CANLI | İşgalci İsrail'in Lahey'deki yargılanmasında 2. gün! Terör devletinden akılalmaz savunma
İşgalci İsrail'in Lahey'deki Uluslararası Divan'da yargılanmasına başlanırken, Gazze'de 7 Ekim'den bu yana sürdürdüğü soykırımda şiddeti de artırdı. Han Yunus ve Deir el Balah bölgelerinde saldırılar yoğunlaştı. 7 Ekim'den beri çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 23 binden fazla insanı katleden İsrail, bugün Lahey'de işlediği savaş suçlarıyla ilgili akılalmaz savunma yaptı. İsrail, Gazze'deki vahşete ilişkin savunmasında sivil ölümlerinin kasti olmadığı, ancak "meşru askeri hedeflere" yapılan saldırılar sonucu gerçekleştiği iddia etti.
Lahey'de soykırım suçuyla yargılanan terör devleti, Gazze'de saldırıları yoğunlaştırdı. Güney Afrika tarafından Gazze'de soykırım suçu işlemekle suçlanan ve iki gündür Lahey'deki davası devam eden terör devleti İsrail, dava başladığından bu yana Gazze'deki saldırılarını artırdı. Soykırımcı İsrail, dün gece Han Yunus'ta ve Deir el-Balah'ta çok sayıda Filistinliyi katletti.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAN İSRAİL'E ÇOK SERT TEPKİ
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, "Gazze'deki felaketin gerçek nedeni İsrail işgali, İsrail'in yayılmacı zihniyeti ve insan haklarını, uluslararası hukuku ve ahlaki ilkeleri tamamen yok sayan eylemleridir" dedi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli'nin İsrail Dışişleri Bakanının sosyal medya platformunda yaptığı paylaşımla ilgili, "Gazze'deki felaketin gerçek nedeni İsrail işgali, İsrail'in yayılmacı zihniyeti ve insan haklarını, uluslararası hukuku ve ahlaki ilkeleri tamamen yok sayan eylemleridir" dedi. Sözcü Keçeli, "İsrail'in işlediği savaş suçlarının soykırım seviyesine ulaşmış olabileceği yönündeki haberlerden büyük endişe duyuyoruz ve Uluslararası Adalet Divanı'nda devam eden, İsrail'in 1948 Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiğine dair iddiaların ele alındığı davayı yakından takip ediyoruz. İsrail Hükümeti üyelerinin, dikkatleri işledikleri suçlardan başka yöne çekme çabaları sonuç vermeyecektir" dedi.
BM: GAZZE'DE YARDIM FELCE UĞRADI
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'nin (OCHA) son raporunda, soykırımcı İsrail'in Gazze'ye yardım erişimin engellediğini belirtti. Yılın ilk 11 gününde Gazze Şeridi'nin kuzeyine yapılması planlanan gıda, ilaç, su ve diğer hayat kurtarıcı malzeme teslimatından yalnızca beşi gerçekleştirildi.
BM'den yapılan açıklamada "İnsani yardım ortakları, İsrail kontrol noktalarındaki aşırı gecikmeler nedeniyle veya üzerinde anlaşmaya varılan rotaların geçilemez olması nedeniyle iki durumda görevleri iptal etmek veya ertelemek zorunda kaldı" ifadelerine yer verilirken ieri girmesine izin verilen beş misyondan yalnızca ikisinin görevlerini tam olarak yerine getirebildiğini belirtildi. Açıklamada, ayrıca, şu ifadelere yer verildi:
İnsani yardım ortaklarının Gazze'nin kuzey kesimindeki kapsamlı ihtiyaçlara yanıt verme yeteneği, yardım sağlayanların erişiminin sürekli engellenmesi ve İsrail yetkililerinin koordineli güvenli erişim sağlamaması nedeniyle kısıtlanıyor. Bu reddetmeler ve ciddi erişim kısıtlamaları, insani yardım ortaklarının anlamlı, tutarlı ve geniş ölçekte yanıt verme yeteneğini felce uğratıyor.
TERÖR DEVLETİ İSRAİL SOYKIRIMI SAVUNDU
Gazze'de 7 Ekim'den bu yana devam eden saldırılarında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 23 binden fazla Filistinliyi öldüren terör devleti İsrail, Uluslararası Adelet Divanı'nda açıkça soykırımı savunuyor.
SOYKIRIMCININ AVUKATI SAVUNMA KAĞIDINI KAYBETTİ
Soykırımcı İsrail'in İngiliz avukatı Malcolm Shaw, terör devletini savunurken kullandığı not kağıdını kaybetti. Shaw'ın kağıdı kaybetmesinin ardından salonda uzun ve garip bir sessizlik meydana gelirken İsrail savunma ekibinin Shaw'a kopyaların yerini göstermeye çalıştığı fark edildi.
Soykırım suçlamalarını "temelsiz" bulan terör devleti İsrail, Güney Afrika'yı Hamas'ın elçisi olarak hareket etmekle suçladı.
TERÖR DEVLETİNDEN AKILLARA ZARAR SAVUNMA
İsrail Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri Tal Backer, soykırımcı ülkesi adına yaptığı açılış konuşmasında, Hamas'ın 7 Ekim'de düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu'nu bahane göstererek "savunma savaşı" içinde olduklarını iddia etti.
Terör devleti İsrail'in yasal temsilcilerinden Malcolm Shaw ise soykırım niyetine dair kanıt bulunmadığını, terör devletinin kendisini savunma niyetinde olduğunu iddia etti. Üç aydır Gazze'ye ölüm yağdıran İsrail'i savunan Shaw, akıllara zarar bir savunma yaparak asıl soykırımın Hamas'ın düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu olduğunu söyledi.
SOYKIRIMCI "GAZZE ESKİ HALİNE DÖNMEYECEK" DİYORDU
Terör devletinin avukatları, Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırım suçlarını reddederek bir de Hamas'ı suçlamaya kalkarken İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın ekim ayında sarf ettiği sözler ise yeniden gündem oldu. Gallant, Gazze'ye yönelik saldırıları için "Her şeyi ortadan kaldıracağız. Gazze eski haline dönmeyecek." demişti.
HASTANE YALANI DEVAM EDİYOR
Soykırımcı İsrail'in dünyaya argüman olarak sunmaya çalıştığı bir diğer konu ise hastaneler. Binlerce sivilin sığındığı hastaneleri hedef alan terör devleti İsrail, Hamas'ın hastanelerin altındaki tünellerde konuşlandığını ve hastaneleri askeri amaçlarla kullandığını iddia etti.
Raguan tüm delillere rağmen İsrail'in hastaneleri bombalamadığını ve hastanelerde meydana gelen büyük zararın "çevredeki düşmanlıklar sonucu" meydana geldiğini iddia etti.
İKİNCİ VE SON GÜNÜ SONA ERDİ
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Gazze'deki katliamlar nedeniyle İsrail aleyhine Birleşmiş Milletlerin (BM) en üst düzey yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanında açtığı davanın ikinci ve son günü sona erdi.
DURUŞMA 3 SAAT SÜRDÜ
Hollanda'nın Lahey kentinde 3 saat süren duruşmada, İsrail hakkındaki soykırım suçlamasına karşı sözlü savunmasını yaptı.
ULUSLARARASI ADALET DİVANI MÜZAKERELERE BAŞLADI
Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika'nın soykırımla suçladığı İsrail'e yönelik talep ettiği ihtiyati tedbir kararlarını görüşmek üzere müzakerelere başladığını açıkladı
BELÇİKA DA DAVAYA MÜDAHİL OLMAK İSTİYOR
Belçika'da iktidar ortağı Yeşil Sol ve Hristiyan Demokratlar, hükümetten, Gazze'deki durumla ilgili uluslararası bir soruşturma talep etmesini istedi.
Yeşil Sol Partili Başbakan Yardımcısı Petra De Sutter, "Belçika Gazze'de olanları izlemeye devam edemez. Yaşananlar giderek soykırıma benzemeye başladı. Bu yüzden Güney Afrika gibi ülkemizin de Uluslararası Adalet Divanı'na gitmesini istiyorum" görüşünü dile getirdi.
Hristiyan Demokrat Parti de, De Sutter'in bu önerisine destek verdi. Ancak muhalefetteki milliyetçi Yeni Flaman İttifakı Partisi (N - VA), bu öneriye karşı çıkıyor. Sağ görüşlü parti, bölgede çözüm için İsrail'in desteklemesi gerektiğini savunuyor.
SOYKIRIMIN DELİLİ TÜRKİYE'DEN
Gazze'ye saldırılarda Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail aleyhine açtığı davayı izlemek için Lahey'de bir araya gelen Filistin destekçileri, Anadolu Ajansının (AA) mahkemede delil olarak sunulan fotoğraflarının olduğu "Kanıt" kitabının İsrail'in savaş suçlarını belgeleriyle ortaya koyduğunu vurguladı.
Duruşmaları takip etmek ve Gazze'ye desteğini göstermek için Hollanda'nın Lahey kentinde bulunan UAD'ın önünde toplanan protestocular AA muhabirine, devam eden "soykırım" davasına ve AA'nın İsrail'in savaş suçlarına ilişkin belge niteliğindeki fotoğrafların yer aldığı "Kanıt" kitabına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Hollanda merkezli "Gazze için Doktorlar" isimli sağlık çalışanları kolektifinden anestezi uzmanı Sara Galli, dava sonucunda gerçeklerin ortaya çıkmasını umduğunu belirterek, İsrail'in 7 Ekim'den beri sürdürdüğü saldırılar nedeniyle sivillerin hayatını kaybetmesinin "rastlantı" değil, "insan hayatını hiçe sayan bir politika" olduğunu söyledi.
Galli, kalıcı bir ateşkes ilan edilmesi ve sağlık hizmetlerine güvenli erişimin yeniden mümkün olduğu barış ortamının sağlanmasına yönelik umudunu dile getirerek, Gazze'de son 3 ayda öldürülen sağlık çalışanlarının 2022'de 24 ülkede yaşanan çatışmaların tamamında ölen sağlık çalışanı sayısından fazla olduğuna vurgu yaptı.
İsrail'in her gün savaş kurallarını çiğnediğini aktaran Galli, "Sağlık çalışanlarının ve sağlık tesislerinin bu düzeyde hedef alınması daha önce görülmemiş bir durum. Savaş zamanlarında bile, birbirimizden nefret ettiğimiz zamanlarda bile, uluslararası hukukun belirlediği anlaşmalar var. Bunlar sağlık çalışanları, sağlık tesislerini ve hastaları askeri hedeflerden ayrı tutmayı amaçlıyor." dedi.
Galli, Gazze'de yaşanan sağlık sisteminin çöküşünü bir doktor olarak daha önce hiç görmediğini belirterek, "Ben bir anestezi uzmanıyım ve anestezi olmadan sezaryen olan hamile kadınların hikayelerini görüyor ve duyuyorum. Çocukların uzuvları anestezi olmadan kesiliyor, erken doğan bebekler kuvözde ölüyor çünkü hastane için yeterli enerji kaynağı yok." ifadelerini kullandı.
AA'NIN KANIT NİTELİĞİNDEKİ FOTOĞRAFLARI GAZZE'DEKİ SALGIN HASTALIK RİSKİNİ GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR
İsrail'in Gazze'deki savaş suçlarını ispatlayan fotoğrafların bulunduğu Kanıt kitabını inceleyen Galli, Gazze'de hastaların hastane dışında ve kalabalık ortamda tedavi edilmesini gösteren fotoğrafın salgın hastalık riskine işaret etmesi nedeniyle önemli olduğunu söyledi.
Galli, fotoğrafa ilişkin "Burada gördüğüm şey sadece hasta ve acı çeken insanlar değil, aynı zamanda çok daha fazla tıbbi komplikasyon ve enfeksiyon kapma potansiyeli. Herkesin dip dibe olduğu bu fotoğrafa baktığınızda salgın hastalık riskinin (saldırılar nedeniyle yaşanan ölümlerden sonra) ikinci bir dalga olarak başlayabileceğini görüyorsunuz. Bugün ateşkes olsa bile, sağlık sisteminin nasıl çökertildiği, su ve gıda gibi temel imkanların yok edilmesinin yol açtığı ölümcül etkileri önümüzdeki haftalar, hatta aylar boyunca devam edeceğini anlamalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
UAD'da devam eden soykırım davasında kanıtlar arasında yer alan Gazze'deki isimsiz toplu mezarları gösteren AA fotoğrafına ilişkin konuşan Galli, "Gördüğüm sadece isimsiz mezarlardaki insanlar değil. İsimsiz mezarlarda gördüğünüz her insan, yas tutma şansı bile verilmeyen bir aile anlamına geliyor." dedi.
Galli, sosyal medya sayesinde soykırım suçlarının işlendiğine ilk kez canlı olarak tanık olunduğunu ifade ederek, "Bence bu, daha sonra duymak ve okumaktan çok farklı bir duygu. Bunun gözlerimizin önünde gerçekleştiğini görmek, biz bu konuşmayı yaparken bile uzuvlarını, gözlerini, hayatlarını ve ailelerini kaybeden çocuklar olduğunu bilmek farklı bir duygu." diye konuştu.
"ULUSLARARASI TOPLUMUN BU SOYKIRIMI DURDURMAK İÇİN ADIM ATMASININ ZAMANI GELDİ"
Filistin asıllı Hollandalı Mohammed Youssef, davadan beklentisinin yüksek olduğunu belirterek, "Bu dava, uluslararası hukukun itibarını kurtarması için son şans. Uluslararası toplumun bu soykırımı durdurmak için adım atmasının ve İsrail'e Filistin'de yaptıklarından hesap sormaya başlamasının zamanı geldi. İsrail, Filistin'de yaptıkları için cezalandırılmalıdır." dedi.
Youssef, mahkemenin Filistin'deki "soykırımı" durduracak adımları atmasını umduğunu kaydederek, "Aynı zamanda umarım diğer suç ortağı ülkeler ve diğer suç ortağı taraflar da soykırım suçlamasından kaçamayacağını anlar." yorumunu yaptı.
İsrail'e karşı uzun vadede daha fazla tepki olmasını beklediğini anlatan Youssef, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin açtığı davayla birlikte İsrail'in işlediği "soykırıma" ilişkin resmi bir şikayetin oluşmasının önemli olduğunun altını çizdi.
KANIT KİTABI, İSRAİL'İN İŞLEDİĞİ SAVAŞ SUÇLARINI ULUSLARARASI TOPLUMUN ÖNÜNE SERİYOR
Youssef, AA'nın Kanıt kitabında yer alan enkaz altındaki bir bebeği gösteren fotoğraf hakkında, "Bu belki de küçük bir kardeşiniz ya da oğlunuz varsa görebileceğiniz en kötü fotoğraf. Bir Filistinli olarak bu benim kardeşim olabilirdi." dedi.
Kanıt kitabın İsrail'in savaş suçlarını belgelediğini belirten Youssef, "Filistinliler olarak Batı için her şeyi belgelememiz gerekiyor çünkü onlar için daha az güveniliriz. Daha az insan olduğumuzu düşünüyor olabilirler, İsrail bizi insan olarak göstermemeye yönelik politikalarında başarılı oluyor olabilir." yorumunu yaptı.
Youssef, Gazze'de kazılan isimsiz toplu mezarların fotoğrafının işgalin "acımasızlığını ve vahşiliğini" gösterdiğini söyleyerek, "Bu fotoğraf, hiçbirimizin canının bağışlanmayacağı anlamına geliyor. Bizi en korkunç şekilde öldürmeye çalışıyorlar. Hamas'tan ya da başka bir şeyden kurtulmaya değil, sadece Filistinlileri öldürmenin en korkunç yolunu bulmaya çalışıyorlar. Bu fotoğraflara bakmak çok acı veriyor ama aynı zamanda daha fazlasını yapmak ve halkımın hakları adına savaşmak için her zamankinden daha güçlü hissetmemi sağlıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Fotoğrafların gösterdiği toplu mezarların İsrail'in "terörist devlet" olmasının en açık örneği olduğunu savunan Youssef, "İsrail, kelimenin tam anlamıyla teröristlerin yaptığı her şeyi yapıyor. Bu fotoğrafın benzerini IŞİD'in saldırılarından sonra Rakka'da gördük. Peki IŞİD terör örgütü ile arasında ne fark var? Hiçbir fark yok. Aynı şeyleri yapıyorlar." eleştirisinde bulundu.
LAHEY'DE İLK GÜN NELER OLDU?
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin, İsrail'in Gazze'deki eylemleriyle Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanı'nda (ICJ) açtığı davanın ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin duruşması dün başladı.
Duruşmanın ilk gününde Güney Afrika tarafı, İsrail'e yönelik suçlamalarını gerekçe ve dilleriyle Divan'a sundu.
Duruşma, Güney Afrika ve İsrail tarafından sadece bu dava için atanan ad hoc hakimlerin yeminleriyle başladı. Daha sonra Divan Başkatibi Philippe Gautier, Güney Afrika'nın ihtiyati tedbir taleplerini okudu.
Güney Afrika tarafı adına ilk söz alan bu ülkenin Hollanda Büyükelçisi Vusimuzi Madonsela, "Yaygın insan hakları ihlallerinin on yıllardır cezasız kalması İsrail'i cesaretlendirdi." ifadesini kullandı.
Duruşmada Güney Afrika tarafını temsil eden hukukçular İsrail'e, Gazzelilere yönelik bilinçli eylemlerinin soykırım niyetini kanıtladığı suçlamasını yöneltti.
GAZZE'DE ÇEKİLEN FOTOĞRAFLAR KANIT OLARAK SUNULDU
İsrail'in soykırımla suçlandığı davanın ilk duruşmasında Güney Afrika hukuk ekibi, Anadolu Ajansı (AA) foto muhabirlerinin Gazze'de çektiği fotoğrafları da kanıt olarak mahkeme heyetine gösterdi.
Güney Afrika'yı temsil eden avukatlardan Adila Hassim, soykırımın delillerinin başvuru dosyasında mevcut olduğunu ve BM kurumlarınca da tescil edildiğini belirterek, "(İsrail'in) Eylemleri, soykırım sonucunun çıkarılabileceği sistematik davranış kalıbı göstermektedir." dedi.
İsrail'in öldürdüğü kişilerin sayısının "Gazze'de hiçbir yerin güvenli olmadığını" gösterdiğine dikkati çeken Hassim, Gazzelilerin bir kısmının, İsrail'in "güvenli koridor" ilan ettiği bölgelerde öldürüldüğünün altını çizdi.
Hassim, "İsrail, her bir bombanın kaç sivilin hayatına mal olacağının tam olarak bilincinde olarak benzersiz ve emsalsiz sayıda sivili öldürmüştür." değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan, İsrail'in Gazze'ye insani yardımları da "ısrarla" engellemeye devam ettiğini vurgulayan Hassim, Gazze'ye yeterli gıda, kıyafet ve hijyen malzemelerinin teslim edilemediğini, Gazzelilerin temiz suya erişimlerinin engellendiğini dile getirdi.
Hassim, soykırımın önceden ilan edilemeyeceğini ancak Uluslararası Adalet Divanı'nın soykırımı tespit edebileceğini belirterek, Divan'dan ihtiyati tedbir kararı almasını istedi.
"GÜNEY AFRİKA, İSRAİL'İN FİLİSTİNLİLERE YÖNELİK SOYKIRIM SÖYLEMİNDE YALNIZ DEĞİL"
Güney Afrika'yı temsil eden avukatlardan Tembeka Ngcukaitobi de Divan'ın, Güney Afrika'nın tedbir taleplerini kabul etmek için "soykırımın gerçekleştiğine" değil mevcut deliller ışığında "soykırım tehlikesinin varlığına" ihtiyaç duyduğunu belirtti.
Ngcukaitobi, Güney Afrika'nın, İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere yönelik soykırım söylemine dikkati çekerek, 15 Birleşmiş Milletler (BM) Özel Raportörü ve 21 BM Çalışma Grubu üyesinin de Gazze'de yaşananların soykırım olduğu konusunda uyarıda bulunduğunu hatırlattı.
İsrail askeri yönetimi ve devlet görevlilerinin, soykırım niyetini açığa vuran açıklamalar yaptığını anımsatan Ngcukaitobi, bu kişilerin Gazzelilerin yok edilmesi ve Gazze'nin tamamen yıkılmasını istediklerini dile getirdiklerini anlattı.
Duruşmada davacı Güney Afrika'yı temsil eden avukatlardan Blinne Ni Ghralaigh, İsrail'in Gazze'deki soykırımının, dünyanın bir şeyler yapabileceği umuduyla kurbanlar tarafından canlı yayınlanan ilk soykırım olduğunu söyledi.
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin, İsrail'in Gazze'deki eylemleriyle Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı davanın ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin duruşması, verilen aranın ardından devam etti.
Aranın ardından söz alan Güney Afrika'yı temsil eden avukatlardan Max du Plessis, İsrail'in soykırımı engellemede ve cezalandırmada yetersiz kaldığının makul şekilde görüldüğüne işaret etti.
Du Plessis, Uluslararası Adalet Divanı'na şöyle seslendi: "Mahkemenin geçici tedbir kararı vermek için soykırımın varlığına kesin şekilde karar vermesi gerekmez, soykırım tehlikesinin varlığı yeterli. Soykırımı engellemek, sözleşmeye taraf tüm devletlerin sorumluluğu. Biz de uluslararası toplum adına, topluca ve Güney Afrika adına bu sorumluluğumuz yerine getiriyoruz."
Du Plessis, Gazze halkının hayatının, bu mahkemenin diğer davalarda tedbir kararı vermeyi uygun gördüğü Rusya-Ukrayna davası gibi durumlardakilerden daha değersiz olmadığının altını çizerek Divan'dan koruyucu rolünün gereğini yapmasını istedi.
"DURUM BUNDAN DAHA ACİL OLAMAZ"
Güney Afrika'yı temsil eden avukatlardan Blinne Ni Ghralaigh da Gazze'deki insani duruma işaret ederek kıtlığın yaklaştığını ve Gazze'nin yaşanılmaz bir yer haline geldiğini dile getirdi.
Bazı cesetlerin sokak hayvanları tarafından parçalandığını, insanların enkazdaki yakınlarını çıplak ellerle çıkarmaya çalıştığını söyleyen Ni Ghralaigh, Gazze'de yaralanan çocukların anestezi yapılmadan ameliyat edildiğini, evlerin yıkıldığını, sağlık çalışanlarının hedef alındığını anlattı.
Avukat Ni Ghralaigh, her gün ortalama bir sağlık personelinin öldürüldüğüne dikkati çekerek "BM'nin insani ateşkes çağrıları karşılıksız kaldı. Durum bundan daha acil olamaz." değerlendirmesinde bulundu.
"KURBANLARIN YAYIMLADIKLARI İLK SOYKIRIM OLDU"
Ni Ghralaigh, Divan'ın, tedbir kararına hükmetmemesi durumunda, bunun içtihadından uzaklaştığı bir durum olacağı ve terazinin öbür kefesinde uluslararası hukukun itibarının durduğu uyarısında bulundu.
Ni Ghralaigh, "Gazze'deki soykırım, cep telefonlarımıza, bilgisayarlarımıza ve televizyon ekranlarımıza canlı olarak aktarılan Filistin halkına yönelik soykırımın dehşetine rağmen, kurbanlarının dünyanın bir şeyler yapabileceği umuduyla kendi yıkımlarını gerçek zamanlı olarak yayınladıkları tarihteki ilk soykırım oldu." dedi.
"HİÇBİR ŞEY SOYKIRIMI HAKLI GÖSTEREMEZ"
Avukatlardan Vaughan Lowe de Gazze'ye insani yardımın ulaşmasının tek yolunun "İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonları derhal durdurması" olduğuna işaret etti.
Güney Afrika'nın Divan'dan, İsrail aleyhine talep ettiği 9 ihtiyati tedbirin önemini anlatan Lowe, İsrail'in eylemlerinin, işgali altındaki bir toprakta gerçekleştiğine ve bu durumun, İsrail'in iddia ettiği BM şartındaki 51. maddedeki "meşru müdafaa" hakkı kapsamına girmediğine işaret etti.
Lowe, Yahudiler veya İsrail halkının değil, İsrail hükümeti, ordusu ve yönetiminin soykırım söylemlerinde bulunduğunu ve soykırım niyetini açığa vurduğunu belirterek "Mesele şu ki soykırım yasağı mutlaktır, emredici bir hukuk kuralıdır. Hiçbir şey soykırımı haklı gösteremez." dedi.
Duruşmanın ilk günü, Güney Afrika'nın Amsterdam Büyükelçisi Vusimuzi Madonsela'nın ülkesinin Divan'dan, İsrail aleyhine talep ettiği 9 ihtiyati tedbiri okumasının ardından sona erdi.