Neredeyse kafayı yedik!
…
Tuvalete girerken bile başımızı
kaldırıp gizli kamera olup olmadığını
kontrol etme lüzumu hissettiğimiz bir
paranoyak ortama sürüklendik…
Asıl beddua, rontgencilik-şantaj ve
montajla egemenliği ele geçirmeye
çalışarak, dur durak bilmeden böylesi
bir sapıklığın tohumlarını memlekete
biteviye atanlara yöneltilmelidir!
…
İşin bir başka kabul edilemez yanı, en
mahreme girmeye bile tevessül eden
bu sapık 'gizli kamera çetesine'
bazı siyasi partilerin menfaat uğruna
vermekten çekinmedikleri destektir…
…
Bunlar ezkeza iktidara gelecek olsalar
paralel yoldaşlarına destekleri doğal
olarak artacak ve kumpas amacıyla
banyo-tuvalet-yatak odalarına gizli
kamera yerleştirmek daha da yaygın
alışkanlık hâline dönüşebilecektir!
Arada bir telaffuz ettikleri 'açık
toplum' sloganından bunların
anladığı da herhalde bu olsa gerektir!
…
Sıradan bir politikacının bile örneğin
banyodaki görüntüsünün internette bir
şekilde yayınlanmasının, şeref-onur
öncelikli geleneklerimiz dikkate
alındığında, o kişi için feci bir utanç
kaynağı teşkil edeceği tabiidir…
Doğal-insanî olan görüntüye rağmen
böylesi bir şantaja boyun eğmemek de
hâliyle pek zordur!
…
7 Haziran'da gidilecek sandığın
başında;
İstikrarın akıbeti…
Memleketin geleceği…
Girişilen atılımların devamı ya da
nihayete ermesi gibi hayatî konularda
karar verilirken, özel hayatın gizliliği
bağlamında kişisel özgürlüklerin
dokunulmazlığı da hassasiyetle
dikkate alınmalıdır…
…
Vasat politikacıların elinde bu ülke
çok çileler çekmiştir…
Mangalda kül bırakmayan hatiplerin
vaatlerinin, rüzgara maruz cılız bir
mum alevi gibi anında söndüğüne tüm
toplumca sürekli tanık olunmuştur!
Koalisyonların çileleri…
Vesayet dönemlerinin kahırları…
Darbelerin derin acıları yaşanmıştır!
'Elim kırılsaydı da bunlara oy
vermeseydim' pişmanlıklarının
dile getirilmediği tek hane, geçmişte
memlekette neredeyse kalmamıştır!
…
Toplumun ulaştığı bilinç düzeyi artık
geriye dönüşün mümkün olmadığının,
eski dönemlerdeki akıl tutulmalarının
tekrar yaşanmayacağının güvenini
akl-ı selim sahiplerine vermektedir!
'Deliliğin âlemi yoktur'...
…
Ama bundan çok daha önemlisi,
kızılsa-köpürülse, 'deli' bile olunsa,
ülke istikbali söz konusu olduğunda
'akıllı davranmak' tek yoldur!
…
'Deli' ile 'Aptal' arasındaki fark da
işte buradadır!
Bilirsiniz,
raporlu akıl hastaları oy kullanamaz!
Belki de, keşke kullanabilselerdi…
…
Hani…
Arabanın, tam da akıl hastanesinin
önünde tekeri fırlamış, bijonların her
biri bir yana saçılıp gitmiş!
Şoför, elinde lastik, bijonları nereden
bulsam diye kara kara düşünürken…
…
Parmaklığın ardından olup biteni
izleyen bir akıl hastası seslenmiş;
…
-'Diğer tekerlerden birer
bijon söküp elindekine tak...
Her lâstikte üçer bijon,
tamirciye kadar idare eder!'…
…
'Ne parlak fikir' diye düşünmüş şoför
ve delinin önerisi doğrultusunda işe
koyulmadan önce hayretle sormuş;
-'Hey! Sen deli değil misin?'…
…
-'Deliyim…' demiş parmaklığın
diğer tarafındaki,
-'Ama, aptal değilim!'…
…
Siz ne dersiniz bilmem ama,
oy verebilselerdi, 'Deliler' bile
'Akla' basarlardı mührü!