TBMM Başkanı Şentop'tan dokunulmazlık açıklaması
Milletvekilliği düşürülen HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun TBMM'deki provokasyon girişimi gözaltına alınmasıyla sonlandırıldı. Geçtiğimiz Sabah saatlerinde gözaltına alınan Gergerlioğlu'nun "sabah namazı için abdest alınırken gözaltına alındı" iddiasının yalan olduğu ortaya çıktı. Konuya ilişkin açıklama yapan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, " Namaz ve abdest üzerinden bu tartışmanın yürütülmesini, FETÖ'cü bir yöntem olarak görüyorum" ifadelerini kullandı.
Milletvekilliği düşürülen HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun TBMM'deki provokasyon girişimi gözaltına alınmasıyla sonlandırıldı.
Geçtiğimiz Sabah saatlerinde gözaltına alınan Gergerlioğlu'nun "sabah namazı için abdest alınırken gözaltına alındı" iddiasının yalan olduğu ortaya çıktı.
FETÖ'CÜ BİR YÖNTEM
Konuya ilişkin açıklama yapan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, " Namaz ve abdest üzerinden bu tartışmanın yürütülmesini, FETÖ'cü bir yöntem olarak görüyorum" ifadelerini kullandı.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop: TBMM'de bin 300'e yakın dokunulmazlık dosyası var. Bu çok yüksek bir sayı. TBMM'de bu kadar çok dokunulmazlıkların kaldırılması fezlekesinin olması çok vahim bir tablo. Türkiye açısından doğru bir tablo değil.
Şentop'un açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
TBMM'de bin 300'e yakın dokunulmazlık dosyası var. Bu çok yüksek bir sayı. TBMM'de bu kadar çok dokunulmazlıkların kaldırılması fezlekesinin olması çok vahim bir tablo. Türkiye açısından doğru bir tablo değil.
Ömer Faruk Gergerlioğlu durumunda, Enis Berberoğlu konusu emsal gösteriliyor. Doğru bir kıyas değil.
TBMM İçtüzüğünün 170. maddesi, 'Meclis binalarında ve bahçesinde bir suç işlendiği takdirde, savcılığın doğrudan soruşturma yapacağı bir suçsa, savcılığın talimatı yerine getirilir' diyor. Savcılıktan gelen talimatı, orada görevli arkadaşlarımız yerine getirmiştir.
(Gergerlioğlu'nun sabah namazı için abdest alırken gözaltına alındığı iddiası) Namaz ve abdest üzerinden bu tartışmanın yürütülmesini, FETÖ'cü bir yöntem olarak görüyorum.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Kadına karşı şiddetin önlenmesi, şiddetle mücadele ile İstanbul Sözleşmesi'nin eşdeğer şeylermiş gibi değerlendirilmesi doğru değil.
Hükümet sistemi değişikliğinden sonra gerek iç tüzük, gerek Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu'nun yeni baştan gözden geçirilmesi, değerlendirilmesi, yeni sisteme göre gerekiyor.
Baraj konusunu yeniden, bu ittifaklar bağlamında da yeniden değerlendirmeyi gerekli hale getirdi. Bu konuda bir çalışmanın, hükümet sisteminin değişikliğinin sonucu olarak mutlaka yapılması gerektiğini düşünüyorum.