Ankara'da "yüksek yargıya neşter" kulisi
Yüksek Yargı kurumlarının iş yükünü azaltmak, yüksek yargıda ideolojik yapılanmaları ortadan kaldırmak için yeni kanun tasarı geliyor. Peki bu radikal değişiklikte neler var ve neler hedefleniyor? Yargı üyeleri bu değişikliği nasıl karşıladı?
- Analiz
- Giriş Tarihi: 30.06.2016 | 00:00
- Güncelleme Tarihi: 30.06.2016 | 12:42
A HABER- Türkiye çok önemli bir yargı reformunun arifesinde... Yüksek yargı kurumlarının iş yükünü azaltmak, yüksek yargıda ideolojik yapılanmaları ortadan kaldırmak için devlet, yeni kanun tasarısıyla yüksek yargıya neşter vuracak...
Başta yeni anayasa olmak üzere kilit sorunların çözümünde sürekli direnen bir 'üst' yapıya neşter vuruluyor... Çalışma yüksek yargının yapısını gerçekten radikal bir biçimde değiştiriyor.
YARGIDA RADİKAL DEĞİŞİKLİK
Peki bu radikal değişiklikte neler var ve neler hedefleniyor?
Örneğin, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev süreleri anayasa mahkemesi üyeliklerinde olduğu gibi 12 yılla sınırlandırılıyor...
Yargıtay ve Danıştay üyeleri sadece bir kez seçilebilecek.
Bu önemli adımla birlikte, yüksek yargı üyelerinin belirli aralıklarla değişmesinin, hukuk içtihatlarının yeni bakış açılarıyla zenginleşmesi ve toplumun ihtiyaçlarına daha fazla cevap verebilmesi anlamında önemli artılar hedefleniyor...
Üye değişiminin, üyelerin sürekli kendilerini yenilemelerine ve geliştirmelerine fayda sağlayacağı gibi, yüksek mahkeme üyelerinin bilgi ve tecrübelerini ilk derece yargı mercilerine aktarmalarına imkan da sağlayacak...
20 Temmuz'da istinaf mahkemelerinin faaliyete geçecek olması nedeniyle iş yükü büyük oranda azalacak olan Yargıtay ve Danıştay'daki üye ve daire sayıları da azaltılıyor...
Kanun yürürlüğe girdiğinde Yargıtay ve Danıştay üyelerinin üyelikleri de düşecek. Görevi sona eren üyeler arasından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca Yargıtay ve Danıştay üyesi seçimi yapılacak.
Pek çok hukukçu, kanun tasarısının, yüksek yargı organlarına sızan ve çeteleşen paralel yapı ile mücadelede çok önemli bir çalışma olduğu görüşünde...
Keza, paralel yapı hakkında açılan birçok davanın, yüksek yargıda yuvalanan örgüt elemanları marifetiyle paralel yapı lehine sonuçlandırıldığına dair net veriler var...
Bu yüzden de hükümetin yaptığı kanun değişikliğinden en çok paralel yapı üyeleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti düşmanlığında birleşen medyadaki kalemşörler rahatsız oldu.
Gerekçeleri ise düzenlemenin anayasa aykırı olduğu yönünde... Eleştirilere yanıt da yine hükümetten geldi...
Açıklamada, anayasanın 154. ve 155. maddelerinde, Yargıtay ve Danıştay üyelikleri düzenlenirken bu üyeler için ayrı bir teminat öngörülmediğinin altı çiziliyor ve görev sürelerine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğine dikkat çekiliyordu...
Üyelerin nitelikleri ve seçim usullerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği hüküm altına alındığı vurgulanıyordu...
Buna göre Yargıtay ve Danıştay üyelerinin sahip olduğu teminat anayasada tüm hâkim ve savcılar için öngörülen teminatla aynı şekilde düzenleniyor.
Dolayısıyla, Yargıtay ve Danıştay üyeliğinin 12 yılla sınırlanmasının ve mevcut üyelerden yeniden seçilmeyenlerin üyeliklerinin sona ermesinin mahkemelerin bağımsızlığını ihlal etme anlamı taşımadığı için kanun tasarısının anayasaya uygun olduğu belirtiliyor...
Ankara kulislerinden gelen bilgilere göre, yargı cephesinde özellikle HSYK'da tasarının rahatsızlık uyandırmadığı ve tam tersine olumlu karşılandığı görüşü hakim...
Peki paralel yapı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti düşmanlığında birleşen bazı köşe yazarları yeni düzenlemeyi neden ve nasıl bir itibarsızlaştırma çabası içerisine girdi?
Demokrasi ve yargı bağımsızlığı elden gidiyor diyerek asıl neyin üzerini kapamaya çalışıyorlar?
Siyasi gücün, yargı üzerindeki etkisini son 14 yılık AK Parti hükümetlerine neden mal etmeye çalışıyorlar?
Geçmişte koalisyon dönemlerinin postal yalayıcıları olarak bilinen sözde demokratlar, yargıdaki kadrolaşmalara, ihlallere hantallığa, ihanetlere neden ses çıkarmıyorlardı?
Vesayetçi ve marjinalleşmiş hukukçular dışında yargı cephesinin bile rahatsız olmadığı bir düzenlemeyi neden engellemeye çalışıyorlar?
Toplumda oluşturmak istedikleri algı ne?
İşte bu sorulara yanıt olması anlamında ilk örnek genel yayın yönetmeni Can Dündar'ın terör örgütü PKK'nın yayın organı Özgür Gündem adlı gazeteye nöbetçi genel yayın yönetmeni olduğu Cumhuriyet Gazetesi...
Atılan manşet devlet kurumlarına yapılan operasyonun tam bir kanıtı...
(23 Haziran 2016 tarihli manşeti... "MİT'in tasfiye listesi hazır")
Devletin terör örgütü olarak nitelendirdiği paralel yapı mensuplarının MİT tarafından tespit edildiğini ve yüksek yargıdan gönderilecek kişilerin, nasıl anti-demokratik bir yaklaşımla karşı karşıya olduklarını ima ederken paralel yapıyı mağdur edebiyatıyla topluma pazarlamaya çalışıyor...
Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol ise tasarıya karşı, aynı gün, vesayet hukukçularından birinin sözlerine dayandırarak şunları yazıyor:
"Yargıya güvenin tabutuna çakılacak son çivi..."
Aynı gazetenin bir başka yazarı Mehmet Yılmaz da teröre destek çıkan belediyelerin ve memurların kendi deyimiyle çok da anlaşılmayan bir nedenle uzaklaştırılmak istendiklerini yazıyor, algıyı başka bir yönden yönetmeye çalışıyor...
Yine aynı gün Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ise konuyla ilişkili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan bir açıklama yapıyordu.
"Saraycı yargı istemiyoruz"
Tüm bunların üzerine siyasi cepheden de gelecek olan desteğe ihtiyacı kim dolduracaktı? CHP...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke yine aynı gün "Yargıya dair ortaya çıkan düzenlemelere ilişkin Anayasa Mahkemesi'ne hızla gideceğiz." Açıklamasını yaptı.
Bir yandan manşetler atılıyor, bir yandan kalemşörler devreye sokuluyor, barolar birliği harekete geçirilirken diğer yandan da vesayetin siyasi kalesi CHP "Anayasa Mahkemesi'ne götürürüz" tehdidini savuruyor...
Yine aynı senaryo ile kaçıncı kez karşı karşıya kalındığını görmek için son 14 yılda halkın oyları ile iktidara gelmiş hükümetlere, yargı yoluyla yapılan anti-demokratik hamleler ve linç girişimlerine bakmakta fayda var...
Milletin meclisinin, yargı organları ile ilgili yasa çıkarması, üstünlüğün elitlerden alınıp halka verildiği anlamına geliyor ya işte mesele belki de bu...
Meclise, demokrasiye, halka güvenmeyen vesayet odaklarının; bitmek tükenmez kinleri bu yeni algı operasyonuyla devam ediyor...