Siyasette var da devlette yok mu? Fazlasıyla var... Nedir o?
Kuşkusuz "
metal yorgunluğu!"
Lakin...
Bu sıralar Ankara'da elle tutulup gözle görülmesi zor olan ama Ankara ruhunu bilenlerce hissedilen "
stres birikimleri" söz konusu. Bu basıncın "
yakın, orta ve uzun vadeli" nedenleri var.
Her şeyden önce yaklaşan Yüksek Askeri Şûra, önemli bir faktör. 15 Temmuz darbe girişiminin sıcaklığı içinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) gerçekleşen reformun hazmedilme kapasitesi, ağustosta test edilecek. Bir bakıma, TSK'daki dönüşümün, derinliği, yönü ve sürdürülebilirliği 9 Ağustos Şûrası'ndan sonra netleşecek. Silahlı Kuvvetler'in komuta kademesinin nasıl yapılanacağı, önü açılacak komutanların kimler olacağı, kripto FETÖ'cülerin ayıklamasında gizliliğin ne şekilde sağlanacağı da kritik hususlar. Genelkurmay Karargâhı'nı, farklı tarz ve düşüncelere sahip generallerin, birbirine yakın tarihlerde ziyaret etmesini, nabız yoklanmasını da bu kapsamda düşünmek mümkün.
Anayasal zeminde hükümet sistemi değişiminin hayata geçeceği 2019'a ilişkin öngörülerin bugünden başladığını söylemek de yanıltıcı olmaz. Devletin yeniden inşa edileceğini bilen, çok değişik ekiplerin şimdiden pozisyon alma mücadelesine başladığını, bu girişimlerin örtülü bilek güreşlerine sahne olduğunu ileri sürmek de kehanet sayılmaz.
Ve belki de en mühimi, 2023 yılı. Yani, Cumhuriyet'in 100. yılında devletin zirvesinde kimlerin olacağı, siyasi kadroların ve onları lojistik olarak destekleyen güvenlik, istihbarat ve ekonomi bürokratlarının hangi bileşimde buluşacağı.
Özetle... Ankara'da izin ve tatil moduna girenler bulunduğu gibi devletin ve siyasetin geleceği adına rol üstlenenler de var. Kimi hafta sonunu kimileri de 6-7 yıl sonrasını planlıyor.
******************************
Suriye risk analizi
Bir süredir son Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonuç bildirisinin satır aralarını analiz ediyorum. Bu çerçevede, ABD'nin Rakka operasyonu bitmeden, Türkiye'nin PKK terörünü marjinal noktaya indirmesinin gerekliliğini yazıyorum. PKK'nın Suriye kolu PYD'yi, Suriye Demokratik Güçleri adı altında organize eden CIA'in, sahadaki varlığı yavaş yavaş azalırken Pentagon politikalarının ağırlığının artacağı bir gerçek. Bu da demek oluyor ki terör örgütü DEAŞ'ın başkenti sayılan Rakka ve duruma göre yakınlardaki Deyr ez Zor temizlense bile, yakın coğrafyamızda Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren tehlikeler azalmayacak. Aksine, tırmanışa geçecek.
Nitekim MGK'nın ortaya koyduğu tehdit değerlendirmesine göre, DEAŞ'a yönelik harekâtın sonuçlanmasını takiben bu örgüte mensup teröristlerden sağ kalanları Türkiye sınırına yönelebilir. Türkiye'yi hedef alabilir. Aynı şekilde, Suriye'de DEAŞ'a karşı konuşlanan ve Batı bloku nezdinde meşruiyet kazanmaya çalışan PKK-YPG de Rakka sonrası, Türkiye'ye terörist kaydırabilir. Bir başka ifade ile ABD'nin kendi çıkarları için kurguladığı Rakka senaryosu, DEAŞ ve PKK terörü olarak Türkiye'de karşılık bulabilir.
İşte bu nedenle... Türkiye, ne yapıp edip kendi göbeğini kendisi kesmek ve terörle mücadeleyi kesintisiz sürdürmek zorunda.