ABD emperyalizminin bölgemizde kirli bir strateji izlemesi sadece bugünün gerçeği değil. Küresel güç olmaya başladığı andan itibaren dünyanın neresine el attıysa, oraya huzur gelmedi. Şimdilerde Kudüs üzerinden yine ateşle oynuyor. Bunu da bilerek yap-ı yor. Tıpkı Türkiye'ye yıllardır ve özellikle son yıllarda yaptıkları gibi.
Kudüs tuzağı bir nebze iç muhalefet tarafından görüldü ama ne yazık ki aynı tuzağın başka iç versiyonları görülmedi. Mesela ABD'nin DEAŞ, FETÖ ve PKK terör örgütlerini gözümüzün içine baka baka desteklemesi... FETÖ destekli 17-25 Aralık Darbesi'nin New York'a taşınması da bu yaklaşımın ürünü.
İran ambargosunu delme davası bilinçli biçimde arka plana itildi, yolsuzluk öne çıkartıldı. Başta CHP olmak üzere bir kısım muhalefet ve medya da bunu görmek istemedi, hatta ondan medet umdu. Bu açıdan en zavallı olan KemalKılıçdaroğlu'ydu. İşi öyle bir noktaya vardırdı ki, bırakın açık yalanları, koca CHP'yi iftira üretim merkezine dönüştürdü.
Alın atv ve aHaber'e söylediklerini... Kılıçdaroğlu, pervasızca binlerce emekçinin çalıştığı bu kurumları "vatan hainliği"yle suçladı. O suçlamaları izlediğimde aklıma, CHP'nin tek parti döneminden bugüne, medyayla kurduğu ilişki ve Nâzım Hikmet'in "Vatan Haini" şiiri geldi.
"Bir Ankara gazetesinde, fotoğrafıyanında Amiral Vilyamson'un / 66 santimetrekarede gülüyor, ağzı kulaklarında,Amerikan amirali / Amerika, bütçemize120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. / 'Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz'dedi Hikmet / Nâzım Hikmetvatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Amiral Vilyamson'un yerine bugününFETÖ'cü darbecilerine arka çıkan GeneralJosep Votel'i, Savcı Preet Bharara'yı ya daiçeride onlara destek verenleri koyun ve kimlerin"vatan haini" olduğunu düşünün.
Aslında bugün yaşanan kavga, ülkeyi Nâzım'ın söylediği "Amerikan emperyalizmininyarı sömürgesi" durumundan çıkarma kavgasıdır. CHP'nin buradaki rolünü tarih bir gün yazacak. Tıpkı dün yazılanlar gibi... CHP'nin ve Kılıçdaroğlu'nun bugün medyayla kavgası da o kirli tarihin bir uzantısı.
Kılıçdaroğlu'nun veya diğer siyasi aktörlerin öyle özgürlük havarisi kesildiklerine bakmayın, ellerine fırsat geçtiğinde ilk yapacakları şey medyayı susturmak olacak. Aslında bugünkü CHP yöneticilerinin tek parti dönemi CHP'sinde nasyonalfaşist damarı temsil eden Recep Peker'den pek farkları yok. O geçmişte Nâzım Hikmet, Kemal Tahir gibi çok sayıda yazar içeri atıldı, Sabahattin Ali öldürüldü, Zekeriya Sertel'in Tan Matbaası, Yeni Dünya Dergisi de yakılıp yıkıldı. Gürsel Tekin 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce ne diyordu: "9 Haziran'da değil 8Haziran'da o gazetelerin hepsine el konulacak..." Bugün Kılıçdaroğlu tehdidin dozunu artırarak işi vatan hainliği noktasına getirdi. Oysa 4 Aralık 1945'te CHP'nin yaptığı Tan Matbaası saldırısını CHP'lilerin çoğu "DP'lilerin" yaptığını sanıyor.
Oysa gerçek saldırıyı CHP İstanbul İl teşk-i latı örgütlemişti. Özellikle iki ismi CHP tabanı iy i tanıyor: İlhan Selçuk ve Orhan Birgit... Son sözü bu konuyu hatıralarında yazan eski siyasetçi Ferruh Bozbeyli'ye bırakalım. Bozbeyli uzun yıllar Fransa'da sürgün yaşayan ZekeriyaSertel'in 1969'da Türkiye'ye dönüşünü şöyle anlatır: "Halk Partililer bütün havaalanını doldurdu. Karşılamaya gittiler. Havaalanında gazeteciler soruyor: 'Siz neden Türkiye'denkaçmıştınız?' O da 'Halk Partisi'ninyüzünden' dedi. Sonra devamında: 'Çünküben o zaman gazetemde, Tan gazetesindeDemokrat Parti'yi tutuyordum. İktidarıeleştiriyordum. Bundan çok rahatsız olduHalk Partililer. Benim matbaamı yaktılarve ben kaçtım.' Bu olaydan sonra Halk Partililer 'Biz kimi karşılamaya gelmişiz' diye pişmanlık içine girdiler."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.