Şayet yaşlı komşusunu iki arkadaşının refakatinde döven Halil Sezai Paracıkoğlu adlı o çok "yiğit" türkücüyü kendilerinden bilmeselerdi, "Türkiye ne hale geldi" yaygarasını koparırlardı.
Hiç kuşkunuz olmasın...
Herhangi bir intihar vakasını bile mahut yaygaraya meze yapanlar bu fırsatı asla kaçırmazlardı.
Yerleştirmeye çalıştıkları algı şu: Erdoğan ve AK Parti Türkiye'yi her bakımından bitirdi, mahvetti, yok etti...
Lakin bilmedikleri de şu:
"Türkiye ne hale geldi" vaveylası "Türkiye hangi haldeydi?" sorusuna mündemiçtir.
Gelgelelim, bu sorudan şeytan gibi kaçıyorlar.
Türkiye bugünlere bankaların hortumlandığı, Cem Boyner'lerin "Güneydoğu'dan toprak satalım, borçlarımızı ödeyelim" dediği, IMF'den 1 milyar kredi almak için sömürge valisi edalı Kemal Derviş'lerin Meclis'ten 15 günde 15 yasa çıkarttığı, marangoz imamlardan aldıkları direktifler doğrultusunda karar veren yargının "hukukun üstünlüğü" tesmiye edildiği günlerden geldi...
Bozguncular bunları ve daha nicesini duymak istemiyor.
Varsa yoksa, "Yandık bittik tükendik" yaygarası.
***
Bozguncular münferit bir hadiseden kolektif cezalandırma / aşağılama üretmekte de oldukça mahirler.
Didim Belediyesi CHP yerine AK Parti'de olsaydı, AK Parti'yi çoktan "tecavüzcü parti" ilan ederlerdi.
Bir vakıftaki münferit sapıklık üzerinden nasıl şirretleştiklerini unutmuş olamazsınız.
Geçenlerde bir sapık şeyh bozuntusu üzerinden bütün şeyhleri / tarikatları nasıl aşağıladıklarını da gördük.
Oysa (Kurtuluş Savaşı'mıza katılmak için tee Libya'dan koşup gelen) Atatürk'ün yanındaki adam Sünusi tarikatının şeyhiydi.
Yunus Emre'miz de Hacı Bektaş'ımız da tarikat ve dergâhın simge isimleridirler.
Karıştırılmasın; FETÖ ne tarikattır ne de cemaat. Sadece ve sadece Gladyo'dur.
Hukuku ve demokrasiyi araçsallaştırdığı gibi dini de araçsallaştırmıştır, hepsi bu!
***
"Türkiye ne hale geldi" yaygaracıları "Türkiye'nin nerden geldiğini" duymak istemedikleri gibi günümüzdeki hiçbir güzelliği de görmeye tahammülleri yok.
Bunların Engin Altay'ları tevekkeli, "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok" demedi.
Her çirkinliğin izini sürüp zoraki de olsa AK Parti'ye yamıyorlar ama siyasetle alakasız güzellikleri görmek bile istemiyorlar.
Mesela, Samsun'da 3 çocuk babası gencecik bir imam, 12 yaşındaki bir öğrencisini boğulmaktan kurtarmak için canını feda etti.
Devlete yük olmamak için imamlık yaptığı camiyi geceli gündüzlü çalışarak onaran Mehmet Çıtak adlı bu imam liyakati ve başarıları sayesinde İmam Hatip okulunda da hafız yetiştiriyordu.
Geçen hafta denizde boğulmak üzere olan 12 yaşında hafızlığını tamamlayan öğrencisini kurtarmak için denize atladı. Öğrencisini kurtardı ama kendisi boğuldu.
Boğulma tehlikesini yaşayan çocuğun gözlerinde yaş kalmamış ağlamaktan. Samsunlu bir ailenin 9 yıl aradan sonra dünyaya gelen melek yüzlü tek çocuğu!..
İmamın kızı 8 yaşında. "Benim babam bir kahraman çünkü öğrencisini kurtardı" diyor.
İmamın babasının gözleri kan çanağı anlamında, feryadına gökler ağlar! "Oğlum ve ben bir karış suya giremeyiz, fobimiz var" diyor. "Ama oğlum öğrencisini kurtaramasaydı yaşayamazdı..."
Denizde boğulmayı, yaşarken boğulmaya tercih eden bu kahraman imamı günlerce konuşmalı değil miydik?