Toplumumuzu oluşturan normal
ailelerde 'Başkan' (bakmayın siz
dert yananlara) aslında hanımlardır!
Sapık olmayan normal kocalar arada
bir seslerini yükseltip güç gösterileri
yapmaya kalsalar da, iş döner dolaşır
yine kadının istediği noktaya varır…
…
Gemide 'Başkan' herhangi bir kurul
ya da grup değil, sadece Kaptandır…
Denizde kaptan ne derse o olur!
Dört başı mamur 'devlet' gibidir;
Nikâh kıyar, suç işleyeni tutuklar,
gerektiğinde sert kararlar bile alabilir!
…
Trende 'Başkan' baş makinist,
futbol maçında ise hakemdir…
Duruma göre ister penaltı verir,
ister oyunu devam ettirir, ister
kırmızı, isterse sarı kart gösterir!
…
Hedefe salimen varmanın, doksan
dakikayı sağ salim tamamlamanın
tek yolu budur…
Her kafadan ses çıkar, herkes
kendince doğru olanı dayatırsa;
Ailede huzur kalmaz...
Gemi alabora olur…
Tren raydan çıkar…
Futbolda arbede yaşanır!
…
Adı belki farklı telaffuz edilmiştir…
Uygulamalar çeşitlilik göstermiştir…
Algı operasyonlarıyla kafalar karıştığı
için açıkça fark edilmemiş de olabilir!
Ama şurası bir gerçektir ki, devlet
yapısı bakımından da biz zaten hep
'Başkan' tarafından yönetilmişizdir!
Binlerce yıl öncesi;
Hanlar-Beyler-Hükümdarlar!
Yüzlerce yıl öncesi;
Padişahlar!
Cumhuriyet tarihimiz boyunca da;
'Askeri Vesayetler' tarafından…
…
1923'den bu yana…
Son on üç yılı saymazsak, devleti
yöneten güç hiçbir şekilde toplumun
bizatihi eline geçmedi!
Buna rağmen;
Hamaset-demagoji ile uyutulduğumuz
için, mevcut sistemi 'Demokrasi'
sandık, öyle bildik-öyle adlandırdık!
Bugün geldiğimiz demokratik anlayış
seviyesiyle ifade edilebilir ki, 'Dikta
Rejimi' zulümlerine maruz kaldık!
…
Silahlı gücü etkisi altına alan, yargı
sistemini de organize edip her türlü
planı yürürlüğe koyan, gidişatı tam
olarak belirleyenler;
Dış ülkeler ve onların uzantıları…
Medyayı-piyasayı kontrolleri altında
bulunduran bazı yerli holdingler…
Masonlar, bir kısım sendikalar, bazı
patron kulüpleriydi!
…
Tüm askeri müdahalelerin, eziyet ve
işkencelerin, faili meçhullerin, geri
kalmışlığın altında bu gerçek yatar…
Maddi-manevi sömürülmüşüzdür!
…
Buna, uygulamadaki 'Parlamenter
Sistemin' büyük katkısı olmuştur…
…
Pratikte hiçbir yaptırımı-işlevi
olmayan muhalefet çare olarak
iftiraya yönelmiş, söylentiler çıkarıp
kafaları bulandırarak, her şeye itiraz
ederek netice almaya konumlanmış…
Yine bu yüzden,
Muhalefet, söylemlerini sertleştirip
hakarete dönüştürerek taraftar kitlesi
toplayabileceği ümidine sarılmış, bu
da toplumun ayrışmasına yol açan en
güçlü etken olarak ortaya çıkmıştır…
…
'Yasama ile Yürütme' birbirinden
tamamen ayrı olması gerekirken iç içe
geçmiş…
'Ana-Yavru Muhalefet' gibi
kavramların altında partiler ezilmiştir!
…
'Devlet Çarkı' artık eskimiş, dişleri
silinmiş, değiştirilme vakti gelmiştir!
Kimi zaman bir milletvekilinin
partisinden istifası ile Meclis içindeki
aritmetiksel denge değişmekte,
ülkenin gidişatı yön değiştirmekte…
Kimi zaman bir patavatsızca açıklama
ile memleketin istikrarı bile sarsılma
noktasına gelebilmektedir…
…
Çarkın artık döndüremediği 'kayışın'
ha bire atmaması için sistemin değişip
'Devlet Başkanlığı'na fazla vakit
kaybedilmeden geçilmesi şarttır…
Tabii, 'Büyük Türkiye' isteniyorsa!