Kapkara bir tarih: ABD! Nesilden nesile insanlık suçu
Tarihi boyunca birçok milleti sömürerek dünyayı kan gölüne çeviren soykırım ülkesi ABD milyonlarca masum insanın ölmesine sebebiyet verdi ve vermeye devam ediyor. Vietnam'da, Afganistan'da, Irak'ta, Suriye'de ve diğer birçok ülkede özgürlük kisvesi altında sivil katliamlara sebebiyet veren ABD, bu günlerde işgalci İsrail'in Gazze'deki insanlık suçuna destek vermekten geri kalmıyor. İşte ABD'nin kara lekelerle dolu defteri...
Soykırımcı İsrail abluka altına alarak dünyanın en büyük açık hava hapisahnesine çevirdiği Gazze'yi 7 Ekim'den bu yana aralıksız devam eden saldırılarıyla dünyanın en büyük mezarlığı haline getirdi.
HER TÜRLÜ SAVAŞ SUÇUNU İŞLEDİ
Okulları, camileri, hastaneleri ve sivillerin sığındığı tüm alanları bombalayan İsrail, Gazze'de aktif tek bir hastane bile bırakmadı. Yerleşim yerlerine fosfor bombaları ile saldıran İsrail, dünyanın gözü önünde işlenmedik savaş suçu bırakmıyor.
KATLEDİLEN SİVİLLERİN SAYISI 13 BİNE ULAŞTI
Gazze'deki hükümet, İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısının yaklaşık 700 kişi artarak toplam sayının, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 13 bine yükseldiğini açıkladı.
SOYKIRIMIN KANLI ORTAĞI ABD
ABD ve Batı ise İsrail'e sınırsız destek veriyor. 7 Ekim olayı ardından koşa koşa soykırımcı İsraile' koşarak katliama kucak açtı.
Biden, "Kendinizi savunmak için ihtiyaç duyduğunuz şeylere sahip olmanızı sağlayacağız. Ayrıca Hamas'ın tüm Filistin halkını temsil etmediğini ve onlara sadece acı getirdiğini de unutmamalıyız." diyerek, ABD'nin İsrail'e desteğini yineledi.
İSİMLER FARKLI KATLİAMLAR AYNI
Her fırsatta barış ve özgürlük adı altında girdiği yerde katliamlara neden olanABD soykırıma verdiği destek nedeniyle kanlı tarihine bir yeni kara leke daha eklemiş oldu.
RICHARD NIXON VİETNAM KATLİAMI ( 1.8 MİLYON İNSAN ÖLDÜ)
Batılı sömürgeci güçler, tarih boyunca bir çok toprakta olduğu gibi Vietnam'da da 'en ucuz yol' ile halkı katlederek onların sahip oldukları kaynakları zorla gasp etti.
Uzun yıllar Çin hakimiyetinde kalan ancak 17'inci yüzyılda bağımsızlığına kavuşan Vietnam, Batılı güçler özellikle de Fransa tarafından sömürüldü. Fransa, Vietnam'ın doğal kaynaklarını işleyerek Batı'ya taşıdı. Fransa, yerli halktan gaspederek aldığı topraklardan elde ettiği pirinci Japonya ve Çin'e ihraç etti.
1945 yılında Ho Chi Minh başkanlığında Vietnam Demokratik Cumhuriyeti ilan edildi. ancak bu bağımsızlık uzun yıllar sürmedi.
ABD artık Vietnam'a girdi 'Kumar oynamaya değer'
Böylece Güney ve Kuzey olmak üzere Vietnam ikiye bölündü. Kuzey Vietnam, Çin ve Rusya ile müttefik olup komünist diktatörlük olurken, Güney Vietnam, ABD'nin müttefiki kapitalist diktatörlük haline geldi.
1950 yılında New York Time gazetesi, Vietnam'ın da içinde bulunduğu bölgeyi 'üzerinde kumar oynamaya değer' şeklinde tanımlayarak ABD'nin amaç ve çıkarlarını gözler önüne serdi.
DİEM ELİYLE İŞGALE YÜRÜDÜ
1955 yılına gelindiğinde ABD müttefiki Vietnam'ı işgal etti. ABD'nin, Fransa'yi desteklediği süre zarfında kendine zemin hazırladığı ortaya çıktı.
ABD bölgede bulunduğu süre zarfından diğer büyük bir güç olan Çin tehdidine karşı Japonya'yı güçlendirirken, bir yandan da Kuzey Vietnam'da Ngo Dinh Diem'ı destekleyerek yeni bir düzen kurdu.
ABD ve İngiltere'nin desteğini alan Fransa sözde Japonları bölgeden temizlemek amacıyla 1945'de Vietnam'a girdi. Vietnam halkı, bu müdahaleye karşı hem Batılı güçlerle hem de Japonlarla mücadele etti. Aslında Batının barış istemeye mecbur kaldığı zaferle sonuçlanan büyük mücadele masada hüsranla bitti. 'Zamanın tasarlanmış en berbat antlaşması' diye nitelendirilen Cenevre Antlaşması'yla bölgede artık Fransız değil ABD'li güçler yerini aldı.
Diem döneminde baskılar halkı Ulusal Kurtuluş Cephesi adlı bir oluşuma itti. Bunu bahane eden ABD sözde dünyanın menfaati için askerlerini bölgeye gönderdi. Diem, ABD'li işgalcilerle birlikte kendi halkından 160 bin kişiyi katletti, 7000 bin kişiyi de sakat bıraktı. Halk için kurulan küçük köyler, birer hapishaneye dönüştürüldü. Diem 1963'te öldürüldü.
DÜNYA SAVAŞI'NIN 3 KATI
'Rolling Thunder' operasyonuyla halkın direncini kırmak adına tarım arazileirni hedef alan ABD'nin 1965 yılında bölgede 6 bin 604 askeri konuşlandırdı. 'Rolling Thunder' operasyonunda gerçekleştirdiği bombardırmanlarda 643 bin ton bomba kullandı. Hava saldırılarında yıpratma savaşına uygun olarak köylüleri tehdit eden propaganda içerikli broşürler halka havadan atılmıştı.
3 milyondan fazla insanın acımasızca ölümüne sebep olan bu işgal, kullanılan kimyasallarla bir soykırıma dönüştü. Bombardıman sırasında ABD, okul, hastane farketmeksizin her noktayı hedef aldı.
Olayın tanıkları, "Bir kilomtre öteden gelen B-52 patlamalarının ses dalgaları kulak zarlarını yırtıyor ve ormanda yaşayanları sağır ediyordu. Bir kilometre öteden ok dalgaları kurbanları hissiz bırakıyordu" şeklinde anlatıyor.
VÜCUTLARINA YAPIŞARAK ÖLDÜRÜYOR
'Agente Orange' diye bilinen zehirli bombalarla sadece insanlar değil ormanlarda yok edildi. Pelteleşmiş benzinden yapılan ve uçaklardan atılan napalm bombaları insan vücuduna yapışarak öldürdü.
Masum sivilleri bombardımana tutan bir pilot; " Kimya şirketi Dow'da çalışan çocukları seviyoruz. Karışıma 'polistiren' eklemeye başladılar. atıldığı yere bulaşıyor. Ama Gook'lar suya dalarsa yanma duruyor. Bunun üzerine beyaz fosfor eklemeye başladılar. şimdi suyun altında dahi yanıyor. Bir tek damla bile yetiyor. Kemiğe ulaşıncaya kadar yanıyor ve en kötü ihtimalle fosfor zehirlenmesinden ölüyorlar" şeklinde dehşet verici ifadeler ile yaşanılanları anlatıyor. ABD bu soykırım karşısında hiç bir ceza almadı ve kendisini Vietnam'ın kurtarıcı olarak gösterdi.
31 OCAK DÖNÜM NOKTASI
31 Ocak 1968'de Kuzey Vietnam ordusu ve NLF Tet bayramı sırasında büyük bir saldırı başlattı. Ani ve sürpriz bir hareketle aynı anda 36 bölgesel merkeze ve altı büyük şehirden beşine birden saldırdılar ve Saygon'da ABD elçilik binasına girmeyi başardılar.
Savaştan görüntülerin gelmeye başlamasıyla protestolar da yoğunlaşmaya başladı. Beyaz Saray'ın "zafer" açıklamalarını yalanladı. Başkan Johnson Mart'ta bombardımanın durdurulmasını emretti, barış görüşmelerine başlama çağrısı yaptı.
1973'TE SON BULDU
Son Amerikan birlikleri Mart 1973'te Vietnam'dan ayrıldı fakat bazılarının "savaş sonrası savaş" diye tanımladıkları çatışmalar sürdü.
GEORGE BUSH: AFGANİSTAN (730.000 İNSAN ÖLDÜ)
ABD, tarihinin en uzun savaşını 2001 yılında terörle mücadele ve özgürleştirme sloganıyla başlattı. Asya'nın ortasında yer aldığı için "Asya'nın Kalbi" adı verilen Afganistan'da; altını, demiri, doğal gazı, petrolü bulunmaktaydı.
ABD, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Usame Bin Ladin ve diğer El Kaide elebaşlarını sakladığı gerekçesiyle 7 Ekim 2001'de "Sürekli Özgürlük" adını verdiği, Afganistan'ı işgal harekatını başlattı. Bu dönemde, ABD'de başkanlık koltuğunda George W. Bush oturuyordu.
Bush yönetimi, genel olarak Orta Doğu'da savaş yanlısı politika izlediği gerekçesiyle hem ABD'de hem de diğer ülkelerde sık sık eleştirilerin hedefi olmuştu.
ABD'ye 2001-2014 döneminde 13 yıl süren operasyonda, aralarında NATO üyelerinin de bulunduğu 20'den fazla ülke destek vermişti.
NATO ASKERİ AFGANİSTAN'DA
2 Mayıs 2003'te Başkan George Bush Afganistan'daki savaşa son verdiklerini açıkladı. Bush yönetimi Irak'ta Saddam Hüseyin'le savaşıyordu. ABD İki ülkede savaşı yürütmekte zorlanıyordu. Bu süreçte Taliban yeniden toparlandı.
Kabil ve çevresinde devlet otoritesinin tesisi ve güvenliğin sağlanması amacıyla görevlendirilen uluslararası bir güç (ISAF) olarak oluşturuldu.
8 Ağustos 2003'te BM, NATO misyonuna yetki verdi. Afganistan'da bulunan 'Uluslararası Güvenlik Destek Gücü'nün (ISAF) kontrolü NATO'ya geçti.
100 BİN AMERİKAN ASKERİ ÜLKEDE
Afganistan'daki ABD güçlerinin sayısı ilk kez 2010'da 100 bine ulaştı. Ülkede yabancı asker sayısı arttıkça Taliban'ın saldırıları da arttı.
Amerika'nın yıllarca aradığı Usame Bin Ladin, 2011'de Pakistan'da öldürüldü.
ABD'de kutlamalar yapıldı, ABD doları uluslararası piyasalarda değer kazandı.
El Kaide liderinin öldürülmesi Amerika'da savaşın sürdürülmesi tartışmalarını ateşledi.
7 Ekim 2011'de Afganistan'da savaşın onuncu yılı geride kaldı. 444 milyar dolarlık harcama yapan ABD, bölgede 2 bine yakın askerini yitirdi, 17 bin sivil hayatını kaybetti.
SİVİL KAYIPLARI ARTTI
2015'te sivil 3 bin 565 hayatını kaybetti. 2016'da bu sayıya 3 bin 527 kişi daha eklendi. 2017'deyse 3 bin 442 sivil daha öldü.
Savaşın 16'ncı yılında Amerikan Hava Kuvvetleri, Afganistan'da "bütün bombaların anası" olarak bilinen GBU-43 bombasını 13 Nisan 2017'de kullandı.
Donald Trump, 20 Ocak 2017'de göreve geldi, ABD'nin 45'inci başkanı oldu. Taliban'ı, Kabil hükümetiyle barış görüşmeleri yapmaya zorladı.
21 Ağustos 2017'de Trump, "Artık Amerikan ordusunun gücünü uzak ülkelerde demokrasiler inşa etmek için kullanmayacaklarını, diğer ülkeleri ABD imajına göre yeniden inşa etmeye çalışmayacaklarını, artık o günlerin geride kaldığını" söyledi.
GEORGE BUSH: IRAK (YAKLAŞIK 2 MİLYON İNSAN ÖLDÜ)
Saddam Hüseyin'in biyolojik silahlar ürettiği iddiasıyla başlatılan kanlı işgal, ülkeye sözü verilen "demokrasi" yerine sivillere büyük bedeller ödetecek siyasi ve güvenlik alanında kaos getirdi.
ABD, Irak'taki Baas rejimi lideri Saddam Hüseyin'in çeşitli gerekçelerle görevden alınması için 1990'dan itibaren büyük bir hazırlık içine girdi. İşgalden önce 13 yıllık bir ambargonun uygulandığı Irak, hem ekonomik hem de yaşam standartları konusunda büyük tahribatlar aldı.
Ambargodan sonra ise yine ABD ve ona destek veren İngiltere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) kararını beklemeden Irak'ı işgal etmek için düğmeye bastı.
Irak'a "istikrar ve demokrasi" getirileceği vaadedilen operasyona da "Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu" adı verildi. Ancak bu askeri müdahale yüz binlerce sivilin hayatını kaybetmesi, milyarlarca doların harcanması ve son olarak terör örgütü DEAŞ'ın ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
13 YILLIK AĞIR AMBARGO SONUCU 500 BİN ÇOCUK HAYATINI KAYBETTİ
BMGK, Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesinden tam 4 gün sonra 6 Ağustos 1990'da, daha çok ekonomi ve mali yaptırım uygulama kararı aldı. Irak'ın Şubat 1991'de Kuveyt'ten çekilmesine rağmen yaptırımlar Mayıs 2003'e kadar devam etti. BM Güvenlik Konseyi, bu dönemde ABD ve İngiltere'nin engellemeleri nedeniyle Irak'ın tüm itirazlarını geri çevirdi.
Irak'ta 13 yıl boyunca uygulanan ağır ambargo nedeniyle kötüleşen ekonomik durum, halkın hayat standartlarını dramatik bir şekilde aşağıya çekti, ülke altyapısı büyük zarar gördü, vatandaşlara yönelik hizmetlerde ciddi aksamalar meydana geldi.
BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 1993 yılında yayımladığı raporda, ambargo sonucu ülkedeki açlık oranının çok yüksek bir seviyeye ulaştığı uyarısında bulundu. FAO, 1995'te yayımladığı raporda ise yarım milyon Iraklı çocuğun dayatılan ambargo nedeniyle açlık ve kötü yaşam koşullarından hayatını kaybettiğini duyurdu.
BM GÜVENLİK KONSEYİ'NIN KARARI OLMADAN İŞGAL HAZIRLIĞI
ABD ve İngiltere, Irak'ın işgali için diğer ülkelerin desteğini alabilmek için dönemin Irak lideri Saddam Hüseyin'in toplu ölümlere sebebiyet verebilecek nükleer silahlar geliştirdiği iddialarını ortaya attı.
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, 2001-2003 yılları arasında bu iddialar üzerinde bir dosya hazırlatarak Irak işgalini yasal bir statüye kavuşturma mücadelesine girdi.
ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, 5 Şubat 2003'te BM Güvenlik Konseyi'nde yaptığı konuşmada, "Saddam Hüseyin'in biyolojik silahlara sahip olduğundan hiç şüphe yok ve daha fazlasını üretebilecek kapasiteye sahip." iddiasında bulundu.
İddiaların aksine, BM Silah Denetleme Komisyonu Başkanı Hans Blix, 14 Şubat 2003'te hazırladığı raporda, Irak'ta incelemelerde bulunan ekibinin herhangi bir biyolojik silah bulamadığını açıkladı. ABD ve İngiltere, Irak'ın işgali için BMGK'ye yeterli kanıtlar sunamadı. Bunun üzerine iki ülkenin öncülüğünde kurulan koalisyon gücü BMGK'den onay çıkmadan işgal kararı aldı.
Bu kararla, Irak'ın işgaline uydurma bir bahaneyle girişilmesinin yanı sıra BMGK'nin devre dışı bırakılması nedeniyle uluslararası hukuk da çiğnendi.
İŞGAL GÖLGESİNDEKİ SİYASİ GELİŞMELER VE SONRASI
ABD öncülüğünde 2005 yılında yapılan siyasi anlaşmayla Başbakanlık Şiilere, Meclis Başkanlığı Sünnilere, Cumhurbaşkanlığı makamı ise Kürtlere verildi.
Nuri el-Maliki, 22 Nisan 2006'da Başbakan seçildi. Sünniler başta olmak üzere Kürtlerin eleştiri oklarının hedefi haline gelen Maliki, görev süresinin dolduğu 2014'e kadar mezhepçi yaklaşımıyla ağır tepkiler aldı.
Bağdat'ta Saddam döneminde Sünniler hakimiyeti elinde tutarken, Maliki döneminde ise dengeler tam tersine döndü. Saddam'ın devrilmesiyle büyük bir yalnızlık ve sahipsizlik hisseden Sünniler belki de bu işgalin en büyük faturasını ödedi.
Irak'ta üçüncü unsur olan Kürtler ise ABD öncülüğünde 2005'te hazırlanan anayasa sayesinde Erbil, Süleymaniye ve Duhok vilayetlerinden oluşan bölgede Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ni (IKBY) ilan ettiler. IKBY'deki siyasi ve güvenlik istikrarından dolayı Kürtler, uzun yıllar boyunca Irak'ın en çok gelişen ve yıldızı parlayan tarafı olarak gösterildi.
DEAŞ'IN ORTAYA ÇIKMASI VE 5 MİLYON İÇ GÖÇMEN
ABD'nin 3 yıl öncesinde terk ettiği Irak'ta büyük yıkımlara yol açan DEAŞ, ülkenin üçte birine tekabül eden Musul, Enbar ve Salahaddin vilayetleriyle Diyala ve Kerkük'ün bir kısmında hakimiyet sağladı.
Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, 18 Aralık 2017'de bilançosu çok ağır olan askeri operasyonlar sonucu DEAŞ'ın ülkedeki varlığının ortadan kaldırıldığını duyurdu. Örgütün varlığından dolayı çoğunluğu Sünnilerden oluşan 5 milyonluk bir iç göçmen dalgası yaşandı. Musul, Enbar ve Salahaddin vilayetlerinde bedeli 80 milyar doları bulan büyük yıkımlar meydana geldi. Bunun yanında on binlerce sivil hayatını kaybetti.
Ekim 2019'da ise işsizlik, yolsuzluklar ve kamu hizmeti yetersizliği nedeniyle Bağdat ve güney vilayetlerde geniş çaplı halk gösterileri patlak verdi. Protestolar, dönemin Başbakanı Adil Abdulmehdi hükümetinin istifa etmesine neden oldu. Abdulmehdi yerine Irak İstihbarat Servisi Başkanı Mustafa el-Kazımi başkanlığında hükümet kuruldu. Bu hükümet göstericilerin taleplerine karşı 10 Ekim 2021'i erken seçim tarihi olarak belirledi.
IRAK'A AĞIR BEDELLER ÖDETECEK SAVAŞIN ÇANLARI ÇALDI
ABD Başkanı Bush, 17 Mart 2003'te Saddam Hüseyin ve ailesine 48 saat içinde ülkeyi terk etmeleri, aksi takdirde askeri müdahaleyle karşı karşıya kalacakları uyarısında bulundu. Bush, bu çağrıdan tam 2 gün sonra 19 Mart'ta ise ABD ve ona destek veren koalisyon güçlerinin Irak'a karşı askeri operasyon başlattığını duyurdu.
Ülkenin tamamını ele geçiren koalisyon güçleri, 13 Aralık 2003'te Saddam'ı doğduğu Tikret'te yer altında gizlenirken yakaladı. Saddam'ın ailesiyle Baas rejiminden birçok üst düzey yetkili Ürdün'e kaçarak iltica etti. Hükümet ve ordunun tamamı lağvedildi.
ABD'den yaklaşık iki yıl görev yapacak Paul Bremer, Geçici Koalisyon Yönetimi'nin başkanlığını yaptı. Saddam Hüseyin, çeşitli suçlardan yaklaşık 3 yıl boyunca yargılandıktan sonra 30 Aralık 2006'da Salahaddin'e bağlı Diceyl bölgesinde Şiilere yönelik toplu katliam gerçekleştirilmesi emri verdiği gerekçesiyle idam edildi.
SAVAŞIN FATURASI SİVİLLERE KESİLDİ
Irak'ta işgalle birlikte başlatan ABD askerlerinin varlığı yaklaşık 9 yıl sonra 18 Aralık 2011'de son buldu. Ülkeyi kanlı bir kaosa sürükleyen işgal, sayıları net olarak bilinmemekle birlikte binlerce sivilin hayatını kaybetmesine, çok daha fazlasının göç etmesine yol açtı.Irak Sağlık Bakanlığı'nın verileri üzerinde çalışma yapan bağımsız "Iraqcountybody" organizasyonuna göre, Irak'ta 2003-2011 yılları arasında çatışmalardan kaynaklı yaklaşık 120 bin sivil hayatını kaybetti.
BARACK OBAMA: SURİYE (YARIM MİLYONDAN FAZLA İNSAN ÖLDÜ)
Suriye ordusu, Suriye hükûmeti ve Suriye'deki iç isyancılar arasında başlayan, sonrasında Irak ve Şam İslam Devleti, El Nusra ve bazı Kürt, Türkmen, Dürzi ve Süryani grupların da katıldığı, son dönemde ise Rusya, İran, Amerika Birleşik Devletleri gibi dış güçlerin de sınırlı ve düzenli olarak dâhil olduğu çatışmalardır. Gösteriler 15 Mart 2011'de başlamış ve Nisan 2011 tarihinde ülke çapında yayılmıştır.
Nisan 2011 tarihinde Suriye Ordusu eylem ve ayaklanmaları bastırmak için görevlendirilmiş ve askerler ülke genelinde göstericiler üzerine ateş açmıştır. Aylarca süren askerî kuşatmaların ardından gösteriler silahlı isyanlara dönüşmüştür. Çoğunlukla firari askerler ve sivil gönüllülerden oluşan muhalif güçler, merkezi bir liderlik olmaksızın isyana başlamışlardır.[Ülke genelindeki hemen hemen her kasaba ve şehirde yaşanan çatışmalar asimetrik savaş niteliğindedir. 2013 yılında Hizbullah, Beşar Esad'a sadık Suriye ordusunun yanında savaşa dahil olmuştur.Beşar Esad yönetimi Rusya ve İran'dan askeriye ve para desteği alırken, muhalifler Katar ve Suudi Arabistan'dan silah ve mühimmat desteği almaktadır.Haziran 2013 tarihi itibarıyla Beşar Esad yönetimi ülke genelinin %30-40'ını ve ülkedeki nüfusun %60'ını kontrol etmektedir. 2012 sonlarındaki bir BM raporu, iç savaşın Nusayri Şebbiha milisleri ve Sünni muhalifler arasında süregelen "bariz derecede mezhepsel"bir çatışma olduğunu bildirmiş, fakat hem muhalefet, hem de hükûmet bunu reddetmiştir.
Birleşmiş Milletler'e göre ölen nüfus Ocak 2015 tarihi itibarıyla 220.000'i aşmıştır. SCPR (Suriye Politik Araştırmalar Merkezi), Suriye İç Savaşı sebebiyle dolaylı ya da dolaysız olarak hayatını kaybeden toplam insan nüfusunu Şubat 2016 itibarıyla 470.000 olarak açıklamıştır.
Raporlara göre on binlerce gösterici devlet hapishanelerinde hapsedilmiş, bu göstericiler sistematik işkenceye ve teröre maruz bırakılmıştır.Uluslararası organizasyonlar hem Baas Partisi hükûmetini, hem de muhalefeti insan hakları ihlalleriyle suçlamışlardır. Birleşmiş Milletler 'in ve Uluslararası Af Örgütü 'nün hem 2012 yılında, hem de 2013 yılında Suriye'deki soruşturmaları ve saha araştırmaları sonucunda, insan hakları ihlallerinin, işkencelerin ve savaş suçlarının büyük kısmının Baas Partisi hükûmeti tarafından yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Savaşta kimyasal silahlar birkaç kez kullanılmış ve bu, uluslararası alanda tepki çekmiştir.