“Sözde” adalet yürüyüşü... Sözde “adalet kurultayı!”
07.09.2017, Perşembe
Önceki akşam, TBMM bahçesindeki yargı yılı açılış resepsiyonundaydım. Adli ve idari yargının zirvesindeki isimler, anayasa yargısının tanıdık simaları, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeleri... İlk izlenimim, genel merhabalaşmadan sonra herkesin, kendi camiası ile öbek öbek ayrı ayrı noktalarda toplanması oldu. İkinci gözlemim, Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın da üstünde bir noktaya konuşlandırılmasından duyulan rahatsızlığın devam etmesi idi. Üçüncü, bence enönemli nokta... Yargımensupları tahmin edileninde ötesinde "hassas!"Yargı ile ilgili olumsuzyorumları, -onlara görehaksızeleştirileri yakındantakip ediyorlar. Tepkililerama dışa vurmuyorlar. Olay bazındaki analizleri,yargı sürecindeki hatalara dair tespitleriönemsiyorlar. Buna karşın toptancı yaklaşımları,tüm yargı camiasını bağlayan peşinhükümleri reddediyorlar. Bilhassa, siyasi çevrelerdengelen sivri cümleleri çok ileri ve yakışıksızbuluyorlar.
***
Resepsiyonda Danıştay Başkanı ZerrinGüngör'e, güncel bazı hususları sordum. CHP'nin, "Adalet Yürüyüşü" adını verdiği hareketlenmeyi, "Adalet Kurultayı" iddiasıyla organize ettiği toplantıyı, burada ileri sürülen görüşleri nasıl ele aldıklarını öğrenmek istedim.
Zerrin hanım, "Biz hâkimler olarakçok az konuşuyoruz. Ama bazenzorunlu durumlarda da yargının itibarınıkoruma adına konuşmamız gerekiyor"diye söze girdi. Sonra, "Sözde AdaletYürüyüşü, sözde Adalet Kurultayı..."diye devam ediyordu ki, "Sözde vurgusunubilinçli olarak mı kullanıyorsunuz?"dedim. Hiç duraksamadan, "Evet" dedi veşöyle devam etti:
"Kim için adalet? Neyin adaletiniarıyorsunuz? Yargıyı da töhmet altındabırakıyorsunuz. Biz adalet terazisiniçok hassas tutuyoruz. Birtakım söylemve davranışlarla yargıya güven zedelenirsebundan bütün toplum zarar görür. Biz, tarafsız ve bağımsız olarak herkesinhakkını titizlikle dağıtmaya özengösteriyoruz. Aynı özenin gösterilmesinibeklemek de hakkımız!"
***
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki 30 Ağustos Resepsiyonu'nda da yüksek yargı kurumlarının temsilcileri, özelde Danıştay Başkanı bu yöndeki fikirlerini paylaşmıştı. Yani... Yargı kurumlarının bütününde, kamuoyu algısı çok ciddiye alınıyor. Yargıyı "güvenilmez" biçimde takdim eden beyanları, yargının günlük siyasetin hızla tüketilen malzemesi haline getirilmesini "sorumsuzluk" olarak nitelendiriyorlar. Eskiden yargının saygınlığı, yargıya güven gibi hususlar sadece yargı mensuplarının veya akademik çevrelerin meselesi gibi algılanırdı. Şimdi yargı kurumlarının başkanları, adaletin tecellisi ile ilgili kritik konuları, tüm toplumun ortak duyarlılık göstermesi gereken en geniş paydada görüyor. Yargıçları suçlama yerine, bilgiye dayalı yorum bekliyorlar. Dosyayı bilmeden ve anlamadan ideolojik perspektif çizilmesini kabul etmiyorlar.
Buradan, "Yargı eleştiriye kapalı!" sonucu çıkmasın. Böyle bir şey yok. Eleştiri adı altında, yargıyı ve kararlarını değersizleştiren çok yönlü saldırı altında olduklarını anlatıyorlar. "Ben kendi dünya görüşüme görelafımı söylerim. İşime geleni alır, gelmeyeniyere çalarım" tarzı medyatik çıkışlarıiçlerine sindiremiyorlar. Özetle... Yargıyı anbean izleyelim. Kamuoyu nabzı ile yargı kararları arasındaki bağı sıkça ifade edelim. Varsa tutarsızlıkları, olay ve delil bazında tartışalım. Lakin yargısız infaz yapmayalım
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.