Turkuvaz Medya'dan İstanbul Finans Merkezi'nde önemli zirve! Bakan Nureddin Nebati'den Kılıçdaroğlu'nun 300 milyar dolar sözlerine tepki
Turkuvaz Medya Grubu tarafından düzenlenen "İstanbul Finans Merkezi Zirvesi" Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin katılımı ile gerçekleşti. Bakan Nebati konuşmasında flaş açıklamalarda bulunurken; küresel finansın ağırlık merkezinin Batı'dan Doğu'ya doğru kaydığını belirtti. Nebati ayrıca CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "300 milyar dolar" vaadine tepki gösterdi. Bakan Nebati, "Şimdi 300 milyar dolar buldum dedi, bulacağıma dönüştü, sen 300 dolar bulamazsın bu gidişle. Günlük söylemlerinizle vatandaşımız size destek vermeyecek." ifadelerini kullandı.
Turkuvaz Medya Grubu'nun düzenlediği "İstanbul Finans Merkezi Zirvesi" Hazine ve Maliye Bakanı Doç. Dr. Nureddin Nebati'nin katılımıyla İstanbul Finans Merkezi Ziraat Bankası Oditoryumu'nda gerçekleştirildi. Bakan Nebati, enflasyonla mücadeleyi faiz artırımıyla değil vatandaşın gelirini düşürmeden, büyümeden taviz vermeden yapacaklarını açıkladıklarında muhalefetin eleştirileri olduğunu hatırlatarak, "Bunu dediğimizde siz bilmiyorsunuz dediler. Şimdi siz net olarak çıkın açıklayın, faiz artırımından yana mısınız değil misiniz? Tüm paydaşlarımız, üretici, tüketici, sanayici, iş dünyası faiz artırımına karşı. Ama onların faiz artırımı üzerine kurulu, dışarıdan empoze edilen reçetelerle hareket etme güdüleri var. Biz Türkiye ekonomi modelini devam ettireceğiz. Yatırım, üretim, istihdam hedefimizle cari açığı azaltacağız" diye konuştu.
Bakan Nebati, İFM'deki ilk etkinlikte olmanın mutluluğunu yaşadığını ifade ederek "Bu salon ilk defa kullanıma açılmış oldu. İFM'nin tam göbeğinde Ziraat Bankası'nın yerindeyiz. Bina ve salon muhteşem..." dedi.
'DIŞARIDAN REÇETELERLE ÜLKE YÖNETİLEMEZ'
Bakan Nebati, bugünlerin keyfini, güçlü duruşunu tüm dostların iyi değerlendirmesi gerektiğine işaret ederek, "Bir ay gibi süre içinde bu ülke topu sahalara sürdü. Doğalgazı karayla birleştirdi, gemileri denizlere indirdi, Akkuyu'nun açılışını yaptı, Altay tankının tanıtımını yaptı, uçakları havalandırdı, Teknofest'te milyonlarca insan teknolojiyle iç içe, geleceği yönlendirecek projelere imza attı. Böylesine bir dönemi yaşıyoruz. Şu eksik şu fazla veya mevsimsel şartlarla birbirinden etkilenen gıda fiyatları üzerinden belli sembolik sebze meyveler üzerinden politika yapanlara aynı şeyi söylüyoruz. Dışardaki reçetelerle, ülkeyi tanımayan reçetelerle bu ülke yönetilmez, bu ülkeyi anlayamazsınız. Ülkeyi tanımak istiyorsanız İFM'de de fabrikada da tarlada da olacaksınız. Her yerde her şeyi dinleyeceksiniz. İki fotoyu koyup bu fotoğraf mı ekonomi yönetir soracak kadar trolleşerek ekonomi yönetilmez, ülke yönetilmez. Onun için vizyon gereklidir. 21 yıldır Türkiye ekonomisini Sayın Cumhurbaşkanımız ve ekibi yönetiyor. 21 yıldır ülkeyi yönetenlerin bu ülkeyi nereden nereye getirdiği çok aşikar. Çok yerinde olan kararlarla nerden gelmiş nereye gidiyor belli. İki enstantaneyle ekonomi karşılaştırması yapan, trolleşen zihniyetin ekonomiyi nasıl yöneteceğini bilirsiniz" diye konuştu.
'KATILIM FİNANS KANUNU KISA SÜREDE TAMAMLANACAK'
Küresel finansal krizde ve sonrasındaki şok dönemlerinde, birçok gelişmiş ekonomide finans sektörü ile reel sektör arasındaki bağın kopmuş olmasının tetiklediği sorunlara şahit olunduğunu dile getiren Nebati, "Bizler, finansal piyasalarımız ve reel sektör arasındaki ilişkinin sağlıklı ve güçlü olmasını ve finans sektörünün sağlam temeller üzerinde gelişmesini çok önemsiyoruz. Bu doğrultuda gereken tüm çalışmaları kararlılıkla sürdürüyoruz. Son 21 yıllık süreçte attığımız devrim niteliğindeki adımlar, ülkemizin gerek yasal altyapısıyla gerek denetim ve gözetim çerçevesiyle dünyada parmakla gösterilen bir finansal sisteme kavuşmasını sağlamıştır. Hayata geçirdiğimiz yapısal reformlarla güçlenen finansal sektörümüz, son yıllarda karşılaştığımız küresel şoklar karşısında ekonomimizin en önemli direnç unsurlarından birisi olmuştur. Bugün, uluslararası standartlarda düzenleme ve denetleme alt yapısına sahip olan Türk bankacılık sektörü, hem aktif kalitesi hem de sermaye yeterliliği açısından sağlamlığını sürdürmeye, Basel kriterlerini karşılamaya devam ediyor. Bizler, sağlam bir duruş sergilemeye devam ederken, son dönemde uygulanan yüksek faiz politikalarının bir sonucu olarak ABD ve AB ülkelerinde banka iflaslarına şahit oluyoruz. Finans sektörümüzün daha gelişimini desteklemek üzere altyapıya yönelik iyileştirmeleri hız kesmeden ve büyük bir kararlılıkla gerçekleştiriyoruz. Dijitalleşmenin yanı sıra, çağımızın bir diğer realitesi olan yeşil dönüşüm alanında da finansal sektörümüzün etkin rol almasını sağlamak amacıyla gerekli tüm adımları atıyoruz. Biz de Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak 2023 yılında ilk yeşil tahvil ihracını başarıyla gerçekleştirdik. "Katılım Finans Kanunu" çalışmalarımızı kısa süre içerisinde tamamlamayı hedefliyoruz. Finansal tüketicinin korunması, piyasa bütünlüğü ve rekabetin güçlendirilmesine yönelik gözetim çerçevemizi güçlendireceğiz. Selektif kredi politikalarımızla, kredileri üretken alanlara yönlendiriyor, finansmana erişimi kolaylaştırıyoruz. Böylece, zaten birçok ülkeye kıyasla çok daha gelişmiş olan KOBİ ekosistemimizi, daha da ileri noktalara taşıyacağız" diye konuştu.
Bakan Nebati, dünyada Kredi Garanti Fonu sistemini en etkin kullanan ülkelerden biri olarak, yatırım ve üretim kapasitemizi artırma hedefi doğrultusunda tüm işletmelerin finansmana erişimini kolaylaştırmaya devam edeceklerini söyleyerek "Yatırım ortamını daha da iyileştirmeye ve yatırımcı ailemizi genişletmeye devam edeceğiz. İstanbul Finans Merkezi de uluslararası sermaye akışını kolaylaştırarak ülkemizin yatırım çekme potansiyelini mutlak surette artıracaktır. Dört saatlik uçuş mesafesinde 1,6 milyar nüfus, 30 trilyon dolarlık ekonomik büyüklüğe erişim imkânıyla, İstanbul'u, dünyanın ilk 10 finans merkezinden biri yapmayı hedefliyoruz" dedi.
'ÇAĞRIMIZ FİYATLARI GÜNCELLEMELERİ'
Küresel resesyon senaryolarının konuşulduğu bir dünyada, bir yandan enflasyonun hızını giderek kesmeyi başarırken bir yandan da büyümeye, üretmeye, istihdam oluşturmaya devam ettiklerini vurgulayan Bakan Nebati, şöyle devam etti: "Altı aydan bu yana azalarak yüzde 43,68 seviyesine gerileyen enflasyonla kararlı mücadelemizi kesintisiz şekilde sürdüreceğiz. Salgın, bir malın banttan inmesini engelledi ve tam bunun üzerine dünya yeni düzene uyum sağlamaya çalışırken yanı başımızda savaş patladı. Savaş patladığında dünyada pik yapmayan hiç bir emtia fiyatı kalmadı. Enerjiden gıdaya fiyatlar yükseldi. Öyle ki bu fiyatların Türkiye'ye yansımasını engelleyecek tedbirleri aldığımız için vatandaşlarımızın bir kısmının dünyanın ateş çemberinde olduğunun farkına varmadığını anladık."
Muhalefetin ise açık ve sert bir şekilde bunu kullandığına dikkat çeken Bakan Nebati, şunları söyledi: "Tam bir enerji ithalatçısı olan Türkiye'nin 100 milyar doların üzerinde enerji ithal ettiği zaman, 2021 yılındaki kur ataklarından sonra enflasyon üzerindeki baskısının artmış olmasını ülke içinden kaynaklandığını vatandaşlara inandırdılar. Ne var ki gerçekler her zaman ortaya çıkar. Geçen yıl dünyanın bu etkilerinden ciddi şekilde vatandaşına yansıtmak zorunda kalan bunu yaparken bile özellikle doğalgaz fiyatlarında vatandaşını sübvansiyonlarla desteklediğimizde bile bunu anlatamadık. Şimdi doğalgaz fiyatları düşüyor niye yansıtmıyorsunuz diyorlar geçen ekimden bu yana özellikle sanayide enerji fiyatlarında indirim yapıyoruz. Karadeniz'de ürettiğimiz doğalgazın karayla buluşmasının nişanesi olarak ülkemizde 31 Mayıs'a kadar tüm konut tüketicilerinin doğalgazını ücretsiz yaptık. 25'lik kullanımı da bir yıl boyunca ücretsiz yaptık ama bir gerçeği de kapatmıyorum şu anki fiyatlar salgın öncesinin tam üç katı. Petrol fiyatları gevşiyor. Bu anında yansımaya başladı."
Bakan Nebati, Türkiye'nin geçen yıla fiyat artışlarıyla girerken bu yıl her alanda fiyat indirimleriyle girdiğini belirterek "Geçen yıl 30 liraya gelen motorin 21-22 lira, doğalgaz elektrik fiyatları da üreticiler açısından aşağı seviyede. Tarımda yem fiyatlarından, gübreye kadar hepsinde ciddi şekilde geçen yıla göre düşme var. Bunun yansımalarını yeterince göremiyoruz. Çağrımız şu, fiyatlar artarken fiyatları artıranların doğrudan enerjiden kaynaklanan fiyat artışlarının sebep olduğu tüm işletmelerin bunu güncellemeleri gerekiyor. Vatandaşımızın ucuz fiyatla hayatını idame etme isteği var. Biz maaş zamlarıyla rahatlatıyoruz ama tüm paydaşların da aynı kararlılıkla hareket etmesi çok önemli" dedi.
'FAİZ ARTIRACAK MISINIZ ÇIKIN BUNU AÇIKLAYIN'
Bakan Nebati, geçen yıl aralıktan itibaren enflasyon düşmeye başlayacak dediklerinde inanılmadığını, inmeye başlayan enflasyonun ise muhalefeti rahatsız ettiğini kaydederek şunları söyledi: "Rahatsız olmayın biz vatandaşımız rahat olsun diye yapıyoruz, faiz dışında finansal enstrüman bilmeyenlere hayır biz faiz artırımıyla değil vatandaşın işini gelirini düşünmeden yaşam kalitesini bozmadan büyümeden taviz vermeden yapacağız dediğimizde siz bilmiyorsunuz dediler. Siz net olarak faiz artırımından yana mısınız değil misiniz, çıkın bunu açıklayın. Tüm paydaşlarımız; üretici, tüketici, sanayici, iş dünyası çok açık faiz artırımına karşı. Ama onların hayatları faiz artırımı üzerine kurulu, dışardan empoze edilen reçetelerle hareket etme güdüleri var. Net olun. Türkiye ekonomi modeli bizim modelimiz. Bunu devam ettireceğiz. Üretim, yatırım, istihdam hedefimizle de cari açığı azaltacağız. Elbette dış ticaret ve cari açıkla karşı karşıyayız. Biz de biliyoruz, sen ne diyorsun, faiz artıracak mısın artırmayacak mısın, yöntemin ne olacak? 300 milyar dolar buldum dedi, bulacağıma dönüştü, getirdim dedi, getireceğime dönüştü şimdi önümüzdeki 5 yılda sağlayacağız dedi. Sen bu söylemle 300 dolar bulamazsın.
BÜYÜMEDEN TAVİZ VERMEDEN MÜCADELE
İkinci olarak muhalefetin IMF ile pazarlık yaptı mı, yapıyor mu, ilişkisini geliştirip geliştirmeyeceğini açıklaması gerektiğini kaydeden Bakan Nebati, "Türkiye'nin en temel problemlerinden birisi sıcak para bulmak diyorsan nasıl bulacağını, enflasyonla mücadelede de en önemli enstrüman para politikalarını sıkılaştırmak diyorsan çıkıp ifade etmek zorundasın. Çıkıp ifade edeceksin. Biz sert tedbirlerle değil tek haneli enflasyona ulaşıncaya kadar kararlılıkla mücadele edeceğiz. Şartları gözeterek, ulusun temel dinamiklerini dikkate alarak bütüncül politikalar seti içinde, karşı karşıya kaldığımız olağanüstü şartlardaki olağanüstü kararları da normalleşen Türkiye çerçevesinde düzenleyerek yola devam edeceğimizi söylüyoruz. Biz enflasyonu büyümeden taviz vermeden, insanları işsiz bırakmadan bu ülkenin gündeminden çıkaracağız. Bunu yaparken büyümede, istihdamda kırdığımız tüm rekorları egale ederek sürdüreceğiz. Deprem öncesi savaş ve salgına rağmen istihdamı artırdık. 31,5 milyon çalışanımız var, işsizlik oranı yüzde 10'a düşmüş. Kararlılıkla politikalarımıza devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımızın taviz vermeyeceğini biliyoruz" diye konuştu.
Bakan Nebati, ekonomik aktiviteye dair öncü göstergelerin, asrın felaketine rağmen, büyüyen istihdam oluşturan bir ivmeyi gösterdiğini söyleyerek "Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yarınların güçlü Türkiye'sini inşa etmeye devam ediyoruz. Her biri bizi Türkiye yüzyılına daha yaklaştıran, milletin asırlık hayallerini arka arkaya gerçekleştiriyoruz. Enerjide dışa bağımlılığı azaltacak Akkuyu Santralı 1960'larda konuşuldu, 70'lerde yapalım ifadesi vardı. 2023'teyiz Akkuyu inşa edilmiş olsaydı bugün bu şehrin elektrik tüketiminin tamamını karşılayacaktı. Birileri nasıl devrim araçlarına karşı çıktı ve TOGG'u bu yıl sürebildik, birileri Vecihi Kuş'a karşı çıktı, dünyanın en büyük uçak üreticilerinden biri olacaktık belki. Bu hayaller bizim çocukluğumuzun hayalleri. Bu hayalleri gerçekleştiren de Recep Tayyip Erdoğan. İradesini koyduğu için biz o yılların hayallerini gerçekleştiriyoruz, şaşkınlar rahatsızlar. Biz sadece inanç alanlarında hayallerini gerçekleştireceğiz sandılar. Taksim'e cami yaparak bu işi kapatacağız sandılar, biz Cumhurbaşkanımızın annesine küfürlerin edildiği AKM'yi de inşa ettik, tüm kesimlerin Taksim'e sahip olduğunu gösterdik. Sadece başörtüsünü serbest bırakarak bu işi kapatacağımızı sandılar, F16'yı başörtülü pilotun kullanmasını da sağladık" dedi.
21'İNCİ YÜZYIL TÜRKİYE YÜZYILI OLACAK
Muhalefetin tüm politikalarını 3 ay içinde vizeyi getirmekle geçirdiğini ifade eden Bakan Nebati, bunun ülkenin bekasını tehlikeye atacağını Suriye'den çıkmak, Doğu Akdeniz'i boşaltmak, Libya'ya gitmemek, Güney Kıbrıs'ı tanımak anlamına geleceğini belirtti. Nebati ulusalcılara seslenerek buna neden karşı çıkmadıklarını sordu.
TOGG ile ilgili muhalefetin eleştirilerini hatırlatan Bakan Nebati, Teknofest ile de gençlerin büyük başarılara imza attıklarını vurguladı.
İFM'nin finansın, ticaretin merkezi olacağını ve milyarlarca dolarların Türkiye'ye akması demek olduğunu dile getiren Bakan Nebati, toplam büyümeye önem vermeye devam edeceklerini, 21'inci yüzyılın ise Türkiye'nin yüzyılı olacağını vurguladı.
Bakan Nebati, Akkuyu Nükleer Santralı, TOGG ve Karadeniz gazının karaya bağlanmasının yanı sıra milli muharip uçağı KAAN'ı, HÜRJET'i, yerli uydu İMECE'yi, İnsansız Savaş Uçağı Kızılelma'yı, Altay Tankını, TCG Anadolu gemisini ve daha nicesini devreye aldıklarını hatırlatarak muhalefetin hesaplarında bunların olmadığını ifade etti.
'BİZ ÜRETİYORUZ YAPIYORUZ BİZ UTANIYORUZ'
Bakan Nebati şöyle konuştu: "Okulları, üniversiteleri, Marmarayları, Avrasyaları, barajları, köprüleri, Şehir Hastanelerini ve her alanda yüzlercesini hayata geçirdik. Ben AK Partiliyim, övünç duyuyorum, ben iradenin nereye bağlı olduğunu görüyorum. Özgün özgür bağımsız ben övünç duyuyorum. Bizimkilere gelince utanacağız neredeyse yaptığımız şeylerle, biz yapıyoruz biz utanıyoruz, biz üretiyoruz biz utanıyoruz, binayı yapıyoruz bir şeylerini buluyorlar üç saat anlatmakla uğraşıyoruz. Bu ülkeyi buraya getiren biziz ve önümüzde yürüyen Recep Tayyip Erdoğan, rahatsız oluyorlarsa olsunlar. Rahatsız olanlar bu ülkeye taş üstüne taş koymayanlar. Ne mutlu bana 1,5 yıl bakanlık yaptım. Hayatımın onuru, dünyevi olarak bir insanın alabileceği en üst makam. En zor dönemde bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Son bir ay keyiften yerimde duramıyorum. Bunlar sebzeyle yapmaya devam etsin, şu saydıklarımızın her biri tek başına bir ülkedeki bir seçim kampanyasını yürütecek devasa işler. Neredeyse başımızı kumun altına koyup utanacağız. Recep Tayyip Erdoğan ile övünüyorum. Türkiye ile de Türk insanıyla da övünüyorum. Bizi durduramayacaklar."
Gelecek beş yıllık dönemde, yıllık ortalama yüzde 5,5 büyüme kaydederek 1,5 trilyon dolar milli gelir büyüklüğüne ve 16 bin dolarlık kişi başı gelir düzeyine ulaşmayı hedeflediklerini söyleyen Nebati, yeniden inşa faaliyetlerinin büyümeyi ikinci yarıdan itibaren olumlu etkileyeceğini kaydetti.
'ULUSLARARASI KURULUŞLARDAN TEVECCÜH GÖRÜYORUZ'
İFM Genel Müdürü Ahmet İhsan Erdem, İstanbul'un sahip olduğu coğrafi konumu itibariyle doğal bir merkez konumunda olduğunu söyledi. Sadece birkaç saatlik uçuşla trilyonlarca dolarlık bir hacme ulaşmanın mümkün olduğunu belirten Ahmet İhsan Erdem, "Sayın cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizin son 20 yılda her alanda
yaşadığı büyük değişim dönüşüm, İstanbulumuzun doğal merkez olma konumunu perçinlemiştir. Küresel ekonominin kalbinin attığı, uluslararası ticaret ve yönetim merkezlerinden biridir" dedi. Erdem, ulusal ve uluslararası kuruluşlardan çok ciddi talep gördüklerini belirterek şöyle konuştu: "Bir bölgenin finans merkezi olabilmesi için çeşitli bileşenlerin olması gerekmektedir. İstanbul Finans Merkezi 1,3 milyon metrekare ticaret alanı, 2 bin 100 kişilik konferans merkezi, 5 yıldızlı oteliyle tüm ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte tasarlanmıştır. Dünyanın en gelişmiş teknolojileriyle donatılan tüm fiziki tesis yapısının yanı sıra İstanbul Finans Merkezi'nin bir gayrimenkul projesi dışında bir amacı vardır. İFM olarak oluşturmak istediğimiz ekosisteme uygun bir strateji izliyoruz. Ulusal ve uluslararası kuruluşlardan çok ciddi teveccüh görüyoruz. Ülkemize yeni gelecek şirketlerden de çok ciddi manada talep görmekteyiz."
ŞİRKETLER BU YIL HALKA ARZLARLA 17 MİLYAR LİRALIK FON SAĞLADI
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı İbrahim Ömer Gönül, Türkiye yüzyılında finansal piyasalarda yeni başarı hikayelerini yazmak için mutlu ve gururlu olduklarını dile getirerek "Türkiye'nin kaliteli insan kaynağı, dijital dönüşüm başarısı, gelişmiş finansal piyasaları finans merkezine destek sağlıyor. İFM yönetiminde yer alan bankalar, üst kurullar, şirketler oluşturdukları ekosistemle stratejik konumdaki finans sektörüne destek sağlayacak" dedi. Finans merkezlerinin ülkelere pek çok avantajlar sağladığını İFM'nin de Türkiye'ye avantaj sağlayacağını ifade eden Gönül, şunları söyledi: "Uluslararası fonların Türkiye'ye çekilmesi, ekonomik büyümeye katkısı, istihdama katkısı, uluslararası ve hukuk normlarına uyumun hızlandırılması, finansal ürün çeşitliliğinin artırılması, kaliteli insan kaynağına erişim bunların en önemli başlıkları. İstanbul kısa vadede bölgesel, orta uzun vadede küresel finans merkezi olmaya adaydır. Farklı ülkelerden global şirketler İFM'de yerini alacak. Sermaye piyasası dünya klasmanında önemli yere sahip olacak. Ve bu sinerji toplumun tüm kesimlerine dalga dalga yayılacak" dedi. Gönül, İFM ile hem batı hem doğuya ait Türkiye'ye özgü yeni finansal ürün ve sistemin ortaya konacağına inandığını vurgulayarak şunları söyledi: "100'üncü yılda daha güçlü sermaye piyasası için teknoloji, hukuki altyapı ve insan kaynağı tekrar oluşturuyoruz. Şirketlerin kurulumu, halka arz, sermaye artırımı gibi tüm işlemleri elektronik ortamda yapabilecekleri altyapıyı hayata geçiriyoruz. Bu işlemler artık daha şeffaf takip edilebilir olacak. Risklere karşı da risk merkezimiz piyasa verilerinin anlık takip edilebileceği hayata geçireceğiz. Son iki yılda sermaye piyasasının arz ve talep tarafından ciddi artışlar yaşandı. 2021-22 yıllarında 92 şirketin ilk halka arzı gerçekleşti. Böylece sermaye piyasasından 41 milyar lira fon elde ettiler. 2023 yılında halka arzlar tüm hızıyla sürüyor. Yılbaşından bu yana 10 şirket halka arz gerçekleştirdi birinin süreci devam ediyor. Yaklaşık 17 milyar lira büyüklüğünde fonu şirketlere kaynak olarak sağladık. Pay piyasasındaki yatırımcı sayısı 2,5 yılda iki kat arttı ve 4,8 milyon yatırımcıya ulaştık. Bu tüm paydaşlara önemli sorumluluklar yüklüyor. Yatırımcıların hak ve menfaatlerini korumak için finansal okuryazarlık için projelerde çalışıyoruz. Tüm yatırımcı profilini kapsayacak finansal okuryazarlığı geliştirecek portalı yakında açıyoruz. Sanayi ve ticaret odalarıyla çalışmalarımız sürüyor. Şirketlerin neden halka açılmaları gerektiği, avantajları nelerdir gibi konularda bilgi vermeye çalışıyoruz."
'GECİKMİŞ ALACAK ORANI TARİHİ EN DÜŞÜK SEVİYESİNDE'
BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben de İFM'deki ilk programda olmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek "İFM Türkiye'nin finansal ekonomik güç haline gelme sürecinin
önemli adımını ifade etmektedir. Söz konusu süreç dünya dünya ve bölgedeki ekonomik ve sosyoekonomik gelişmeler dikkate alındığında daha önemli hale gelmektedir. Gelecek dönemlerde küresel düzeyde sorunların yoğunlaşmasını bekliyoruz. Özellikle dünya genelinde devam eden enflasyonist sürecin bir küresel ekonomik yavaşlamaya dönüşme ihtimali yüksek. Küresel resesyon bizim gibi gelişen ekonomileri etkilemektedir. Bu bakımdan reel ekonomimizi ve onu finanse eden finansal kuruluşların sağlam ve güçlü olması önem arz etmektedir. Bankaların üzerindeki görev banka dışı mali kuruluşlara yayılarak genişletilmesi gerekmektedir" dedi.
Finansal piyasaları güçlü tutmanın yollarından birinin de denetleme ve düzenleme etkilerinin yüksek olması olduğunu kaydeden Akben, şöyle konuştu: "Dünyadaki krizler,
gelişmeler son dönemde ABD'deki banka sorunları gibi, bunların bulaşıcı etkisi vardır ve ilgisine göre bulaşıcı etkiyi göstermektedir. Bu anlamda İFM'nin dünya ile boy ölçüşmede, dünyadaki diğer finans merkezlerini düşündüğümüzde Türkiye'nin önemli bir oyuncu olarak bu rekabet içinde olmasını destekleyecek önemli şeyler var. Bizim bankacılık sistemimiz 2015-2016 yılından beri Basel standartlarında uygunluk görüşünü aldı. Şu anda dünyada yaklaşık 50'ye yakın ülkede bu uygunluk devam etmektedir. Sıkı şekilde denetlenmektedir. İFM finansal kuruluşlar için yalnızca fiziki bir alan değil bankacılık ve diğer kuruluşlar için inovasyon odağı olacağını düşünüyoruz. Bizim bankacılık sektörümüz Avrupa'daki, dünyadaki birçok bankaya da örnek teşkil eden bir yapıya sahip. Son yaptığımız dijital bankacılık düzenlemeleri Avrupa'daki, dünyadaki benzer uygulamalara önderlik edebilecek konumdadır. Sektörün sermaye yeterlilik rasyosu, aktif büyüklüğü, NPL oranları dünya Avrupa rekabet ortalamalarına bakıldığında çok iyi durumdadır. NPL oranı gecikmiş alacak oranı yüzde 1,8 seviyesinde ve Türkiye'de şu anda bugüne kadar en iyi rakam olarak ortadadır. Geçen haftalarda bir bankanın raporunu gördüm. NPL artacak diyor, bunu yıllardır ifade ediyorlar ama bir türlü o noktalara gelmiyor. Bu rakamların ortaya çıkmasına etki eden çalışmalar yapan tüm sektör temsilcisi arkadaşlarım bankaların genel müdürlerine teşekkür ediyorum."
Türkiye büyümesinin istihdam, üretim, ihracat ve cari açığı ortadan kaldıracak bir model üzerinde hareket ettiğini ifade eden Akben, "Ve bu sebeple kullandırılacak kredilerin alanlarını tespit etmek önem arz ediyor. Dışarıdan bizim modelimizde doğrudan yatırım çekilmesi, ülkemize gelen yatırımların sıcak para veya piyasayı bozucu etkilerden arındırılmış olması gerekiyor. Swap kararları, bankacılık düzenlemelerinde hep bunlara dikkat ettik. Burada ithalat ihracat dengesini mutlak suretle ihracat lehine geliştirmemiz lazım. Doğal kaynaklarımızın harekete geçmesi lazım, ithal girdi yerine yerli üretimin teşvik edilmesi lazım. Yerli üretimlerin artırılması lazım. Bunu sağladığımızda ana cari açığa da olumlu katkısı olacaktır" dedi.
Akben, yeşil finans konusunda da İFM'nin buna bir öncülük edebilme şansına sahip olduğunu dile getirerek "Ülkemiz teknolojik olarak da altyapı olarak da buna çok uygundur. Dünyanın çeşitli merkezlerinin ortasında bir yerdedir, bu merkezin sadece binalar yığını değil binaların ruhu da finansın ruhu da bu gelişmelerle hep beraber hareket etmek durumundadır. Türkiye'nin rakamlarının birbirine yakınsaması gerekir. 17'nci büyük ekonomiyse tüm rakamların da buraya gelmesi gerekir, hedef bu olmalı" diye konuştu.
'TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE ÇOK BÜYÜK POTANSİYEL VAR'
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, İstanbul Finans Merkezi Zirvesi'nde yaptığı konuşmada Türkiye ve İstanbul'un konumuna vurgu yaptı. İstanbul Finans Merkezi'nin geleceğiyle ilgili konuşmanın daha doğru olacağını belirten Göksel Aşan, Doğu-Batı arasındaki çekişmenin artık iyice su üzerine çıktığını belirterek "Doğu ile Batı arasındaki bu çekişme, çelişki artık iyice su üzerine çıkmış durumda, fiilen bir savaşa dönüştü. Artık inkâr edilemeyecek bir boyuta gelmiş durumda. Bu büyük çekişme ticaret alanında elbette daha öncelerde başlamıştı ve çok belirgin hale geldi, hala belirginleşmediği alan finansal alandı. Son iki yıldır savaş da hızlandırdı, orası da yavaş yavaş hızlanacak. Üretimdeki kayma onun kadar basit olmayabilir, hızlı olmayabilir ama orada da birtakım gelişmeler olacağı açık" dedi.
Göksel Aşan konuşmasını şöyle sürdürdü: "En son Çin Başkanı'nın Putin'i ziyareti, orada konuşulanlar, orada verilen mesajlar, arkasından birtakım ülkelerin kendi para birimimizle ticaret yapacağız demeleri, finansla alanda da bu çekişmenin bir noktaya doğru evrileceğini görmek mümkün. Üretim ticaret kısmındaki coğrafi anlamdaki
kaymalar, orayı domine eden grupların el değiştirmesi bugün nispeten daha kolay, bundan 100 yıl önce kolay değildi… Fakat bugün o zenginliğin el değiştirme kısmı o kadar büyük savaşlara yol açacak potansiyel taşımıyor, bu finansal alanda gerçekleşiyor bugün.
Batı böyle bir üstünlüğü kolay kolay elinden bırakmayacaktır. Önümüzdeki dönemin, kendi adıma söylüyorum, dünya açısından işte nispeten daha böyle karmaşık, kaotik bir dönem olacağını düşünüyorum. Elbette hiçbir kaos kaotik durum kalıcı olmamış. Daima yerini başka bir fırsatlara bırakmış, başka bir dünya oluşmuş ve şekillenmiş. İşte şimdi burada bizim, Türkiye'nin ve İstanbul'un önemi ortaya çıkıyor. Çekişmenin tam ortasında biz varız. Bu bir taraftan zor bir iş, neticede bir yerde böyle bir fay oluşacak, çatlayacaksa bizim üzerimizden geçecek, yönetmesi çok zor bir süreç. Herhangi bir zarar almadan yönetmek lazım. Çok ciddi bir potansiyel bir taraftan da. Bu çekişme içerisine nereye gideceğinizi kestirip ona göre pozisyon alabilirse Türkiye önünde çok büyük bir potansiyel olduğunu görüyorum. Şimdi önümüzdeki dönem için Türkiye'nin ve İstanbul'un çok önemli potansiyel taşıdığını görüyorum. İnşallah bunu iyi değerlendireceğiz, hem en az zararla çıkmalıyız bu büyük çekişmeden hem de fırsatları bu süreçte çok iyi değerlendiriyor olmamız lazım.
Burası bir inşaat projesi değil, doğru. Ama şunu da söylememe müsade edin, güzel bir proje oldu. Burada inanılmaz bir emek var, insanüstü bir çaba var, sonucu ortaya çıkmış güzel bir şey var.
Büyük resme baktığımızda buranın önemi biraz daha fazla ortaya çıktığını düşünüyorum. Özellikle Türkiye'de ne olacağı, dünyayı ilgilendirir hale geldi. Seçime Fgidiyoruz, bir hafta 10 gün kaldı, bütün dünyanın bu kadar üzerinde yazdığı konuştuğu seçim olmamıştır, büyük ihtimalle… Madagaskar kalmadı seçimle yorum yapmayan, o da yakında yapacaktır. Bu önümüzdeki dönemde dünyanın yeniden şekillenmesinde bu toprakların ne kadar büyük önem taşıdığını gösteriyor."
İstanbul Finans Merkezi Zirvesi, A Para Genel Yayın Yönetmeni Özlem Doğaner ve Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü Dilek Güngör'ün açılış konuşmasıyla başladı. Doğaner ve Güngör İstanbul'un hem coğrafi hem de ticari bir merkez olduğunu ve bundan sonra finansın da önemli merkezlerinden bir tanesi olacağını dile getirerek "Küresel anlamda finans ve ticarette batıdan doğuya kayan bir durum var. İstanbul bu açıdan çok avantajlı. Finans şehri İstanbul'da neler yapılacağını, neler hayal ettiğimizi birlikte zirvemizde konuşacağız" dediler.
İstanbul Finans Merkezi Zirvesi, A Para Genel Yayın Yönetmeni Özlem Doğaner ve Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü Dilek Güngör'ün açılış konuşmasıyla başladı. Doğaner ve Güngör İstanbul'un hem coğrafi hem de ticari bir merkez olduğunu ve bundan sonra finansın da önemli merkezlerinden bir tanesi olacağını dile getirerek "Küresel anlamda finans ve ticarette batıdan doğuya kayan bir durum var. İstanbul bu açıdan çok avantajlı. Finans şehri İstanbul'da neler yapılacağını, neler hayal ettiğimizi birlikte zirvemizde konuşacağız" dediler.
'ULUSLARARASI KURULUŞLARDAN TEVECCÜH GÖRÜYORUZ'
İFM Genel Müdürü Ahmet İhsan Erdem, İstanbul'un sahip olduğu coğrafi konumu itibariyle doğal bir merkez konumunda olduğunu söyledi. Sadece birkaç saatlik uçuşla trilyonlarca dolarlık bir hacme ulaşmanın mümkün olduğunu belirten Ahmet İhsan Erdem, "Sayın cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizin son 20 yılda her alanda yaşadığı büyük değişim dönüşüm, İstanbulumuzun doğal merkez olma konumunu perçinlemiştir. Küresel ekonominin kalbinin attığı, uluslararası ticaret ve yönetim merkezlerinden biridir" dedi. Erdem, ulusal ve uluslararası kuruluşlardan çok ciddi talep gördüklerini belirterek şöyle konuştu: "Bir bölgenin finans merkezi olabilmesi için çeşitli bileşenlerin olması gerekmektedir. İstanbul Finans Merkezi 1,3 milyon metrekare ticaret alanı, 2 bin 100 kişilik konferans merkezi, 5 yıldızlı oteliyle tüm ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte tasarlanmıştır. Dünyanın en gelişmiş teknolojileriyle donatılan tüm fiziki tesis yapısının yanı sıra İstanbul Finans Merkezi'nin bir gayrimenkul projesi dışında bir amacı vardır. İFM olarak oluşturmak istediğimiz ekosisteme uygun bir strateji izliyoruz. Ulusal ve uluslararası kuruluşlardan çok ciddi teveccüh görüyoruz. Ülkemize yeni gelecek şirketlerden de çok ciddi manada talep görmekteyiz."
ŞİRKETLER BU YIL HALKA ARZLARLA 17 MİLYAR LİRALIK FON SAĞLADI
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı İbrahim Ömer Gönül, Türkiye yüzyılında finansal piyasalarda yeni başarı hikayelerini yazmak için mutlu ve gururlu olduklarını dile getirerek "Türkiye'nin kaliteli insan kaynağı, dijital dönüşüm başarısı, gelişmiş finansal piyasaları finans merkezine destek sağlıyor. İFM yönetiminde yer alan bankalar, üst kurullar, şirketler oluşturdukları ekosistemle stratejik konumdaki finans sektörüne destek sağlayacak" dedi. Finans merkezlerinin ülkelere pek çok avantajlar sağladığını İFM'nin de Türkiye'ye avantaj sağlayacağını ifade eden Gönül, şunları söyledi: "Uluslararası fonların Türkiye'ye çekilmesi, ekonomik büyümeye katkısı, istihdama katkısı, uluslararası ve hukuk normlarına uyumun hızlandırılması, finansal ürün çeşitliliğinin artırılması, kaliteli insan kaynağına erişim bunların en önemli başlıkları. İstanbul kısa vadede bölgesel, orta uzun vadede küresel finans merkezi olmaya adaydır. Farklı ülkelerden global şirketler İFM'de yerini alacak. Sermaye piyasası dünya klasmanında önemli yere sahip olacak. Ve bu sinerji toplumun tüm kesimlerine dalga dalga yayılacak" dedi. Gönül, İFM ile hem batı hem doğuya ait Türkiye'ye özgü yeni finansal ürün ve sistemin ortaya konacağına inandığını vurgulayarak şunları söyledi: "100'üncü yılda daha güçlü sermaye piyasası için teknoloji, hukuki altyapı ve insan kaynağı tekrar oluşturuyoruz. Şirketlerin kurulumu, halka arz, sermaye artırımı gibi tüm işlemleri elektronik ortamda yapabilecekleri altyapıyı hayata geçiriyoruz. Bu işlemler artık daha şeffaf takip edilebilir olacak. Risklere karşı da risk merkezimiz piyasa verilerinin anlık takip edilebileceği hayata geçireceğiz. Son iki yılda sermaye piyasasının arz ve talep tarafından ciddi artışlar yaşandı. 2021-22 yıllarında 92 şirketin ilk halka arzı gerçekleşti. Böylece sermaye piyasasından 41 milyar lira fon elde ettiler. 2023 yılında halka arzlar tüm hızıyla sürüyor. Yılbaşından bu yana 10 şirket halka arz gerçekleştirdi birinin süreci devam ediyor. Yaklaşık 17 milyar lira büyüklüğünde fonu şirketlere kaynak olarak sağladık. Pay piyasasındaki yatırımcı sayısı 2,5 yılda iki kat arttı ve 4,8 milyon yatırımcıya ulaştık. Bu tüm paydaşlara önemli sorumluluklar yüklüyor. Yatırımcıların hak ve menfaatlerini korumak için finansal okuryazarlık için projelerde çalışıyoruz. Tüm yatırımcı profilini kapsayacak finansal okuryazarlığı geliştirecek portalı yakında açıyoruz. Sanayi ve ticaret odalarıyla çalışmalarımız sürüyor. Şirketlerin neden halka açılmaları gerektiği, avantajları nelerdir gibi konularda bilgi vermeye çalışıyoruz."
'GECİKMİŞ ALACAK ORANI TARİHİ EN DÜŞÜK SEVİYESİNDE'
BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben de İFM'deki ilk programda olmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek "İFM Türkiye'nin finansal ekonomik güç haline gelme sürecinin önemli adımını ifade etmektedir. Söz konusu süreç dünya dünya ve bölgedeki ekonomik ve sosyoekonomik gelişmeler dikkate alındığında daha önemli hale gelmektedir. Gelecek dönemlerde küresel düzeyde sorunların yoğunlaşmasını bekliyoruz. Özellikle dünya genelinde devam eden enflasyonist sürecin bir küresel ekonomik yavaşlamaya dönüşme ihtimali yüksek. Küresel resesyon bizim gibi gelişen ekonomileri etkilemektedir. Bu bakımdan reel ekonomimizi ve onu finanse eden finansal kuruluşların sağlam ve güçlü olması önem arz etmektedir. Bankaların üzerindeki görev banka dışı mali kuruluşlara yayılarak genişletilmesi gerekmektedir" dedi.
Finansal piyasaları güçlü tutmanın yollarından birinin de denetleme ve düzenleme etkilerinin yüksek olması olduğunu kaydeden Akben, şöyle konuştu: "Dünyadaki krizler, gelişmeler son dönemde ABD'deki banka sorunları gibi, bunların bulaşıcı etkisi vardır ve ilgisine göre bulaşıcı etkiyi göstermektedir. Bu anlamda İFM'nin dünya ile boy ölçüşmede, dünyadaki diğer finans merkezlerini düşündüğümüzde Türkiye'nin önemli bir oyuncu olarak bu rekabet içinde olmasını destekleyecek önemli şeyler var. Bizim bankacılık sistemimiz 2015-2016 yılından beri Basel standartlarında uygunluk görüşünü aldı. Şu anda dünyada yaklaşık 50'ye yakın ülkede bu uygunluk devam etmektedir. Sıkı şekilde denetlenmektedir. İFM finansal kuruluşlar için yalnızca fiziki bir alan değil bankacılık ve diğer kuruluşlar için inovasyon odağı olacağını düşünüyoruz. Bizim bankacılık sektörümüz Avrupa'daki, dünyadaki birçok bankaya da örnek teşkil eden bir yapıya sahip. Son yaptığımız dijital bankacılık düzenlemeleri Avrupa'daki, dünyadaki benzer uygulamalara önderlik edebilecek konumdadır. Sektörün sermaye yeterlilik rasyosu, aktif büyüklüğü, NPL oranları dünya Avrupa rekabet ortalamalarına bakıldığında çok iyi durumdadır. NPL oranı gecikmiş alacak oranı yüzde 1,8 seviyesinde ve Türkiye'de şu anda bugüne kadar en iyi rakam olarak ortadadır. Geçen haftalarda bir bankanın raporunu gördüm. NPL artacak diyor, bunu yıllardır ifade ediyorlar ama bir türlü o noktalara gelmiyor. Bu rakamların ortaya çıkmasına etki eden çalışmalar yapan tüm sektör temsilcisi arkadaşlarım bankaların genel müdürlerine teşekkür ediyorum."
Türkiye büyümesinin istihdam, üretim, ihracat ve cari açığı ortadan kaldıracak bir model üzerinde hareket ettiğini ifade eden Akben, "Ve bu sebeple kullandırılacak kredilerin alanlarını tespit etmek önem arz ediyor. Dışarıdan bizim modelimizde doğrudan yatırım çekilmesi, ülkemize gelen yatırımların sıcak para veya piyasayı bozucu etkilerden arındırılmış olması gerekiyor. Swap kararları, bankacılık düzenlemelerinde hep bunlara dikkat ettik. Burada ithalat ihracat dengesini mutlak suretle ihracat lehine geliştirmemiz lazım. Doğal kaynaklarımızın harekete geçmesi lazım, ithal girdi yerine yerli üretimin teşvik edilmesi lazım. Yerli üretimlerin artırılması lazım. Bunu sağladığımızda ana cari açığa da olumlu katkısı olacaktır" dedi.
Akben, yeşil finans konusunda da İFM'nin buna bir öncülük edebilme şansına sahip olduğunu dile getirerek "Ülkemiz teknolojik olarak da altyapı olarak da buna çok uygundur. Dünyanın çeşitli merkezlerinin ortasında bir yerdedir, bu merkezin sadece binalar yığını değil binaların ruhu da finansın ruhu da bu gelişmelerle hep beraber hareket etmek durumundadır. Türkiye'nin rakamlarının birbirine yakınsaması gerekir. 17'nci büyük ekonomiyse tüm rakamların da buraya gelmesi gerekir, hedef bu olmalı" diye konuştu.
'TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE ÇOK BÜYÜK POTANSİYEL VAR'
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, İstanbul Finans Merkezi Zirvesi'nde yaptığı konuşmada Türkiye ve İstanbul'un konumuna vurgu yaptı. İstanbul Finans Merkezi'nin geleceğiyle ilgili konuşmanın daha doğru olacağını belirten Göksel Aşan, Doğu-Batı arasındaki çekişmenin artık iyice su üzerine çıktığını belirterek "Doğu ile Batı arasındaki bu çekişme, çelişki artık iyice su üzerine çıkmış durumda, fiilen bir savaşa dönüştü. Artık inkâr edilemeyecek bir boyuta gelmiş durumda. Bu büyük çekişme ticaret alanında elbette daha öncelerde başlamıştı ve çok belirgin hale geldi, hala belirginleşmediği alan finansal alandı. Son iki yıldır savaş da hızlandırdı, orası da yavaş yavaş hızlanacak. Üretimdeki kayma onun kadar basit olmayabilir, hızlı olmayabilir ama orada da birtakım gelişmeler olacağı açık" dedi.
Göksel Aşan konuşmasını şöyle sürdürdü: "En son Çin Başkanı'nın Putin'i ziyareti, orada konuşulanlar, orada verilen mesajlar, arkasından birtakım ülkelerin kendi para birimimizle ticaret yapacağız demeleri, finansla alanda da bu çekişmenin bir noktaya doğru evrileceğini görmek mümkün. Üretim ticaret kısmındaki coğrafi anlamdaki kaymalar, orayı domine eden grupların el değiştirmesi bugün nispeten daha kolay, bundan 100 yıl önce kolay değildi... Fakat bugün o zenginliğin el değiştirme kısmı o kadar büyük savaşlara yol açacak potansiyel taşımıyor, bu finansal alanda gerçekleşiyor bugün.
Batı böyle bir üstünlüğü kolay kolay elinden bırakmayacaktır. Önümüzdeki dönemin, kendi adıma söylüyorum, dünya açısından işte nispeten daha böyle karmaşık, kaotik bir dönem olacağını düşünüyorum. Elbette hiçbir kaos kaotik durum kalıcı olmamış. Daima yerini başka bir fırsatlara bırakmış, başka bir dünya oluşmuş ve şekillenmiş. İşte şimdi burada bizim, Türkiye'nin ve İstanbul'un önemi ortaya çıkıyor. Çekişmenin tam ortasında biz varız. Bu bir taraftan zor bir iş, neticede bir yerde böyle bir fay oluşacak, çatlayacaksa bizim üzerimizden geçecek, yönetmesi çok zor bir süreç. Herhangi bir zarar almadan yönetmek lazım. Çok ciddi bir potansiyel bir taraftan da. Bu çekişme içerisine nereye gideceğinizi kestirip ona göre pozisyon alabilirse Türkiye önünde çok büyük bir potansiyel olduğunu görüyorum. Şimdi önümüzdeki dönem için Türkiye'nin ve İstanbul'un çok önemli potansiyel taşıdığını görüyorum. İnşallah bunu iyi değerlendireceğiz, hem en az zararla çıkmalıyız bu büyük çekişmeden hem de fırsatları bu süreçte çok iyi değerlendiriyor olmamız lazım.
Burası bir inşaat projesi değil, doğru. Ama şunu da söylememe müsade edin, güzel bir proje oldu. Burada inanılmaz bir emek var, insanüstü bir çaba var, sonucu ortaya çıkmış güzel bir şey var.
Büyük resme baktığımızda buranın önemi biraz daha fazla ortaya çıktığını düşünüyorum. Özellikle Türkiye'de ne olacağı, dünyayı ilgilendirir hale geldi. Seçime gidiyoruz, bir hafta 10 gün kaldı, bütün dünyanın bu kadar üzerinde yazdığı konuştuğu seçim olmamıştır, büyük ihtimalle… Madagaskar kalmadı seçimle yorum yapmayan, o da yakında yapacaktır. Bu önümüzdeki dönemde dünyanın yeniden şekillenmesinde bu toprakların ne kadar büyük önem taşıdığını gösteriyor."
'İFM YABANCI YATIRIMCIYI ÇEKECEK'
Turkuvaz Medya Grubu'nun düzenlediği "İstanbul Finans Merkezi Zirvesi" alanında öncü isimlerin katılımlarıyla gerçekleştirilen panellerle sona erdi. Özlem Doğaner ve Dilek Güngör moderatörlüğünde "Finansın Kalbinde Bankacılığın Geleceği" panelinde Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Halil Öztop, finans merkezi olma koşulları ve bankacılık sektörünü anlattı.
'BÖLGESEL FİNANS MERKEZİ HEDEFLENMELİ'
Alpaslan Çakar, bir ilke ev sahipliği yapmaktan büyük keyif duyduklarını belirterek bir yerin finans merkezi olabilmesi için belli bir ekonomik büyüklüğe sahip olması gerektiğini dile getirdi. Çakar, "Ülkemiz 9 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip. Dünyada ilk 10 içerisine girmeyi hedefliyoruz. Çok ciddi bir gelişme içerisindeyiz. İkinci önemli husus ekonomik ve ciddi bir siyasal istikrar lazım. Yine finans merkezlerinin sermaye hareketlerine yakın olması lazım. İstanbul'un konumu çok iyi. Standartlarınızın, yasal alt yapılarınızın, karar mekanizmalarının dünya ile entegre olması lazım. Mevzuat kurallarının başta vergi mevzuatı olmak üzere dünya ile entegre olması, uluslararası yatırımcının yerel bir yatırımcıyla aynı muameleyi göreceğini bilmesi lazım. Nitelikli bir iş gücüne sahip olunmalı. İstanbul konumu, alt yapısı, nitelikli iş gücü, ekonomik potansiyeli, siyasal, ekonomik istikrarı dikkate alındığında İstanbul bir finans merkezi olma hüviyetine sahiptir. Tabi bugünden sermaye akışını beklemek doğru değil ama bunu zamanla düşünmek lazım, bu çok ciddi katkılar verecek" dedi.
Finans merkezlerindeki temel amacın dünyadaki 106 trilyon dolara ulaşan fonlardan yararlanmayı sağlamak olduğunu söyleyen Çakar, "Fonu reel sektörünüzle, yatırımcınızla buluşturmak istersiniz. Biz de bu finans merkeziyle, dünyadaki bu fonlardan yararlanacağız, çok ciddi sermaye akışları olacak. Biz finans sektörü olarak yurtdışı piyasalardan 75 milyar dolar fon sağlamış durumdayız. Daha ucuz yani maliyeti düşük fonlara ulaşma şansı yakalamış olacağız. Bu fonlarla yatırım üretime ve istihdama dönecek ve büyümeye katkı sağlayacak" diye konuştu.
Önümüzdeki dönemde dünyanın gidişatının da merkezi etkileyeceğini söyleyen Çakar, "Asıl belirleyicilerden birisi teknoloji olacak. Çünkü önümüzdeki dönemin iki temel kavramı var. Bir tanesi dijitalizasyon, diğeri iklim ve çevre koşulları. Ekonomiyi belirleyenlerden biri de enerji olmaya devam edecek. Bu hepimizin pozisyon almasını yeniden şekillendirecek" dedi.
Çakar, kısa süre içerisinde Türkiye'nin küresel bir finans merkezi olmayacağını söyleyerek "Bölgesel bir finans merkezi olmayı hedeflemeli ve güçlü kaslarımızı ön plana çıkarmalıyız. Özellikle İslami finansın yoğunlaştığı merkezlerden biri olmalıyız" dedi.
'İFM BİZİM GİBİLERİN SAYISINI ARTIRIR'
Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ da Türkiye'nin çok ciddi ekonomik potansiyele sahip olduğunu, çok sağlam altyapısı, dünya standartlarının üzerinde bankacılık sektörü bulunduğunu dile getirerek, "Hem regülatörler nezdinde hem de yapısal olarak finans merkezi bankacılığa çok ciddi bir rekabet katar, çok sağlıklı yabancıları getirir. Biz şu an Türkiye'deki doğrudan yatırım olarak en büyük yabancı sermayeyiz. İyi bir finans merkezi bizim gibilerinin sayısını artırır. Türkiye'deki en büyük bankalardan biri olarak, bizim başarımız, bizim sermayedarımızın burada mutlu olması, gelmesi gereken yabancı yatırımcının referanslarından biri olacaktır. Biz başarılı olmak durumundayız, sermayedarı mutlu etmek durumundayız ve bizi görenlerin gelmesini temin etmek durumundayız. Bizim yabancı yatırımcıyı çekmemiz lazım, üzerimize düşeni yapacağız" dedi.
Baştuğ, ekonominin bir an önce normalleşmesi gerektiğini söyleyerek, "İstikrarı yakalamamız lazım. Regülasyonlarla dünya standartlarını yakalamamız lazım. Hukuki ihtilafların tamamlanma süresi çok uzun, burada süreçleri hızlandırmalıyız. İkinci ana başlık finansal alt yapı, yani finansal büyüklükler. Orada da yolumuz uzun. Bankacılık sektörünün ülke gayri safi milli hasılasının 2 katı, 3 katı büyümesi lazım. Kendi içimizde büyüğüz, ama ülkenin ölçeğini taşıyacaksak küçüğüz. Bankaların sermayesi para, bina değil. Ve siz bu parayı enflasyon kadar getirili hale getirmezseniz küçülürsünüz, erirsiniz. Eğer böyle bir finans merkezini güçlendireceksek güçlü bankalara ihtiyacımız var. Bazı büyüklüklerle barışmaya ihtiyacımız var. Sürdürülebilir finansal kuruluşlar olmalı ki biz bu merkezleri daha yukarılara taşıyalım. Üçüncüsü alt yapı. Bulut teknolojisini bütün dünya kullanıyor, biz entegre olamıyoruz. Bu tür teknolojilerde bizim onlara yaklaşmamız lazım. Diğer konu insan kaynağı. Son dönemde çok fazla insanımızı dışarıya kaptırmaya başladık. Bankacılık sektörü bu konuda çok muzdarip" dedi.
Enflasyon, mevduat ve kredi faizlerine dikkat çeken Baştuğ, "Ülkenin geleceğiyle alakalı sağlıklı yatırım yapacak teşebbüs var, finansman var. Sadeleşirsek her şeyi halledeceğiz, önümüzdeki dönem için temennim bu" diye konuştu.
'HEM YERLİ HEM YABANCI YATIRIMCI OLMALI'
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim H. Öztop merkezin vizyonunun 2009 senesinde öngörüldüğünü ve şu anda altyapının hazır olduğunu belirterek, "Bizim böyle bir merkeze sahip olmamız, yabancı yatırımcı açısından çok önemli. Çok likit bir piyasayız. Yabancı yatırımcının gelmesi arzusundayız, buna göre bir yapılanmamız var. Kurduğumuz bir yatırım ofisi var. Bizim insan kaynağımız da çok ciddi bir potansiyele sahip. Garanti BBVA'nın CEO'su bir Türk, bu anlamda baktığımızda gurur duyulacak bir insan kaynağına sahibiz. Teknoloji anlamında da daha dün Fransızlara ne kadar iyi bir sisteme sahip olduğumuzu anlattık. Sermayeye ihtiyacı olan bir ülkeyiz. Bölgesel güç olmak arzu ettiğimiz bir şey, coğrafyamız da buna uygun. Burada sermayenin gelmesi, üretimin artmış olması, istihdamın artmış olması ve refah düzeyinin artmış olması çok önemli. İslami finans açısından bakmaktan ziyade, bütüncül bakmakta fayda var. Bir fon piyasasıyla Lüksemburg'un geldiği noktayı hepimiz görüyoruz. Keza Hollanda aynı şeyi yapıyor. Bizler buraya çok ciddi bir sermaye akımı getirmek durumundayız. Sadece yabancıya bağımlı olmak da kötü, bunun bir balansı önemli. Hem yerli hem yabancı olması gerekiyor" dedi.
Sermaye piyasalarının son yıllarda erozyona maruz kalmış vaziyette olduğunu dile getiren Öztop, "İnsanları girişimci olmaya teşvik ediyoruz, ama finans sektörü olarak baktığımızda bankacıları tutamıyoruz, portföy yönetim şirketleri keza öyle, burada ciddi bir sıkıntımız var. Ama buna rağmen çok umutluyuz, alt yapımıza baktığımız zaman, borsaya ciddi bir ilgi var. En kötü zamanımızda bile borsamız hep açıktı. Bunlar önemi şeyler" diye konuştu.
İFM FİNANS DIŞININ PAYINI ARTIRACAK
A Para Araştırma Müdürü Erdoğan Turan'ın moderatörlüğünde gerçekleşen Zirve'nin ikinci panelinde ise "Finansın Kalbinde Bankacılık Dışı Finans" tartışıldı. Panele FKB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emre Ballı ve Phillip Capital Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Yılmaz katıldı.
Ballı, dünyada finansın sadece bankacılıktan oluşmadığını vurgulayarak İFM'nin açılmasıyla İstanbul ve Türkiye'nin bir üst lige çıkacağına herkesin inancının tam olduğunu vurguladı. Ballı, banka dışı kesimin finans sektöründe payının New York'ta yüzde 71, Londra'da yüzde 49'ken Türkiye'de yüzde 14 civarında olduğunu dile getirerek İFM ile pazar payının artacağını düşündüklerini söyledi. Ballı, "Yeni oyuncuların sektöre katılacağını düşünüyorum. Tek durak büro uygulamasıyla bizim birliğimize üye olanlar hem bankacılıkla hem fintech ile dirsek teması olarak aktif çalışacakları için, bankacılık dışı finans sektörü, buradaki regülasyona hızlı şekilde ayak uyduracak ve pazar payını yukarıya çekecektir. Sağlanan avantajlarla iş gücü artacak ve fintech şirketleriyle beraber entegrasyon yaparak yüzde 14 olan pazar payını yukarıya çekeceğine inancımız tam" diye konuştu.
İFM'de teknolojik bir market olacağını düşündüklerini söyleyen Ballı, en önemli avantajı ise yurtdışına yapılacak finansal kiralamanın sağlayacağını ifade etti. Ballı, fintech ve finansman şirketlerinin iyi bir birliktelik yaptığı zaman pazar oranının yükseleceğini kaydederek "Hem finansal teknolojik ürün hem de birliğimizdeki firmaları bir araya getirdiğimizde pazar payımızı önümüzdeki yıllarda yüzde 20-22'ye çıkaracağımızı düşünüyoruz" dedi.
ASYA'DAN MÜŞTERİ ÇEKMEK DAHA KOLAY OLACAK
Yılmaz ise küresel ekonomide batı bloğu diye tarif edilen ülkelerin payının yüzde 60, doğu bloğunun ise yüzde 17 olduğunu söyledi. Ancak bu durumun değiştiğini ve Asya'ya doğru kaydığını belirtene Yılmaz, şunları söyledi. "Mevcut rakamlara baktığımızda Doğu'nun payının yüzde 44'e çıktığını görüyoruz. Bu nedenle Asya'dan daha fazla pay almak gerekiyor. Batı ve doğunun birleşme noktasında olmamız çok önemli. Türkiye yatırım yapmak için çok uygun bir ülke, Asya olan bağlarımızın bize çok büyük avantaj sağlayacağını düşünüyorum" dedi.
Türkiye'nin Avrupa'daki birçok borsa ile rekabet edebilecek durumda olduğunu vurgulayan Yılmaz "Doğrudan yatırım için bizim sektörümüzde bankaların bir önderliği var, bağımsız banka dışı aracı kurum olarak çok az yabancı aracı kurum var. Bence kendimizi doğru anlattığımız sürece bu sayıyı da artıracağımızı düşünüyorum" diye konuştu.
Doğu ve batı arasındaki rekabetin artmasının Türkiye'ye yarayacağını söyleyen Yılmaz, finans sektöründe bir başkent olabilecek kapasitede bulunduklarını ve rekabetin de her geçen sene daha ileriye gideceğini dile getirdi.
İFM'NİN İSLAMİ FİNANS MERKEZİ DE OLMASINI İSTİYORUZ
"İstanbul Finans Merkezi Zirvesi" Vakıf Katılım Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran'ın konuşmasıyla sona erdi. Oran, BM raporlarına göre bugün dünyada 2,7 milyar insanın henüz bankacılık ve finans kesimi ile tanışmadığını dile getirerek, ülkemizde bu rakamın dünyaya göre iyi konumda ve yüzde 1,5 civarında olduğunu kaydetti. Katılım finansın 1980'li yıllarda Türkiye'de faaliyet göstermeye başladığını söyleyen Oran, şöyle konuştu: "1985 yılında katılım finans kurumları açıldı. İnançlarından dolayı bankacılıkla tanışmayan kesim için bu ülkenin ekonomisine bir tuğla nasıl koyabiliriz hesabıyla faaliyete başladı. İzin verildi sonra pişman olundu, büyümesine şubeleşmesine geçit verilmedi. 90'lı yıllarda kamu işin içine girdi. 1996'da başladığımızda kamuya katılım finans kurulması fikri vardı, irade yoktu. İnananların paralarını enflasyona ezdirmemek için ne yapabileceğimize baktık. Bir asır sisteme alışmış milleti alıştığı sistemden yeni sisteme alıştırmak da kolay olmadı. Geldiğimiz noktada bugün bu sistemin 1391 şubesi, 18 bin 500 çalışanı, 4 milyon 700 bin müşterisi var. Bu sistem bankacılık sisteminden yüzde 8,5 pay alıyor. Dünyada aldığımız pay yüzde 3 civarında daha fazla artırmak bu merkezleri doldurarak olur. İFM'nin İslami finans merkezi de olmasını arzu ediyoruz."
Sistemin hem mevzuatı hem de bankacılık sistemi içinde yeri olduğunu dile getiren Oran, katılım finans sistemine uygun araçların da artık tek bir şemsiyede toplandığını ve bundan sonra önlerinin de çok açık olduğunu vurguladı. Katılım finans kurumlarının ülkenin özüne çok uygun olduğunu belirten Oran, "Dünyanın başkenti çalışırsak, anlatırsak olur. Türkiye bankacılıkta da batının çok ilerisinde katılımda da batının, Orta Doğu'nun Asya'nın çok ilerisinde... Biz inanıyoruz ki katılım finans bu ülkenin ekonomisini büyütmede öncü bir rol oynayacak. Çünkü bu sistem projesi olan, fikri olan ama sermayesi olmayanlara destek olan bir sistem. Şu anda Türkiye'de 3'ü kamu olmak üzere 8 katılım bankası var. Kamu işin içine girince işin rengi değişti, katılım finans şu anda daha hızlı büyüyor. Gençlere sesleniyorum projeniz fikirleriniz varsa katılım finans kurumlarına başvurun. Kurumlar kapılarını sizlere açmış durumda" dedi.
Yabancıların ev alması, vatandaşlık alması, iş kurmasının ülkenin ekonomisinin güçlü olduğunu gösterdiğini ifade eden Oran, ancak bunun yeterli olmadığını büyümek için yatırımlara devam etmek gerektiğini söyledi. Dolar ve Euro'nun bypass edilip yerel paralarla yapılan ticaretin artması durumunda, daha hızlı büyüme yaşanacağını kaydeden Oran, bu durumda Türkiye ekonomisinin tutulamayacağını söyledi. Oran, 2025 yılında 2 trilyon TL büyüklük ve yüzde 25 pazar payı hedeflediklerini dile getirerek, bankaya alternatif kurulan sistemi tüm paydaşların geliştirmesi gerektiğini vurguladı.
GÜÇLÜ SPONSOR DESTEĞİ
İstanbul Finans Merkezi Zirvesi'nin ana sponsorluğunu Halkbank, Türkiye Varlık Fonu, İstanbul Finans Merkezi, Türk Telekom, Vakıfbank, Ziraat GYO Denizbank, RHG Enertürk Enerji şirketi, KOZA üstlenirken, destek sponsorları ise Artaş, Aydınlı, Borsa İstanbul, Cengiz Holding, Papara, Koleksiyon, Philip Capital ve TSPM Türkiye Sermaya Piyasaları Birliği oldu.