Bahçeli'nin dün yaptığı erken seçim "teklifiyle" 2002'deki erken seçim "resti" arasında benzerlik kuranlar oldu.
Halbuki hiç alakası yok.
Bir kere 2002'de "rest" çekmişti.
"Sömürge valisi" mesabesindeki Kemal Derviş dönemini kapatıp, Türkiye'nin önünü açmıştı.
Dünkü çağrısı ise sadece bir "tekliften" ibaret.
Gayet sağlam, mantıklı bir gerekçesi de var.
Bu teklife AK Parti - MHP yakınlaşmasına karşı çıkanlar tarafından bir direnç olacaktır.
Ne ki, Türkiye çok yönlü kuşatılmışlığa karşı güçlü bir yönetime (cumhurbaşkanlığı sistemi) behemehal geçmek zorunda.
Şartlar hiç vakit kaybetmemeyi icbar ediyor.
Her şeyden evvel, Türkiye ekonomik abluka altındayken, "Türkiye'ye yatırım yapmayın" çağrısı yapan bir ana muhalefet partimiz var.
Erdoğan gitsin de isterse memleket batsın, hiç umurlarında değil.
Öte yandan, FETÖ sosyolojiyi zehirlemek için arazide matine suare çalışıyor.
Ayrıca...
ABD, Türkiye'yi parçalama niyetinden vazgeçmiş değil!
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan AK Parti grup toplantısındaki dünkü konuşmasında ABD'nin, "60 bine yakın PKK / PYD'li teröristi Suriye'nin kuzeyine getirme gayreti içinde" olduğunu söyledi.
***
Diyeceksiniz ki madem öyle, Türkiye müstevlilerin Suriye saldırısını neden destekledi?
O iş hiç de sanıldığı gibi değil.
Şayet Türkiye malum saldırıya karşı çıkmış olsaydı...
ABD, PKK / PYD'ye verdiği desteğe uluslararası toplum nezdinde meşruiyet kazandıracak, "PKK / PYD yanımızdayken, NATO üyesi Türkiye bize karşı çıktı" diyecekti.
Hatta bununla da kalmayacak...
Daha önce CHP'li milletvekili Eren Erdem'in müstekreh iftirası gibi Türkiye'yi terör örgütlerine kimyasal silah veren ülke olarak yaftalayacaktı.
Zira esas hedef Türkiye idi.
Türkiye'nin Rusya ve İran'la kurduğu ilişki biçimiydi.
Yani, Erdoğan, Putin ve Ruhani'nin el ele verdikleri Ankara fotoğrafıyla simgeleşen ittifaktı.
Bunun böyle olduğunu, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ağzından kaçırmış, Suriye'ye yönelik operasyonun, Rusya ve Türkiye'nin arasını açtığını iddia etmişti.
Ne ki mahut tuzağın Rusya da farkındaydı.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, "Suriye'ye yönelik saldırı Rusya ve Türkiye'nin arasını açmadı" diyecekti.
Aynı şekilde, İran da tuzağın farkındaydı.
Yoksa daha dün İran ile Türkiye arasında ABD doları veya euro gibi üçüncü bir rezerv para birimine ihtiyaç duymadan kendi milli paralarıyla takas gerçekleşmezdi.