İstanbul Cuma namazı saat kaçta? İstanbul Cuma namazı saati! 11 Ocak İstanbul Cuma saati!
İslam alemi bir Cuma gününe daha ermenin sevincini yaşıyor. Tüm dünyada Müslümanlar camileri doldurarak, Allah'ın farz kıldığı Cuma namazını eda edecek. Milyonlarca insanın yaşadığı İstanbul'da da camiler dolup taşacak. İşlerini Cuma saatini göz önünde bulundurarak ayarlamak isteyen birçok kişi, "İstanbul'da Cuma namazı saat kaçta?" sorusuna yanıt arıyor. İşte İstanbul Cuma namazı saati 11 Ocak...
- Din
- Giriş Tarihi: 11.01.2019 | 00:00
- Güncelleme Tarihi: 11.01.2019 | 11:24
İstanbul Cuma namazı saati sabahın erken saatlerinden itibaren yoğun şekilde aranıyor. İslam aleminin büyük kıymet verdiği Cuma gününde Allah'ın farz kıldığı Cuma namazı kılınacak. Cuma gününe ermenin mutluluğunu yaşayan Müminler, Cuma namazına geç kalmamak için saati önceden kontrol ederek işlerini ayarlıyor. Peki, İstanbul'da Cuma namazı saat kaçta? İşte Diyanet İstanbul Cuma namazı saati...
İL İL CUMA SAATLERİ İÇİN TIKLAYINIZ!
İSTANBUL'DA CUMA NAMAZI SAAT KAÇTA?
Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinde vakit namazları ile ilgili bilgilendirme alanı bulunuyor. 81 ilin namaz saatlerinin bulunduğu göstergede, İstanbul'da öğle namazı saati 13.17 olarak görülüyor. İstanbul'da Cuma namazı saat 13.17 itibarıyla başlayacak.
DİYANET İSTANBUL CUMA SAATİ: 13.17
CUMA NAMAZININ ÖNEMİ
Cuma namazının önemini bilmek gerekir. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) cuma namazına şu ifadelerle dikkat çekiyor:
"Bizler Ehl-i Kitab'a göre en son gelmişken, kıyamet gününde faziletçe en başa geçecek olanlarız. Şundan dolayı ki, bizden evvel onlara Kitab verildi de Allah'ın onlara farz buyurduğu gün bu cuma günü iken, onlar anlaşmazlık çıkarıp başka günlere saygı gösterdiler. Bize ise o güne itibar etmek hususunda Hak Teala hidayet verdi (Doğru yolu gösterdi). Artık bu hususta insanlar bizden geri kalmış oldular. Yahudilerin ibadet günü yarın (cumartesi), Hristiyanlarınki ise öbür gündür (pazar)."
Yine Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V), cuma namazının fazileti ile ilgili şu güzel sözleri söylüyor:
"Âdem o gün yaratıldı, o gün cennetten yere indirildi, o gün tövbesi kabul edildi ve o gün vefat etti, kıyamet günü de o gün kopacaktır. İns ve cinden başka hiçbir yaratık yoktur ki, tan yeri ağardıktan gün doğuncaya kadar kıyamet belki bugün kopar korkusu ile kulak kabartmasın. Bir de o günün içinde bir saat vardır ki, bir Müslüman kul, o vakte denk gelip, o esnada namaz kılıp Allah Teâlâ Hazretleri'nden bir hacetini dilerse, onu Allah Teala muhakkak ona verir."
11 OCAK CUMA HUTBESİ
İNSANIN KEMAL YOLCULUĞU: İSLAM, İMAN VE İHSAN
Muhterem Müslümanlar!
Bir gün Allah Resûlü (s.a.s) ashabıyla sohbet ederken bir adam çıkageldi. Elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı. Kimse onu tanımıyordu. Uzaktan gelmiş olmalıydı. Ama üzerinde hiçbir yolculuk belirtisi yoktu. Peygamberimizin yanına oturdu ve 'Ya Muhammed! Bana İslam'ı anlat' dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "İslam, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik etmen; namazı kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve eğer gücün yetiyorsa haccı yerine getirmendir."
Gelen kişi 'Doğru söyledin' dedi. Ashâb-ı kirâm, adamın hem soru sorup hem de cevabı tasdik etmesine şaşırdı. Sonra adam, 'Bana imanı anlat' dedi. Peygamberimiz, "İman; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmandır" şeklinde cevap verdi. Adam yine, 'Doğru söyledin!' diye onayladı. Sonra da 'Bana ihsanı anlat' dedi. Peygamberimiz, ihsanı şöyle tarif etti: "İhsan, Allah'ı görüyormuşsun gibi O'na kulluk etmendir. Çünkü sen O'nu görmesen de O seni görmektedir." Adam, kıyametle ilgili bazı sorular da sordu ve yanlarından ayrıldı. Sevgili Peygamberimiz olaya şahit olan Hz. Ömer'e şöyle buyurdu: 'O, Cebrâil idi. Size dininizi öğretmeye gelmişti.'
Kıymetli Müminler!
İman, Allah'ın varlığını ve birliğini, Peygamberimizin Yüce Allah'tan getirdiklerini dil ile ikrar kalp ile tasdik etmektir. İman, kul ile Allah arasındaki sevgi ve güven bağıdır. İman, yaratılış gayesini bilen insanın, Rabbine verdiği sadakat ve samimiyet sözüdür. Mümine düşen, verdiği bu sözün arkasında durmak ve gereklerini yerine getirmektir.
Değerli Müslümanlar!
İslam, inandığı gibi yaşamak, imanı hayata taşımaktır. Tam bir teslimiyetle Allah'a ibadet etmek, maddi ve manevi varlığını O'nun yoluna adamak, emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmaktır. Sadece Allah'a kul olmaya ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamaya ahdeden Müslüman'ın söz, tavır ve davranışlarıyla bu ahde vefa göstermesidir.
Kıymetli Müslümanlar!
Biraz önce mealen okuduğum Cibril hadisinde geçen ihsan ise kulluk bilincinin ve güzel ahlâkın zirvesidir. İhsan, "Biz, insana şah damarından daha yakınız" buyuran Rabbimizin varlığını hayatın her anında hissetmektir. "Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir" ayeti gereğince daima ilâhî gözetim altında, Rabbimizin huzurunda, O'nun ikram ve inayetine muhtaç bulunduğumuz şuuruyla yaşamaktır.
Aziz Müminler!
İman etmek, İslam'ın emri olan ibadetleri yerine getirmek ve ihsan şuuruyla hareket etmek, birbirini tamamlayan basamaklar gibidir. Allah'a ve O'nun bildirdiği hakikatlere iman eden insan, elbette ibadetlerini aksatmayarak samimi bir Müslüman olmak için gayret edecektir. İmanın ve ibadetin vazgeçilmez gereği ise güzel ahlâklı olmaktır. İnanan ama bunu ibadet ve ahlâkla kemâle erdirmeyen kişi ziyandadır. Ahlâkını iman ve ibadetlerle taçlandırmayan insan, Allah'ın rızasından mahrum kalır. İbadet ettiği halde ahlâkî yönden zaafları olan kimse ise kendini muhasebe etmeli ve ibadetinde huşuya dikkat ederek bu türlü yanlışlardan uzak kalmalıdır. O halde, kul olarak Rabbine iman eden, din olarak İslam'a teslim olan, peygamber olarak da Hz. Muhammed (s.a.s)'e tabi olan her insan, imanını, ibadetini ve ahlakını bir arada güzelleştirmelidir. İşte o zaman mümin Kur'an-ı Kerim'in şu müjdesine nail olacaktır: "İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır."
Muhterem Müslümanlar!
Kalbimizi, iman gibi bir nimetten, ibadet gibi bir gıdadan, ihsan gibi bir şuurdan mahrum bırakmayalım. Zira dünya ve ahiretimize ait her türlü iyiliğin, hayrın ve hakikatin temeli, insan olmanın manası ve kul olmanın değeri bu üç cevherde saklıdır.
Bunun için kulluk yolunda samimi ve gayretli olalım. Dilimizden dökülen her sözün, elimizden sadır olan her işin, gözümüzden süzülen her bakışın, attığımız her adımın Cenâb-ı Hak katında bir karşılığı olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.
Hutbemi, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)'in şu duası ile bitiriyorum: "Allah'ım! Beni amellerin ve ahlâkın en güzeline kavuştur. Onların en güzeline ancak sen ulaştırabilirsin. Beni kötü işlerden ve kötü ahlâktan muhafaza et. Bunlardan ancak sen koruyabilirsin."