Kapalı kapılar ardındaki koalisyon
görüşmelerinde -gerçekte- neler
konuşulduğunu bilmem…
Öyle pek merak ediyor da değilim!
Ancak...
...
Cumhurbaşkanı Meclis Genel Kuruluna
girer...
CHP'liler ayağa bile kalkmaz ise!
...
Konuşma yapar...
Bırak nezaketen de olsa alkışı, hakaret
anlamında sırtlarını dönerlerse!
...
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı çağırsa
bile Beştepe Külliyesine gitmeyeceğini
böbürlenerek ilân eder ise!
...
Hükümeti kurma görevi Kılıçdaroğlu'na
verilmeye kalkılırsa, bu doğrultuda
kendisi gitmeyip elçi gönderebileceği
bazı CHP'liler tarafından absürt bir
formül olarak ileri sürülür, buna da o
partiden kimsenin gıkı bile çıkmaz ise!
...
Cumhurbaşkanımızın yeni hükümetin
bir an önce kurulmasına ilişkin
kamuoyu önündeki tüm çağrılarına
rağmen, 'hükümetin kurulmasını
istemediği' dedikodusu yayılmaya
çalışılır ise!
...
Hatta ve hatta...
Devlet görevlilerinin teröristlerce hain
pusularda şehit edilmesinin müsebbibi
olarak Cumhurbaşkanlığı makamı, bazı
CHP'lilerce ekranlarda pervasızca îma
edilir ise...
...
Tüm bunlardan sonra da kalkılıp
'koalisyon pazarlığı' için masaya
oturulur ise...
İşin varacağı nokta elbet belliydi!
...
Böylesi tavırlar sergileyen, koalisyon
görüşmeleri sürerken diğer partilerle bir
araya gelme çağrısı yapan yöneticilere
sahip bir parti ile...
Bırak koalisyon kurmak-ortaklaşa saat
kurmak bile, Türkiye'ye çağ atlatmış,
'Reis'i incitilmiş bir AK Parti için
zaten mümkün değildi!
...
CHP'nin o tepeden bakan, seçkinci,
elitçi, toplumun değer yargılarını,
Devletin 'Yüce Cumhurbaşkanlığı'
makamını ağız dolusu karalamaktan,
halka kin-nefret tohumları saçmaktan
kaçınmayan tavrı buna baştan engeldi...
...
Derler ya...
Herkesin içinde iki kedi vardır;
Biri iyi, 'AK'...
Diğeri kötü, 'Kara'dır!
Hangisini beslersen, o gelişir-irileşir...
...
İçindeki 'Kara Kedi'yi semirtenin,
koalisyona girmeyi çok arzu etmesine
rağmen varacağı sonuç işte böyledir!
...
Neticeyi almış, görmeleri lâzım geleni
de görmüşlerdir