En kötüsü, arkadaş tavsiyesi
a haber'de Para Durumu adlı ekonomi programında öğretmeninden iş adamına, ev kadınından emeklisine para ve yatırım konularında tavsiyeler veren Özlem Denizmen: "Yatırım tavsiyesi kişiye özeldir. Yaş, çocukluk, travmalar, beklentiler, endişeler, korkular hepsi yatırım planı için önemlidir"
Özlem
Denizmen için 'ekonominin Güzin Ablası deniyor. Ama ekonomiyi romantik bulmayanlar için ben ona
para koçu demeyi tercih ettim. Hepimizin
hayatının bir parçası olan parayı yönetmeyi, elimizdeki paraya göre hareket etmeyi öğretiyor. Bugüne kadar gazetedeki ekonomi sayfalarını hızla geçenlerden de olsanız, ekonomi programları hiç ilginizi çekmese bile, Özlem Denizmen'e kayıtsız kalmak pek mümkün değil. Kendi deyimiyle, yedi yaşındaki çocuğun anlayacağı dilde ekonomiyi bize sevdiren Denizmen'in akademik geçmişi de bir hayli etkileyici. Lisans eğitimini, ABD'deki Cornell Üniversitesi Endüstri İşletmeciliği Bölümü'nde tamamladıktan sonra MIT Sloan School of Management'te işletme yönetimi yüksek lisansı yapmış. Bununla yetinmeyip, Standford'da etkileme teknikleri, GE Crotonville Merkezi'nde liderlik, Harvard Business School'da ileri seviye yönetim programlarını tamamlamış. Biz de, a haber'de programa başlayan Özlem Denizmen'le parasal konuları konuştuk.
- Bugüne kadar ekonomi sıkıldığımız bir konuydu. Sizinle çekilir hale geldi. Nedir sırrınız?
- Yedi yaşındaki bir çocuğun anlayabileceği bir dilde konuşuyorum. Samimiyetle, biraz daha ilgi çekici halde ve hiç konuşulmayan konularda. Ben DJ gibiyim. Müzik çalıyorum; insanların beğenmesinden ziyade dans etmelerini istiyorum.
- Bu dili nasıl yakaladınız?
- Bir şeye başlamadan önce, araştırma, analiz yapıyor olmak lazım. Ben birinci gün nasıl başladıysam öyleyim. Ama sürekli kendimi geliştiriyorum. Para Durumu'na başlarkenki prensiplerimde hiçbir şey değişmedi. Genelde enflasyon, dolar, faiz, ihracat, cari açık, ithalat konuşuruz. Bunlar büyük konular. Ben, 'Birey olarak ne olacağım?' sorusuna cevap veriyorum. Burada bir açık olduğunu fark ettim.
PARASAL KONULARDA SAMİMİ DEĞİLİZ
- Para konusunda nerede hata yapıyoruz?
- Para konularında samimi değiliz. Önce kendimize karşı samimi değiliz, kendimizi kandırıyoruz. Aslında içimizdeki ses bize söylüyor; 'O ayakkabı, bu ayki bütçene uymuyor,' diyor. Ama alıyoruz. Çocuğumuza doğum günü partisi yapacağız, biliyoruz ki o kadar para harcamaya gerek yok. Çocuk bir şey anlamıyor. Çok daha hesaplı bir şekilde kutlamak mümkün. Ama başkalarına gösterme çabası öne çıkıyor. Karı-koca ilişkisinde de böyle. Yıldönümü var, eşine hediye almak için çabalıyorsun ama borçlar var ortada. Oturup samimiyetle, 'Bu hediye işini erteleyelim,' demiyoruz.
- Kendine güven sorunu da yaşıyoruz galiba...
- Bankalardan çekiniyoruz. Kredi istemeye giden, kredi verenin karşısında eziliyor. Ben diyorum ki: 'Git otur. Karşındakinin işi sana kredi vermek, bacak bacak üstüne at, çayını da söyle, kredi iste.' Kendine inanıyorsan karşındakini inandırırsın. Para durumunun birinci kuralı samimiyet. İkinci kural, utanmak yok, suçlamak yok. Üçüncü kural da önce insani değerlerimiz.
- Evliliklerin birçoğunun bitiş nedeni ekonomik. Yani para önemli...
- Çiftler arasındaki sorun para değil. Sorun, para mevzunu samimiyetle konuşamamak. 'Benim korkum var, endişem var, hayalim var, yapmak zorunda olduğum şeyler var, anne babama bakma zorunluluğum var, eski eşime ödemek zorunda olduğum nafaka var, o evi almak bana güven verecek,' gibi cümleleri göğsünü gere gere utanmadan, suçlamadan telaffuz etmek gerekiyor. İki taraf da bunu yapabilse sorun kalmaz.
- Sanırım bu bütçe aşılabiliyor...
- Bütçede bir sürü kalem var. Kira, ulaşım, gıda, sağlık, faturalar, eğitim, eğlence, tatil... Sadece kıyafet yok ki bu kalemlerin içinde. Eğer kıyafete yüzde 50 harcarsan, diğer noktaları kaçırırsın. Ben tüm harcamalarımın fişlerini saklarım, bir kahvenin bile. Evde bir ayakkabı kutum var oraya atarım ve ay sonunda onları kontrol ederim. Kart ekstremi, tüm faturalarımı kontrol ederim. 'Para avı' bunun ismi. Çünkü bir hata olabilir... Mesela ÖTV arttı, belki cep telefonunda tarife değiştirmek gerekir. Televizyonda izlemediğiniz programlar için neden 5 lira ödeyesiniz ki? Küçük paraları önemsemiyoruz ama esas orası sorunlu. Tutumluluk ve tasarruf artık moda. Bu devir anneannelerimizin devri gibi.
ALTIN , NABZIN Z ATIĞI SÜRECE YÜKSELİP ALÇALIR
- Sizden bir yatırım tavsiyesi istesem?
- Yatırım tavsiyesi terziye gitmek gibi. Kişiye özeldir. Yaş, çocukluk, travmalar, hepsi önem arz eder. Hayattaki beklentiler, endişeler, korkular, hepsi yatırım planı için önemlidir. Bunları anladıktan sonra, risk profili çıkarılır. Kimse parasının hepsini bir yere koymamalı. Hepsiyle vadeli mevduat, hepsiyle hisse senedi almamak gerekir. Sepete bölmek lazım. Gençler için, ülke büyürken risk almadan yatırım yapmayı önermiyorum. Küçük küçük başlayacaklar gençler, biraz hisse senetleriyle tanışacaklar, bunları beraber öğreneceğiz. İnsanlara 'Al ve sat,' demiyorum. Nasıl düşünülür, onun yolunu gösteriyorum. En kötü şey arkadaş tavsiyesi. 'Şu artacakmış, onu al,' tavsiyesinden uzak durun. Hisse senetlerini oyun olarak görme dönemi bitti. Çok insanın canı yandı. Yeni dönem başladı. Türkiye büyüyor ya, ya şirket kuracağız ya da varolan şirkete ortak olacağız. 400'e yakın şirket var. Benim ilk tavsiyem yavaş yavaş başlamak. Biz Türkler hisse senedi aldığımız zaman 28 gün dayanabiliyoruz; yabancılar 322 gün. Burada da kendimizi değiştirmemiz lazım.
- Ne olacak bu altının hali?
- Nabzımız attığı sürece dolar ve altın inecek çıkacak. Tansiyon ölçer gibi, her dakika dolar ölçmeyelim. Dolar bir kriz göstergesi olmaktan çıktı.
- Mesela, ben bir ev hanımıyım. Her ay cebimde kalan 500 lira param var. Ben ne yapacağım?
- Hemen bireysel emeklilik hesabı açtıracaksınız. Kadın kendini çok ihmal ediyor, emeklilik onun da hakkı. Her akşam huzursuz uyuyacağına kendini güvenceye almalı. Acil durum fonunu biriktireceksiniz. Hepimizin en az üç aylık giderimiz kadar paramızın bankada olması gerekir. Birikeni unutacaksınız, gerisiyle de altın alınabilir, ben çok tavsiye etmiyorum. Altın eski bildiğimiz altın değil; 20 sene artmayabilir. İnsan psikolojisine bağlı bir maden. 'Batıyoruz,' diye düşünüldüğünde artıyor, her şey yolundayken düşüyor.
- Bir insanın kaç kredi kartı olmalı?
- Biriktirmeyi seviyoruz toplum olarak, ama biraz şaşırdık son zamanlarda. Bir insanın iki kredi kartı olmalı. Kredi kartı bir ödeme aracı, borçlanma aracı değil. Kredi kartını, ehliyeti olmayan kullanmasın. Kimsenin yedi kredi kartına ihtiyacı yok!
BİR AY KIYAFET DİYETİ YAPTIM
- Tavsiyelerinizi kendi hayatınızda uyguluyor musunuz?
- Kullanmadığım, uygulamadığım, hissetmediğim hiçbir şeyi tavsiye etmiyorum.
- Siz nasıl alışveriş yaparsınız? Kadın ve alışveriş başlıklarını ayrı düşünemiyorum...
- Ben de düşünemiyorum. Bir araştırma var; hayatımızın 287 gününü kıyafet seçmek için harcıyormuşuz. Al, al, al; gardırobunun ancak yüzde 20'sini giyebiliyorsun oysa. Almanın sonu yok. Ben hedefli ve planlı bir insanım. Alışveriş yapmayı da seviyorum. Benim aldığım şeylerin yüzde 90'ı ucuzluktandır. 'O kalite için uygun fiyat mı?' diye düşünüyorum. Bir ceket alacağım, bakarım; 'Ben bunu kaç kez giyerim, benim ihtiyacım var mı?' sorularını sorarım. Genelde gardırobumun resmini yanıma alıyorum.
- Aaaaa niye ki?
- Evden çıkarken cep telefonumla gardırobun fotoğrafını çekiyorum. İnsan neyi var, neyi yok hatırlayamıyor ki... Çok çok hesaplı oluyor. Bir insanın gardırobunda olması gereken temel şeyler var; siyah etekceket, pantolon-ceket, siyah dik yakalı kazak, beyaz gömlek, renkli bir elbise. Aksesuarlarla onları zaten farklılaştırabiliyoruz. Bazen ben de bir ayakkabı görüp âşık olabiliyorum. 10 saniye metodum var benim. 10 saniye bakıyorum ayakkabıya, onunla konuşuyorum, 'İstek misin, ihtiyaç mısın, benimle eve gelmen gerekiyor mu?' diye. Bazen almıyorum. Ama birkaç gün sonra hâlâ aklımda o ayakkabı varsa, alıyorum. Ben bir kıyafet diyeti yaptım, çok ilginç sonuçlar elde ettim.
- Nedir kıyafet diyeti?
- Bir ay boyunca altı kıyafet ayırdım. Aksesuar serbestti. Çevirip çevirip giydim. Kimse farkına varmadı, kocam da fark etmedi.
EVDE ENERJİDEN TASARUF MÜMKÜN
- Evdeki faturaları düşürmenin yolu nedir?
- Öncelikle buna niyet edeceksiniz, zaman ayıracaksınız. Evdeki elektrikli aletlere şöyle bir bakın, hepsiyle ilgili bir şey var. Ampulleri akıllı ampule çevireceksiniz. Buzdolabını, fırının yanına koymayacaksınız. Elektrik süpürgesinin torbasının değiştireceksiniz, bulaşık makinasını tam doldurup çalıştıracaksıniz. Üç ayrı saat dilimine göre ayrı elektrik sarfiyatı rakamı var. Mesela akşam 10 ila sabah 5, en ucuz zaman aralığı. Bulaşığı, çamaşırı bu saatlerde yıkayabilirsiniz. Şarj aletlerini prizde bırakmayacaksınız. Televizyonu kumandasından değil, fişini çekip kapatacaksınız. Bunların hepsini yapıyorum evde. Bununla ilgili evde bir toplantı yaptık, 'enerji toplantısı' dedik adına. Çocuklar da neşeleniyor böyle şeylerde. Evin ısısını 20 derecede tutacaksınız. Doğalgazı dikkatli kullanmak, açıp kapatmamak lazım. Isıyı kısacaksınız. Yalıtım çok önemli. Baktığınız zaman o kadar çok şey var ki. Bunların hepsini yapınca enerji faturanız yüzde 50 düşüyor. Özellikle dar gelirli aileler için yüzde 50 ne demek! Çocukları ödüllendirdiyorum, tasarruf ettikleri rakamları onlara harçlık veriyorum. Herkes kazanıyor. Zaten çocukları bütçenin içine almak lazım. Onlar bizden daha duyarlı.
- Herkes ev alma derdinde... Şart mıdır?
- Ben öneriyorum ev almayı.
- Peki bütçesinin ne kadarına göre ev hayal etmeli insanlar?
- Ev almak hepimizin hayali. Güzel de bir hayal. Özellikle kadınlara güven veriyor. Akıllı ev almak lazım. Çok iyi araştıracaksınız. Eskiden evden kâr ediliyordu, şimdi öyle değil. Yeni dönemde kolay kâr yok. Sen çalışacaksın ve kazanacaksın. Eskiden 'parayı koy faize, al parayı' dönemi vardı. Artık yok öyle. Yüzde 25 peşinat vermek zorunlu zaten ev almak için. Kesinlikle peşinat borcuna karşıyım! Gelirimin yüzde 40'ını ev taksitleri için ayırabilirim.
Pazar Sabah
- Bugüne kadar ekonomi sıkıldığımız bir konuydu. Sizinle çekilir hale geldi. Nedir sırrınız?
- Yedi yaşındaki bir çocuğun anlayabileceği bir dilde konuşuyorum. Samimiyetle, biraz daha ilgi çekici halde ve hiç konuşulmayan konularda. Ben DJ gibiyim. Müzik çalıyorum; insanların beğenmesinden ziyade dans etmelerini istiyorum.
- Bu dili nasıl yakaladınız?
- Bir şeye başlamadan önce, araştırma, analiz yapıyor olmak lazım. Ben birinci gün nasıl başladıysam öyleyim. Ama sürekli kendimi geliştiriyorum. Para Durumu'na başlarkenki prensiplerimde hiçbir şey değişmedi. Genelde enflasyon, dolar, faiz, ihracat, cari açık, ithalat konuşuruz. Bunlar büyük konular. Ben, 'Birey olarak ne olacağım?' sorusuna cevap veriyorum. Burada bir açık olduğunu fark ettim.
PARASAL KONULARDA SAMİMİ DEĞİLİZ
- Para konusunda nerede hata yapıyoruz?
- Para konularında samimi değiliz. Önce kendimize karşı samimi değiliz, kendimizi kandırıyoruz. Aslında içimizdeki ses bize söylüyor; 'O ayakkabı, bu ayki bütçene uymuyor,' diyor. Ama alıyoruz. Çocuğumuza doğum günü partisi yapacağız, biliyoruz ki o kadar para harcamaya gerek yok. Çocuk bir şey anlamıyor. Çok daha hesaplı bir şekilde kutlamak mümkün. Ama başkalarına gösterme çabası öne çıkıyor. Karı-koca ilişkisinde de böyle. Yıldönümü var, eşine hediye almak için çabalıyorsun ama borçlar var ortada. Oturup samimiyetle, 'Bu hediye işini erteleyelim,' demiyoruz.
- Kendine güven sorunu da yaşıyoruz galiba...
- Bankalardan çekiniyoruz. Kredi istemeye giden, kredi verenin karşısında eziliyor. Ben diyorum ki: 'Git otur. Karşındakinin işi sana kredi vermek, bacak bacak üstüne at, çayını da söyle, kredi iste.' Kendine inanıyorsan karşındakini inandırırsın. Para durumunun birinci kuralı samimiyet. İkinci kural, utanmak yok, suçlamak yok. Üçüncü kural da önce insani değerlerimiz.
- Evliliklerin birçoğunun bitiş nedeni ekonomik. Yani para önemli...
- Çiftler arasındaki sorun para değil. Sorun, para mevzunu samimiyetle konuşamamak. 'Benim korkum var, endişem var, hayalim var, yapmak zorunda olduğum şeyler var, anne babama bakma zorunluluğum var, eski eşime ödemek zorunda olduğum nafaka var, o evi almak bana güven verecek,' gibi cümleleri göğsünü gere gere utanmadan, suçlamadan telaffuz etmek gerekiyor. İki taraf da bunu yapabilse sorun kalmaz.
- Sanırım bu bütçe aşılabiliyor...
- Bütçede bir sürü kalem var. Kira, ulaşım, gıda, sağlık, faturalar, eğitim, eğlence, tatil... Sadece kıyafet yok ki bu kalemlerin içinde. Eğer kıyafete yüzde 50 harcarsan, diğer noktaları kaçırırsın. Ben tüm harcamalarımın fişlerini saklarım, bir kahvenin bile. Evde bir ayakkabı kutum var oraya atarım ve ay sonunda onları kontrol ederim. Kart ekstremi, tüm faturalarımı kontrol ederim. 'Para avı' bunun ismi. Çünkü bir hata olabilir... Mesela ÖTV arttı, belki cep telefonunda tarife değiştirmek gerekir. Televizyonda izlemediğiniz programlar için neden 5 lira ödeyesiniz ki? Küçük paraları önemsemiyoruz ama esas orası sorunlu. Tutumluluk ve tasarruf artık moda. Bu devir anneannelerimizin devri gibi.
ALTIN , NABZIN Z ATIĞI SÜRECE YÜKSELİP ALÇALIR
- Sizden bir yatırım tavsiyesi istesem?
- Yatırım tavsiyesi terziye gitmek gibi. Kişiye özeldir. Yaş, çocukluk, travmalar, hepsi önem arz eder. Hayattaki beklentiler, endişeler, korkular, hepsi yatırım planı için önemlidir. Bunları anladıktan sonra, risk profili çıkarılır. Kimse parasının hepsini bir yere koymamalı. Hepsiyle vadeli mevduat, hepsiyle hisse senedi almamak gerekir. Sepete bölmek lazım. Gençler için, ülke büyürken risk almadan yatırım yapmayı önermiyorum. Küçük küçük başlayacaklar gençler, biraz hisse senetleriyle tanışacaklar, bunları beraber öğreneceğiz. İnsanlara 'Al ve sat,' demiyorum. Nasıl düşünülür, onun yolunu gösteriyorum. En kötü şey arkadaş tavsiyesi. 'Şu artacakmış, onu al,' tavsiyesinden uzak durun. Hisse senetlerini oyun olarak görme dönemi bitti. Çok insanın canı yandı. Yeni dönem başladı. Türkiye büyüyor ya, ya şirket kuracağız ya da varolan şirkete ortak olacağız. 400'e yakın şirket var. Benim ilk tavsiyem yavaş yavaş başlamak. Biz Türkler hisse senedi aldığımız zaman 28 gün dayanabiliyoruz; yabancılar 322 gün. Burada da kendimizi değiştirmemiz lazım.
- Ne olacak bu altının hali?
- Nabzımız attığı sürece dolar ve altın inecek çıkacak. Tansiyon ölçer gibi, her dakika dolar ölçmeyelim. Dolar bir kriz göstergesi olmaktan çıktı.
- Mesela, ben bir ev hanımıyım. Her ay cebimde kalan 500 lira param var. Ben ne yapacağım?
- Hemen bireysel emeklilik hesabı açtıracaksınız. Kadın kendini çok ihmal ediyor, emeklilik onun da hakkı. Her akşam huzursuz uyuyacağına kendini güvenceye almalı. Acil durum fonunu biriktireceksiniz. Hepimizin en az üç aylık giderimiz kadar paramızın bankada olması gerekir. Birikeni unutacaksınız, gerisiyle de altın alınabilir, ben çok tavsiye etmiyorum. Altın eski bildiğimiz altın değil; 20 sene artmayabilir. İnsan psikolojisine bağlı bir maden. 'Batıyoruz,' diye düşünüldüğünde artıyor, her şey yolundayken düşüyor.
- Bir insanın kaç kredi kartı olmalı?
- Biriktirmeyi seviyoruz toplum olarak, ama biraz şaşırdık son zamanlarda. Bir insanın iki kredi kartı olmalı. Kredi kartı bir ödeme aracı, borçlanma aracı değil. Kredi kartını, ehliyeti olmayan kullanmasın. Kimsenin yedi kredi kartına ihtiyacı yok!
BİR AY KIYAFET DİYETİ YAPTIM
- Tavsiyelerinizi kendi hayatınızda uyguluyor musunuz?
- Kullanmadığım, uygulamadığım, hissetmediğim hiçbir şeyi tavsiye etmiyorum.
- Siz nasıl alışveriş yaparsınız? Kadın ve alışveriş başlıklarını ayrı düşünemiyorum...
- Ben de düşünemiyorum. Bir araştırma var; hayatımızın 287 gününü kıyafet seçmek için harcıyormuşuz. Al, al, al; gardırobunun ancak yüzde 20'sini giyebiliyorsun oysa. Almanın sonu yok. Ben hedefli ve planlı bir insanım. Alışveriş yapmayı da seviyorum. Benim aldığım şeylerin yüzde 90'ı ucuzluktandır. 'O kalite için uygun fiyat mı?' diye düşünüyorum. Bir ceket alacağım, bakarım; 'Ben bunu kaç kez giyerim, benim ihtiyacım var mı?' sorularını sorarım. Genelde gardırobumun resmini yanıma alıyorum.
- Aaaaa niye ki?
- Evden çıkarken cep telefonumla gardırobun fotoğrafını çekiyorum. İnsan neyi var, neyi yok hatırlayamıyor ki... Çok çok hesaplı oluyor. Bir insanın gardırobunda olması gereken temel şeyler var; siyah etekceket, pantolon-ceket, siyah dik yakalı kazak, beyaz gömlek, renkli bir elbise. Aksesuarlarla onları zaten farklılaştırabiliyoruz. Bazen ben de bir ayakkabı görüp âşık olabiliyorum. 10 saniye metodum var benim. 10 saniye bakıyorum ayakkabıya, onunla konuşuyorum, 'İstek misin, ihtiyaç mısın, benimle eve gelmen gerekiyor mu?' diye. Bazen almıyorum. Ama birkaç gün sonra hâlâ aklımda o ayakkabı varsa, alıyorum. Ben bir kıyafet diyeti yaptım, çok ilginç sonuçlar elde ettim.
- Nedir kıyafet diyeti?
- Bir ay boyunca altı kıyafet ayırdım. Aksesuar serbestti. Çevirip çevirip giydim. Kimse farkına varmadı, kocam da fark etmedi.
EVDE ENERJİDEN TASARUF MÜMKÜN
- Evdeki faturaları düşürmenin yolu nedir?
- Öncelikle buna niyet edeceksiniz, zaman ayıracaksınız. Evdeki elektrikli aletlere şöyle bir bakın, hepsiyle ilgili bir şey var. Ampulleri akıllı ampule çevireceksiniz. Buzdolabını, fırının yanına koymayacaksınız. Elektrik süpürgesinin torbasının değiştireceksiniz, bulaşık makinasını tam doldurup çalıştıracaksıniz. Üç ayrı saat dilimine göre ayrı elektrik sarfiyatı rakamı var. Mesela akşam 10 ila sabah 5, en ucuz zaman aralığı. Bulaşığı, çamaşırı bu saatlerde yıkayabilirsiniz. Şarj aletlerini prizde bırakmayacaksınız. Televizyonu kumandasından değil, fişini çekip kapatacaksınız. Bunların hepsini yapıyorum evde. Bununla ilgili evde bir toplantı yaptık, 'enerji toplantısı' dedik adına. Çocuklar da neşeleniyor böyle şeylerde. Evin ısısını 20 derecede tutacaksınız. Doğalgazı dikkatli kullanmak, açıp kapatmamak lazım. Isıyı kısacaksınız. Yalıtım çok önemli. Baktığınız zaman o kadar çok şey var ki. Bunların hepsini yapınca enerji faturanız yüzde 50 düşüyor. Özellikle dar gelirli aileler için yüzde 50 ne demek! Çocukları ödüllendirdiyorum, tasarruf ettikleri rakamları onlara harçlık veriyorum. Herkes kazanıyor. Zaten çocukları bütçenin içine almak lazım. Onlar bizden daha duyarlı.
- Herkes ev alma derdinde... Şart mıdır?
- Ben öneriyorum ev almayı.
- Peki bütçesinin ne kadarına göre ev hayal etmeli insanlar?
- Ev almak hepimizin hayali. Güzel de bir hayal. Özellikle kadınlara güven veriyor. Akıllı ev almak lazım. Çok iyi araştıracaksınız. Eskiden evden kâr ediliyordu, şimdi öyle değil. Yeni dönemde kolay kâr yok. Sen çalışacaksın ve kazanacaksın. Eskiden 'parayı koy faize, al parayı' dönemi vardı. Artık yok öyle. Yüzde 25 peşinat vermek zorunlu zaten ev almak için. Kesinlikle peşinat borcuna karşıyım! Gelirimin yüzde 40'ını ev taksitleri için ayırabilirim.
Pazar Sabah