Ankara'da Cuma namazı saat kaçta? Ankara Cuma namazı saati 1 Şubat!
Cuma namazı için kısa bir süre kaldı. İslam alemi bir Cuma gününe daha ermenin sevincini yaşarken, bir yandan da Cuma namazı için son hazırlıklarını gerçekleştiriyor. Cuma namazına geç kalmak istemeyen yüzbinlerce Müslüman, bulunduğu ilde öğle ezanının ne zaman okunacağını merak ediyor. Başkent Ankara da o illerden biri. Peki, Ankara'da Cuma namazı saat kaçta kılınacak? İşte Ankara Cuma namazı saati 1 Şubat!
Bir Cuma günü daha faziletleri ile geldi. İslam aleminin birlik beraberliği açısından da büyük kıymeti olan Cuma gününde Müslümanlar dünyanın her yerinde camilere akın edecek. Birbirinin Cuma'sını tebrik eden Müslümanlar, bir yandan da bulunduğu ilde öğle ezanının ne zaman okunacağını araştırıyor. Cuma namazına geç kalmak istemeyen binlerce kişi son hazırlıklarını yaparak, işlerini yoluna koyuyor. Nüfus ve iş yoğunluğunun fazla olduğu illerde Cuma namazı saati sabahın erken saatlerinden itibaren aranıyor. O illerden birisi de Ankara... Ankaralılar, "Cuma namazı saat kaçta kılınacak?" sorusuna yanıt arıyor. Peki, Ankara'da Cuma namazı saat kaçta kılınacak? İşte Ankara Cuma namazı saati 1 Şubat!
DİYANET İŞLERİ ANKARA CUMA SAATİ! ANKARA'DA CUMA NAMAZI SAAT KAÇTA?
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın vakit namazları bölümünde her il gibi Ankara'nın da vakit namaz saatleri yer alıyor. Ankara'da 1 Şubat Cuma namazı saat 13.07'de kılınacak. Diğer illerin cuma namazı saatleri için aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.
CUMA NAMAZI SAATLERİ İÇİN TIKLAYINIZ!
CUMA NAMAZI SURESİ
Cuma suresinde yüce Allah bütün müminlere şöyle seslenmektedir:
"Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır." (Cuma, 9)
Ayette ezana, cuma gününe, cuma namazına, cuma namazının farz oluşuna, cuma hutbesine, cuma saatinde alış veriş yapılmaması gerektiğine işaret edilmektedir.
Cuma Günü
Ayette geçen "el-cumu'ati" kelimesi, "toplamak, bir araya getirmek" anlamına gelen "cem'" kökünden türetilmiş bir isimdir. Müslümanlar öğle saatinde camide toplanıp birlikte cuma namazı kıldıkları için Arapların daha önce "arube" dedikleri haftanın bu gününe "Cuma günü" denilmiştir.
HAFTANIN EN HAYIRLI GÜNÜ CUMA
Haftanın en değerli günü cuma günüdür. Peygamberimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- cuma gününün faziletini şöyle beyan etmiştir:
"Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün cuma günüdür; Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır." (Müslim, Cuma, 18)
Cuma, Müslümanların haftalık bayramıdır. Bu itibarla Müslümanlar, perşembe günü akşamdan bu güne hazırlanırlar. Cumaya hazırlık için boy abdesti alırlar, temiz elbise giyerler, güzel koku sürünürler. Bunu Peygamberimizin bir tavsiyesi olarak yerine getirirler.
CUMA HUTBESİ 1 ŞUBAT
RIFK: ALLAH HER İŞTE ZERAFETİ SEVER
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: "İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel şekilde önle. O zaman bir de göreceksin ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sımsıcak bir dost oluvermiş."
Okuduğum
hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: "Rıfktan mahrum kalan bir kimse hayrın tamamından mahrum kalmıştır."
Kıymetli Müminler!
Yüce dinimiz; iman, ibadet ve güzel ahlâk üzerine kuruludur. İnsanın Cenab-ı Hak katında değer kazanmasına ve toplum içinde sevilip sayılmasına vesile olan ahlâkî erdemlerden biri de rıfktır. Rıfk; güler yüzlü, tatlı sözlü, sakin ve geçim ehli olmaktır. Sert ve kaba davranmamak, kalp kırmamaktır. İnsanın aklını karartan ve sonu hüsran olan öfkeye yenik düşmemek, sabırlı ve soğukkanlı olmaktır.
Değerli Müslümanlar!
Rabbimiz her işte rıfk ile muamele etmeyi sever. Kur'an-ı Kerim'de, Peygamberimizin şahsında bütün müminlere hitaben "Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir" buyurarak affedici ve hoşgörülü olmayı emretmektedir. Bir başka ayet-i kerimede ise "affedici olmak ve öfkeyi yutmak" Allah'ın mağfireti ve cennetiyle müjdelenen muttakilerin özellikleri arasında sayılmıştır.
Aziz Müminler!
Resûlullah (s.a.s), yumuşak davranma hususunda en güzel örneğimizdir. O, sadece insanlara değil, varlık âleminin tamamına şefkat, merhamet ve nezaketle davranmıştır. Her işinde kolaylaştırıcı olmuş, zorluk çıkarmaktan ve çevresindekileri incitmekten sakınmıştır. Hatalar karşısında cezalandırmaktan ziyade affedici olmayı tercih etmiştir. Ezici, yıpratıcı, kırıcı değil, sevgi ve saygıyı besleyen yapıcı davranışları öğütlemiştir. Allah'ın kendisine lütfettiği bu özellikler sayesinde Müslümanlar Peygamberimizin etrafında kenetlenmiştir.
Cenâb-ı Hak, bu gerçeği bize şöyle haber vermektedir: "Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlanma dile…"
Kıymetli Müminler!
Peygamberimizin ahlâkını kendisine model alan bir mümin, bütün ilişkilerini rıfk ile yürütür. Can taşıyan en küçük varlıklara karşı bile şefkat ve merhameti elden bırakmaz. Sade ve zarif haliyle, kibar ve anlayışlı tavırlarıyla İslam'ın yüce değerlerini ve üstün ahlâkını temsil eder. Mümin, her türlü aşırılıktan, kabalıktan, şiddetten uzak durur. Zira Peygamberimiz onu şöyle tanımlar: "Namusa dil uzatan, lânet eden, çirkin işler yapan, edepsiz konuşan kimse kâmil bir mümin değildir."
Muhterem Müminler!
İnsan olma sorumluluğunun ve insana yakışan değerlerin ihmal edildiği, şiddetin din, dil, ırk ve coğrafya tanımadan bütün insanlığı tehdit ettiği bir çağı yaşıyoruz. Böyle bir çağda bilmeliyiz ki, şiddetin beslendiği hiçbir referans, İslamî, insanî ve ahlâkî değildir. Bizlere düşen, insanın şeref ve haysiyetini zedeleyen her türlü davranışı hayatımızdan uzak tutmaktır. Anne babamıza, eşimize, çocuklarımıza, akrabalarımıza ve komşularımıza rıfk, şefkat ve güler yüzle davranmaktır. Haklı ve güçlü iken bile affedici, öfke anında dahi sabırlı olmaktır. Peygamberimizin buyurduğu gibi, "Pehlivan, güreşte rakibini yenen değildir. Asıl pehlivan, öfkelendiğinde kendisine hâkim olandır." Ancak şunu da bilmemiz gerekir ki milli ve manevi değerlerimize yönelik saldırılar karşısında haklı bir tepki vermek, ahlâkî bir heyecanın ve imanî bir hassasiyetin asil bir ifadesi, dindarlık ve vatanseverlik alametidir.
Aziz Müslümanlar!
Rıfka sahip olan rahmeti kuşanır; rahmeti kuşanan da Allah'ın merhametine ulaşır. Rıfkı terk eden şiddete yönelir; şiddet ise kıyamet günü pişmanlıktır. O halde, öfkenin aklımızı ve vicdanımızı esir almasına, sabırsızlığın ebedi kurtuluşumuza gölge düşürmesine fırsat vermeyelim. Sevgili Peygamberimizin şu hadisini daima hatırlayalım: "Şüphesiz Allah Teâlâ Refîktir, rıfkı sever. Sertlik ve benzeri hallere vermediği ecri, yumuşak huylulukla yapılan işlere verir."