Son dönemlerde...
Türkiye'yi saran zincirlerin kırıldığını
ve bağımsızlık, demokrasi, ekonomi
alanında dev adımlar atıldığına hep
birlikte şahit olduk...
Gelişme, yükselme dönemi başladı...
Ülke zenginleşmeye, dar gelirlinin
sıkıntısı hafiflemeye, memleketin viran
görünümü modernleşmeye yüz tuttu...
...
Suyu akmayan musluklar dönemi de,
her gün mutat elektrik kesintisi yılları
da, benzin-yağ-şeker kuyrukları da,
postaneye gidip telefon sırası beklenen
günler de hayli gerilerde kaldı...
Banka krizi de söz konusu değil artık,
ordu'nun darbe yapma ihtimali de...
...
Ülkemizin hızla dünya zirvesine doğru
tırmanışından duyulan ortak sevinç,
1 Kasım seçimi sonuçlarıyla da ortaya
bir kez daha konulmuş oldu!
...
Gelelim 'şimdi'ye...
...
2015 defterini dürerken, 'peki, sırada
ne var' sorusuna bilmem sizlerden ne
yanıt gelir?
...
Öncelikle 'terör belâsından'
tamamen arınmamız lâzım...
Hükümetin -tıpkı ev temizliğinde
olduğu gibi- teröristleri yöre yöre
süpürgeyle süpürerek faraşa doldurup
çöpe atma operasyonlarının gidişatı,
Türkiye'nin bu pislikten kısa sürede
kurtulacağını ortaya koyuyor...
...
Vaatlerin yerine getirilmeye başlanması
hatta daha da fevkine çıkılmasıyla
birlikte dar gelirli derin nefesler almaya
başladı...
Refah grafiğinin her geçen gün daha da
yükselmesi için, elbette tüm ekonomik
önlemler ara vermeden sürdürülmelidir!
...
Sağlıkta, eğitimde, ulaştırmada, sosyal
güvenlikte, sanayide çok güçlü adımlar
atıldı, mucizeler gerçekleşti ama...
Gelişmiş bir ülke olmanın, -daha da
doğrusu- dünya toplumlarından belli
hassasiyet farklılıkları olan ülke
insanımıza uygun bir gelişme içinde
bulunulduğunun tam olarak iddia
edilebilmesi için bazı farklı kriterler de
dikkatten kaçırılmamalıdır!
Örneğin...
Tüm dünya yan çizerken, Türkiye,
diktatör zulmünden kaçan iki-buçuk
milyon mazluma sinesini açmış, on
milyar dolara varan harcamayı seve
seve göze almıştır. Bu bütçe her geçen
gün de artmaktadır. Ama Türk insanının
asil gönlü de her geçen gün daha bir
gurur dolmaktadır...
Tarih sahnesinde her millet bazı-bu tip
özellikleriyle anılmaktadır. Biliriz ki;
'Ne doğrarsan aşına,
o çıkar kaşığına'...
...
'Yeşil alan' artırma çalışmaları aynen
devam etmelidir. Denir ki; 'Dede ağaç
diker, torun gölgesinde serinler'...
...
Gelişmiş ülke olmanın bir koşulu da
'hayvan hakları'dır...
...
Peygamber Efendimiz, Uhud seferinde,
ordunun önüne yavrularını emziren bir
kedi çıkınca, kedinin başına ezilmemesi
için bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o
kedinin etrafından dolaştırmıştır...
Seferden döndüğünde de o nöbetçiden
kediyi istemiş ve sahiplenerek adını da
'Müezza' koymuştur!
Yüce Peygamberimiz, 'Müezza'yı çok
sever, abdest aldığı kaptan su içmesine
rıza gösterir-ev halkı gibi itibar ederdi...
...
Bizler, çok kısa özetlemeye çalıştığım
gibi, o merhamet sahibinin ümmetiyiz!
...
Pek çok hayvan barınağında, örneğin
'Sarıyer Belediyesi' barınağındaki
vicdanlara sığmayacak görüntülere
bakıp da hükümetten acil tedbir
alınmasını istemeyecek bir Allah'ın
kulu var mıdır acaba içimizde!
...
Pet Shop'lar acilen kapatılmalıdır...
Barınaklar acilen ıslah edilmelidir...
'Büyük Devlet' olmanın gereği acilen
yerine gelmeli, eksik bırakılmamalıdır...
...
Ya da, konuk bir batılı devlet başkanı
ve beraberindeki gazetecilerin ani bir
barınak ziyaretine kalkışmamaları için
gece-gündüz dua edilmelidir!