İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun HDP aşkının geçici olmadığı anlaşıldı.
Bunun neye mal olacağı, PKK-HDP hattıyla "aynı yatağı" paylaşmanın nasıl bir bedel ödeteceği herhalde öngörülmüyor ki CHP'lilerin sesi çıkmadı. Bu da İmamoğlu'nun 23 Haziran motivasyonuyla içinde büyüyen 2023'e hedefini açığa çıkarttı.
Öyle olmasaydı daha görevinin ilk aylarında, İstanbul- Diyarbakır-Batman arasında yeni bir "siyasi hat" oluşturmazdı. İmamoğlu bu yola çıktı ama nasıl götüreceği meçhul. Çünkü hem bölgede derin bir altüst oluş yaşanıyor, hem de partner seçtiği HDP'lilerin siyasi bir iradesi yok. İradenin asıl sahibi terör üreten ve antiemperyalistliği unutup ABD'yle hareket eden PKK.
Ortada derin bir açmaz var ve bu açmaz aşılmadan, Türkiye'de yeni bir siyasi yolculuk yapılamaz. Bu gerçeği görmek için de sadece CHP geleneğinin yakın tarihine bakmak yeterli.
Çünkü PKK eksenli siyasi çevreyle ilk ilişki ve kopuş bizzat bugünkü CHP'nin devamı olan SHP döneminde yaşanmıştı. Hatta bugün bile CHP'lilerin övündükleri ilk Kürt Raporu'nu 1990 yılında SHP hazırlamıştı. O günün koşullarında ileri bir rapordu. Ancak o rapora, ne SHP Genel Başkanı rahmetli Erdal İnönü sahip çıkmış, ne de muhatap olan Kürt siyasi aktörler hakkını vermişti.
Sonrası çok daha vahimdi, SHP 1991 seçimlerinde hüsran yaşarken, raporcular siyasetten uzaklaşıyor, HDP çizgisi de "KürtPartisi" ve "tek parti" olarak ayrışıyordu.
O tarihten sonra Türkiye'de, merkez partiler birçok girişimde bulunsa da CHP geleneği ne Kürt meselesiyle ciddi anlamda ilgilendi ne de onun siyasi uzantılarıyla ilişki kurdu. Bu yüzden de CHP bölgedeki en marjinal parti haline geldi. Hatta yıllar sonra bile bugün CHP'nin seslendirmeye başladığı Avrupa Konseyi Özerklik Şartı meselesinde en şahin tavrı CHP'liler sergiledi.
Şimdi ise aynı CHP, Kılıçdaroğluyönetiminde ve İmamoğlu öncülüğündeHDP'yi, Cumhur İttifakı karşısında"Özerklik Şartı" ile yanlarında tutarakfarklı bir tutum alma çabasında.
Anlaşılan CHP ikinci kez aynı şeyi yaşayacak.
İmamoğlu'nun Diyarbakır'a gidişi, Kayyım atanan belediye başkanlarıyla bir araya gelişi bunun işareti. Bu da İmamoğlu'nun bir belediye başkanı makamından daha fazlasına göz diktiğini gösteriyor.
Artık İmamoğlu, genel siyaset hesapları yapan bir aktör durumunda ve başta Kürt meselesi olmak üzere birçok konuda ne düşündüğünü açıklaması gerekiyor.
Örneğin terörü bir siyaset aracı olarak kullanmayı sürdüren, ABD'nin bölgede taşeronu olan PKK'ya nasıl bakıyor?
Çok beğendiği Demirtaş'ın bile "BizHDP olarak PKK'ya silah bıraktıramayız"dediği bir zeminde, İmamoğlu GenelBaşkanı Kılıçdaroğlu gibi "PKK silahbırakmaz" mı diyor yoksa sihirli bir formülüvar mı?
Bir yerel yönetici olarak Avrupa Konseyi Özerklik Şartı'na Türkiye'nin koyduğu çekincelerin kaldırılmasını istiyor mu?
İşin bir de, CHP'nin başını çektiği "Millet İttifakı" boyutu var. Yerel seçimlerde belli bir başarı sağlayan bu ittifakın bundan sonra nasıl gideceği, CHP, HDP'yle yakınlaşırken, İYİ Parti ve Saadet Partisi'yle nasıl bir denge tutturacağı bilinmiyor. Buna Babacan faktörünü, AK Parti ve MHP'nin hamlelerini de eklemek gerekiyor.
Bu soruların cevabı verilmeden, tespitlerin analizi yapılmadan yuvarlak demokrasi güzellemeleri ve sevgi pıtırcıklarıyla ne Kürt meselesi halledilir ne de PKK'ya silah bıraktırılır.
Şimdilik AK Parti düşmanlığı, CHP'yle HDP'yi bir araya getirmeye yetse de yarın PKK ve HDP'ye Özerklik şartı bile yetmeyecek.
Yakın tarihten ders çıkartmak gerekiyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.