Fransa'da Macron ve Le Pen ipi göğüsledi
Fransa'daki cumhurbaşkanı seçiminin sandık çıkış anketlerine göre 7 Mayıs'taki ikinci turda yarışmaya hak kazanan "En Marche" (Yürüyüş) Hareketi'nin lideri Emmanuel Macron ile aşırı sağcı Ulusal Cephe Partisi'nin lideri Marine Le Pen, kurulu sisteme alternatif fikirleri ile seçmen oylarını aldı.
- Dünya
- Giriş Tarihi: 23.04.2017 | 00:00
- Güncelleme Tarihi: 23.04.2017 | 22:04
İktidardaki Sosyalist Partinin eski Ekonomi Bakanı olan ve partisinden ayrılarak merkezde bir oluşum kuran Macron'un henüz bir yılı geçmeyen hareketiyle cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunu geçebilecek potansiyeli yakalaması, daha çok arkasındaki medya desteğine bağlanıyor.
Emmanuel Macron'un, medyanın önemli bir kesimi tarafından adeta "parlatıldığı" düşünülüyor.
Bir mülakatında "politik arenadaki boşluktan faydalandığını" itiraf eden Macron, "belirli bir politik ideolojiyi benimsemediğini", "ne sağda ne de solda olduğunu" belirtmişti.
Annesi ve babası doktor olan ve ülkenin kuzeyindeki Amiens şehrinde doğan Emmanuel Macron'un yaşamının önemli bir bölümünü 16 yaşındayken, kendisinden 24 yaş büyük Brigitte Trogneux isimli tiyatro öğretmenine aşık olması ve daha sonra 2007 yılında onunla evlenmesi şekillendiriyor.
Ailesinin itiraz etmesine rağmen Macron'un sürdürdüğü bu ilişki, onun özgür ve kararlı karakterinin yansıması olarak değerlendiriliyor.
Paris'te gördüğü öğrenimin ardından maliye müfettişi olan Emmanuel Macron, daha sonra bir müddet bir yatırım bankasında çalıştı.
- Sosyalist Parti kariyeri
Sosyalist Parti'ye 2006 yılında katılan Macron, François Hollande'ın ilk hükümetinde 2012-2014 yıllarında Hollande'ın genel sekreter yardımcılığı görevini yürüttü. Emmanuel Macron, daha sonraki hükümette Ekonomi Bakanı olarak atandı.
Ekonomi Bakanı iken iş çevreleri ile ilişkileri çok iyi olan Macron, kamuoyundaki yoğun itirazlara ve protestolara rağmen Hollande ve dönemin başbakanı Manuel Valls'in desteğiyle çalışma hayatıyla ilgili pek çok düzenlemenin hayata geçirilmesini sağladı.
- Bir yıllık bir hareketle iktidara aday
"En Marche" (Yürüyüş) Hareketi'ni Nisan 2016'da kuran Emmanuel Macron, Ağustos 2016'da ise bakanlık görevinden istifa etti.
Macron, ekonomi politikalarında kendisini "liberal", sosyal konularda "solcu" olarak tanımlıyor.
Emmanuel Macron, Sosyalist Parti'nin önemli isimleri eski Başbakan Manuel Valls ve Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian'ın desteğini de almıştı.
İnsani ilişkilerindeki yeteneği ile bilinen ve pragmatik olarak tanımlanan Macron'un politik programı ise "tutarsız" olarak görülerek pek çok açıdan eleştiriliyor.
Macron'un cumhurbaşkanı olma şansının artmasının en önemli nedenleri ise Sosyalist Parti'nin adayı Benoit Hamon'un aşırı sola kayan politikalar önererek kamuoyu desteğini kaybetmesi, merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi adayı François Fillon'un yolsuzluk iddiaları nedeniyle yara alması gösteriliyor.
Emmanuel Macron'un seçmen gözündeki en büyük sorunu ise genç siyasetçinin ekibinin de genç ve tecrübesiz olması.
Cumhurbaşkanı seçimini kazanması halinde Macron'un, yine bu yıl yapılacak parlamento seçimlerinde nasıl bir performans sergileyebileceği ve kadrosunu kimlerden oluşturabileceği konusu, seçmen nezdinde tartışılan önemli bir konu.
- Le Pen'in aşırı sağdan merkeze kayma arayışı
Ulusal Cephe (FN) Partisi'nin kurucusu ve ilk lideri babası Jean-Marie Le Pen dolayısıyla neredeyse "aşırı sağ" geleneğin içinde doğmuş olan Marine Le Pen'in kişiliğini ve politik çizgisini çocukluğundan itibaren yaşadığı deneyimler derinden etkilemiş.
Fransa cumhurbaşkanlığının en güçlü adaylarından Marine Le Pen'in babası gibi politika yapma kararı vermesinde belki de en önemli etken, henüz 8 yaşındayken Paris'teki evlerinin bombalanması olmuş.
Otobiyografi kitabında 8 yaşındayken evlerinin önüne konulan 5 kilogramlık dinamitin patlamasıyla yaşadığı şoku unutmadığını anlatan Le Pen, 2 ablasıyla birlikte binanın ön kısmının tamamen parçalara ayrıldığını gördüğünü belirtiyor.
Henüz FN kurulalı 4 yıl olmuş ve parti sadece antisemitik açıklamalarla bilinirken, 1 Kasım 1976'da yapılan bu saldırının failleri ise halen bulunabilmiş değil.
- FN'e üyelik
Parti saflarına çok genç yaşta 1986'da katılan Marine Le Pen, yüksek öğrenimini tamamlayıp avukat olmasının ardından da 1998'de FN'in bölge meclisi üyelerinden biri olarak seçildi.
Avrupa Parlamentosu milletvekili olarak 2004 yılından beri görev yapan Le Pen, FN'in liderliğine ise 2011 yılında oyların yüzde 67,65'ini alarak geldi. Marine Le Pen böylece, 1972 yılından beri partiyi yöneten babasının yerini almış oldu.
Ülkede 2012 yılında düzenlenen cumhurbaşkanı seçimi kampanyasında işsizliği ve yasa dışı yollardan ülkeye girmiş göçmenleri gönderme vaadini ön plana çıkararak yüzde 17,9 oy alan Le Pen, François Hollande ve Nicolas Sarkozy'nin ardından 3'üncü oldu.
Mayıs 2014'te Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ise Le Pen liderliğindeki FN yüzde 24,9 oyla Fransa'da seçimlerden birinci parti olarak çıktı.
Bu oy oranını bu yılki cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda da yakalamayı hedefleyen 48 yaşındaki Marine Le Pen'in partisine destek, Avrupa Parlamentosu'nda yolsuzluk yaptığı iddiaları üzerine geriledi.
Aşırı sağcı babasından daha demokrat ve cumhuriyetçi olarak değerlendirilen Le Pen, babası Jean-Marie Le Pen'i, kamuoyunda tartışma yaratan bazı açıklamalarından ötürü 20 Ağustos 2015'te partiden ihraç ettirdi.
- Müslümanlara karşı tutumu
FN'in lideri seçilmeden önce 2010 yılında özellikle Müslümanlara karşı sert bir çizgi benimsemiş olan, hatta Müslümanların cuma namazını cami dışında kılmasını "Alman işgaline" benzeten Marine Le Pen'in, Müslümanların "Fransız toplumuyla uyumlu yaşayabileceği" fikrine evrildiği gözleniyor.
Ancak Le Pen'in geçmişteki "sokaklarda bile başörtüsünü yasaklayacağı" yönündeki söylemleri, Müslümanlardan oy almasını güç kılıyor.
Marine Le Pen'in Müslümanlara karşı yaklaşımında son dönemde bir yumuşama görülse de deneyimli gazeteci Alain Duhamel bir mülakatında, "FN halen Müslümanlara dolaylı olarak saldırıyor." ifadelerini kullandı.
Antisemitik açıklamalarıyla zaman zaman gündeme gelen babasından farklı olarak Le Pen'in, Yahudi cemaatinin liderleri ile de temas kurduğu ve hatta belirli bir oranda Yahudi oy tabanı olduğu biliniyor.