Mustafa Akıncı'ya Barış Pınarı Harekatı tepkisi! Cumhurbaşkanlığı önünde...
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın 1974 Barış Harekatı ve Barış Pınarı Harekatı hakkındaki sözleri sonrası bir tepki daha geldi. TMT Mücahitler Derneği ve Ulusal Halk Hareketi, Cumhurbaşkanlığı'na siyah çelenk koyarak tepkisini gösterdi.
Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Mücahitler Derneği ve Ulusal Halk Hareketi (UHH) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın 1974 Barış Harekatı ve Barış Pınarı Harekatı ile ilgili açıklamalarını protesto etti. TMT Mücahitler Derneği ile UHH üyeleri Cumhurbaşkanlığı'na siyah çelenk koydu.
TMT Mücahitler Derneği'nin bildirisini Rauf Raif Denktaş Düşüncelerini Yansıtma Derneği Başkanı Latif Akça okudu. Bildiride, 'Akıncı'nın dört günlük gecikmeyle yaptığı açıklamanın makamının yüceliği ve Kıbrıs Türk halkının duygu ve düşünceleriyle bağdaşmadığı' savunuldu. Cumhurbaşkanı Akıncı, KKTC'nin Türkiye'deki itibarına ve bağlara 'darbe vurmakla' suçlandı. "Sayın Cumhurbaşkanı'nın Anavatan karşıtlarının ekmeğine yağ süren açıklaması tarafımızdan üzüntü ve öfkeyle karşılandı" denilen bildiride, "Kıbrıs'ta uzun süre dökülen kanları 1974'te durduran Türk ordusu olmuştu, Suriye'de yıllardır dökülen kanları durduracak olan da yine Türk ordusu olacak. Hiç şüpheniz olmasın" ifadelerine yer verildi.
Okunan bildirinin zarftaki bir kopyası da Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdür Cenk Gürçağ aracılığı ile Akıncı'ya iletildi.
MUSTAFA AKINCI NE DEMİŞTİ?
İşte Akıncı'nın resmi sosyal medya hesabından yaptığı o skandal açıklaması:
"Bazen sessiz kalmak söyleyecek sözünüz olmadığından değildir. Bazen durumlar o kadar karmaşıktır ki, bazı kestirmecilerin kolaycılığında "Evet" ya da " Hayır "la geçiştirilmesi mümkün değildir. Söyleyeceklerinizle durumu etkileme olanağını göremediğiniz durumlarda sessiz kalmak da gerekebilir. Ancak Türkiye'nin Suriye'deki son operasyonu konusunda sürekli üzerime geliniyor. Kimi görüşümü merak ettiğinden, ama bir çoğu da kendi politik amaçlarına malzeme yapmak telaşı ile sabırsızlanıyor. Bazı çok bilmişler de bu sessizlik üstüne komplo teorileri bile icat etmeye başladılar. Bu durumda ne düşündüğümü açıklamak kaçınılmaz oldu: Her şeyden önce içimizde Türkiye'nin iyiliğini ve terör belasından kurtulmasını istemeyen olduğuna inanmıyorum. Mesele "Türkiye'nin iyiliği nerededir?" sorusunun yanıtındadır. Bu sorunun gerçek muhatabı elbette Türkiye'de yaşayanlardır. Ama benim inancım Suriye topraklarının artık neredeyse 10. yılına girmekte olan savaşa doyduğu noktasındadır. On yıldır akan kan bundan böyle de akmaya devam ederse barışa ulaşmak mümkün olmayacaktır. Bana göre Türkiye'nin mutlu ve huzurlu geleceği Türkü – Kürdü – Arabı ve Türkmeni ile tüm bölge halklarının dialog içinde inşa edecekleri bir düzenle mümkün olacaktır. Suriye'nin toprak bütünlüğü içinde kendi sınırlarına sahip çıkabileceği ve Türkiye'nin de kendi sınırlarını güvende hissedebileceği bir durumun yaratılması gerekiyor. Bunun için kanımca Türkiye ile Suriye arasında en erken zamanda ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin büyük yararı olacaktır. Bunun da ötesinde Türkiye'nin Mısır dahil diğer bölge ülkeleriyle bozulan ilişkilerinin de düzeldiğini görmek en büyük dileğimdir. AB ile kavgalı değil işbirliği içinde bir Türkiye herkes için daha iyi olacaktır. 1974 yılında 27 yaşındayken, Faşist Yunan Cuntasının neden olduğu Türkiye'nin askeri harekatında ben de her genç Kıbrıslı Türk gibi görev aldım. Lefkoşa'da Dereboyu'ndaki savaşta arkadaşlarım yanımda şehit düştüler; pek çoğumuz gibi ben de savaşın ne demek olduğunu yaşayarak öğrendim. Bu nedenle savaşın acılarını hiç bir toplumun yaşamasını istemem. Türk- Kürt- Arap hiçbir çocuğun burnunun kanamasını arzulayamam. Daha önce de söyledim 1974'te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce dialog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir."