“Türkiye ile Çin küresel ve bölgesel düzeyde yükselen iki büyük ülke”
Turkuvaz Dergi Grubu ve China Today Dergisi önderliğinde düzenlenen “Pandemi Sonrası Çin ve Türkiye’nin Ortak Geleceği” konulu on-line forum iki ülkenin ilişkilerine pozitif yansımalar getirdi.
"Asya-Avrupa İş Birliğine Odaklanmak" ve "Çin ve Türkiye'nin Ortak Geleceğini Konuşmak" temalı internet forumu 17 Haziran tarihinde Beijing'de düzenlendi.
China Today, Turkuvaz Medya Grubu, Çağdaş Çin ve Dünya İlişkileri Araştırma Enstitüsü ile DEİK tarafından ortaklaşa düzenlenen forumda "Çin-Türkiye ilişkilerinin derinlemesine ve istikrarlı şekilde geliştirilmesi" ve "Çin ile Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari temaslar ve işbirliğinin güçlendirilmesi" konulu paneller yer aldı.
Foruma Çin Uluslararası Yayıncılık Grubu Başkanı Du Zhanyuan, Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar, Çin'in Ankara Büyükelçisi Gong Xiaosheng ve Türkiye'nin Beijing Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen dâhil olmak üzere iki ülkenin hükümet bürokratları ve ilgili kuruluşların temsilcileri katıldı.
Çin Uluslararası Yayıncılık Grubu Başkanı Du Zhanyuan forumda yaptığı konuşmada, son yıllarda Çin ve Türkiye arasında karşılıklı siyasi güvenin artırılması, stratejik iletişimin güçlendirilmesi, stratejik kenetlenmenin geliştirilmesinin yanı sıra G20 ile BRICS+ gibi çok taraflı çerçevede eşgüdüm ve iş birliğinin pekiştirildiğine dikkat çekti. Du, özellikle bu sene Çin-Türkiye işbirliği ilişkilerinin salgın sınavını geçerek daha sağlam ve derin bir seviyeye taşındığını dile getirdi.
Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar, forumda salgının ticaret ile enerji sektörlerine birçok kısa ve uzun vadeli etkisi olacağının kaçınılmaz bir gerçek olduğunu belirtti. Tüm dünyada yaşanan "yeni normale" dönme sürecinde Çin-Türkiye enerji iş birliğinin geleceği hakkında fikrini paylaşan Alparslan şöyle konuştu:
"Çin'in 2005-2019 yılları arasında Türkiye'de yaptığı yatırımlara baktığımızda; enerjinin toplam yatırımlar içerisinde yaklaşık 10 milyar dolar ile %60'ı aşan bir paya sahip olduğunu görüyoruz. Bu resim, bize enerjinin ve enerji yatırımlarının her iki ülke için yüksek önemini göstermektedir. Çin ile enerji alanındaki mevcut iş birliği kalemlerine nükleer enerjiyi de katmanın, her iki ülkenin faydasına olacağına inanıyorum. Nükleer alanda yapılacak iş birliğinin ülkelerimiz arasında güçlü, kalıcı ve sağlıklı bir iş birliğinin geliştirilmesine ve bunun sürdürülmesine büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz."
Çin'in Ankara Büyükelçisi Deng Li, G20 üyeleri olan Çin ile Türkiye'nin yeni kalkınan ve gelişmekte olan önemli ve büyük iki ülke olduğuna, iki ülkenin 'Kuşak ve Yol' kapsamında birbirinin doğal ortağı olduğuna işaret etti. Büyükelçi Deng, 2019 yılında ikili ticaret hacminin 20 yıl öncesine kıyasla yaklaşık 20 kat artarak 21 milyar 800 milyon dolara ulaştığının altını çizdi. Deng ayrıca bu sene salgına rağmen iki ülkenin ortak projelerinin devam edebildiğini ve ikili ticarette istikrarlı artışın görüldüğünü hatırlattı.
Türkiye'nin Beijing Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen ise konuşmasında şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Çin Cumhurbaşkanı Sayın Xi Jinping'in liderliğinde, Türkiye-Çin Stratejik İş Birliği İlişkisi'ni her alanda güçlendirmeye devam ediyoruz. Türkiye ve Çin küresel ve bölgesel düzeyde yükselen iki büyük ülkedir. 2035 yılı projeksiyonlarına göre, Çin'in dünyanın en büyük ekonomisi, Türkiye'nin ise en büyük beşinci ekonomisi olacağını hatırlatmalıyım. Dolayısıyla, Türkiye-Çin ilişkilerinde artık bugünü değil, geleceği planlamalı, ikili ilişkilerimizi karşılıklı güven, saygı, ortak çıkar ve kazan-kazan temelinde ilerletmeyi sürdürmeliyiz. "
Çin'in eski Orta Doğu Özel Elçisi, eski Çin'in Ankara Büyükelçisi Gong Xiaosheng forumda Türkiye'nin önemi ve özel coğrafi avantajının şu an değişen uluslararası düzende daha belirgin olduğuna vurgu yaparak Çin ile Türkiye'nin daha kapsamlı ve derin bir iş birliğinde bulunabileceğinin altını çizdi.
DEİK Asya-Pasifik İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Murat Kolbaşı ise yaptığı konuşmada, her iki ülkenin tarih içinde basamakları tırmanarak ekonomilerini en iyi seviyeye getirdiklerini ifade ederek "Geleceği konuşmak için önce geçmişi ve bugünü iyi anlamak lazım. Çin, 1820'lerde dünya ticaretindeki %30 payı ile birinci sırada iken zaman içinde bu liderliğini kaybediyor ve 1987'de dünya ticaretinden aldığı pay %3 lere düşerek onbirinciliğe kadar geriliyor. Ancak o tarihten sonra bu yıl 13.sü tamamlanan 5 yıllık kalkınma planlarıyla dünya ticaretinde iki numaraya yerleşiyor hatta satın alma paritesinde birinci sıraya çıkıyor. Türkiye ise 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki parlak günlerinden sonra Birinci Dünya Savaşı ile birlikte buhranlı dönemlere geriliyor ve 1923'de Mustafa Kemal Atatürk ile Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atılıyor. Bugüne gelindiğinde Türkiye, dünya ekonomisinde ilk 20 ülke arasında yerini alıyor. Almanya'nın doğusundan Çin'in batısına kadar da üretim üssü en kuvvetli ülke olarak öne çıkıyor. 3 kıtaya olan yakınlığından dolayı da havacılık ve karayolu başta olmak üzere lojistikte çok ön plana çıkıyor. Dünya turizminde de en çok ziyaret edilen 6.ülke oluyor.
Çin ise 13.sünü tamamladığı 5 yıllık kalkınma planıyla ilerlemeyi ve gelişmeyi sağlıyor. Herkesin ucuz üretim yeri olarak gördüğü Çin, özellikle 2013 yılındaki Kuşak ve Yol Girişimi ile dünya ticaretinden almak istediği payı arttırmak istediğini açık bir şekilde deklare ediyor ve Made in China 2025 stratejisi ile seçmiş olduğu 10 sektörde işçilikte değil, teknoloji ile ön plana çıkacağının açık mesajını veriyor. Her iki ülkenin ileriki dönemde lojistik konularında Avrupa ve Afrika'ya açılma konularında birlikte hareket edebilecekleri gibi 160 tane nüfusu 1 milyondan fazla şehri ve 33 eyaleti ile Türkiye için önemli bir Pazar olmayı vaad ediyor. Tarihi İpek Yolu güzergahında olan Türkiye'nin Kuşak ve Yol girişiminde, Çin'e yapılacak ihracat ile dünya ekonomisinde daha iyi bir yere geleceğine inanıyorum." şeklinde konuştu.
TÜSİAD Çin Network Çalışma Grubu Başkanı ve DEİK Türkiye-Çin İş Konseyi Başkanı Korhan Kurdoğlu, COVID-19 salgını ile birlikte dünya büyük değişimlerin yaşanma arifesinde olduğunu ifade etti. Küresel ekonomik düzenin yeniden belirlendiği, tedarik zincirlerinin yeni baştan şekilleneceği ve dijital dönüşümün geri dönülmez bir şekilde hız kazandığı bu süreçte, Türkiye ve Çin arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerimizi daha da güçlendirmeyi arzu ediyoruz şeklinde konuştu. Çin Sanayici ve İş adamları Derneği (ÇİNSİAD) ile birlikte ortak projeler geliştirmeyi, iş birliği fırsatlarını değerlendirmeyi ve Türk-Çin iş dünyası arasında bir köprü olmayı arzu ettiğini belirten Kurdoğlu, pandemi sonrası Çin'de üreticilerin maksimum kapasiteyle üretime başladıklarını belirtti. Çin'e otomotiv, maden gibi farklı sektörlerde ihracat yapan bazı firmaların da ihracata başladıklarını ve bu canlanmayla birlikte iki ülke arasında sevindirici anlaşmalara imza atıldığını ifade eden Kurdoğlu, Türkiye ile Çin arasında son 5 yılda 126 milyar dolarlık ihracat ve ithalat yapıldığının, Çin'de tekstilden tarıma, yazılımdan dijitalleşmeye araştırma ve geliştirmeden savunma sanayiye kadar birçok yeni fırsat var olduğunun ve özellikle e-ticaretteki hızlı gelişimin altını çizerek fırsatları çok iyi değerlendirmek gerektiğini belirtti.
İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer ticari yönden ve maden ihracatı açısından değerlendirmelerde bulundu. Her iki ülkenin arasındaki ticari ilişkinin maden açısından henüz istenilen seviyelerde olmadığını, özellikle Covid 19 pandemisinin baş göstermeye başlaması ile bu konuda gerileme olduğunu belirten Dinçer, bunun geliştirilmesi için çalışmalar yapıldığını belirtti. Çin ile olan ticarette açık verildiğini belirten Dinçer, vize işlemlerinde yapılacak düzenlemelerin bu konuya destek vereceğini belirtti. Ticarette yerel paraların kullanılması konusunda destekçi olduklarını, Türkiye'nin maden açısından zengin bir ülke olduğunu ve maden zenginleştirme tesislerinde Türk ve Çinli yatırımcıların birlikte hareket etmesinin tüm dünyaya ihraç edilecek çeşitlendirilmiş maden potansiyelini artıracağını ve Türkiye'nin coğrafi konumu nedeniyle pozitif ayrışacağını iletti.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Atlı Global Direktörü Altay Atlı ise yaptığı konuşmada Covid-19 sonrası dönemde ülke ekonomileri için iki temel öncelik olacağını, bunların ilkinin ekonomi için hayati önem taşıyan kaynaklar konusunda (enerji, teknoloji, vs) mümkün olduğunca kendi kendine yeterli olmak, diğerinin ise mümkün olduğunca ekonomik partnerleri çeşitlendirerek hiç bir yere fazla bağımlı kalmamak olduğunu belirtti. Türkiye'nin Çin'le uzun soluklu sürdürülebilir ve karşılıklı fayda prensibine dayalı ekonomik ilişkiler kurmasının faydasına değinen Atlı işbirliği yapılabilecek başlıca alanları teknoloji, enerji, telekomünikasyon ve ulaştırma altyapısı olarak belirtti. Covid-19'un etkisi ile birlikte Ortadoğu'daki anlaşmazlıkların ve savaşların sonunun daha hızlı gelebileceğine değinen Atlı sonrasında bu coğrafyada ciddi bir yeniden inşa faaliyeti başlayacağını ve Türkiye ile Çin'in Ortadoğu'da ekonomik anlamda işbirliği yapmasının, sadece bu iki ülkeye değil, tüm bölgeye fayda sağlayacağını sözlerine ekledi.