Şemsiyesi altına gizlendikleri 'demokratik muhalefet' kavramı, bir gece aniden, savunmamız oldukları bir anda ruhlarını terk eder ve aslında oluşturmak istedikleri toplumsal kaosun gerçekliğinde 'karikatürize' olur göze gelirler…
Bilinci açık bir iç savaş bağımlısının lağım çukurunda neler var, işte o karikatür bunun en güzel yansıması…
Konu, Sözcü gazetesinin okurlarına bedava dağıttığı karikatür dergisi Gırgır'da, Hz. Musa'ya küfürler içeren karikatürün yayınlanması…
Sonuç: Nefret ve şiddet dilinin nasıl her kesime yayılmak istendiğinin tezahürü
15 Temmuz başarısızlığı sonrasında efendileri, tasmalarını öyle bir gevşetmeye başladı ki, referanduma doğru toplumsal birliğe, salya sümük nasıl saldıracaklarını şaşırdılar.
Diyorlar ki; "Yorgunluk ve uykusuzluk nedeniyle basım öncesi fark edilemeyen bu 'berbat' karikatür nedeniyle incitmiş olduğumuz herkesten özür dileriz."
3 mukaddes dinin peygamberine, Hz. Musa'ya yapılan bu hakaret sonrası ufaktan bir özür diliyor, dalga geçer gibi de "İncitmiş olduklarımızdan" diyor…
İşte o incittikleri toplumun bir kesimi olan Türk Yahudi Toplumu ise en anlamlı tepkilerden birini veriyordu:
Gırgır'ın karikatürünü kınayan Türk Yahudi Toplumu 'mizah ile yapılan nefret suçlarına' karşı devletin bir an önce önlem almasını istiyordu…
Nefret suçluları…
İpi Pensilvanya'dan tutulan taşeron 'karikatürist'ler, Türkiye'nin siyasi- ekonomik dönüşümünün hız kazandığı bu günlerde yine devreye girip, 'muhalefet' adı altında, Türkiye'yi iç savaşa sürükleme görevini üstlenmiş görünüyor…
Anayasa referandumuna doğru sistem değişikliğini hedef alanların karikatür adı altında halkı aşağılama 'sanat'ı sürerken, seçime saygı duymayacaklarını zaten anlıyorduk;
Ancak, ideolojik kararları doğrultusunda, yürütmek istedikleri kampanyayı, toplumu tahrik edici bir yöntemle sayfalarına taşımaları, zamanlaması manidar provokasyonlardan bir tanesi daha değil mi?
Tıpkı otobüste genç bir kıza başörtüsü taktığı için saldıran 'entelektüel' meczup gibi...
Aynı kokuyu almıyor muyuz?
"Sistem değişikliğine evet mi, hayır mı" tartışmalarını demokratik zeminden uzaklaştırıp, toplumun nirengi noktaları ile oynayıp, hassasiyetleri kaşımaya devam ediyorlar…
Kimi; 'Hayır' diyen gençlere polisin şiddet uyguladığı bir çizimi kapağına taşıyor,
Kimi; "toplumda yaygınlaşan referanduma 'Evet baskısı' var" diyerek, tehlikeli bir provokasyona imza atıyor…
Kimi; "Güçlü Türkiye için evet" kampanyası başlatılan sporcuları ve sanatçıları hedef alıyor
Kimi ise, Türk halkının cahil olduğuna kanaat getirip, referandumda alınacak olası bir "evet" kararına gönderme yapıyor…
Yani, Siyasi kırılmalarda, askeri vesayetin meşrulaştırılmasında, toplumsal gerilimlerde oynadıkları aktif rolü, her zaman olduğu gibi uygulayanlar, halkın seçimini yine yok sayıyor
Ve yine; Kurtuluş Savaşı'ndan 15 Temmuz darbe girişimine, vatanı, namusu ve bayrağı için canını feda eden Türk milletine "göbeğini kaşıyan adam" gözüyle bakmayı sürdürüyorlar…