Takvim yapraklarının değişmesiyle hayatımızın değişmeyeceğinin farkındayız ama o umudu diri tutmanın da motive edici bir yanı var. Buna bile razı olan insanlar, dönüp son 5 yıla baksalar çok daha büyük motivasyon kaynağı bulur.
Sokak hareketlerinden, küresel terör saldırılarına, darbeden ekonomik kuşatmaya kadar onlarca şey yaşayan ama yıkılmayan bir Türkiye var.
Arkalarındaki küresel desteğe rağmen FETÖ, PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerini gerileten bir Türkiye var.
Dahası Suriye ve Doğu Akdeniz'de, ABD-İsrail hatta AB destekli bölgesel tezgahla boğuşan ve kurulan oyunları bozan bir Türkiye var. İçeride zorlansa da bu Türkiye demokratik ve hukuk devleti olmayı sürdürüyor. Yargı'sı tartışmalara yol açan uygulamalarına rağmen, zaman zaman Anayasa Mahkemesi ve AİHM'in devreye girmesiyle de olsa işliyor.
İktidarın el değiştirmeyeceği yalan rüzgarı estirilse de seçimler, büyük bir katılımla yapılıyor. Hatta seçmen son haziran seçimlerinde müthiş bir ayarla "sokağa meyilli" muhalefeti yerelde iktidar yaparak umutlandırdı. Muhalefetin bu umudu bir adım ileri götürüp götüremeyecekleri siyaset üretmelerine ve yapacaklarına bağlı.
Sadece bunlar değil, 2020'de umutlu olmak için başka nedenler de var. İşsizliğin arttığı, milli gelirde düşüşün yaşandığı bir zaman diliminde, ulaşımdan sağlığa, savunma sanayiinden enerjiye her alanda atılan onlarca adım bunu gösteriyor.
Öyle ki artık Türkiye küresel enerji hattında bir üs durumunda... TANAP'ın devreye girmesi, Mavi Akım'ın yakında açılması bunun işareti. Yerli ve milli otomobil projesinin, burun kıvırmalara rağmen hayata geçirilmesi ve müthiş ilgi görmesi hiç şaşırtıcı değil. Bu konuda atılan adımı anlamak için Güney Kore'nin nasıl dünyanın 4'üncü otomobil üreticisi olduğuna ve teknolojideki atağına bakmak gerekiyor. Onlar da önce müthiş bir altyapı yatırımları yaptı sonra da bugün bir dünya markası olan Hundai'nin atası Pony'i üretti. Bunu yaparken de Ford ve Mitsubishi'nin teknik altyapısı kullanıldı.
Türkiye, onca sorunla boğuşmasına rağmen benzer adımları atıyor ve daha iyisini yapmaya çalışıyor. Bu da ekonominin canlanacağı anlamına geliyor. O doğrultuda olumlu sinyallerin 2020'de daha fazla geleceği belli. Oysa çok değil bir buçuk yıl önce 2018'in ortalarında Amerika'nın ekonomik tehditlerini fırsat bilen içeridekikriz tellalları harekete geçmiş, sosyal medyayı sallamıştı. Geriye dönüp, sosyal medyadaki konuşmaları bir izleyin. Profesöründen meczup medyacısına kadar "2019'un ortasındaTürkiye batar" diyenlerin sayısı hiç de az değil. Onların dışarıdaki akıl hocaları bile artık buna inanmıyor. Bu yüzden de sesleri 2019'da biraz olsun kesildi. Bu olumlu bir işaret. O görevi şu sıralarda bazı siyasiler ve medya mensubu üstlense de söyleyecek sözleri "saman ithalediliyor" kara propagandasının ötesine geçmiyor.
Bu tabloyla Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı Doğu Akdeniz, Suriye ve Libya gibi meselelerini bir arada düşününce, 2020'de de hem fırsatların hem de risklerin olduğu çok açık. Önemli olan fırsatları iyi değerlendirip, riskleri de doğru yönetmektir. Türkiye'nin bu noktadaki şansı da Başkan Erdoğan gibi küresel deneyime sahip güçlü bir siyasi lidere ve dünyanın ilk on ülkesi arasına girmek isteyen dinamik bir topluma sahip olmasıdır. 2020, kaotik bir sürece giren dünya için ne getirir bilinmese de, tafralarından kurtulan Türkiye için yeni bir başlangıç yılı olacak gibi görünüyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.