Anayasa dediğin 'kısa' olmalı!
Roman yazarmış gibi her ayrıntı
'fuzuli yere' Anayasaya konmamalı!
...
Orman köylüsü, devlet memuriyeti,
kooperatifçilik, tüketici, esnaflar gibi
'teferruatlı konular' farklı yasalarla
düzenlenip Anayasa'dan çıkartılmalı!
Maddelerin yazımında her sözcük
dikkatle seçilip 'duru, sade, temiz
bir Türkçe' kullanılmalı!
Maddeler 'net ifadelerle' kaleme
alınıp farklı anlamalara yol açılmamalı!
En önemli olarak da sistem değişikliği
Yeni Anayasada mutlak yer almalı,
'Yürütme görev ve sorumluluğu
Devlet Başkanına aittir' denmeli...
Ve şöyle devam edilmelidir;
...
'Devlet Başkanı' beş yıllık süre için
halkın seçimi ile göreve gelir...
Seçim iki turlu yapılır. Birincide salt
çoğunluğu temin eden olmazsa, ikinci
tura en çok oy alan iki aday katılır ve
daha yüksek oyu alan seçimi kazanmış
olur...
Üç dönem üst üste 'Devlet Başkanı'
olunabilir...
'Devlet Başkanı' kuracağı kabinede
milletvekillerine yer veremez...
Verirse, görevi kabul eden
milletvekili Meclis üyeliğinden istifa
etmiş sayılır...
Kabine 'güven oyu'na tabi değildir,
atama yapılınca görev başlamış olur...
...
İşte Yeni Anayasa'nın en önemli
bölümünü yazdık bile!
...
Gerçi "Arif'e tarif gerekmez"...
Meclisteki vekillerimiz bunu elbet
bizden iyi bilirler...
...
Bizim niyetimiz;
Hem elimiz 'Devlet Başkanı'
sözcüğünü yazmaya alışsın...
Hem de işe bir yerlerinden, bir an
önce başlansın anlamındadır! Biliriz ki;
'Başlamak, bitirmenin yarısıdır'…
...
Yeni bir Anayasa yapma çalışmasını
gözde büyütmenin de pek bir anlamı
yoktur! 'Dur bakalım, daha
komisyon kurulacak, uzlaşı
toplantıları yapılacak' açıklamaları
ile daha başta gönülsüz bir atmosfere,
belirsizlik algısına yol açılmamalıdır!
Mesele ve kararlılık bellidir, Amerika'yı
tekrar keşfe gerek bulunmamaktadır…
...
Örneğin;
İstanbul Milletvekili Profesör
Burhan Kuzu bir taslak hazırlasa...
Komisyon taslak üzerinde çalışsa...
Yeni Anayasa bilemedin 'üç aylık'
bir meseledir, yeter ki samimiyetle
istensin!
...
Ve gelsin 'Devlet Başkanlığı' seçimi!
...
Bugün 'pazar' olduğu için bu konuyu
da lâtife ile detaylandırayım, ama daha
öncesinde, AK Parti Genel Başkan
Yardımcısı Mehdi Eker'den aldığım
'iyi çay'ın tarifine bakalım;
...
Çay kadehte dîde-efrûz olmalı...
Lebrîz-i lebreng-ü lebsûz olmalı!
(Çay, cam bardakta, göz alıcı-parlak
görünümde olmalı...
Bardak ağzına kadar dolu, çay dudak
renginde ve dudak sıcaklığında olmalı!)
...
Bildiğiniz gibi, her şeyin en kaliteli
hâlinin bir tanımı-tarifi vardır!
Pilav dediğin tane tane dökülmeli...
Baklava ağızda çıtırdayarak erimeli...
Şerbet ise sofrada rayihalar saçmalıdır...
...
Yeni Anayasada 'Devlet Başkanlığı'
ve yönetim sistemi iyi tarif edilmeli…
'Devlet Başkanı' olarak -hadi isim
anmayalım(!) ama- bu işi hakkını en iyi
vererek yapabilecek kişi seçilmeli...
Toplum da tüm endişelerden kurtulup
ileriye kararlı adımlarla yürümelidir!
...
Çay'ın tarifine şu da eklenebilirdi;
'Ve mutlaka Leb-sâz olmalı...'
(Ağızda hafif buruk bir tat bırakmalı)
...
İsim vermeyelim dedik ama şunu da
diğer konumuza ekleyelim bari;
'Devlet Başkanı' dediğin de, 1.85'lik
Obama'dan bile birkaç santim uzun...
Alnı secdeye varan, aşırtma gol atabilen
ve özellikle balık burcundan olmalıdır!