Yıllarca aynı hikayeyi dinledik, sevdik de.
Avrupa Birliği demek bir anlamda "
sosyal devletler topluluğu" demekti.
Bizim girmediğimiz İkinci Dünya Savaşı'ndan topyekun yıkımla çıktıkları halde çabucacık kendilerini toparlamış ve vatandaşları için böyle bir mekanizma oluşturmuşlardı.
On yılda bir yapılan darbeler ve günü kurtarma derdindeki popülist iktidarlar
sosyal güvenlik ağımızı çökerttikleri için dinlediklerimiz üzerimizde "mucize" etkisi yarattı.
Elbette kimse, 90'larda yolu kapısında "hastane" yazan o tabutluklara düşen insanları bu sanrılarından ötürü suçlayamaz.
Zira
bizdekinden azıcık farklı olanı otomatikman iyi kabul edeceğimiz bir
karamsarlığın, ezikliğin içindeydik.
O günleri hayal bile edemeyecek gençler
Levent Kırca'nın skeçlerini izlesinler, kendilerine yeter.
***
Dünyayı kasıp kavuran koronavirüs dalgasının ardından Avrupa'da ortaya çıkan tablo ise bambaşka oldu.
İngiltere ortada bizlerin düşündüğü kadar etkili bir güvenlik ve sağlık sistemi olmadığı için
'toplumsal bağışıklık'tan medet umduğunu açıklıyor.
İhtişamlı binaları görmesiniz, İtalya'dan ajanslara düşen korona fotoğraflarının, sokaklarda yatan hastaların görüntülerinin
herhangi bir Afrika ülkesinde kaydedildiğini sanabilirsiniz.
İspanya da ancak,
ilk tedbir olarak huzurevindeki yaşlıları ölüme terk edecek
kadar "organize" bir devlet olduğunu
ortaya koydu.
Fransa'da işler o kadar berbat haldeki, koronadan daha beter bir yoksulluk virüsüyle yaşadıklarını söyleyen
sarı yelekli emekçiler karantina günlerinde bile sokaklardalar.
***
Türkiye ise koronavirüs sınavının ilk turlarından başarıyla çıktı.
Yalnızca, bugün aklı başında herkesin alkışladığı
sağlık sisteminden bahsetmiyorum... Tayyip Erdoğan, 90'lardan devraldığı enkazı, 18 yıllık iktidarının ilk yıllarından reformlarla "diriltilmeye" başlamıştı zaten. Bugünkü olumlu sonucun böylesine uzun bir mazisi var.
Kimi kulaklar, buralarda yaşanmaz deyip sığındıkları Avrupa'dan, ABD'den dişlerini yaptırmak için bile Türkiye'ye gelenlerin anlatıklarına sağırdı belki... Ama muhalefetin yoğun engellemeleri ve kara propagandasına rağmen yapılan şehir hastanelerinin arttığı kapasiteyi gören herkes bugün
"İyi ki yapmışlar" demekten kendisini alamıyor.
İktidarın salgın krizi boyunca diğer alanlarda ortaya (ekonomi, güvenlik vb) koyduğu irade de
devletin sosyal devlet formunda örgütlendiğini açıkça ortaya koyuyor. Halkına yalnız olmadığı hissini en güçlü şekilde veriyor. Dünyanın en ücra köşesinde bir vatandaşı varsa, uçak kaldırıp ülkeye getiriyor.
Tabii ki görmek isteyenlere.
Kendini gönüllü mutsuzluğa mahkum ettiği halde
sorunu aidiyetlerinde arayan eziklere, "bizden adam olmaz" diye söylenenlere derman olacak bir devlet modeli ise henüz geliştirilemedi.