektörünü sürdürülebilirlik uygulamaları bakımından daha ileri bir seviyeye taşıdıklarını söyledi.
Sürdürülebilirlik konusunda attıkları adımları anlatan Kavcıoğlu, "Dönüştürücü iklim politikalarını, finans sektörünün geleceğini güvence altına almanın ve finansal sistemin sürdürülebilirliğini artırmanın anahtarı olarak gördüğümüzün bilinmesini isterim." ifadesini kullandı.
"SİBER DOLANDIRICILIKLA ETKİN BİR ŞEKİLDE MÜCADELE EDİLMEKTEDİR"
BDDK Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Türk bankacılık sektörünün hızla değişen küresel dinamiklere ayak uydurma konusunda önemli başarılar elde ettiğini ifade ederek, günün ve geleceğin en önemli konularından biri olarak gördükleri dijitalleşme yönelik yaptıkları çalışmaları anlattı.
Kavcıoğlu, "Finansal sektörde yaşanan gelişmeler ve müşteri alışkanlıklarının değişmesiyle birlikte, bilgi güvenliğine yönelik tedbirler artırılırken, siber dolandırıcılıkla da etkin bir şekilde mücadele edilmektedir. Bu kapsamda diğer kamu kurumları ve finansal kuruluşlarla siber güvenlik ile ilgili işbirliği çalışmaları yapılmakta olup, söz konusu çalışmalar devam edecektir." açıklamasında bulundu.
Finansal istikrarın önemli parçalarının birinin de finansal tüketicinin haklarının korunması ve bilinçlendirilmesi olduğunu belirten Kavcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu amaca uygun olarak sektörde bireysel bankacılık faaliyetlerinin müşteri haklarına uygun olarak yürütülmesi, sektörün müşteri odaklılığının güçlendirilmesi amacına yönelik mevzuat ve uygulamalar geliştiriyoruz. Ayrıca finansal tüketiciler, bankalar ve diğer finansal kurumlar ile yaşadıkları sorunlarının çözümü için çeşitli kanallardan Kurumuza her zaman başvuru yapabilmektedirler. Vatandaşlarımız tarafından iletilen bu şikâyet ve başvuruların, Kurumumuz tarafından özenle takip edildiğini ve mağdur oldukları konularda kendilerine mevzuatımız kapsamında yardımcı olduğumuzu ve olmaya da devam edeceğimizi bu vesile ile belirtmek isterim."
CB FİNANS OFİSİ BAŞKANI GÖKSEL AŞAN: KÜRESEL BORÇLULUK FİNANS SİSTEMİNİ TEHDİT EDİYOR
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Göksel Aşan, bütün dünya ülkelerinin toplam GDP'sinin yaklaşık 3 katı kadar bir finansal büyüklük olduğunu belirterek, "Bütün ülkelerde, milyarlarca insanın bir yıl boyunca çalışıp, didinip ürettiği toplam ne varsa, bunun 3 katı bir finansal büyüklükten bahsediyoruz, bu sürdürülebilir değil." dedi.
İstanbul'da düzenlenen 3. Finansın Geleceği Zirvesi'nde konuşan Göksel Aşan, zirvenin teması olan finansın geleceği konusunun kolay bir konu olmadığını ifade ederek, küresel anlamda finansın geleceğine yönelik ümitli ve iyimser olmadığını söyledi.
Aşan, 2008 finansal krizinin üzerinden sadece 15 yıl gibi insanlık tarihi açısından oldukça kısa bir süre geçmesine rağmen, yeniden aynı sorunların gündeme geldiğini belirterek, o dönem yabancı medyada "kapitalizm bitiyor mu" konusunun işlendiğini hatırlattı.
O dönem kapitalizmi bitirecek bir nedenin ortada olmadığını kaydeden Aşan, "Marksist söylemdeki unsurlar gerçekleşmemişti. Üretim tarafında da bir sorun yoktu. Problem sadece ve sadece finans tarafındaydı. Bunun sebepleri de farklı farklıydı ama sadece finans tarafından kaynaklanan bir problem, bütün sistemi allak bullak etti. Hatta bütün sistemin 'yıkılacak, bitecek mi' şeklinde tartışılmasına yol açtı." diye konuştu.
Finansın, üretim denen asıl kaynağı, öyle ya da böyle bir şekilde yönlendiren hatta kendisi tehlikeye düştüğünde, kendisiyle beraber bütün o üretim kanallarını darmadağın bir hale getirebilecek bir durumda olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: "Genel anlamda küresel gelişmeleri de dikkate aldığımızda, finansman, para dediğiniz şey özünde artığın olduğu yerde birikmesi gereken bir şeydir. Şimdi bir yerde artık varsa, orada finansman birikir, para birikir. İşte artıktan kastettiğim şey, elbette özü üretim olan hikaye. Eğer bir yerde, bir süre sonra artıktan daha fazla finansman birikme ya da para birikmeye başlıyorsa bu artık şu anlama gelir; o biriken finansman, artık geldiği kaynaktan bağımsız olarak, kendini büyütme yetisine sahip olmaya başlamıştır. Şimdi bu, yeni gelinen ortamda da o finansman dediğimiz hikayenin altındaki hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi görünür kılmayacak şekilde bütün o sistemi kaplaması sonucu doğurur. Bugün geldiğimiz hikaye budur. Bugün bütün dünya ülkelerinin toplam GDP'sinin yaklaşık 3 katı kadar finansman büyüklük var. Bütün ülkelerde, milyarlarca insanın bir yıl boyunca çalışıp, didinip ürettiği toplam ne varsa, bunun üç katı bir finansal büyüklükten bahsediyoruz. Yine iddia ile söyleyeceğim, bu sürdürülebilir değil."
"ÜRETİMİ YAPAN İLE FİNANSMANI ELİNDE TUTANLAR ARASINDA BİR AYRIŞMA ORTAYA ÇIKTI"
Göksel Aşan, finansın her şeyi kaplamasının bir başka tehdidinin küresel gelişmeler olduğunu belirterek, bölgesel savaşların bunun bir göstergesi olduğunu söyledi.
Dünyanın gelinen noktada, üretimi yapan ile finansmanı elinde tutanlar arasında bir ayrışmanın ortaya çıktığını ifade eden Aşan, bu ayrışmanın kendi içerisinde de bir çatışmaya yol açtığını aktardı.
ABD ile Çin arasındaki gerilimin özünde bu ayrışmanın olduğuna dikkati çeken Aşan, "Çünkü, finansa dair her şeyi regüle etmeye, standartlarını belirleme gibi bütün haklara Amerika sahip. Sistemin içerisinde Avrupa olsa da sistemi kuran ABD. Öbür tarafta işte o ABD'nin regüle ettiği sistemin kaynağını sağlayan, birikimi yapan, artığı biriktiren başka bir ülke var. Bu çok ciddi bir gerilim unsuru. Önümüzdeki dönemde dünya sistemi açısından en büyük tehditlerden biri de bu." diye konuştu.
Aşan, uluslararası hukuk diye bir şeyin olmadığını, uluslararası hukukun Gazze'de binlerce çocuğun ölümüne mani olmadığını ifade ederek, "Uluslararası bir vicdan dahi yok. Bu durum aslında bütün sistemle ilgili bir şey. Finansal sistemde gücü elinde bulunduran bir yapı var. Bu yapı, elinde daha fazla finansman biriktiğinden ötürü güçlü değil. Bu yapı, standartları belirlediği için güçlü. Bu yapı, bugünün dünyasında, o uluslararası hukuk denilen şeyi de tanımadığını açıkça ilan ediyor. Bu nasıl sürdürülebilir olsun?" değerlendirmesinde bulundu.
Üçüncü büyük tehdidin ise borçluluk tehdidi olduğunu belirten Aşan, küresel anlamda borçlulukta son bir yılda bir azalma olsa da küresel borçluluğun hala yüksek olduğunu kaydetti.
"FİNANSAL TEKNOLOJİLER, FİNANSAL TEHDİTLERE ÇÖZÜM AÇISINDAN BİR PENCERE AÇABİLİR"
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Aşan, kamu olarak, finans sektörüne katkı sağlayacak, önünü açacak düzenlemeleri ve yatırımları yaptıklarını söyledi.
İstanbul Finans Merkezi'nin bu anlamda çok büyük bir proje olduğunu dile getiren Aşan, "Finans merkezine yerleşmeler başladı. Projenin, büyük bir değer katacağını düşünüyorum. Başından beri çok ümitliydim bu projeyle ilgili, her zaman da konuşmalarımda söyledim bunu. Şunu da söyledim; yani 'Bir 5 sene sonra, biz büyük ihtimalle bir yer daha arayacağız, buralara sığmıyoruz' diye." şeklinde konuştu.
Aşan, finansal teknolojiler alanını çok önemsediğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı: "Finansal teknolojilerin, finansal tehditlere çözüm açısından bir pencere açabileceğini söyleyebilirim. Çünkü finansal teknolojiler alanı eğer yeterince gelişirse, işte o tüm bahsettiğim, standart belirleyen, gücü elinde tutan vesaire unsur açısından ciddi bir tehdit. Finansal teknolojiler geliştiğinde, kuruluş sistemi baypas edebilecek ve bir sürü başka kanal ortaya çıkmaya başlayacak. Sistem belki, o var olan o büyük yapının dışında, başka bir yerde küçük bir örnek üzerinden yeniden gelişmeye başlayabiliyor. Bu gerçekleşir, gerçekleşmez. Onu bilmiyorum ama bu bir ihtimal. Bu ihtimal bir şekilde ortaya çıktığında, sistem kendisine tehdit gördüğü her şeyi bir şekilde boğmaya çalışıyor."
TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BAŞKANI ALPASLAN ÇAKAR: BANKACILIK SEKTÖRÜ DENGELİ VE SAĞLIKLI BİLANÇOYA SAHİPTİR
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, bankacılık sektörünün dengeli ve sağlıklı bir bilançoya sahip olduğunu belirterek, "Sektörümüzün bilançosu TL ağırlıklıdır ve aktiflerimizin yüzde 61'i, kaynaklarımızın ise yüzde 56'sı TL cinsindendir. Bugün itibarıyla mevduat toplamı 14,4 trilyon TL olup bilançodaki payı yaklaşık yüzde 65 seviyesindedir." dedi.
İstanbul'da düzenlenen 3. Finansın Geleceği Zirvesi'nde konuşan Çakar, bugün itibarıyla Türk bankacılık sektörünün toplam aktiflerinin milli gelire oranının yüzde 93 seviyesinde olduğunu belirterek, aktif büyüklüğün 22 trilyon TL'ye ulaştığını söyledi.
Gerek yurt içi gerekse yurt dışı kaynaklı çok sayıda önemli gelişmenin yaşandığı 2023 yılında bankacılık sektörünün değişikliklere çok hızlı adapte olduğunu ve sağlıklı büyümesini sürdürdüğünü anlatan Çakar, "Birçok yönüyle uluslararası düzenlemelere tam uyumlu olan bankacılık sektörümüz, gelişmiş ülkelerdeki ortalamalara bakıldığında da çok ciddi gelişim potansiyeli taşımakta olup birçok ulusal ve uluslararası yatırımcının ilgi odağı durumundadır. Bankacılık sektörü dengeli ve sağlıklı bir bilançoya sahiptir. Sektörümüzün bilançosu TL ağırlıklıdır ve aktiflerimizin yüzde 61'i, kaynaklarımızın ise yüzde 56'sı TL cinsindendir. Bugün itibarıyla mevduat toplamı 14,4 trilyon TL olup bilançodaki payı yaklaşık yüzde 65 seviyesindedir." diye konuştu.
Çakar, mevduatın ana fonlama kaynağı olduğunu aktararak, şunları kaydetti: "Son dönemde yurt içi piyasalardan sağlanan kaynaklarda ciddi bir teveccüh ve artış bulunmaktadır. Toplam kredi 11,4 trilyon TL olup, aktifler içindeki payı yüzde 51'dir. Menkul değerler cüzdanının toplam aktifler içerisindeki payı yüzde 17 ile yatay bir seyir izlemektedir. Bankacılık sektörü iç borç stokunun yüzde 76'sını fonlamaktadır. Krediler ve menkul kıymetler birlikte değerlendirildiğinde aktiflerin yüzde 68'i aktif ekonomik faaliyetin finansmanında kullanılmıştır. Kredilerin 4'te 1'i bireylere kalan kısmı ise firmalara kullandırılmıştır. KOBİ'lerin payı yüzde 27,4 olup son 5 yılda 5 puanın üzerinde artış göstermiştir. Ticari krediler içerisinde imalat sanayi yüzde 30 ile ilk sırada yer almaktadır. Ticaret sektörünün payı yüzde 17, inşaat sektörünün payı ise yüzde 10'dur. Enerji, taşıma ve haberleşme ile tarım sektörü yüzde 7'şer paya sahiptir. Turizm sektörünün payı ise yüzde 4 olarak şekillenmiştir. Seçici kredi politikasıyla son yıllarda imalat sanayisinin payı 6 puan, tarım sektörünün payı ise 2 puan artmıştır. Bu, ekonomimiz adına çok sevindirici olmuştur."
Geleceğe olumlu baktıklarını ifade eden Çakar, beklentilerdeki olumlu seyrin güçlenmesini, TL'ye olan talebin daha da artmasını, görünümdeki iyileşmenin sürmesini, ülke kredi notunun kademeli olarak yükselmesini, uluslararası piyasalardan kaynak girişinin artmasını, para piyasalarının daha istikrarlı hale gelmesini, enflasyonun hedefe doğru bir seyir izlemesini ve finansal istikrarın güçlenerek sürmesini beklediklerini dile getirdi.
"İFM'DEKİ 350 TİCARİ ÜNİTEYLE ALAKALI 700'ÜN ÜZERİNDE TALEP VAR"
İstanbul Finans Merkezi (İFM) Genel Müdürü Ahmet İhsan Erdem de İFM'nin bankalar etap açılışının 2023'ün nisan ayında gerçekleştirildiğini belirterek, "2007 yılında kavramsal temelleri atılan, fiziki, mevzuat ve fikri altyapısı oluşturularak bugüne kadar getirilen bir proje, bir hayal gerçeğe dönüşmüş oldu. Halk Bankası, Ziraat Bankası ve VakıfBank, genel müdürlüklerini İFM'ye taşıdılar, 8 bini aşan çalışanlarıyla faaliyetlerine İFM'de devam ediyorlar. 2024 yılında diğer etaplar da tamamlandıktan sonra hem kamu paydaşlarımız hem de özel sektör paydaşlarımız gerek yerli gerek yabancı ilgililerin yer alacağı şekilde İFM tamamıyla hayata geçecektir ümidini taşıyoruz." dedi.
Sürdürülebilirlik kavramının tüm faaliyetlerinin odak noktasını oluşturduğunu vurgulayan Erdem, tasarımından inşasına finansmanından iş geliştirme faaliyetlerine kadar sürdürülebilirlik ilkesine önem verdiklerini kaydetti.
Erdem, İFM'de sadece bir finans merkezi inşa etmediklerini belirterek, şu değerlendirmede bulundu: "İFM hem sosyal hayatın hem de akademik hayatın kalbinin atacağı bir yer olacak. Bu kurguladığımız akademi yapısında yeşil finans ve sürdürülebilirlik alanında gerçekleştirilecek eğitimler ve sertifika programları hem çalışanlara hem şirketlerimize hizmet verecek şekilde tasarlanmıştır. İFM'nin fiziki yapısından bahsedecek olursak 1,3 milyon metrekare ofis alanına, yaklaşık 100 bin metrekarelik ticari alana, 2 bin kişilik her türlü kültür sanat aktivitelerinin gerçekleştirilebileceği bir kongre konferans merkezine, 5 yıldızlı bir otel alanına, 25 bin araç kapasitesine sahip. Tam dolulukta 70 bin çalışana hizmet edebilecek, günlük 30 ila 50 bin ziyaretçiye hizmet verebilecek bir yapı burası. İFM sadece uluslararası ticaretin değil aynı zamanda sosyal hayatın da merkezi olma iddiasıyla yola çıkmış durumda. İFM, dışarıdan erişime açık bir yapı. Bir yerli ve yabancı misafirimiz, bir alışveriş merkezine nasıl giriyorsa aynen o şekilde girip İFM'nin sunmuş olduğu sosyal olanaklardan istifade edebilecek. Bu bağlamda 350 civarında bir ticari ünite kapasitemiz var."
Gelecek 5 yıl içerisinde yeni bir genişleme alanını arayacak durumda bir taleple karşı karşıya olduklarına işaret eden Erdem, "Kamu paydaşlarımızın yer alacağı yapıları bir tarafa bırakırsak, bu yerleri 1,3 milyon metrekareden çıkarırsak, üçüncü taraflara önerebileceğimiz yaklaşık 500 bin metrekarelik bir alanımız mevcut. Bu alanın yüzde 70'ten fazlasına yönelik bir ön talep toplamış durumdayız. Ticari alanlarda da bizi memnun eden bir sonuçla karşı karşıyayız. 350 ticari üniteyle alakalı 700'ün üzerinde talep var. Bu talep günden güne artıyor." diye konuştu.
İFM GENEL MÜDÜRÜ ERDEM: İFM'Yİ 2024'TE TAMAMEN HAYATA GEÇİRMEYİ HEDEFLİYORUZ
İstanbul Finans Merkezi Genel Müdürü Ahmet İhsan Erdem, İstanbul Finans Merkezi'nde faaliyetlerini sürdüren bankalar etabının ardından 2024 yılında diğer etapların da tamamlanmasıyla İFM'yi bir bütün olarak hayata geçirmeyi hedeflediklerini belirtti.
Son 20 yılda İstanbul'un ticaret ve lojistiğin merkezi olduğunu vurgulayan Erdem, İFM'nin hem bölgesel hem küresel bir finans merkezi olmak için bu potansiyelini değerlendireceğini söyledi.
HALKBANK GENEL MÜDÜRÜ ARSLAN: EKONOMİ MODELİMİZ KISA SÜREDE OLUMLU SONUÇLAR VERMEYE BAŞLADI
Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, "Orta Vadeli Program (OVP) kapsamında üretime, yüksek katma değerli yatırımlara ve kalkınmaya odaklanan ekonomi modelimiz kısa sürede olumlu sonuçlar vermeye başladı." dedi.
İstanbul'da düzenlenen 3. Finansın Geleceği Zirvesi'nde bir konuşma yapan Arslan, ekonomi yönetiminin önemli kararlar aldığını söyleyerek, şunları belirtti:
"Orta Vadeli Program (OVP) kapsamında üretime, yüksek katma değerli yatırımlara ve kalkınmaya odaklanan ekonomi modelinin kısa sürede olumlu sonuçlar vermeye başladı. Bankamızda bu dönemde OVP ile uyumlu olarak selektif kredi politikası ile üreten, ihracattan yapan ve istihdam oluşturan firmalara desteğini devam etmiştir ve devam edecektir. Banka olarak üzerinde önemle durduğumuz husus girişimcilik eko sisteminin desteklenmesidir. Bu bakımdan her zaman olduğu gibi bugün de kadın ve genç girişimciler başta olmak üzere esnafımız ve KOBİ'lerimizin yanında olan bir kuruluşuz."
Türkiye'nin 2023 yılına 14 milyon insana doğrudan etkileyen asrın felaketini yaşayarak başladığının altını çizen Arslan, şunları kaydetti: "Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınmasını için son derece kritik öneme sahip şehirlerimizin yer aldığı 11 il bu büyük felaketten oldukça fazla etkilendi. Üretim ve ihracatımız kısa süreli sekteye uğrasa da milletimizin feraseti ve birlikteliğiyle kısa sürede geride bırakarak süratli bir biçimde toparlanma yaşadık. Bankalar Birliği koordinasyonu ile hem kamu bankalarımız hem de özel bankalarımız çok ciddi destek verdiler. Sıfır faizli yapılandırmalardan başlayarak diğer desteklerle toparlanma için önemli gayretlerde bulunduk. Halkbank olarak Hatay İskenderun'da bölge müdürlüğü açtığımızı buradan ifade etmek istiyorum. Yılın 2. yarısında seçimlerin sorunsuz bir biçimde tamamlanması ve yeni ekonomi yönetimimiz göreve başlamasıyla birlikte para ve maliye politikaları başta üzere köklü önlemler hayata geçirilmeye başlandı."
POLİTİKA FAİZİ YABANCI SERMAYENİN AKMASI İÇİN YETERLİ SEVİYEDE
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, zirvede "Bankacılığın Geleceği" başlıklı özel oturumda genel müdür olduğu üç yıldır ilk defa etki alanı içinde olan konularda karamsar olmadığını, geleceğe pozitif baktığını vurgulayarak, finansın geleceği hakkında da olumlu düşünceler hissettiğini dile getirdi. Politika faizinin geldiği noktanın herkes için dikkat edilmesi gereken bir nokta olduğuna işaret eden Aran, şöyle konuştu: "Parasal sıkılaşma, miktarsal sıkılaşma ve teşvik politikasını işin içine katınca hem reel sektör hem de üretim açısından hassas yürütülmesi gereken bir noktadayız. Finansala erişim açısından dikkat edilmesi gereken bir noktaya gelindi. İçinde bulunan seviye önümüzdeki dönemde riskleri dikkatli yönetmemiz gerektiğini, bazı şeyleri, tartışarak, konuşarak, istişareyle yapılması gereken bir dönemde olduğunu gösteriyor. Ben yaptım oldu anlayışıyla tekrar hassas dengeyi kaybedersek reel sektör finansman maliyetlerinin üstesinden gelemez, üretkenliğini, karlılığını kaybeder hale gelirse bir anda sektörde alacak problemiyle karşılaşabiliriz. Öncelik verdiğimiz üretim alanlarında ben şu anda riskleri yönetilebilecek seviyede buluyorum."
Aran, zaman zaman bankalar ile reel sektörün birbirinin aleyhine olduğu önyargısı yaşandığını ifade ederek "Birlikte hareket etmeliyiz. Ülkemizin büyümesinin sürdürülebilir olmasından, refahın artmasından, ekonomik kaynaklı olan sorunların giderilmesinden bahsediyorsak, birlikte hareket etmemiz gerektiğini ve çıkarlarımızın ortak olduğunu da bilmeliyiz" dedi.
YEREL SEÇİMLER YABANCININ UMURUNDA DEĞİLDİR
Hakan Aran, Türkiye'de tasarrufların yeterli olmadığını ve dış kaynak ihtiyacının olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: "Biz vatandaşların tasarruflarını ne kadar cazip oranlarda alırsak alalım, reel sektöre ne kadar düşük maliyet ekleyerek neredeyse başa baş, belki zararla aktarırsak aktaralım, kaynakları etkili transfer yapmış olabiliriz, ama bu refahın artması, büyümesi için yeterli değil. Bizim dış kaynak almamız gerekiyor. Politika faizinin seviyesi yabancı sermayenin akması için yeterli seviye. Ben yabancı sermayenin yerel seçimleri beklediklerini sanmıyorum. Hiçbir yatırımcı bir ülkeye giderken yerel seçim sonuçlarıyla ilgilenmez. Siyasi istikrara, genel seçime bakar, ama yerel seçim hiç umurunda değildir. Yatırım yaparken Londra belediye başkanına bakmazsınız. Yabancının beklediği nokta politika faizi seviyesinin son nokta olup olmadığını görmek içindir. Merkez Bankası'nın 2.5 puanlık marjı elinde tuttuğunu en fazla bir seferlik daha artış yapacağı anlaşılıyor. Bu seviyenin ben yabancının bu ülkeye girerim 2-5 yıllık kağıtlarını alır para kazanırım noktası olduğunu anlıyorum. Yabancı sermaye akışının doğrudan yatırım olmasa da sıcak para olsa da 2-5 yıllık kağıtlara girmesi beklentim de pozitif bakış açımın bir nedeni."
Dışardan bu kadar yüksek bedel ödeyerek yüksek faiz vererek yabancının parası alındıysa, bunun değerlendirileceği yerin çok önemli olduğunu vurgulayan Aran, kaynağın ihracata, döviz kalemi yaratan ithal ikamesi üretime ve turizme aktarılmasının, 2-3 yıldır söylenen büyürken cari açık vermeyen ekonomiye sahip olma söyleminin gerçekleştirilmesi için tarifi bir fırsat yarattığını ifade etti. Aran şöyle devam etti: "Ancak kaynağın cazibesine kapılır dönüşüm hikayesinde aynı hızla motivasyonla devam etmezsek, o sırada bulduğumuz bir dış kaynağın rehavetiyle tüketim ağırlıklı kullanırsak, bu hikâye tekrar yarım kalır ve yine aynı sorunlarla yüzleşiriz. O nedenle finansın ve ekonominin geleceği için gelen dış kaynağın doğru alanlarda kullanılması birinci öncelik. Kaynak, kredilerle üretime dönüştürülmeli, ihracat, turizm ve tarım sektörleri stratejik olarak desteklenmeli, istihdam yaratılmalı, ithal ikamesi üretime aktarılmalı. Bu dönüşüm 5 yıl içinde enerji tarafında yarattığımız hikayeyle tamamlanmalı."
Aran, önümüzde 5 yıl olduğunu ve bu 5 yılda dönüşüm tamamlanırsa Türkiye'nin kişi başı milli gelirde 20 bin doları zorlayabileceğini bu fırsattan doğru şekilde yararlanılması gerektiğini vurguladı. Enerji tarafındaki hikâyeyi takip ettiklerini söyleyen Aran, önümüzdeki yıl yurtiçindeki doğalgaz ve petrol üretimlerinde artışın cari açıkta önemli ölçüde tasarruf sağlayacağını vurgulayarak, yeşil dönüşümün de bankacılık sektörünün destek verdiği alanlar arasında yer aldığını kaydetti.
Aran, kripto paralarla ilgili yasa tasarısı hazırlanırken, bankacılık sektörüyle paylaşılmamış olmasını büyük eksiklik olarak gördüğünü vurgulayarak "Kripto para konusuna asıl geleneksel finansal oyunculardan en büyük katkı gelecek. Yasal düzenlemenin doğru olması, eksikliklere alternatif olmasını istiyorsak, bankalara da bir sorulması gerektiği inancındayım. Vatandaşın bu konuda yapacağı yatırımların korunması için bankalar en güvenli kurumlardır, saklama görevi bankalara verilebilir" diye konuştu.
İSTANBUL KATILIM FİNANSIN MERKEZİ OLMAYA EN BÜYÜK ADAY
Finansın Geleceği Zirvesi'nde "Katılım Bankacılığında Türkiye için Fırsatlar" özel bölümünde Vakıf Katılım Genel Müdürü Mehmet Ali Akben, katılım bankalarının faiz hassasiyeti nedeniyle finansın dışında kalanların sistemin içine çekilmesine vesile olduğunu belirtti. Katılım bankacılığının gösterdiği gelişim ve hızlı büyümeyle bütünsel bir ekosistem oluşturmayı başardığını vurgulayan Mehmet Ali Akben, şunları söyledi: "Ülkemizde tohumları ilk kez 1985 yılında atılan katılım bankacılığı bugün sektörün çok önemli bir paydaşı haline geldi. Katılım bankalarının açılması Türkiye'de faiz hassasiyeti nedeniyle finansın dışında kalanların sistemin içine çekilmesine vesile oldu. Katılım bankaları tasarrufların değerlendirilmesi noktasında büyük bir sorumluluk üstlendi. Finansal kalkınmayı önceleyerek geliştirilen enstrümanlar yüksek teveccühle karşılandı. Ülkemizde katılım bankacılığı çalışma prensiplerinde 8 banka hizmet veriyor. Henüz genç olarak nitelendirebileceğimiz ekosistemin Türk bankacılık sisteminden aldığı payın yüzde 9 civarına ulaşması bu alana gösterilen ilgiyi teyit ediyor. 2 trilyon TL'ye yaklaşan bilanço büyüklüğüyle katılım bankaları finansal bankacılığı artırma çerçevesinde yalnızca bankacılık değil gösterdiği gelişim ve hızlı büyümeyle bütünsel bir ekosistem oluşturmayı başardı. Tüm alt katılımlarda çok önemli aktörlere dönüştü. Tabana yaygın ekonomik büyümenin katılım finans ekosistemi üzerine inşa edilmesi küresel ilginin ülkemize kazandırılmasında da önemli bir role sahiptir. Küresel ölçekte 4 trilyon dolar büyüklüğe sahip olan İslami finansın 2026'da 6 trilyon dolara yükseleceği öngörülmektedir. Katılım bankalarının hem yerel tarafta pazar payını artırma hem de küresel sermayeyi sistematik bir biçimde ülkemize kazandırma noktasında önemli bir vazifesi bulunuyor. Türkiye'nin ikinci yüzyılına başlarken finans kurumlarının teknoloji, sürdürülebilirlik ve sosyal finans alanlarında ciddi adımlar atacağını, ülkemizin küresel ekosisteminden aldığı payı artırmasına katkı yapacağını öngörüyoruz. Türkiye'nin ve İstanbul'un katılım finans merkezi olmasında en büyük aday olduğu inancındayız."
BİTCOİN SİSTEMİ MUTLAKA ÖNEMLİ BİR YER EDİNECEK
"Finteklerin Finansal Kapsayıcılıkta Rolü" başlıklı bölümde 2013'ten 2017'ye kadar sadece Bitcoin üzerine çalıştığını belirten Papara CEO'su Emre Kenci, "Bitcoin sisteminin büyük sorunları olmakla beraber, geleneksel finansal sisteme alternatif oluşturulmak istendiğinde mutlaka önemli bir yer edineceğini düşünüyorum. Özellikle takas sistemindeki değerlere iyi bir alternatif olabilecek. Bütün pazarları detaylı bir şekilde inceliyoruz. Ortadoğu ve Afrika'ya detaylı olarak odaklanıyoruz. Ülkemiz pırıl pırıl parlıyor. Biraz da doğal kaynağımız olsa çok daha parlarız. Özellikle gençlerimizin potansiyeli bize çok fazla umut veriyor" dedi.
Papara üzerinden yapılabilen işlemlere değinen Kenci, "Çok sayıda kentin ulaşım sistemine entegreyiz. Kent içi ulaşımda Papara kullanılabiliyor. Sağlık ve sigorta işlemleri yapılabiliyor. Sosyal medya yayıncıları bağış toplayabiliyor. Aynı zamanda uygulama üzerinden mesajlaşan kullanıcı sayısı çok fazla. Ayda 1,2 milyon kullanıcı Papara kullanarak sohbet ediyor. Bu da uygulamaya giren kullanıcıların başka hizmetlerden faydalanmasına ve ekonomiye katkı sağlamasına neden oluyor" ifadelerini kullandı. Toplam kullanıcılarının yüzde 5'inin göçmenler olduğunu anlatan Kenci, "Ancak bu yüzde 5, toplam finansal hacmin yüzde 20'sini gerçekleştiriyor. Bu da bize finansal kapsayıcılık açısından önemli bir gösterge. Ayrıca burada Rus vatandaşlarının ve Suriye vatandaşlarının sayısında geçtiğimiz yıla göre ciddi bir artış var. Kapsayıcılık giderek artıyor" diye konuştu.
ÇOK CİDDİ YATIRIM ATAĞI, ARAYIŞI VAR
"Yabancı Sermayenin Türk Bankacılığına Bakışı" adlı bölümde Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, Türkiye'nin yabancı sermayenin aradığı birçok özelliği barındırdığını dile getirerek "Son dönemde uygulanan ekonomik politikanın yarattığı güven ortamı yabancının ilgisi artıyor. Bunu şirket borçlanmalarında, hisse senedi ve devlet iç borçlanma senetlerinde görüyoruz. Hisse ve DİBS'te son 7 haftada 4,7 milyar dolar giriş var, yabancı payı yükseldi. Büyük rakamlar değil, ama ciddi bir başlangıç. Önümüzdeki yıl itibariyle Körfez çevresinden çok ciddi giriş olacağını biliyorum. Çok ciddi yatırım atağı ve arayışı var" dedi.
Denizbank'ın MENA bölgesinde Türkiye'ye gelecek yatırımlara kilometre taşı görevini yürüttüğüne işaret eden Ateş, "74 milyar doların üzerinde bir varlığı inceleme yaklaşımındayız" diye konuştu.
ChatGPT'ye yabancı yatırımcının ne istediğini sorduğunu ve herkesin bildiği maddeleri sıraladığını aktaran Hakan Ateş, onun yazmadığı ve ilave etmek istediği maddenin "teknoloji ve sürdürülebilirlik" olduğunu vurguladı. Bir turistin bile kalacağı otelin sürdürülebilir olup olmadığına baktığını kaydeden Ateş, verinin günümüzün petrolü olduğunu ve Denizbank'ın da bunu işlemeye çok meraklı olduğunu belirtti. Yoğun sermaye akışına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Ateş, cazip ürün ve hizmetler sunarak, kaynağı çekip bunu ülkenin kalkınmasında kaldıraç olarak kullanmak gerektiğine işaret etti.
İŞ BANKASI GENEL MÜDÜRÜ HAKAN ARAN: İSTİŞARE YAPILMASI GEREKEN BİR DÖNEME GİRİYORUZ
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran politika faiz oranının dün alınan kararla 42,5'e geldiğini hatırlatarak, gelecek dönemde riskleri dikkatli yönetilmesi gerektiğini ve pozitifliğin devam etmesi için istişare yapılması gereken bir dönem olacağını söyledi.
Cari dönemde riskleri yönetilebilir makul seviyede bulan Aran, "Türkiye olarak tasarruflarını yeterli düzeye getirememiş, birikimlerini arttıramamış bir ülke olduğumuzu, bu konuda dış kaynak ihtiyacımızın en üst seviyede olduğunu bir kere hepimizin bilmesi gerekiyor" dedi.
VAKIF KATILIM GENEL MÜDÜRÜ MEHMET ALİ AKBEN: KATILIM BANKALARI BÜTÜNSEL EKOSİSTEM OLUŞTURMAYI BAŞARDI
Vakıf Katılım Genel Müdürü Mehmet Ali Akben, katılım bankacılığının sektördeki yerine dikkat çekerek Türkiye'de faiz hassasiyeti nedeniyle finansal sistemin dışında kalan gerçek ve tüzel kişilerin sisteminin içine çekilmesine vesile olduğunu söyledi.
Akben, 2 trilyon TL'ye yaklaşan bilanço büyüklüğüyle katılım bankalarının finansal kapsayıcılığı artırma çerçevesinde yalnızca bankacılığa yönelik ihtiyaçlara cevap üretmekle kalmadığını, gösterdiği gelişim ve hızlı büyümeyle bütünsel bir ekosistem oluşturmayı da başardığını aktardı.
DENİZBANK GENEL MÜDÜRÜ HAKAN ATEŞ: SERMAYA PİYASALARI HIZLI GELİYOR
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, bankanın faaliyetlerine yönelik bilgiler paylaşarak, "Yüzyılın, bizim yüzyılımız olması için her şey yerinde. Parayı da yerine koymamız lazım. Sermaye piyasaları hızlı geliyor, sağlıklı da olmasını temenni ediyorum." dedi.
"Türkiye Yüzyılında Bankacılığın Rolü ve Geleceği" bölümünde Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alparslan Çakar ve İstanbul Finans Merkezi (İFM) Genel Müdürü Ahmet İhsan Erdem'in gerçekleştirecekleri özel sunumların ardından, "Bankacılığın Geleceği" başlığında ise Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan ve İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran birer konuşma yapacak.
Vakıf Katılım Genel Müdürü Mehmet Ali Akben'in "Katılım Bankacılığında Türkiye İçin Fırsatlar" konulu özel sunumundan sonra Papara CEO'su Emre Kenci "Ödeme Sistemlerinde Yeni Dönem", Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş ise "Yabancı Sermayenin Türk Bankacılığına Bakışı" başlıklı birer konuşma yapacak.
"HİSSE SENEDİ YATIRIMINDA SERMAYE TABANA YAYILDI"
Turkuvaz Medya Grubu tarafından düzenlenen "3. Finansın Geleceği Zirvesi" öğleden sonraki oturumlarla devam ediyor. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Başkanı İbrahim Halil Öztop, 2023 yılını sermaye piyasaları açısından 'yüksek performans yılı' olarak tanımlayarak hisse senedi yatırımcılarının yüzde 57'sinin portföyünün 10 bin lira ve altında olmasının ise sermayenin tabana yayıldığını gösterdiğini vurguladı.
2023 YILI 'YÜKSEK PERFORMANS YILI' OLDU
Zirvede, TSPB Başkanı İbrahim Halil Öztop, "Sermaye Piyasalarında Görünüm" başlıklı özel sunumunda sermaye piyasalarında yeni rekorlara imza atılan bir yılın geride bırakıldığını dile getirerek "Başarılı geçen 2022 yılının ardından 2023 yılında da ülkemizde sermaye piyasalarına olan ilginin artarak devam ettiğini gördük. 2023'ü sermaye piyasaları açısından 'yüksek performans yılı' şeklinde özetleyebiliriz. 2024 yılında da bu yüksek performansın devam etmesini ve artan ilgiyi sürdürülebilir kılmayı temenni ediyoruz" dedi.
Geçen yılın sonunda 3,8 milyon olan pay senedi bakiyeli yatırımcı sayısının, 11 ayda 4,4 milyon artarak kasım sonu 8,2 milyona ulaştığını söyleyen Öztop, "Bu artışla birlikte, artık ülkemizdeki her 10 kişiden biri pay senedi yatırımcısı. Yerli bireysel pay senedi yatırımcıların önemli bir kısmının 34 yaş altı gençlerimizden oluştuğunu görmek bizim için oldukça sevindirici ve geleceğe daha güçlü bakmamızı sağlayan bir gelişme. Nitekim 2023 Kasım itibariyle, pay senedi yatırımcılarının yarıya yakını (yüzde 44) 34 yaş altı gençlerimizden oluşuyor. 2021 yılı sonundan itibaren baktığımızda ise yerli bireysel yatırımcı sayısındaki 5,8 milyon kişilik artışın 2,9 milyonu 34 yaş altı vatandaşlarımızdan oluşuyor" dedi.
Yatırımcıların yarıdan fazlasının yani yüzde 57'sinin portföyünün 10 bin liranın altında olduğunu ve bu anlamda sermayenin tabana yayıldığını söyleyen Öztop, yabancı yatırımcıları da Türkiye sermaye piyasalarına çekmeye odaklanmak gerektiğini vurguladı.
YABANCI YATIRIMCI PAYI ESKİ SEVİYELERİNE DÖNECEK
Öztop, yabancı yatırımcıların halka açık hisse senetlerindeki payının 2005-2019 yılları arasında yüzde 60-65 bandında olduğunu hatırlatarak, "Bu oran 2019 yılından itibaren düşüşe geçerek 2023 Kasım ayında yüzde 34'e kadar gerilemiştir. Sermaye piyasamız; güçlü altyapısı, ürün ve hizmet kalitesi, yatırım ekosistemi ve taşıdığı potansiyelle bir cazibe merkezi olma ayrıcalığına sahip. İstikrarlı ekonomi politikalarımız ile yabancı yatırımcıların zaten canlanan ilgilerinin önümüzdeki dönemde artacağını ve yabancı yatırımcıların sermaye piyasalarımızdaki paylarının eski seviyelerine döneceğini düşünüyoruz" dedi.
2021 yılında 53, 2022 yılında 40, 2023 yılında ise 54 şirketin halka arzının gerçekleştiğini 2021 yılından bugüne toplamda borsa yatırım fonları hariç 147 şirketin halka arz edildiğini söyleyen Öztop, "Şirketlerin halka arzlar yoluyla sermaye piyasalarımızdan sağladığı kaynak 120 milyar TL'ye ulaştı. Borsa İstanbul'da 2023 yılında toplam 54 adet şirket ihracıyla sermaye piyasalarından 79,3 milyar TL (3 milyar dolar) kaynak temin edildi. Halka arzlardaki performansıyla Türkiye dünya sıralamalarına da girdi. Bu sene dünya genelinde halka arz sayısı yüzde 8, elde edilen hasılat yüzde 33 azaldı. Bu ortamda, Borsa İstanbul 2023 yılında halka arz tutarına göre dünyada 11'inci sırada yer alırken, halka arz adedine göre 10'uncu sırada geliyor. Bölgesel olarak bakıldığında ise, Borsa İstanbul hem halka arz edilen şirket adedi hem de halka arz büyüklüğü açısından Avrupa'da birinci sırada yer aldı" diye konuştu.
BORSA İSTANBUL'UN PİYASA DEĞERİ 4 YILDA 9 KAT ARTTI
Öztop, 2020 yılı sonunda borsaya kote şirket sayısının 394 olduğunu, bu sayının 2023 Kasım ayında 532'ye ulaştığını dile getirerek, "Borsa İstanbul'un piyasa değeri 2019 sonuna göre 9 kat, 2022 yılı sonuna göre ise yüzde 72 artarak bu yıl kasım sonunda 11 trilyon liraya dayandı. Bu tutar dolar cinsinden 370 milyar dolara tekabül ediyor" dedi.
Fonlara da ilginin arttığına dikkat çeken Öztop, portföy yönetim şirketlerimizin yönettiği toplam varlık büyüklüğü Kasım sonu itibariyle yaklaşık 3 trilyon TL seviyesine yaklaştığını söyledi. Öztop, hane halkı finansal varlıklarında, 2020 yılında yüzde 27 olan pay senedi, tahvil, fon ve sigorta sözleşmeleri gibi sermaye piyasası varlıklarının toplamdaki payının, Haziran 2023 itibarıyla yüzde 35'e yükseldiğini de söyledi.
"Yeni Bankalar ve Yatırım Bankacılığının Güçlendirilmesi Açılımı ile Bölgesel Bankacılık" başlıklı bölümde Misyon Yatırım Bankası Genel Müdürü/ Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Önder Halisdemir, zirvedeki konuşmasında yeni bankaları 'bebek' olarak nitelendirdi. Sektöre yeni girişlerin teşvik edilmesi gerektiğini ve böylece yerli finansın artacağını, pazarın büyüyeceğini belirten Önder Halisdemir, yeni bankaların erişkin bankaların düzenlemelerine tabi olmaması gerektiğini söyledi.
Halisdemir şöyle devam etti: "Ülkemizde bankaların yaş ortalaması 35 olduğunu düşündüğünüzde birçoğunun süreçlerini tamamladığını ve erişkin bankalara ulaştığını görüyoruz. Sektörümüzün gelişmesine katkı sağlayacak bebek bankaların erişkin bankalarla aynı düzenlemelere tabi olması, pazardaki etkin faaliyetlerini güçleştirmektedir. Sektöre yeni girişlere izin verilerek hedeflediği faydaları elde etmesi zorlaşmaktadır. Banka ihtiyaçlarına yanıt veren düzenlemeler etkin rekabetin sigortası olacaktır. Yatırım bankacılığıyla dünyayı karşılaştırdığımızda hakikaten alacağımız çok yol olduğunu görüyoruz. Yatırım bankalarının, konumlandırılması ve güçlenmesi yeni yüzyılımızda bölgesel güç bileşenlerimizin finansal saç ayağını oluşturmalıdır."
'FİNANS SİSTEMİNDEKİ PAYIMIZI ARTTIRACAĞIZ'
Banka dışı finans kesiminin toplam finans sektörü içindeki payına vurgu yapan Finansal Kurumlar Birliği (FKB) Başkanı Ali Emre Ballı, "Bu noktada istediğimiz seviyede değiliz. Sektörümüzün sürdürülebilir bir şekilde büyümesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ama banka dışı finans kesiminin toplam finans sistemi içinden aldığı pay Avrupa'da yüzde 40 seviyesindeyken, bizde bu oran henüz yüzde 14 seviyesinde" dedi. Bu oranı yukarı çekmek için sektörün bazı düzenlemelere ihtiyacı olduğuna değinen Ali Emre Ballı, "Türk finans ekosistemini bir evren olarak düşünürsek, hedefimiz bu evrenin tamamlayıcısı olan banka dışı finansı olması gereken resimlere yerleştirmek. Ancak şu an banka dışı finans kurumlarımızın yüksek potansiyellerini tam olarak kullanamadığını görüyoruz" diye konuştu.
Sektörlerinin ekonomiye katkısını arttırma ve finansman imkanlarını çeşitlendirmeye yönelik adımların atılacağına inançlarının tam olduğuna değinen Ballı, "Bu düzenlemeler ile üreten her kesime olan desteğimiz daha da artacak. Finansal Kurumlar Birliği olarak beklentimiz finansman şirketleri için ortak ve uzun vadeli bir kaynak oluşturulması ve bankalar tarafından oluşturulan kredilere dahil edilmemiz. Tüm bunlar rekabetin serbest piyasa şartlarında gerçekleşmesi bağlamında sektörümüzün önünü açacaktır. Ve finans piyasaları içindeki payımız Avrupa'daki seviyelere yaklaşacaktır" dedi.
Banka dışı finans sektörünün temsil ettiği gücü de anlatan Ballı, şunları söyledi: "FKB'nin temsil ettiği beş sektörün 2023 yılı 9 aylık konsolide verilerine göre; işlem hacmi 804 milyar TL, aktif toplamı 573 milyar TL, öz kaynak büyüklüğü 95 milyar TL, müşteri sayısı ise 6,1 milyon olarak gerçekleşti."
Ballı, geçtiğimiz günlerde lansmanını gerçekleştirdikleri FKB Ekonomik Görünüm Endeksi'nin de ticaret ve yatırım alanlarında önemli bir kaynak haline geleceğini belirtti.
HALKA ARZLARDAKİ HEYECAN 2024'TE AZALACAK
Zirvede "Sermaye Piyasalarının Geleceği Paneli", Apara Araştırma Müdürü Erdoğan Turan'ın moderatörlüğünde, Phillip Capital Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Yılmaz, İntegral Yatırım Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Taşdoğan, Info Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Mert Yılmaz, A1 Capital Genel Müdür Yardımcısı Baki Atılal ve Bizim Menkul Değerler Genel Müdürü Fatma Selçuk'un katılımıyla gerçekleştirildi.
Fatma Selçuk, sancılı bir 2023 yılı yaşandığını belirterek, "Yaşanan sıkıntılı günlerin ardından muazzam geri dönüş olduğunu düşünüyorum. 2023 yılı her zaman krizlere gebe ülke olduğumuzu, ama çok hızlı aksiyon alarak bıraktığımız yerden devam edebileceğimizi gösterdi" dedi.
Sermaye piyasalarında 2023 yılında bir halka arz furyası yaşandığını söyleyen Selçuk şöyle konuştu: "O da çok pozitif görünmekle birlikte özellikle 2023 yılında yaşanan halka arzların maalesef hormonlu bir tarafı da var. Sonuçları da yavaş yavaş görülmeye başladı. Halka arzlara başvurular yapıldığında bir aile 18 yaşını doldurmamış çocuğuna da hesap açtırdı ve rakamlar büyüdü. Bireysel yatırımcıda 2024'te yine iyi noktada olacağız, ama 11,5 milyon rakamı biraz fazla olabilir. Türkiye'deki orta ölçekli büyük şirketleri düşününce halka arz bu şiddetle devam edecektir ve etmelidir. Ama sanki son halka arzlarla birlikte oradaki heyecan biraz azalacak gibi görünüyor."
HALKA ARZ YATIRIMCISI HAYAL KIRIKLIĞI YAŞIYOR
Oğuz Yılmaz, yeni ekonomi politikalarının kabul görmesinin son bir iki ayda yabancı yatırımcı artışını beraberinde getirdiğini vurgulayarak önemli olan kısmın da bu olduğunu dile getirdi. Yabancıların yeni ekonomi politikalarına ilgi göstermelerini kendilerinin de ayrı ayrı yabancı hesapların açılmasının artmasıyla da gördüklerine işaret ederek 2024 yılı çok daha pozitif etkilerinin görüleceğini ifade etti. Yatırımcı sayısında yatırım denebilecek seviyenin altındaki hesaplar yoğunlukta olduğunu, halka arzlara katılabilmek için açılmış 1.000 – 2.000 TL'lik hesaplar bulunduğunu söyleyen Oğuz Yılmaz, 7 milyonun üzerinde de yatırımcının bakiyesinin 100 milyon liranın altında olduğunu kaydetti. Oğuz Yılmaz, tabana yayılmanın piyasanın geneline gelen bir yayılma olmadığını, bir fırsatı kaçırmamaya çalışan kişilerin talebinin gözlendiğini belirtti. Oğuz Yılmaz, bu yatırımcıların süreç ilerledikçe her yaptıkları halka arz yatırımında para kazanamadıklarını gördüklerinde hayal kırıklığı yaşadığını söyledi.
İbrahim Taşdoğan ise "Reel sektörün kaynak temini ve finansmana erişim konusunda sermaye piyasası araçlarının ön plana çıktığını düşünüyorum. MKK verilerine baktığımızda 2019 yılında 1 milyonu aşan bireysel yatırımcı sayısının bugün 8,5 milyona geldiğini görüyoruz. Bu da farkındalığın arttığını gösteren gelişmelerden biri. Servis kalitesinin artması sermaye piyasalarına ilgiyi de artırıyor. 2023'teki halka arz performansımız, Avrupa'da halka arzlar açısından bizi ilk sıralara getirdi. Bu da sermaye piyasalarının derinleşmesini sağlayan bir diğer etken olarak karşımıza çıkıyor. Sermaye piyasası ürünlerinin köprü vazifesi görmeye başlaması çok önemli. Halka arzlarda derinlik açısından baktığımızda ivmenin yukarı yönlü olduğunu, yabancı yatırımcı açısından ise önümüzdeki sürecin daha olumlu geçeceğini öngörüyorum" dedi.
Yatırımcının fırsat görünce geldiğini, bunun dün halka arz, bugün mevduat olabileceğini dile getiren Taşdoğan, sermaye piyasası paydaşlarının ise gelen yatırımcıyı doğru değerlendirip, bu yatırımcının uzun vadeli olması için neler yapılabileceğinin yol haritasını belirlemesi gerektiğini vurguladı.
2024'TE BORSADAN PARA KAZANMAK ZORLAŞACAK
Mert Yılmaz, sermaye piyasalarına pandemi ile başlayan çok ciddi yatırımcı ilgisi bulunduğunu ancak bu ilginin sektördeki çalışan sayısına yansımadığını dile getirdi. Yatırımcı sayısı 1,5 milyon iken 7 bin çalışan olduğunu şimdi 8,5 milyon yatırımcı varken de 7 bin civarında çalışan olduğunu belirterek, hisse senedi yatırımının ise yanlış algıyla ana para garantili getiri varmış gibi algılandığını ifade etti.
Yeni halka arzlarla gelen kitlenin finansal okuryazarlığının çok düşük olduğunu hep kazanacaklarını düşündüklerini ve BİST100 endeksinde düzeltme denilebilecek bir düşüşe bile isyan ettiklerini vurguladı. Borsaya likidite eksikliği olduğunu ve yabancı yatırımcı ihtiyacının endeksin yukarı taşınması için çok net ortada olduğunu kaydeden Mert Yılmaz, 2024 yılında borsadan para kazanmanın zorlaşacağını ve sabırlı olunması gerektiğini belirtti.
Baki Atılal ise sosyal medyadan alınan tavsiyelerle yatırım yapanların sıkıntılı dönemlerde aracı kurumlara yöneldiğini dile getirerek, sektörde tecrübeli eleman sayısının azlığının ise sıkıntı yarattığını ifade etti. Atılal, sektöre yeni gelenlerin yetersizliğine dikkat çekerek, çoğu yeni mezunun ise araştırma bölümlerinde değil satış ve pazarlamada görev almak istediğini söyledi. Atılal, yatırımcıların sosyal medyadan yaptıkları işlemlerin 2024 yılında daha fazla sorun yaratacağına da işaret ederek şirketlerin de sadece halka arz zamanlarında görüldüğünü, daha sonra ise yeterli tanıtım yapmadıkları için aracı kurumların da bunlar üzerine yeterli tanıtım yapamadığını belirtti.
BANKACILIĞIN TESLA'SI BU TOPRAKLARDAN ÇIKABİLİR
Colendi Kurucu Ortağı ve CEO'su Bülent Tekmen, bankacılığın Tesla'sını Türkiye'den çıkarmak istediklerini söyledi. Türkiye'nin özellikle hızlı bir dijitalleşme özelliğine sahip olduğunu ve bu alanda ciddi bir potansiyel barındırdığını anlatan Bülent Tekmen, "Finansal teknolojilere daha fazla odaklanmalıyız. Satın alama gücündeki artışa dikkatli bakmamız gerekiyor. 10 yılda 1 trilyon dolardan fazla yatırım alabileceğimiz bir alandan bahsediyoruz. Ve bu alanda iddialı olacağız" dedi.
Son bir yıldır yurt dışında çok sayıda ciddi yabancı yatırımcı ile görüştüğünü vurgulayan Bülent Tekmen, "Türkiye'nin satın alma gücü projeksiyonları bize umut veren işaretler barındırıyor. Aynı zamanda da bizim potansiyelimizi gösteriyor. Bundan sonra her zamankinden daha fazla yabancı yatırımcının dikkatini çektiğimiz bir dönem olacak" diye konuştu.
İyi bir mühendislik takımı, entelektüel birikim ve sermaye ile iyi işler başarılacağını anlatan Bülent Tekmen, "Finans sektörü, özellikle de finansal teknolojiler ekonomik performansı daha da büyütecek. Biz de finans sektöründe önemli yerlere oynayacaksak ve burada önemli şirketler çıkaracaksak ekosistemde fark yaratacak girişimlere yatırım yapmamız lazım. Aynı zamanda da yurt dışından bu alanda yatırım almamız lazım. Türkiye'den çıkacak ve yurt dışına açılacak daha fazla şirket yaratmamız gerekiyor. Hem Türkiye hem de Colendi, start-up ekosistemindeki kar havuzundan daha fazla pay alabilir" ifadelerini kullandı.
PARA SOHBETLERİ'NİN KONUĞU BAKAN ŞİMŞEK
3. Finansın Geleceği Zirvesi, Para Sohbetleri ile devam edecek. Para Sohbetleri'nde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, A Para Yayın Koordinatörü Özlem Doğaner ve katılımcıların sorularını cevapladı.
A Para Yayın Koordinatörü Özlem Doğaner açılış konuşmasında 5 yıl önce kurulduklarında ne yaparlarsa ülkeye faydalı olabileceklerini düşündüklerini belirterek bürokrat, akademisyen, reel sektörün fikrini anlatmak için bir platforma ihtiyacı olduğunu gördüklerini ve 11'incisi düzenledikleri Para Sohbetleri'ne başladıklarını hatırlattı. Bu sohbetlerde soruların yanıt bulduğunu sorunların çözüldüğünü söyleyen Doğaner, üzerlerine düşen görevi yerine getirmeye çalıştıklarını kaydetti.
FİNANSIN GELECEĞİ ZİRVESİ'NDE GÜÇLÜ SPONSOR DESTEĞİ
Finansın Geleceği Zirvesi'nin ana sponsorluğunu Halkbank, Türk Telekom, Türk Hava Yolları, Vakıf Yatırım, Ziraat Bankası ve Denizbank üstlendi. Zirvede Colendi, Finans Kurumlar Birliği, İstanbul Finans Merkezi, Koleksiyon Mobilya, Koza Altın, Kuzu Grup, Misyon Yatırım Bankası, Papara, RHG Enertürk Enerji, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği, Vakıf Katılım co-sponsor, Artemis Halı, Astaş Holding, Damat Tween, DAP Yapı, Doğuş Çay, Kuzey Marmara Otoyolu, Phillip Capital, Rixos Hotels ve Torkam Holding ise destek sponsoru olarak yer aldı.