John Bolton'dan darbe itirafı: Planlamalara yardımcı olmuş biriyim | 15 Temmuz sözleri akıllara geldi
Son dakika haberine göre Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, bir televizyon programında kendisini, "başka ülkelerde darbe planlamalarına yardımcı olmuş biri" olarak tanımladı. Bolton bu itirafı akıllara 15 Temmuz hain darbe gecesi canlı yayında Türkiye hakkındaki skandal sözlerini getirdi.
CNN televizyonunun, 6 Ocak Kongre baskınına ilişkin özel yayınına konuk olan Bolton, ilginç bir itirafta bulundu.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın seçim sonuçlarına kabul etmeyip 6 Ocak'ta darbe yapmaya kalkışıp kalkışmadığı konusunda CNN sunucusu Jake Tapper ile Bolton arasında tartışma yaşandı.
Bolton, 6 Ocak olaylarının "dikkatlice planlanmış bir darbe" olarak nitelenmesine yönelik, Trump'ın böyle çalışmadığını, bir fikirden başka bir fikre kolay atladığını söyledi.
Tapper'ın "Darbe yapmak için son derece zeki olmaya gerek yok." diye karşılık vermesi üzerine Bolton, şu ifadeleri kullandı:
"Burada değil de başka ülkelerde darbe planlamalarına yardımcı olmuş biri olarak buna katılmıyorum. Bu çok çalışma gerektirir. Onun yaptığı bu değildi. Bir fikirden başka bir fikre atlıyordu. Sonuç itibariyle o, bu isyancıların Kongreye girmesinin önünü açtı ama anayasayı ortadan kaldırmak için değil."
ERDOĞAN DEVRİLİRSE GÖZYAŞI DÖKMEM
Bolton bu itirafı akıllara 15 Temmuz hain darbe gecesi canlı yayında Türkiye hakkındaki skandal sözlerini getirdi.
ABD'nin PKK/YPG'yi destekleyen Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişimi sırasında katıldığı FOX News canlı yayınında açık bir şekilde darbeyi destekleyen açıklamalar yapmıştı. ABD'nin bölgesel politikalarından çok Erdoğan ve Türkiye nefreti ile birlikte İslam düşmanlığını da gözler önüne seren Bolton, darbe gecesinde "Erdoğan devrilirse gözyaşı dökmem" yorumunu yapmıştı.
Darbe girişimi gecesi Fox televizyonuna düşünce kuruluşu American Enterprise Enstitüsü uzmanı olarak katılan Bolton, "Türk ordusuna Erdoğan'ın yıkmaya çalıştığı anayasayı koruma yetkisi verildiğini" iddiasında bulunmuştu.
Bolton FOX yayınında akılalmaz ifadelerde bulunurken, Erdoğan'ın Osmanlı hilafetini geri getirme çabasında olduğunu iddia ederek, "Eğer darbe başarılı olursa Erdoğan'ın yeniden Osmanlı hilafetini geri getirme, Orta Doğu'da baskın bir güç olma ve Türkiye'yi daha İslamcı bir yöne götürmesi engellenecek." demişti.
"ERDOĞAN BİZİ SABOTE ETTİ"
Erdoğan hükümetinin 2003 yılında Irak'ın işgali konusunda ABD'ye destek vermediğini söyleyen Bolton, "Ben her zaman Erdoğan'ın Irak'taki eylemlerimizi sabote ettiğine inandım. Erdoğan'a karşı kalbimde merhamet yok. Eğer devrilirse gözyaşı dökmem. Bence o ABD'nin dostu değil" diye konuşmuştu.
Bolton ayrıca "Erdoğan'ın 15 Temmuz'dan başarıyla çıkması durumunda çok çok geniş bir baskı yaşanacak" demiş ve "Ordu tasfiye edilecek, tüm mahkemeler tasfiye edilecek. Gerçek otoriter bir baskı olacak." diye eklemişti.
Bolton ayrıca Suriye konusunda ABD'nin Türkiye'ye Batı yanlısı bir müttefik olarak ihtiyacı olduğunu ancak Erdoğan'ın bunu tersini yaptığını ve Türkiye'yi NATO'dan koparmaya çalıştığı görüşünü paylaşmıştı.
FETÖ'CÜLERLE BİRLİKTE TÜRKİYE KARŞITI PROJE
ABD'de aralarında FETÖ'cü isimlerin de bulunduğu bir grup, sivil toplum kuruluşu adı altında Türkiye'yi karalamak ve Türkiye karşıtı proje için harekete geçti. Washington'da "Türk Demokrasi Projesi" isimli grup kurulmuştu.
Sivil toplum kuruluşu ismi altında çeşitli ülkelerde operasyonel faaliyetler yürütmek, ABD tarafından sıklıkla başvurulan bir yöntem. Fetullahçı Terör Örgütü üyelerinin de sıklıkla kullandığı bu yöntem, bir kez daha Türkiye'yi uluslararası alanda karalamak için kullanılıyor.
Washington'da "Türk Demokrasi Projesi" isimli bir sivil toplum kuruluşu faaliyete başlamıştı.
Projenin amacı, sözde, Türkiye'yi daha demokratik politikalar benimsemeye teşvik etmek ve bu sayede Türkiye'nin daha güvenilir bir bölgesel ve uluslararası ortak olabilmesini sağlamak.
PROJEDE YER ALANLAR DİKKAT ÇEKİCİ
Projenin tanıtımında da Başkan Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı açık şekilde belli ediliyor.
Projenin kurucuları arasında Trump tarafından görevden alınan ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, eski ABD başkanı George Bush'un kardeşi eski Florida Valisi Jeb Bush, İtalya'nın eski Dışişleri Bakanı Sant'Agata gibi isimler var.
ABD'de Türkiye karşıtı yoğun faaliyet gösteren Fetullahçı Terör Örgütü de bu oluşumda yerini almış durumda.
FETÖ soruşturması kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan ve mal varlığına el konulması kararı verilen eski milletvekili Aykan Erdemir ile Süleyman Özeren gibi isimler de proje ekibinde yer alıyor.
BOLTON'UN PAYLAŞIMLARI
Projenin amacı "demokrasi" gibi söylemlerle gizlenmeye çalışılsa da John Bolton'un sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım gerçek amacı gözler önüne seriyor.
"Türkiye'de alarm zillerini çalmanın zamanı geldi." diyen Bolton, NATO müttefiki Türkiye'nin demokrasiye sırtını dönerek Rusya'yı kucakladığını öne sürüyor.
JOE BIDEN: ERDOĞAN'IN BEDEL ÖDEMESİ LAZIM
ABD Başkanı Joe Biden'ın başkan seçilmeden önce New York Times editörleriyle gerçekleştirdiği mülakatta Türkiye hakkında söyledikleri tepki toplamıştı. Biden, başkan olduktan sonra Başkan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı farklı bir yaklaşım izleyeceğini belirterek, "Erdoğan'ın bedel ödemesi lazım. Benim (geçmişte) yaptığım gibi halihazırda mevcut durumdaki (muhalefet) liderliğindeki unsurlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan'ı yenmeleri için onların daha güçlü bir konuma getirmeli ve onlardan daha fazla yarar sağlamaya çalışmalıyız. Darbeyle değil ancak seçim süreciyle" ifadelerini kullanmıştı.
BİZİM ÇOCUKLAR BAŞARDI
1970'li yıllarda CIA'nın Türkiye şefi olan Paul Henze, 12 Eylül darbesini Başkan Jimmy Carter'a "bizim çocuklar başardı" diye haber vermişti.
YİNE AYNI PLAN DEVREDE: ABD VE DARBELER
ABD, dünya çapında, soğuk savaş öncesinde ve sırasında uluslararası arenada çıkarlarına uygun aktörleri destekleyerek meşru yönetimlere müdahale etti. Washington, Doğu Bloku'nun yıkılmasının ardından da darbe girişimleri karşısında çıkarlarına göre tavır aldı.
Bunlardan en dikkati çeken 2002'deki başarısız darbe girişimiydi. Ülkede 11 Nisan 2002'de genel grev ile başlayan olayların kontrolden çıkması sonrasında Venezuela ordusundan bir grup komutan Chavez'i tutuklayarak askeri bir üsse götürdü.
Yeni devlet başkanı olarak Fedecamaras işveren sendikası başkanı Pedro Carmona göreve getirildi, ancak Venezuela halkının kararlı protesto gösterileri, hükümete bağlı ordu mensuplarının duruma el koyması ve uluslararası kamuoyunun Carmona'yı devlet başkanı olarak tanımaması sonucunda darbe girişimi başarısız oldu ve Chavez 47 saat sonra göreve geri döndü.
Venezuela, başarısız darbe girişiminin arkasında dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un olduğunu öne sürdü. Bush yönetimi iddiayı reddetti, ancak eski ABD Başkanı Jimmy Carter, 2009'da bir röportajında darbenin Bush yönetimi tarafından desteklenmiş olması ihtimalini doğruladı. Uluslararası basında da darbenin Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatının (CIA) bilgisi dahilinde gerçekleştiğine yönelik haberlere yer verildi.
LATİN AMERİKA'DA "MUZ CUMHURİYETİ"
Washington'ın 1. Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında yakın coğrafyası Latin Amerika'daki darbe girişimleri, bölgenin kaderi ve tarihinde geri dönülemez tahribatlara yol açtı.
ABD'nin bölgede muz ticaretini yöneten Birleşik Meyve Şirketi'nin (United Fruit Company) faaliyetlerini kolaylaştırmak için Honduras ile Nikaragua'da düzenlediği ve desteklediği darbeler, dünya siyaset literatürüne "muz cumhuriyeti" terimini kazandırdı.
Washington yönetimi, 1. Dünya Savaşı sırasında benzer şekilde finansman sağlayan Amerikan bankalarının çağrısıyla 1915'te Haiti'yi işgal etti. Kısa süre içinde yandaş bir hükümeti göreve getiren ABD, Haiti anayasasında yabancıların mülk edinmesini engelleyen maddeyi değiştirtti.
Bölgede ABD'nin desteklediği silahlı grupların yerel direnişçilerle girdiği savaşlarda binlerce kişi hayatını kaybederken, ABD'nin silah zoruyla bölgeye dayattığı gerici liderler, bu coğrafyanın gelişmesinin de önüne geçti.
İRAN'DAKİ DARBENİN İZLERİ DEVRİMİN SLOGANLARINA TAŞINDI
ABD, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Soğuk Savaş döneminde darbe oyun planını, yakın coğrafyadan çıkararak dünya geneline taşıdı.
Bunun en büyük örneği, 1953'te İran'da seçimle göreve gelen Başbakan Muhammed Musaddık'ın darbeyle görevinden uzaklaştırılmasıydı. Musaddık'ın İran petrolünü millileştirme kararının ardından ABD-İngiltere'nin Ajax Operasyonu adını verdikleri darbe planı devreye sokuldu. Uzun yıllar inkar edilmesine rağmen ABD'nin darbedeki planlayıcı rolü, 2013'te CIA tarafından açıklanan belgelerle itiraf edildi.
Musaddık hükümetine yapılan darbenin izleri, İran'da 1979'da gerçekleşen devrimin sloganlarına taşındı. Devrimden sonra da Batı'nın darbedeki parmağı, İranlıların Batı'ya takındığı düşmanca tavrın gerekçesi oldu.
GUETAMALA'DA İÇ SAVAŞ
ABD muz şirketleri üzerinden CIA'nin teşvikiyle planlanan darbelerinden biri de 1954'te Guetamala'da gerçekleşti.
Guetamala'nın seçimle göreve gelen Cumhurbaşkanı Jacobo Arbenz'in ordu ve silahlı milislerin desteğiyle devrilmesini sağlayan Washington yönetimi, göreve getirdiği aşırı sağcı Carlos Castillo Armas ve sonrasındaki askeri yönetimlerin kanlı operasyonlarına ve tüm ihlallerine göz yumarak destek çıktı.
Darbenin yol açtığı 36 yıllık iç savaş, sonunda 200 binden fazla Guetamalının hayatına mal oldu. İstikrarsızlık, ilerleyen yıllarda El Salvador'a sıçradı. Bu ülkede ABD destekli cunta yönetiminin yürüttüğü iç savaş 75 bin sivilin ölümüne yol açtı.
VİETNAM'DA HEM SAVAŞ HEM DARBE
Vietnam savaşına ilişkin ABD'nin kirli çamaşırlarını ortaya çıkaran Pentagon belgeleri, Washington'ın Vietnam'daki savaşta desteklediği Güney Vietnam liderliği içinde de darbe organize ettiğini gösterdi.
ABD'nin Güney Vietnam Devlet Başkanı Ngo Dinh Diem'den memnuniyetsizliğini Vietnam ordusuna bildirmesi üzerine iki taraf iş birliği kararı aldı. Ordunun 2 Kasım 1963'te kalkıştığı darbede, Diem ve kardeşi suikast sonucu öldürüldü.
ABD'nin Vietnam'daki savaşı, bu savaşın bölgeye getirdiği kan ve gözyaşı, Washington'ın hala yüzleşmeye çalıştığı gerçek olarak karşısına çıkıyor. Vietnam savaşının bölgede 1 ila 4 milyon kişinin ölümüne yol açtığı tahmin ediliyor.
ŞİLİ'NİN TARİHİNDEKİ KARA LEKE
Şili de Latin Amerika'daki diğer ülkeler gibi Washington'ın tertip ettiği darbelerden payını aldı.
Şili ordusu ve polisinin 1973'te seçilmiş Cumhurbaşkanı Salvador Allende'ye darbe girişimi başarılı oldu. Darbeyle göreve gelen General Augusto Pinochet'in ülkedeki muhaliflere indirdiği demir yumruk, Şili'nin ortak hafızasından silinemedi. Bu dönemde, 3 bin 200 siyasi muhalif kayıplara karışırken, çoğu işkenceye maruz bırakılan 30 binin üzerinde Şilili tutuklandı.
Şili, 27 yıllık diktatör Pinochet yönetimini geride bıraktıktan sonra bu dönemin milli hafızasındaki izleri, beyaz perdenin yanı sıra birçok sanat dalında ilham kaynağı oldu.
ABD'nin CIA aracılığıyla Pinochet darbesine giden süreçte, orduyla iş birliği yaparak darbeye zemin hazırladığına ilişkin belgeler 2000'de CIA tarafından kamuoyuna açıklandı.
"BİZİM ÇOCUKLAR BAŞARDI"DAN, 15 TEMMUZ'A
ABD'nin Avrasya bölgesindeki darbe girişimlerinden Türkiye de nasibini aldı. CIA Türkiye Şefi Paul Henze'nin, Türkiye'nin yakın tarihinde en kanlı darbe diye anılan 12 Eylül darbesini, Başkan Jimmy Carter'a bildirirken kullandığı, "Bizim çocuklar başardı" ifadesi hafızalara kazındı.
Benzer şekilde, 15 Temmuz'da Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) hain darbe girişimi sırasında, Washington'ın darbeyi kınamak ve Türk hükümetine desteğini açıklamak konusunda geç kalması, Türkiye'nin dikkatinden kaçmadı.
Türkiye'de halk darbecilere karşı mücadele ettiği sırada ABD'de bugün Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevini yürüten John Bolton, yorumcu olarak katıldığı televizyon programında, "ordunun anayasal sorumluluğu olan laik devleti koruma görevini" yürüttüğünü öne sürmesi, Washington'ın darbe karşısındaki tutumuna ilişkin gerçekleri bir kez daha ortaya koydu.
"MISIR ORDUSU DEMOKRASİYİ TESİS EDİYOR"
Arap Baharı denilen sürecin ardından seçimle göreve gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, görevinde sadece bir yıl kalabildi.
Washington, Mısırlı General Abdulfettah Sisi'nin 3 Temmuz 2013'te gerçekleştirdiği darbeye sessiz kaldı.
Sonraki dönemde Mısır'ı ziyaret eden dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin sarf ettiği "Mısır ordusu demokrasiyi yeniden tesis ediyor" ifadeleri de Washington'ın darbeler karşısındaki ikiyüzlü tutumunun açık bir örneği olarak kayıtlara geçti.
ABD'den gelen bu açıklamaların ardından Mısır'daki cunta yönetimi, darbe karşıtlarının gösterilerini dağıtmak için harekete geçti ve binlerce kişiyi öldürdü.
Darbe sonrası Mısır'da binlerce kişi ülke dışına kaçarken, hala on binlerce Mısırlı cezaevlerinde bulunuyor.