Sürdürülebilir Hikâyeler Webinar Serisi'nin 5. gerçekleşti! Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk: Tüm çabamız eğitimde fırsat adaleti sağlamak
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2023 eğitim vizyonlarında olmazsa olmaz hedeflerinin ‘eğitimde fırsat adaleti’ sağlamak olduğunu söyledi. Turkuvaz Medya Grubu ve yeni ekonomi dergisi InBusiness öncülüğünde sürdürülebilirlik konusunda farkındalık oluşturma misyonuyla başlatılan Küresel Umut Festivali kapsamında düzenlenen ‘Sürdürülebilir Hikâyeler Webinar Serisi’nin beşincisi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un katılımıyla ‘Yeni Nesil Eğitim, Yeni Neslin Eğitimi’ temasıyla bugün gerçekleştirildi. Turkuvaz Medya Grubu ve yeni ekonomi dergisi InBusiness öncülüğünde Borsa İstanbul, Halkbank, Koza Altın İşletmeleri, Türk Telekom ve Bahçeşehir Koleji sponsorluğunda düzenlenen ve pandemide dijital eğitim dönüşümünün ele alındığı ‘Yeni Nesil Eğitim, Yeni Neslin Eğitimi’ webinarında konuşan Bakan Selçuk, “Birleşmiş Milletler’in ortaya koyduğu sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden biri olan nitelikli eğitimin böyle bir toplantıda ele alınmasından duyduğum memnuniyeti dile getirmek isterim. Bu toplantı eğitimin önemi ve niteliği üzerine tekrar düşünmemizi, mutlaka yeni adımların atılmasını sağlayacaktır” diye konuştu.
- Eğitim
- Giriş Tarihi: 31.05.2021 | 15:21
"Çocuklarımıza dürüstlük, sorumluluk, öz güven, sabır, vatan sevgisi, disiplin, insana ve toplumsal hayata sevgi, çevreye saygı gibi yaşam boyu sürecek davranışsal ve bilişsel beceriler kazandırmayı hedeflediğimiz bir eğitim modelini toplumun tüm katmalarının ortak mutabakatı ile hayata geçirmenin çabası içindeyiz" diyen Bakan Selçuk, "2023 eğitim vizyonumuzla bu çabamızın düşünsel temellerini ve yol haritasını belirledik. Vizyon belgemizde de altını çizdiğimiz eğitimimizin olmazsa olmazlarından fırsat adaleti sağlama misyonuyla hareket ediyoruz. Eğitimde fırsat adaleti Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nde yer alan nitelikli eğitim maddesinin de ana fikrini oluşturuyor" dedi.
Küresel salgının tüm dünyada olduğu gibi eğitimin kalitesini belirleyen fırsat adaletini işaret ettiğine vurgu yapan Bakan Selçuk, şunlar söyledi:
"Temel paradigmamız olan bu ilkeyi biz de uzaktan eğitimde önceledik. Mart 2020'de okulları yüz yüzde eğitime kapatınca, kısa sürede TRT ile işbirliği yaparak EBA televizyonunu kurduk. İlkokul, ortaokul ve lise olmak üzere üç kanaldan eğitimin devamlılığını sağladık. Bu üç kanal milli eğitimimizin bir aracı olarak salgından sonra da öğrencimize her zaman hizmet eden okullar olarak varlıklarını sürdürecek. Bunun yanında geçici bir tedbir olarak değil, daima açık olan dijital eğitim platformumuz EBA bu dönemde kapasitesini artırdı. İçerik desteği ile öğrencilerimize binlerce değişik eğitim materyali sunarken, canlı sınıflarda öğrencileri eğitim ile buluşturmayı sağladık. EBA platformu dünyada eğitim kategorisinde en fazla ziyaret edilen web sitesi oldu. Canlı sınıf ve alternatif uygulamaların sisteme entegrasyonu ile EBA'da günde yaklaşık 3 milyon ders yapabilme kapasitesi bulunuyor. Ayrıca binlerce EBA destek ve gezici araçlarımızla öğrencilerimize ulaşmaya çalıştık. Öte yandan içinde 25 GB interneti olan 700 binin üzerinde tablet bilgisayarı hassas kriterler belirleyerek öğrencilerimize dağıttık."
Bakan Selçuk, başlatılan telafi programlarında dezavantajlı gruplar öncelikli olmak üzere, tüm öğrencilerin akademik, sosyal, duygusal, fiziksel ve sağlık yönünden salgın döneminde ortaya çıkan açıklarını kapatmayı hedeflediklerini söyledi. Bakan Ziya Selçuk, "Bunu bir eğitim seferberliği haline getirerek, halkın her kesimi ile uzun vadeli bir işbirliği içerisinde, uzun vadeli bir destekleme programı olarak kurduk. Her öğrenci bizim için önemli ve hepsine ihtiyacı olan desteği vermeyi hedefliyoruz. Kapsayıcı ve nitelikli eğitimin sürdürülebilir kalkınma için en güçlü araçlardan biri olduğu inancı ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kız ve erkek çocuklarının eşit biçimde ilköğretim ve ortaöğretimi tamamlaması, dezavantajlı grupların fırsatlarının arttırılması ve bütün öğrencilerin var olan potansiyelini ortaya çıkarabilmeleri, mesleki eğitime ve nitelikli yükseköğretime rahatlıkla ulaşabilmeleri en önemli hedeflerimiz arasında yer alıyor" dedi.
'HEDEFİMİZ 100 BİN BECERİ VE TASARIM ATÖLYESİ KURMAK'
Öğrencilerin çağın gerektirdiği bilgi, beceri ve davranış biçimini kazanmasının en önemli öncelikleri olduğunu ifade eden Bakan Selçuk, şunları söyledi:
"Öğrencilerimizin milli ve evrensel değerleri içselleştirmesi çalışmalarımızın ekseninde yer alıyor. Ayrıca evlatlarımızın öğrenmeye açık, öz güven ve sorumluluk sahibi, sağlıklı ve mutluluk sahibi bireyler olarak yetişmesi için gerekli olan her şeyin yapılması gerektiğine inanıyorum. Burada çocuğun yaradılışına hürmet etmek, üstün yararını kollamak bizim için kritik önem taşıyor. Elbette eğitim sistemimizin başarısının büyük ölçüde öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin mesleki yeterliliklerine ve adanmışlıklarına bağlı olduğunu biliyoruz. Nitelikli bir eğitimin sürekli gelişen öğretmen modeliyle sağlanacağını bildiğimiz için de öğretmen eğitimlerini Türk Milli Eğitim tarihinin en üst düzeyine çıkardık. Ayrıca yine eğitimin niteliğinde artışın sadece bilen değil yapabilen çocuklar yetiştirmekle sağlanacağını görüyoruz. Bunun için okullarımızda robotik, ahşap, seramik, teknoloji gibi alanlarda yaklaşık 10 bin tasarım beceri atölyesi açık. Burada hedefimiz 50 bin okula 100 bin atölye kurmak."
Eğitim, üretim ve istihdam üçlüsünü güçlendirmek için, mesleki ve teknik eğitimin beşeri, mali, fiziki ve teknolojik altyapısı ile yönetim ve organizasyonu daha da iyileştirmek için adımlar attıklarını aktaran Bakan Selçuk, "Mesleki ve teknik eğitimi tercih edip bu okullara yerleşen öğrenci sayısı bu dönemde yüzde 63 artmış durumda. Eğitim ekosistemimiz Türk milletinin toplumsal bütünleşmesinin ve ortak ülküye dayalı şimdi ve geleceğin inşasına öncülük etmelidir. İnsanın odak noktada olduğu bu paradigmada eğitim sisteminin içinden çıktığı medeniyetler kadar evrensel insanlık değerleriyle de harmanlanması gerekiyor. Düşünce, duygu ve eylemi insanda birleştiremeyen, kuramı ve pratiği uzlaştıramayan tek kanatlı uçma hevesi en önemli sorunumuzdur. Biz eğitimin çift kanatlı sistemi temsilen aklı ve kalbi birleştiren bir yoluculuğa ihtiyacı olduğu kanaatindeyiz. Bu tespitimizden hareketle zihniyete, kaliteye, mahiyete, varlık ve anlam zeminine yoğunlaşarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Biz eğitimi bir sorun değil, bir çözüm alanı olarak görüyoruz. Sürdürülebilir çözümlerin de işbirliği içerisinde gerçekleşeceğine olan inancımla, nitelikli bir eğitim sistemi için herkesi bu mutabakata davet ediyorum" şeklinde konuştu.
'KAMU VE ÖZEL SEKÖRÜN İŞ BİRLİĞİ GEREKİYOR'
UNICEF Türkiye Temsilci Yardımcısı Nona Zicherman, son 30 yılda Türkiye'de eğitimde çok sayıda politika değişikliği gerçekleştiğine değinerek, eğitimin kalitesinde de ciddi değişiklikler olduğunu söyledi. Zicherman, "Salgın döneminde atılan adımlar ve özellikle kapsayıcı öğrenme konusunda kaynak ayrılması çok önemli. Eğitim konusunda Türkiye ile iş birliğimiz çok eskiye dayanıyor. Eğitimin neredeyse tüm alanlarında güçlü bir birlikteliğimiz var. Bu pandemi sürecinde de eğitimin kesintisiz sürmesi için devam etti" diye konuştu.
Öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin bu konudaki sorunlarını çözmeye çalıştıklarını belirten Nona Zicherman şunları söyledi:
"Salgın bir sağlık krizinin ötesinde bir çocuk krizi. Hemen hemen bütün ülkelerde çocukların durumu çok kötüleşti. Pandemi eğitimin yeniden şekillendirilmesi konusunda farkındalık yarattı. Biz de bu konundaki yeni vizyonları ve dijital içerikli programları desteklemek ve bunları herkese ulaştırmak için projelere destek oluyoruz. Mülteci çocuklara da bu projelerle ulaşmak için çalışmalar yapıyoruz. Eğitimin sürdürülebilirliği çok kritik. Bu noktada eğitimi yeniden hayal etmek mümkün ama bu sadece kamu ve özel sektör iş birliği ile olur. Burada ortak yatırımların hızla yapılması gerekiyor. Eğitimde hepimiz birlikte çalışalım Türkiye'deki eğitimi yeniden düzenleyelim."
'YENİ İŞİMİZ ÖĞRENMEK'
Dünyada eğitim konusundaki zorlukların giderek yükseldiğini söyleyen OECD Eğitim ve Beceriler Başkanlığı Direktörü Andreas Schleicher, "Geleceğin şirketleri daha dijital olacak ve daha az kişi ile çalışacaklar. Bunun çok büyük bir ekonomik ayak izi olacak. Burada yetişkin becerilerinin değerlendirmesi bize otomasyonun ne kadar büyük bir risk olduğunu gösteriyor. 15 yaşındaki çocuklara hayatta ne yapmak istediklerini soruyoruz. Çoğu dezavantajlı gruplarda. Mezun olduklarında artık var olmayacak işleri konuşuyorlar. Pek çok kişinin gelecek için değil, geçmiş için endeksli bir eğitim sistemine takılıp kaldığını görüyoruz. İş dünyasının ve iş gücünün geleceğinden korkmamak gerekiyor. İnsanların becerilerini kullanma konusunda iş süreçlerinin giderek iyileşeceğini düşünüyorum. Artık yeni işimiz öğrenmek" dedi.
Gelecek nesillerin bu beceri sağlama ve koruma noktasında çok daha avantajlı olacağını söyleyen Andreas Schleicher, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de de dijital dünya konusunda atılması gereken çok adım var. Sanayi devriminden farklı bir devrim geliyor ve insanların becerisinin değişmesi lazım. Türkiye'de üniversitelerden mezunlar iş bulamıyor. İş dünyası da nitelikli mezun bulamamaktan şikayetçi. Buraya bakmak ve ihtiyaçlara çözüm bulmak şart. Sadece bilginin içeriği değil, farklı bir anlayış gerekiyor. Bir bilim adamı gibi ya da tarihçi gibi düşünmek lazım. Sadece bilgileri ezberlemek yetmiyor, anlamlandırmak gerekiyor. Modern dünyada bilginizle neler yapabildiğinize göre değer kazanıyorsunuz. Empati ve merak gibi duygular devreye giriyor. Türkiye'de eğitimin değişebileceğini düşünen kişi sayısı çok az. Daha yaratıcı olanlara bir yer açmak gerekiyor. Buradaki hatalardan öğrenme sürecine geçişi doğru sağlamak şart. 100 yıl önceki eğitim anlayışını bu çağda uygulayamayız. Okullardaki organizasyonlar çok sayıda ülkede yetersiz. Türkiye'de de durum böyle."
'EĞİTİMİN ERİŞİLEBİLİR OLMASI GEREKİYOR'
BAU Global Başkanı ve Birleşmiş Milletler Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Danışma Kurulu Üyesi Enver Yücel, refah için eğitimin şart olduğunu hatırlatarak, eğitimin de istenen refaha göre şekillenmesi gerektiğini söyledi. Yücel, "BM'nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin arasında nitelikli eğitim vurgusu var. Eğitimin erişilebilir olması gerekiyor. Erişim ne kadar fazla olursa, fırsat eşitliği o kadar güçlü olur. Mevcut öğretmenlerimizin iş başında eğitilmesi en acil konumuz. Öğretmen yetiştirme meselesinin en önemli sorunu rekabete açık olmamamız. Eğitim fakülteleri rekabete açık olmalı ve tek tip öğretmen yetiştirmemeli. Mutlaka mesleki eğitimi her alana her köşe götürmeliyiz. Eğitimin artık kişiselleşmesi gerekiyor. Fabrikasyon eğitimden uzaklaşmalıyız. Okullar artık sınıflardan kampüslerden ibaret olmamalı. Öğretmelerimizi ve öğrencilerimizi artık tabiatla buluşturmalıyız" dedi.
'EN KRİTİK KONU ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEK'
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Komitesi Başkanı, MEB ÖYGM Müdürü Prof. Dr. Adnan Boyacı, "Fatih projesi istenilen sonuçları tam anlamıyla doğurmasa da okullardaki bilişim sisteminin birleşmesine neden oldu. Fakat buna rağmen uluslararası sınavlardaki başarılarımız istenilen ölçüde olmadı. Burada 'Ne kadar muhteşem okul bina yapılsa ve imkânları ne kadar artırılsa da her şey öğretmenin ilgisi, algısı, bilgisi ve kurumsal adanmışlığı kadardır' yorumu yapılıyor. Dolayısıyla öğretmen yetiştirmek eğitimdeki en kritik konulardan biri... Burada bir sistem tasarımı şart. Öğretmenlerin ihtiyaçları ve beklentileri iyi anlaşılıp, ona göre hareket edilmesi gerekiyor. Her öğretmene fırsat ve imkan eşitliği verilmesi için çalışmalar yapıyoruz. EBA platformu üzerinde bir yapı oluşturarak çalışmayı başlattık ve bu konuda öğretmenlerle beraber ilerliyoruz. Her öğretmeni en az iki kere mesleki gelişim faaliyetlerine katılmasına imkân sağlıyoruz" şeklinde konuştu.
'EĞİTİMDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ADIMI'
Borsa İstanbul, Halkbank, Koza Altın İşletmeleri, Türk Telekom ve Bahçeşehir Koleji sponsorluğunda düzenlenen 'Yeni Nesil Eğitim, Yeni Neslin Eğitimi' webinarının açılış konuşmasını ise Turkuvaz Dergi Grubu Genel Müdürü Yasemin Gebeş yaptı. Dünyada eğitimin önündeki en önemli engellerden birinin fırsat eşitsizliği olduğuna dikkat çeken Gebeş, "Bireyler doğarken yasalar önünde eşit olarak doğarlar. Ancak yaşamları boyunca pek çok eşitsizliğe maruz kalabilirler. Bunlardan en önemlisi eğitim alanındaki eşitsizliktir. Türk Milli Eğitimi'nin temel ilkelerinden bir tanesi; eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanmasıdır. Fırsat eşitliğinin yüksek olduğu toplumlarda hayata nereden başladığımız, hayatta ne kadar başarılı olduğumuz konusunda daha az belirleyici olurken, fırsat eşitliğinin düşük olduğu toplumlarda ise başlangıç noktası önem taşır" şeklinde konuştu.
"Herkes için kapsayıcı ve nitelikli eğitimin başarılması, eğitimin sürdürülebilir kalkınma için en güçlü ve denenmiş araçlardan biri olduğunu göstermektedir" diyen Gebeş, şunları söyledi:
"Tüm dünyadaki motifler, eğitim eşitsizliğinde belli başlı faktörlerin rol aldığını göstermektedir. Ağır yoksulluk, silahlı çatışmalar ve diğer acil krizler nedeniyle eğitim eşitsizliği yaşayan ülkeler sayı olarak oldukça fazladır. En yoksul ailelerin çocuklarının okulu bırakma olasılığının en varlıklı olanların çocuklarına göre dört misli daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kırsal ve kentsel kesimler arasındaki eşitsizlikler de yüksek olmaya devam etmektedir."