Arz-ı Mev'ud (Vadedilmiş Topraklar) nedir? Detaylı HARİTALI ANLATIM | Büyük İsrail Toprakları ne demek, neresi, nereleri kapsar?
İsrail'in Filistin halkına uyguladığı zulüm ve baskı, gün geçtikçe artan bir boyutta devam ediyor. İsrail'in Filistin halkına uyguladığı zulmün temelleri, tarih boyunca süren farklı siyasi, toprak ve dini anlaşmazlıklara dayanıyor. Siyonizm’in kökeninde bulunan Arz-ı Mev’ud topraklarının ne demek olduğu ve haritadaki net konumu merak edilmekte. İşte konuya ilişkin tüm ayrıntılarıyla Yahudilere sözde vadedilmiş topraklar…
Arz-ı Mev'ud topraklarına ilişkin detaylar arama motorlarında araştırılıyor. Yahudilere sözde vadedilmiş olan topraklara verilen ad olan Arz-ı Mev'ud'a ilişkin detayları haberimizde derledik…
ARZ-I MEV'UD (VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR) NE DEMEK?
Yahudilere göre Kudüs, "Tanrı'nın seçtiği şehir" olarak nitelendirilir ve "ulusların tam ortası" yani dünyanın bir nevi merkezi olarak tanımlanır.
İbrânîce'de "Eretz Israel" (İsrâil diyarı) denilen bu bölge Ahd-i Atîk'te "Ken'an diyarı" (Tekvîn, 11/31; 17/18; Çıkış, 6/4), diye de zikredilmektedir.
İkinci Mâbed döneminden itibaren ise "arz-ı mev'ûd" diye adlandırılmış olup Ahd-i Cedîd'de de bu isimle geçmektedir (İbrânîler'e Mektup, 11/9).
ARZ- MEV'UD'UN TARİHİ OLUŞUMU
📍İsrailoğulları, Hz. Musa'nın önderliğinde Mısır'dan çıkarak Sina Dağı'na gelmişler ve kendilerine vaat edilen Arz-ı Mev'ûd topraklarına sahip olacaklarına inanmışlardır. Yahudilerin bu topraklar için Hz. İbrâhim, Hz. İshak, Hz. Ya'kūb ve Hz. Mûsâ'ya ve onların soyundan gelenlere Tanrı tarafından vaat edildi iddiası vardır. Ancak İsrailoğulları, bu toprakları elde etmek için Tanrı ile yaptıkları antlaşmalara ve ahitlere uymaları gerektiğine inanırlar.
📍İsrailoğulları'nın tarihine göre, Hz. Musa'nın önderliğinde Mısır'dan çıkan kavim, vaat edilen topraklara giremeyerek cezalandırılmış ve liderlik Yeşu'ya devredilmiştir. Yeşu önderliğinde Filistin topraklarına giren İsrailoğulları, bölgedeki yerli halklarla savaşarak topraklarının büyük bir kısmını ele geçirmişlerdir.
📍M.Ö. 11. yüzyılın sonlarına doğru İsrailoğulları'nın ilk devleti İsrail kurulmuş, Kral Saul'dan sonra Hz. Davud Kudüs'ü fethederek başkent yapmıştır. Bu dönem, Kudüs'ün kutsallığının başladığı kabul edilir.
YAHUDİLERİN HAYALİ VE SİYONİZM
Yahudiler arz-ı mev'ûddan uzaklaştırıldıktan sonra (m.s. 70) daima oranın hayaliyle yaşamışlar, zaman zaman ortaya çıkan sahte mesîhler de oraya kavuşma idealini körüklemişlerdir. Bu mesîhlerden bazıları "arz-ı mev'ûd"u önce Filistin, sonra da bütün yeryüzü şeklinde yorumlamışlardır. Siyonizm hareketinin ortaya çıkış sebebi de arz-ı mev'ûd idealinin gerçekleşmesi arzusudur.
"FİLİSTİN'İN YARISI BİLE YAHUDİLER'İN DEĞİLDİ"
📌BM'nin yapmış olduğu bölümlerde bugünkü İsrail'in yarısı bile Yahudilere ait olamadığını ifade eden Prof. Dr. İlber Ortaylı bugünkü İsrail'in oluşumuna ilişkin şu detayları aktarıyor:
"Bu nereden başladı; 1. Cihan harbinde Yahudi ulusu aslında her iki tarafa da destek gibi görünmesine rağmen geleceğin İngiltere'de olduğunu anlamışlardı. Nitekim Lord Balfour savaşın hemen ertesinde İsrail'de bir 'jewish home' yani bir Yahudi Ocağı kurulacağını vaat etti. Yahudilerde silahlanmaya başladılar. Olaylar bir iç çatışmayı ardından da Yahudi Devleti'nin 1948 Mayıs'ında ilanından sonra Arap Devletleriyle Yahudiler arasındaki bir savaşı getirdi."
MÜSLÜMANLIK VE BEREKETLİ TOPRAKLAR
Arz-ı mev'ûd tabiri Kur'ân-ı Kerîm'de geçmemekte, ancak Hz. İbrâhim ve Lût'un "bereketli kılınmış" bir diyara ulaştırıldıkları anlatılmaktadır. (el-Enbiyâ 21/71).
Kur'an'da "arz-ı mukaddese", "bereketli arz" gibi ifadelerle anılan ve İsrâiloğulları için yaratıldığı belirtilen bu yerin neresi olduğu açık olarak bildirilmemiştir.
Nitekim bu âyetlerin tefsirinde çeşitli yerler üzerinde durulmuş, bazı âlimler bu yerin Şam ve Mısır, bazıları Mescid-i Aksâ'nın bulunduğu Kudüs ve Lübnan dağı çevresi olduğunu söylerken diğer bazı âlimler de kesin bir yer belirtmenin doğru olmayacağını, ancak Fırat ile Mısır arasında bir yer olması gerektiğini ifade etmişlerdir.
📌ARZ-I MEV'UD NERESİ
Güney sınırı: "Tsin çölünden Edom boyunca olacak ve cenup sınırınız şarka doğru Tuz denizinin ucundan olacak ve sınırınız Akrabbim yokuşundan cenuba doğru dolaşacak ve Tsin'e geçecek ve onun uçları Kadeş-Barnea'nın cenubunda olacaklar ve Hatsar-Addar'a çıkacak ve Atsmon'a geçecek ve sınır Atsmon'dan Mısır vadisine kadar dolaşacak ve onun uçları deniz yanında olacaktır" (Sayılar, 34/3-5; Tesniye, 15/2-4). Buradaki Tsin çölü Kadeş'in kuzeydoğusunda yer almakta ve arz-ı mev'ûdun güney sınırını teşkil etmektedir. Tuz denizi bugünkü Ölüdeniz'dir. Akrabbim yokuşu Ölüdeniz'in güneyinde, bugünkü Nakb es-Safâ, Hatsar-Addar Kadeş-Barnea'nın kuzeybatısındaki Vâdilkudeyrât, Atsmon da Vâdilkudeyrât'ın batısındaki yerdir. Mısır vadisi ise, Gazze'nin güneybatısından Akdeniz'e açılan Vâdilarîş'tir. Arz-ı mev'ûdun güney sınırını belirten bu ifade, Ruhban metnine aittir ve Negev'in büyük bir kısmını arz-ı mev'ûda katmaktadır.
Batı sınırı: "Büyük deniz ve onun kıyısı olacaktır" (Sayılar, 34/6; Yeşu, 1/4). "Garp denizi"de (Tesniye, 11/24) denilen bu deniz Akdeniz'dir.
Kuzey sınırı: "Büyük denizden Hor dağına kadar kendinize işaret koyacaksınız. Hor dağından Hamat'a girilecek yere kadar işaret koyacaksınız ve sınırın uçları Tsedâd'da olacak ve sınır Zifron'a çıkacak ve onun uçları Hatsar-Enan'da olacaktır" (Sayılar, 34/7-9). Arz-ı mev'ûdun kuzey sınırı, Ahd-i Atîk'in diğer yerlerinde Lübnan olarak belirtilmektedir (Tesniye, 11/24; Yeşu, 1/4). Söz konusu Hor dağının Güney Anadolu'daki Toros dağları olduğu da ileri sürülmüştür (Ancien Testament, s. 326); fakat genel kanaat, bunun Lübnan dağı (Cebelilübnan) olduğu yönündedir. Esasen Ahd-i Atîk'in hiçbir yerinde arz-ı mev'ûdun kuzey sınırı Lübnan bölgesini aşmamaktadır.
Doğu sınırı: "Ve şark sınırınız için Hatsar-Enan'dan Şefam'a kadar işaret koyacaksınız ve sınır Şefam'dan Ain'in şark tarafında Ribla'ya inecek ve şarka doğru Kinneret denizinin yanına dokunacaktır ve sınır Erden'e inecek ve uçları Tuz denizi yanında olacaktır" (Sayılar, 34/10-12). Kinneret denizi Taberiye gölüdür. Ahd-i Atîk'te doğu sınırı "büyük ırmak, Fırat ırmağı" olarak da gösterildiği halde (Tekvîn, 15/18; Tesniye, 11/24; Yeşu, 1/4), Sayılar, 34/10-12'de Rab Yahova tarafından Hz. Mûsâ'ya çizilen doğu sınırı Taberiye ve Lut göllerinin doğu tarafındaki bölgeyle sınırlı kalmaktadır. Doğu sınırının Fırat'a kadar uzatılması ideal ölçülere göredir ve yahudi tarihinde hiç gerçekleşmemiştir. İsrail tarihinin en parlak dönemi Hz. Süleyman devri olmasına, Hz. Süleyman'ın "Irmaktan Filistîler diyarına ve Mısır sınırına kadar bütün ülkeler üzerinde saltanat sürdüğü" (I. Krallar, 4/21) belirtilmesine rağmen krallığın doğu sınırı asla Fırat'a varmamıştır.